03 Aralık 2005 Sayı: 2005/47 (47)

  Kızıl Bayrak'tan
  Yerel işçi kurultayları çalışmasının güncel sorunları üzerine
  Güvenlik Zirvesi ve Meclis'te suçlara örtü hazırlanıyor
  Suçların üstünü örtme operasyonu sürüyor
  İMF Türkiye raporu; Saldırı ve yıkım programlarına devam
Kurumlar vergisi düşürüldü; Sermayeye hizmette sınır yok!
"Büyük Eğitimci Yürüyüşü"; Zafer direnen emekçinin olacak!
  Yürüyüşün İstanbul kolu; Yaşasın örgütlü mücadelemiz!
  Eğitim emekçilerinin eylemlerinden
  Ümraniye İşçi Kurultayı toplanıyor!
  11 Aralık'ta söz, karar, inisiyatif Ümraniye'nin öncü işçilerinde!
  Asgari ücret oyunu başladı
  Asgari ücret mi, askeri ücret mi? / Yüksel Akkaya
  Milli Güvenlik Siyaset Belgesi üzerine/2 ABD emperyalizmine çok yönlü bağımlılık ve sadakatin itirafı / Orta sayfa
  Kimlik tartışması
  Düzen partileri değerlerimize el uzatamaz!
  İşkence uçakları, CİA ajanları Türkiye'de
  Şaron hükümeti yıkılırken bile toprak ilhakına devam ediyor
  Enerji tekelleri Irak'ı yağmalamak için pusuda bekliyor!
  Dünyada işçi hareketlerinden...
  Şemdinli'de açığa çıkan devlet terörüne karşı çalışmalar ve gençlik eylemleri
  Gazi'de Şemdinli protestosuna azgın polis saldırısı; Saldırıya yanıt direniş oldu!
  Gazi sokakları bir direnişe daha tanıklık etti!
  27 Kasım'dan bugüne
  ABD Latin Amerika'ya karşı
  Kuyrukçu liberalizmde derinleşme
  Mücadele Postası

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın


 

Kurumlar vergisi yüzde 20’ye düşürüldü...

Sermayeye hizmette sınır yok!

Bundan bir-iki ay kadar önce hükümet 2006 Bütçe Yasa Tasarısı’nı açıklamıştı. Açıklanan bütçe taslağında hedeflenen vergi gelirlerinin oldukça yüksek olduğu göze çarpıyordu. Bu durum hükümetin işçi ve emekçilerin zaten ağır olan vergi yükünü daha da ağırlaştırmaya hazırlandığı şeklinde yorumlanmıştı.

Devlet ve hükümet yetkilileri bu iddiaları yalanlamış ve hedeflenen vergi gelirlerindeki artışın önceden yapılmış bazı düzenlemelerden kaynaklandığını, vergi oranlarının arttırılması ya da yeni vergi konulması gibi bir planlarının olmadığını ifade etmişlerdi.

Fakat hükümet çok geçmeden bazı dolaylı vergilerin oranlarını arttırmış, geçmişte söylenen sözlerin emekçileri aldatmaya dönük yalanlar olduğu böylece ispatlanmıştı. Fakat hükümetin bununla da yetinmeyeceği, sermayenin vergi yükünü azaltıp işçi ve emekçilerin yükünü daha da ağırlaştıracak başka düzenlemelerin hazırlığı içinde olduğu biliniyordu. Maliye Bakanı Kemal Unakıtan, patronlar her sorduğunda vergi konusunda bazı hazırlıkları olduğunu, fakat bu konuda son kararı Tayyip Erdoğan’ın vereceğini belirtiyordu.

Tayyip Erdoğan nihayet geçtiğimiz günlerde vergi konusunda beklenen açıklamayı yaptı. AKP Meclis Grubu’nda yaptığı konuşmada kurumlar vergisi oranını yüzde 30’dan yüzde 20’ye indirdiklerini açıkladı. Ayrıca yüksek gelir sahiplerinden alınan gelir vergisinin oranının da düşürüldüğünü bildirdi. Doğrusu Kurumlar Vergisi’nde bir indirime gidileceği biliniyordu, fakat sermayeye sağlanacak kıyağın bu ölçüde büyük olacağını işin içinde olanlar hariç hiç kimse beklemiyordu. Tayyip Erdoğan grup konuşmasında bu kararı “Ülkemizin kalkınmasını, ilerlemesini gaye edinmiş müteşebbislerimize müjde veriyorum. Müteşebbislerin çevre ülkelerle rekabet şartlarını iyileştirmek ve doğrudan yabancı sermaye, küresel sermaye yatırımlarını teşvik amacıyla yatırım indirimi istisnası uygulamasını kaldırıyoruz. Halen yüzde 30 olarak uygulanmakta olan Kurumlar Vergisi oranını yüzde 20 seviyesine çekiyoruz” sözleriyle ilan etti. Gelir Vergisi’yle ilgili yeni düzenlemeyi ise “Ücret gelirleri ile diğer gelirler için ayrı ayrı uygulanan tarifeyi de teke indireceğiz. Tarifedeki dilim sayısı 5’ten 4’e inecek. Yeni tarifede en düşük oran yüzde 15, ikinci dilim yüzde 20, üçüncü dilim yüzde 27, en yüksek oran ise yüzde 35 olacak. Bu, daha önce yüzde 40’tı” şeklinde ifade etti. Bunun anlamı yüksek kazanç sahibi olduğu için yüzde 40 oranında Gelir Vergisi verenlerden bundan böyle yüzde 35 vergi alınmasıdır.

Hükümetin kararı sermaye için gerçekten de bir müjde niteliğindedir. Bu nedenledir ki karar sermaye tarafından sevinçle karşılanmış, şirketlerin kâr oranlarının yükseleceği beklentisi nedeniyle borsadaki hisse senetlerinin değeri bir gün içinde fırlamıştır.

Dolaylı vergilerdeki artışla birlikte düşünüldüğünde, bu düzenleme sayesinde sermayenin zaten az olan vergi yükünün daha da azalacağı, buna bütçenin vergi yükünün daha büyük bir kısmının işçi ve emekçilerin sırtına yükleneceği ortadadır. Hükümet İMF’nin bu konudaki telkinleri doğrultusunda, sermayeye daha fazla kaynak aktarmak için işçi ve emekçilerin cebinden daha fazla çalmaya dönük bir düzenleme yapmıştır.

Fakat hükümet öyle demiyor. Hem gelecek tepkilerin önüne geçmek, hem de işçi ve emekçileri boş vaatlerle aldatmaya devam edebilmek için bu düzenlemenin aslında işsizler için yapıldığını iddia ediyor. Örneğin Maliye Bakanı Kemal Unakıtan, Kurumlar Vergisi’ndeki bu düzenlemeyi “Yatırımın önü açılırsa işsizliğe çare bulunacaktır. Toplumda en çok ezilen işsizlerdir. Biz bunu işsizliği düşürmek için yaptık. Kimse TÜSİAD yanlısı, sermaye yanlısı diye suçlamaya kalkmasın. Bundan dolayı takdir edilmemiz lazım. Alkışlanmamız lazım” sözleriyle savunuyor. Hükümetin ve ona destek veren sermaye sözcülerinin iddiasına göre patronlardan daha az vergi alınınca yatırımların önü açılacak. Yerli ve yabancı sermayedarlar Türkiye’de yatırım yapmak için sıraya girecekler. Vergi ödemedikleri için ceplerinde kalan parayla yeni yeni şirketler, fabrikalar kuracaklar. Sonuç olarak da işsizlere yeni iş alanları açılmış olacak.

Kestirmeden söyleyelim ki, bütün bu lafların herhangi bir ciddiyeti yoktur.Çünkü Kurumlar Vergisi oranını aşağı çekmek, sermaye sahiplerini yatırıma yönlendirme konusunda tek başına hiçbir anlam taşımamaktadır. Örneğin Türkiye’de sermaye sahiplerinin önünde devlete yüksek faizle borç vermek gibi çok daha kârlı başka yatırım alternatifleri bulunması bile bu söylenenleri boşa çıkartacak bir faktördür. Kaldı ki zaten sermaye devletinin patronları ille de istihdamı arttırıcı yatırıma zorlamak gibi bir kaygısı ve hedefi yoktur. Eğer öyle olsaydı, yağma ve talan olanaklarını ortadan kaldırır, vergi kaçağını, kayıtdışı ekonomik faaliyeti denetim altına almak için çok daha etkili tedbirlere başvurabilirdi.

Ancak bunlar tek varlık nedeni sermayeye uşaklık olan AKP hükümetinin gündeminde olabilecek şeyler değildir. İşçi düşmanı AKP hükümetinin gündemindeki tek şey işçi ve emekçileri kandırarak sermayeye yeni kâr alanları açmak, onun yağma ve sömürü olanaklarını genişletmektir. Yaptığı da bundan başka bir şey değildir.

---------------------------------------------------------------------------------------

Vergide “fakirden al zengine ver” dönemi

Hükümet vergiyi indiriyor ama, fakirin değil, zenginin vergisini indiriyor.

Hükümet zenginin vergisini indiriyor ama, bir yıl içinde belli miktarda vergi toplamaya mecbur. Onun içindir ki, zenginin vergisini indirirken, fakire bindirecek.

Başbakan, “çevre ülkelerle rekabet etmek ve yabancı sermaye yatırımlarını teşvik etmek amacıyla, 2006 başından itibaren yatırım indirimi istisnasını kaldıracaklarını ve halen yüzde 30 olan kurumlar vergisi oranını yüzde 20’ye indireceklerini” açıkladı. “Gelir vergisinde de en yüksek yüzde 40 olan oranın yüzde 35’e çekileceğini” söyledi.

Bu indirimden kimler yararlanacak? diyerek, vergi hocası Şükrü Kızılot’a sual eyledim. Şükrü Hoca’dan aldığım bilgiye göre vergi indirimi esas itibariyle:

- 600 bin büyük yerli ve yabancı sermaye şirketini,

- Vergi beyannamesi vererek vergi ödeyen 1 milyon 700 bin gelir vergisi mükellefini mutlu edecek.

Dolaylı vergi azalacak

Defter tutmayan, basit usulde gelir vergisi ödeyen 800 bin dolayındaki küçük mükellef (küçük esnaf, taksici, minibüsçü) de bu indirimlerden ufak miktarda yararlanacak.

“Ya bordro mahkûmlarının durumu ne olacak? Memur, işçi, emekli de vergi indiriminden yararlanabilecek mi?” diye sordum... Onların maaş ve ücretleri zaten en düşük vergileme dilimine girdiğinden indirimden yararlanamayacaklarmış.

Şimdi gelelim, bu “operasyonun” Ayşe Hanım Teyzemi, Ali Rıza Bey Amcamı ve de İşçi Memed Kardeşimi nasıl etkileyeceğine.

Hükümet iki yoldan vergi toplar:

(1) Şirketler, kişiler gelirlerini bir kâğıda yazar. Beyan eder. Gelirlerinin büyüklüğüne göre belli oranda vergi verir. Az geliri olan az, çok geliri olan çok vergi verir. Bu tür vergilemeye doğrudan vergileme denilir. En adil vergileme yolu budur. Bu tür vergilere “doğrudan vergi” denilir.

(2) Hükümet, “doğrudan vergi” toplayamayınca, “dolaylı vergiler” yüklenir. Her türlü harcamayı vergiler. Harcamalara Katma Değer Vergisi (KDV) veya Özel Tüketim Vergisi (ÖTV) gibi isimlerle vergiler ekler. Bu tür vergiler adaletsiz, kötü vergilerdir.

Yük fakire binecek

Çünkü, en varlıklı kişi de en fakir kişi de aynı vergiyi öder. En varlıklı Mücteba Beyefendi de, Ayşe Hanım Teyzem de bir demet maydanoz alırken aynı vergiyi öder.

Türkiye’de bu konuda büyük dengesizlik ortaya çıktı. Toplanan 100 YTL verginin sadece 30 YTL’si beyannamelilerin ödediği (doğrudan vergiden) geliyor. 70 YTL’si, Ayşe Hanım Teyzemin maydanoz alırken, tüpgaz kullanırken, dolmuşa binerken ödediği (dolaylı vergiden) oluşuyor...

Hükümetimiz şimdi zenginin vergisini (doğrudan vergiyi, kurumlar vergisi ile gelir vergisini) indiriyor. Bunu dengelemek için Ayşe Hanım Teyzemin ödediği dolaylı vergileri (maydanoz, tüpgaz, dolmuş üzerindeki vergiyi) artıracak. Bunu yapmaya mahkûm. Çünkü almadan vermek sadece ve sadece Tanrı’ya mahsustur. Hükümet de fakirden alacak ki, zengine verebilsin.
(...)

(Güngör Uras, Milliyet, 30 Kasım 2005)