24 Eylül 2005 Sayı: 2005/38 (38)

  Kızıl Bayrak'tan
  Direniş geleneği bu topraklarda bitirilemez!
  Erdoğan New York'ta umduğunu bulamadı
  TMY Yasası ve düzenin çıkmazı
  Türk-İş ve Emek Platformu; İhanete devam!
  DİSK bu kadar sahipsiz mi?
Ulusalcı faşistlerin Kürt düşmanlığı
New York'ta BM Milenyum Doruğu yapıldı
  Serna ve Seral işçileri grevde!
  Sözleşmeli öğretmenlik ya da kölelik
  12 Eylül hukuku sürüyor: Yeni yasal düzenlemeler /Y. Akkaya
  ÇHD'nin açıklaması; Polis copları çalışırken fonda DİSK vardı
  Kürt hareketinden; Eylemsizlik süreci 3 Ekim'e kadar uzatıldı
  BEKO'da sadaka düzeyinde zam
  Demokrasi mücadelesi ve Kürt sorunu (Orta sayfa)
  Irak'ta halklar birbirine düşürülmek isteniyor
  Basra'da halk İngiliz tanklarını ateşe verdi

  Ukrayna; '"Turuncu devrim"in erken çöküşü!

  Almanya'da seçimler ve gösterdikleri
  İMES'ten bir patron; Bahadır Tanrıkulu
  Mamak İKE; Emekçi kadınlar 1 Ekim'de buluşuyor!
  2. Çiğli İşçi Kurultayı gerçekleştirildi
  Kurultay çalışmalarından...
  12 Eylül faşizmi üzerine-3 / M. Can Yüce
  Bültenlerden / OSB-İMES İşçi Bülteni
  Basından: Galataport tezgahı /Mustafa Sönmez
  Basından
  Mücadele Postası

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın


 

Bush Tayyip'i Talabani'ye havale etti...

Erdoğan New York'ta umduğunu bulamadı

New York'a gitmeden önce Amerikan savaş politikasına koşulsuz destek verdiğini ilan eden Tayyip Erdoğan ABD‘de umduğu ilgiyi göremedi. Efendileriyle ayaküstü görüşme yapma olanağı bulduğu için kendini şanslı sayan Tayyip, talepler konusunda hayal kırklığına uğradı. Zira hem Bush hem de Condoleezza Rice Tayyip'i başından savdı.

Her ABD ziyaretinde Tayyip'in ilk uğradığı yer, siyonist İsrail'in hamisi Yahudi cemaatleri oluyor. Bu sefer de geleneği bozmayan dinci takımının başı öncelikle Amerikan Yahudi Toplumu (AJC), Anti-Defamation League, B'nai B'rith, Amerikan Musevi Örgütleri gibi kurumların temsilcileriyle biraraya geldi. Özellikle Pakistan-İsrail arasında kurduğu köprüden dolayı Tayyip, bu gerici organizasyonların takdirini aldı.

Türk başbakanın gündemindeki ilk sorun yine Kürt halkına düşmanlıktı. Bundan dolayı en uzun görüşmeleri Irak “devlet başkanı” Celal Talabani ve Irak “başbakanı” İbrahim Caferi ile yaptı. Her iki görüşmenin de temel gündemi PKK/KONGRA-GEL sorunuydu.

BM binasında yaklaşık 50 dakika süren Talabani-Tayyip görüşmesinden sonra gazetecilerin sorularını cevaplayan Talabani, Irak'taki PKK varlığı konusunda yöneltilen bir soru üzerine, “Biz terörist grup PKK'yı kınıyoruz. Türkiye'ye karşı herhangi bir savaş, her şeyden önce Kürt halkının ulusal çıkarlarına ihanettir. Bu yüzden kınıyoruz. Bu sorunu çözmek için Türkiye'deki kardeşlerimizle işbirliği yapmaya hazırız” diyerek, “bu konuda elimizden gelenin en iyisini yapacağız” şeklinde konuştu.

Gerçekleşen görüşmenin ilk 15 dakikası Caferi'nin talebi doğrultusunda başbakanlar arasında yapıldı. Daha sonra görüşmeye Abdullah Gül ile Irak “Dışişleri Bakanı” Hoşyar Zebari de katıldı. Bu görüşmenin gündeminde de PKK/KONGRA-GEL vardı. Bir saatten fazla süren görüşme çıkışında gazetecilerin sorularını cevaplayan Caferi, Irak topraklarındaki PKK'nin varlığıyla ilgili bazı somut adımlar atılması konusunun konuşulup konuşulmadığının sorulması üzerine, “Evet, topraklarımızın herhangi bir komşu ülkeye yönelik saldırılarda kullanılmaması ve bu konuda sağlam durmamız gibi prensipler üzerinde mutabık kaldık. Ayrıca güvenlik alanında istihbarat alışverişi ve değişimi konusunda da anlaştık“ dedi.

Herhangi bir iradeyi temsil etme gücünden yoksun Talabani-Caferi kuklalarıyla yapılan görüşmelerden, onlardan alınan vaatlerden bir şey çıkmayacağını bilen Tayyip, aynı meseleyi efendilerinin huzurunda da dile getirdi. Güney Kürdistan'daki PKK/KONGRA-GEL kamplarının Türkiye'yi rahatsız ettiğini ifade eden başbakan, bu konuda ABD'nin daha duyarlı olmasını istediklerini belirtti.

Bush'un verdiği resepsiyonda efendileriyle ayaküstü konuşma fırsatı bulan Tayyip adeta baştan savıldı.. Zira hem savaş çetesinin başı Bush hem de çetenin etkin isimlerinden Rice, Tayyip'i Talabani'ye havale ettiler. Bush, “Talabani'ye, ‘Türkler PKK konusunda endişeli, bir şeyler yapmalısın' dedim” diye konuştu. Erdoğan ile karşılaşan Rice de Talabani'yle yaptığı görüşmeyi hatırlatarak, Irak'taki PKK varlığından Türkiye'nin duyduğu rahatsızlığı Talabani'ye aktardığını söyledi.

Açık ki, Tayyip Erdoğan'ın derdine çare bulması için Talabani'ye havale edilmesi, “hadi git başımızdan” demekten başka bir anlam taşımıyor.

Bu durumda, BM Genel Kurulu'nda “büyük başarılara imza atmak”la böbürlenen dinci takımının payına övünmek değil, olsa olsa utanç duymak düşer.

---------------------------------------------------------------------------------------

İskenderun Limanı emperyalist orduların hizmetinde!

Kazaya uğrayan 1 Mart tezkeresi henüz mecliste görüşülmeye başlamadan İskenderun Limanı, savaş malzemesi taşıyan Amerikan bandıralı gemilerin istilasına uğramıştı. Tezkerenin kazaya uğraması, bu istilanın yarıda kalmasına neden olmuş, emperyalist ordular Güney Kürdistan'dan cephe açmaktan vazgeçmişti. Işbirlikçi takımının başına geçirilen çuvallar, ardından gelen “burun sürtme” hamleleri, sözkonusu tezkere kazasından dolayı vuku bulmuştu.

Şimdi anlaşılıyor ki, ABD emperyalizmi İskenderun Limanı'nı kullanmaya sadece bir süreliğine ara vermiş. Sermaye iktidarı kazaya uğrayan tezkereyi fazlasıyla telafi eden bakanlar kurulu kararları, hükümet kararnameleri çıkarmış ve ülkenin kara, hava, deniz yollarını işgal ordularının hizmetine sunmuş. Kamuoyuna açıklanmayan gizli kararnamelerde ABD ordusuna ne tür tavizler verildiği ise bilinmiyor. Yalnız birkaç ay önce Genelkurmay Başkanlığı tarafından yapılan açıklamaya göre, ABD hava kuvvetlerine ait uçaklar Türkiye üzerinde 4 bin sorti yapmışlar.

Geçen hafta kamuoyuna yansıyan haberler, İskenderun Limanı'nın kesintisiz bir şekilde emperyalist işgal orduları için ikmal merkezi olarak kullanıldığını ortaya koydu. Sadece 7 aylık süre içerisinde binlerce ton savaş malzemesi ile binlerce askeri araç taşınmıştır. Kardeş Irak halklarını katleden işgal ordularına bu savaş malzemesini taşımak için Yunan, Malta, Bahama, Danimarka, Ukrayna bandıralı gemilerin kullanıldığı bildirildi. Emperyalist orduların savaş malzemesini taşırken başvurdukları bir başka hile ise yük gemileri, yolcu gemileri veya Ro Ro gemiler kullanmak.

İskenderun Limanı üzerinden taşındığı açıklanan savaş malzemesi, (bu yılın ilk yedi ayında 4046 askeri araç/iş makinesi, 3404 ton patlayıcı madde) Deniz Ticaret Odası'nın yedi aylık remi kayıtlarına geçenlerle sınırlıdır. Oysa emperyalist orduların Irak'ı işgal etmesinin üzerinden ikibuçuk yıl geçtiği gözönüne alındığında, Amerikan üssü gibi kullanılan İskenderun Limanı'ndan, Irak halklarının kıyımında kullanılan bu ölümcül malzemelerin kat kat fazlasının taşındığından kuşku duymamak gerek.

İşgal orduları savaş malzemesini Irak'a taşımak için ülke topraklarını bir üs gibi kullanırken, devletin militarist kurumları, hükümet, bürokrasi, medya, sendika ağaları, kısacası kokuşmuş düzenin tüm savunucuları, koro halinde, kardeş Kürt halkına karşı şovenist histeriyi körüklemekle uğraşıyordu. Devlet, milliyetçilik histerisiyle sokaklara saldığı faşist linççi güruhlar eliyle cinayetlere ortak olurken, öte yandan ülke topraklarını boydan boya ölüm makinesi Amerikan ordusunun hizmetine sunuyor.

Görüldüğü gibi, egemenlerin milliyetçiliği, işçi ve emekçileri sersemletmekle, halkları birbirine düşürmekle sınırlıdır. Emperyalist ordular sözkonusu olduğunda ise, vatanı da, milleti de, Sakarya'yı da efendilerinin hizmetine sunmak için birbirleriyle yarışa girerler.