12 Şubat 2005
Sayı: 2005/06 (06)


  Kızıl Bayrak'tan
  Rice’in ziyaretiyle netleşen uşaklık tablosu
  Rice suç ortaklığının çerçevesini çizdi
  Emek Platformu mücadele kaçkınlığı
yapıyor
  Emek Platformu’nun İstanbul toplantıları
  Yüzünüzü tepedekilere değil tabandakilere çevirin!
  Emek Platformu İzmir toplantısı.
  CHP’nin imaj yenileme manevraları
  Hakkari'ye gaz bombası Asya’ya “yardım”
  Devrimci bir 8 Mart için
  Ankara’da KESK şube genel kurulları
  Ravelli'de saldırılar ve mücadele
  Gençlik hareketi engellerini aşarak
yoluna devam edecektir!
   Ulusal sorun ve Kürt hareketi/2 (Orta sayfa)
  “Jingo Kürtler”in gözüyle ABD, İsrail ve Kürtler...
  OSB-İMES İşçileri Derneği Başkanı ile
röportaj
  GOP BDSP kampanya faaliyetinden
  Tuzla’da sempozyuma hazırlık çalışmaları
  ABD-İngiliz emperyalist ittifakında çatırdama belirtileri
  Emp. barbarlığın
“demokratikleştirme misyonu”
  CİA: İşkenceci yetiştirme merkezi!
  Davos’un gündemi
 Fransa’da eylem dalgası
 Kapitalizmde usta–çırak ilişkisi
 “Hakkımı istiyorum!
O zaman suçluyum!”
  ZKÜ Rektörlüğü “tatil” yapmıyor!
  Mücadele Postası

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın



 

Abbas ile Şaron ilk ‘barış zirvesi'ni gerçekleştirdi...

CİA denetiminde ‘barış süreci'!


Mahmut Abbas'ın seçilmesine destek veren kasap Şaron ile Washington'daki ortakları, son günlerde ‘barış' için çaba harcadıkları yönünde bir görüntü vermek için uğraşıyorlar. Arafat'ı yıllarca karargahına hapseden siyonistler, Abbas'ın dış gezilerine karışmadılar. Arafat'a terörist muamelesi yapan haydut başı Bush ise, yeni Dışişleri Bakanı'nı Ramallah'a gönderdi. Böylece Filistin halkının en azılı cellatları, ‘barış kahramanı' edasıyla ortalıkta boy gösterdiler.

Şarm el Şeyh zirvesinden barış mı çıktı?

İsrail ile Filistin arasında son 4 yılın en önemli teması olan ‘barış zirvesi', Filistin lideri Abbas, İsrail Başbakanı Şaron, yanısıra Mısır Cumhurbaşkanı Hüsnü Mübarek ve Ürdün Kralı Abdullah'ın katılımıyla yapıldı. Zirvenin yapıldığını duyuran haber ajanslarının çoğu, zirveden çıkan sonuçla ‘barışa çok yaklaşıldığı', ‘barış umudunun güçlendiği' yönünde değerlendirme ve yorumlar yaptılar.
Mahmud Abbas'da zirve sonrasında yaptığı konuşmada, Şaron'la İsrail ve Filistinliler'e karşı şiddetin her türlü biçiminin durdurulacağı konusunda anlaşmaya vardıklarını söyledi. Şaron da, Filistin topraklarındaki tüm askeri operasyonların durdurulacağını açıkladı. Yani zirveden yazılı olmayan bir ‘karşılıklı ateşkes' kararı çıktı. Bu arada Şaron'un Abbas'ı çiftliğine davet ettiği, Abbas'ın da bu teklifi kabul ettiği bildirildi.
İsrailli bir yetkilinin zirve sonrasında yaptığı açıklama, gerçekte abartılacak bir gelişme olmadığını gösteriyor. Siyonist yetkili, ‘Bu zirve, bildiriler zirvesi olacak. Yol haritası, barış planı hakkında siyasi müzakere yapılmayacak, çünkü bunun için henüz erken' dedi ve öncelikle Filistinliler'in yol haritasındaki taahhütlerini yerine getirmesi gerektiğini belirtti. Şaron ise, yol haritasına geçişin ancak Filistinliler'in terör eylemlerini durdurması ve reformları yerine getirmesiyle mümkün olacağını bildirdi.
İşgal karşıtı direnişin bitirilmesi demek olan ‘Filistinliler'in terör eylemlerini durdurması' söylemi, ırkçı-siyonistlerin bilinen bir argümanıdır. Buna göre, ırkçı duvar yıkılmayacak, İsrail işgali devam edecek, siyonist ordu katliamlarını aralıksız bir şekilde sürdürecek, ama Filistin direnişi son bulacak!
Nitekim, barış üzerine büyük sözlerin edildiği günlerde İsrail askerleri Gazze Şeridi'nde güvenlik sınırını ihlal ettikleri iddiasıyla iki Filistinli'yi katletti. Öldürülen Filistinliler'in silahsız oldukları ve iş bulmak için İsrail'e girmeye çalıştıkları açıklandı. Bu katliam İsrail'in ‘barış' anlayışını gösteren günübirlik örneklerden yalnızca biridir.

Siyonist İsrail'in ‘jestleri'

Büyük ölçüde emperyalist-siyonist güçlerin denetiminde olan medya tekelleri ile paralel yayın yapan yerel işbirlikçilerine bakılırsa, Şaron, ‘barışa ulaşmak için' jestler yapıyor. İsrail hükümetinin 900 Filistinli tutuklunun serbest bırakılması ile Batı Şeria'nın Eriha kentinden asker çekilmesi kararlarını onaylaması; işte önemli sayılan jestler bunlardan ibaret. Üstelik tutuklulardan sadece 500'ü Abbas-Şaron arasında yapılacak zirvenin hemen ardından serbest bırakılacak. Geri kalan 400 tutuklu ise 3 ay içinde salıverilecek.
Oysa İsrail zindanlarında 7 bini aşkın Filistinli tutsak bulunuyor. Filistin halkı tüm tutsakların serbest bırakılmasını isterken, Şaron yönetimi birkaç yüz tutsağı serbest bırakacağını açıklıyor. Bu adımın jestle hiçbir ilgisi yok. Zaten İsrail'in Filistinliler'e karşı uyguladığı yasaları son derece keyfi ve faşizandır. Birkaç yüz Filistinli'yi zindana atmak için İsrail'in elinde her zaman gerekli ‘delil' bulunur. Tüm Filistin toprakları İsrail işgali altındayken, siyonist ordunun, tekrar girme hakkı saklı olmak kaydıyla. Eriha'dan çekilmesinin jestle bir ilgisi olamaz. Bu şartlarda İsrail'in jestlerinden sözedenler, İsrail işgalini meşrulaştıran, siyonist yıkım ve katliamları görmezden gelen ırkçı-gerici zihniyetin savunucularıdır.

Abbas yönetimine CİA denetimi

Ramallah'taki karargahta Mahmud Abbas'la biraraya gelen ABD Dışişleri Bakanı Condoleezza Rice, görüşme sonrası yapılan ortak basın toplantısında, Washington'un Abbas'a destek vereceğini ve barış sürecinde daha aktif olarak yeralacağını söyledi. Abbas ise, ABD yönetiminden Yahudi yerleşim birimleri, duvar ve Kudüs konusunda yardım istediklerini ifade etti.
Abbas'ın, Filistin sorununa Şaron'un ırkçı-siyonist partisi Likud'un penceresinden bakan Bush yönetiminden yardım isteme çaresizliğine düşmesi, son derece dramatik bir durumdur. Zira ABD yönetimine hakim olan neo-faşistlere göre kasap Şaron ‘barış adamı', Arafat ise ‘terörist'ti. Bu anlayışı temsil eden cellat takımından Filistin halkına hayır gelmeyeceği yeterince açıktır.
Nitekim Ramallah'a gelen Rice'nin vaadettikleri, tam da bu zihniyete yakışacak cinstendir. ABD, ‘barış görüşmeleri' çerçevesinde CİA başkanlığında bir güvenlik ekibi kurulmasını istiyor. Savaş çetesinin etkin isimlerinden Rice, Filistin güvenlik birimlerinde yapılacak reformlara ‘yardım etmeye' hazır olduklarını, bu süreci izlemek için ABD'li General William Ward'ı güvenlik koordinatörü olarak atadığını açıkladı. Yani Filistin-İsrail ateşkes görüşmelerinde CİA, ‘güvenliği sağlamak' amacıyla görev başında olacak.
Sürecin CİA denetiminde yürütülmesi, Bush-Şaron katillerinin ortak fikridir. Nitekim bu plan, İsrail iç istihbarat örgütü Şin Bet Başkanı Avi Dichter'ın ABD'de CİA Başkanı Porter Goss ve Ulusal Güvenlik Danışmanı Stephen Hadley ile yaptığı görüşme sonunda ortaya çıktı. ABD emperyalizmi, sürecin aksamasına yolaçabilecek olaylar çıkması durumunda, CİA ajanlarının ‘istikrarı' sağlayacağını öne sürüyor.
Mahmut Abbas, Amerikan-İsrail dayatmalarına boyun eğmeğe hazır görünüyor. Elbette atacağı adımlara karşılık, siyonistler de bazı göstermelik hamleler yapacak. Ancak Filistin halkı Abbas ve onu destekleyenlerden ibaret değil. Dolayısıyla Abbas'ın atacağı her adımın Filistin halkından destek bulması sözkonusu değil. Sürecin devamı için Abbas yönetiminin, ABD-İsrail dayatmalarına karşı çıkacak direnişçi örgütleri baskıyla sindirme yoluna gitmesi gerekecek. Filistin güvenlik güçleri, Gazze Şeridi'nde Filistin Halk Kurtuluş Cephesi'nin üç yetkilisini tutuklayarak bu yöndeki ilk adımı atmış oldu. Süreç CİA-MOSSAD denetiminde gelişirse, Filistin iç çatışmalara da açık hale gelecektir.
El Fetih, Hamas ve İslami Cihad gibi direnişçi örgütler, İsrail ordusu saldırmadıkça kendilerinin de eylemleri durduracaklarını daha önce açıklamışlar, ancak ırkçı duvar ve İsrail işgaline karşı direnme haklarının saklı olduğunun da altını çizmişlerdi.
Filistin halkının yüzeysel çözümlerle aldatılması mümkün görünmüyor. Bir El Fetih yetkilisinin dediği gibi, ‘Halk gerçek değişikliği uygulamada da görmek istiyor.' Oysa Filistin halkının temel sorunlarının çözümüne dönük herhangi bir girişim olmadığı gibi, siyonist işgalcinin küstahça zorbalığı da devam ediyor. Bu koşullar devam ettiği sürece, işgal karşıtı direnişin de devam edeceğine kuşku yoktur. Filistin halkına ‘barış' adı altında köleliği dayatmak artık mümkün değildir.