8 Mayıs'04
Sayı: 2004/18 (10)


  Kızıl Bayrak'tan
  İki 1 Mayıs, iki eğilim ve reformistlerin hezeyanları
  Saraçhane'de 20 bin işçi ve emekçi buluştu...
  Şişli'de icazetli 1 Mayıs
  Ankara'da 1 Mayıs
  1 Mayıs eylemleri...
  1 Mayıs eylemleri...
  Komünist bir işçinin kaleminden 1 Mayıs...
  Edirne'deki polis vahşeti, Türkiye'deki devlet gerçeğine tutulan bir aynadır...
  Yeni Ceza İnfaz Yasa Tasarısı mecliste...
  Selma Kubat: ÖO Direnişi'nin 111. şehidi
  Deniz, Hüseyin, Yusuf... 6 Mayıs şehitleri anıldı
  YÖK yasası üzerine çatışma sürüyor
  Tek çözüm yolu örgütlü mücadele!
  1 Mayıs, Saraçhane ve işçi hareketi
  Almanya'da 1 Mayıs gösterileri...
  Dünya'da 1 Mayıs...
  NATO: İşçi sınıfı ve emekçi halklara karşı emperyalistlerin kirli savaş örgütü
  İşkence fotoğrafları emperyalist barbarlığın Irak'tan yansıyan kirli suretidir
  İşgal güçleri Felluce'de kuşatmayı kaldırmak zorunda kaldı...
  Siyonist cellatlar Filistinli çocukları katlediyor!
  AB'nin doğuya genişlemesi...
  Kürdistan'daki siyasal akımlar-1
  Kadının kurtuluşu sosyalizmde!
  Mücadele postası

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın



 
Iraklı tutsaklara uygulanan vahşet belgelendi...

İşkence fotoğrafları emperyalist barbarlığın
Irak’tan yansıyan kirli suretidir

Amerikan-İngiliz işgalcilerin Iraklı tutsaklara işkence yaptığı, pek çok Iraklı’nın işkenceyle katledildiği biliniyordu. Konuya ilişkin haberler işgalle aynı tarihte başladı. Fakat emperyalist işgale tam destek veren medya tekelleri, bu tür haberlere ya hiç yer vermedi, ya da küpür haberlerle geçiştirdi. Ancak somut belgeler bizzat askerler tarafından bazı basın kuruluşlarına ulaştırılınca, vahşetin üstünü hiçbir şekilde örtme olanağı kalmayınca konu gündeme geldi. Dünya basını, işkence tüm iğrençliğiyle ortaya serilince Anglo-Amerikan demokrasinin sembolü olan fotoğrafları manşetlere taşıdı.

Medya tekelleri vahşetin suç ortaklarıdır

Emperyalist saldırı başlamadan aylar önce savaş çığırtkanlığına başlayan Türkiye ve dünyadaki basın tekelleri, Irak işgalini tiksinti verici bir sevinç histerisiyle karşılamışlardı. Saddam diktatörlüğünden dem vurup, Amerikan-İngiliz “demokrasisi”nin Iraklılar’ı kurtaracağı, bu sayede Ortadoğu halklarının totaliter rejimlerden kurtarılacağı yönünde dünyayı propaganda bombardımanına tabi tutmuşlardı. Hala işgalcilerin kahramanlığından söz eden, Irak halkının işgale karşı direnişini “terör” olarak sunan da bu aynı medya tekelleridir.

İşkence fotoğrafları ortaya çıkınca, savaş suçlusu tüm burjuva medya kuruluşları birden insan hakları savunucusu kesildiler. Oysa, işkenceyi lanetleyen manşetler atan bu savaş şakşakçıları, bu gerçeği daha önce de biliyorlardı. Irak’ta halka karşı işlenen suçları, sivil insanların kitlesel olarak katledilmesini görmezden gelen de yine onlardı. Nitekim ABD Genelkurmay Başkanı Myers’ın, CBS televizyonundan, Iraklı esirlere işkence yapan Amerikan askerlerine ait fotoğrafların yayınlanmasını ertelemesini istediği ortaya çıktı. Fotoğrafların yayınlandığı “60 dakika” programının yapımcısı Jeff Jager, Myers’ın isteği üzerine haberin iki hafta bekletildiğini söyledi. Jager, başka basın kuruluşları tarafından atlatılmamak için fotoğrafarı yayınladıklarını da açıkça dile getiriyor.

İşkence işgalcilerin temel sorgulama yöntemidir

Ebu Garip işkencehaneleri, gözaltında kayıplar ile Saddam rejiminin en önemli simgesiydi. Amerikalı cellatlar aynı mekanı Saddam’ın işkence timlerinden çok daha profesyonelce kullanıyorlar. Zira onlar Saddam rejiminin cellatlarını eğitenlerdir aynı zamanda. Suçüstü yakalanmaları bu gerçeğin belgelenmesidir. Ortaya serilen vahşet belgeleri öyle üstü örtülecek cinsten de değil.

Öyle ki, Amerikan ordusunun tepesindeki şahıs bile, sistematik işkenceyi artık reddedemiyor. Basın önünde yaptığı çelişik açıklamalar ise işkencenin yaygınlığının göstergesidir. ABD Genelkurmay Başkanı Richard Myers, ABC Televizyonu’nun “Bu hafta” programında, ABD’nin bölgedeki gözaltı operasyonlarında kesin olarak sistematik kötü muamele olduğunu gösteren bir kanıt olmadığını iddia etti. Ancak Myers, “kötü muamelenin sistematik olmadığından nasıl emin olabileceğinin” sorulması üzerine ise “bundan emin değilim” demek zorunda kaldı.

Fotoğrafların yayınlanmasından sonra bazı askerlerin kurban edilmesi işgalcileri daha da batırdı. Emrindeki askerlerin Iraklı esirlere işkence yaptığı iddiasıyla görevden alınan eski Irak cezaevleri sorumlusu ABD’li kadın Tuğgeneral Janis Kaprinski, Ebu Garip cezaevinin askeri istihbarat tarafından yönetildiğini, taciz ve kötü muamelenin fiilen resmi politika olduğunu ve sorgulamalara CİA ajanlarının da katıldığını anlattı. Karspinski, yapılan alçakça davranışlarda Irak’taki işgal güçlerinin başı General Ricardo Sanchez’in de sorumluluğu olduğunu açıkladı. Askeri istihbarat tugayı kumandanının, kendisine “iyi bir iş yaptıkları ve daha fazla bilgi almaya başladıkları”nı defalarca söylediğini ifade eden Karpinski, fotoğrafta, hakkında soruşturma başlatılan 6 polisten başka ABD’lilerin olduğunu da söyledi.

ABD ordusu tarafından hazırlanan gizli rapor da Kaprinski’yi doğruluyor. Şubat ayında hazırlanan 53 sayfalık raporda, “sadistçe ve gayri ahlaki” diye tanımlanan çok sayıda işkence suçu örneği veriliyor. Raporda, Iraklı esirlere sopalar ve farklı aletlerle tecavüz edildiği, çırılçıplak soyuldukları, kadın çamaşırları giymeye zorlandıkları, günlerce su ve tuvalet bulunmayan hücrelerde tutuldukları ve sürekli dövüldükleri anlatılıyor. Rapor, işkenceden askeri istihbarat birimlerini sorumlu tutuyor.

Açıklanan bir başka raporda da işkencenin sistematik olduğunu belgeliyor. Amerikalı gazeteci Seymour Hersh’in New Yorker dergisinde yer alan haberinde, işkence vakalarının geçen yaz aylarından bu yana ordu yönetimince bilindiği, bu yüzden de Amerikalı General Antonia Taguba’ya konuyla ilgili bir inceleme raporu hazırlatıldığı belirtiliyor. Raporda, geçen yıl Ekim ile Aralık aylarında Bağdat’taki Ebu Garip cezaevinde yaşanan işkence olayları sadist ve şiddet dolu diye nitelendiriliyor. İşgalcilerin tutuklayıp serbest bıraktığı tüm Iraklılar, işkencenin sistematik olduğunu, basına yansıyanlardan çok daha korkunç işkencelere maruz kaldıklarını dile getiriyorlar

İşkenceye karşı çıkan iki İngiliz ordusu mensubu askerin bir dergiye gönderdiği fotoğraflar, İngilizlerin de Amerikalılar gibi Iraklı tutsaklara vahşi işkenceler yaptığını belgeledi. Daha önce de İngiliz askerlerinin işkenceyle Iraklılar’ı katlettiği basına yansımıştı. İngiliz ordusu göstermelik bir soruşturma açarak işkencecileri aklamış, ardından da olayın üstünü örtmüştü.

İngiliz ordusu, yayınlanan fotoğrafların sahte olduğunu ileri sürüyor. Ancak fotoğrafları gazeteye gönderen iki İngiliz askeri işkence ve kötü muamelenin rutin olduğunu açıkladılar. Haberi ilk duyuran İngiliz Daily Mirror gazetesi de, fotoğrafların kesinlikle orijinal olduğunu savundu ve son baskısında, fotoğrafları sızdıran iki askerin açıklamalarını yayımladı. Fotoğrafların sayısı yüzlerle ifade edilirken, askerler, “bu gördükleriniz buzdağının görünen kısmı” diyor.

İşgalcilerin tüm gerekçeleri yerle bir oldu

Vahşi işkencenin belgeleri tüm dünyaya yayılınca, Bush-Blair haydutlarının Irak işgali için ortaya atıkları tüm iddialarının aşağılık bir yalandan ibaret olduğu kesin olarak kanıtlandı. İşgalin temel nedeni Irak’ta kitle imha silahları bulunduğu gerekçesiydi. Fakat bu yalan iddia çoktan unutuldu. Bunun üzerine Bush-Blair haydutları ile onlara hizmet eden medya tekelleri, Irak’ı “özgürleştirmek”, bu ülkeye “demokras” götürmek gibi saçmalıkları öne çıkarmaya başladılar. Ortaya çıkan vahşet resimleri bu demagojileri tam anlamıyla çökertti.

Artık gündem, işgalcilere ve arkalarındaki güçlü medya desteğine rağmen, gerçek sorunlar etrafında odaklanmaya başladı. Zira Irak’ta temel olan emperyalist vahşet ve buna karşı Irak halkının direnişidir. Irak’ın gerçekliği de bu iki temel olguda düğümleniyor. İşkence fotoğrafları da bu çıplak gerçeğin bir tarafı, emperyalist vahşetin önemli bir parçasıdır. Artık dünya halkları Anglo-Sakson demokrasinin bu vahşetini lanetliyor. Bu aşamadan sonra kimse işgalcilerin barbarlığına karşı gelişen direnişin haklılığı ve meşruluğunu kolay kolay tartışamayacak. Artık en kör gözler dahi, ABD-İngiliz işgalcilerinin Saddam’dan da beter olduğunu biliyor. Iraklılar da “Saddam’ın cehennemini, Bush’un cennetine tercih ettiklerini” dile getirmeye başladılar. Gerçekte Saddam’ın zulmü de, Amerikan-İngiliz zulmü de kapialist dünya düzenin kanlı birer suretinden başka bir şey değil.

İşkencenin yaygınlığı belgelendiği halde haydutbaşı Bush, konuyla ilgili fotoğrafların yayınlanmasından sonra, Irak’ta Amerikan askerlerinin tutsaklara kötü muamele etmesinden “derin tiksinti” duyduğunu iddia ediyor. “Fino köpeği” Blair de fotoğrafları “dehşet verici” olarak nitelendiriyor. Bu ikiyüzlülük, Bush-Blair cellatlarının insanlığa karşı işledikleri suçları daha da ağırlaştırıyor.

Ebu Garip’ten yansıyan insanlık dışı görüntüler, emperyalistlerin Irak’ta ve Ortadoğu’da nasıl bir düzeni yerleştirmeye çalıştıklarını tüm çıplaklığıyla ortaya koydu. Bu fotoğraflar, emperyalist-kapitalist barbarlık düzeninin demokrasi diye yutturmaya çalıştığı sistemin resmidir.