22 Ağustos 2008 Sayı: SİKB 2008/34

  Kızıl Bayrak'tan
  Emperyalist dünyanın iç ilişkilerinde yeni bir dönem
   Kontrgerilla: İşçilerin, emekçilerin ve
Kürt halkının can düşmanıdır!
Emperyalist savaş Ankara’daki işbirlikçilerin açmazını derinleştiriyor!
17 Ağustos deprem yıkımının tek sorumlusu sermaye düzeni ve devletidir!

Sermaye hükümetinin bakanları yolsuzluk batağında…

Toplu görüşmeyi toplu sözleşmeye çevirmek için…
  Belediyelerde grev hazırlıkları...
  İşçi ve emekçi hareketinden…
  Tersanelerdeki işçi ölümlerine karşı mücadelenin durumu ve görevler
  Mamak Kültür-Sanat Festivali’nin 5. yılında bütünlüklü ve güçlü bir politik faaliyet…
  Hacıbektaş Şenlikleri ve devrimci müdahale sorumluluğu
  Milletin parası...
Yüksel Akkaya
  Pakistan diktatörü general Pervez Müşerref çukura sürüldü
  Türkiye-Afrika İşbirliği Zirvesi tamamlandı...
  Doğu Avrupa’ya “füze kalkanı” yeni savaşlara davetiye çıkarıyor!
  Dünyadan…
  Diyet öyküleri / 2...
  Mücadele Postası.
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Mamak Kültür-Sanat Festivali’nin 5. yılında bütünlüklü ve güçlü bir politik faaliyet…

Devrimin ve sosyalizmin kızıl bayrağı binlerce işçi ve emekçiyle birlikte dalgalandırıldı!

“Taşı delen suyun kuvveti değil damlaların sürekliliğidir!”

Mamak Kültür-Sanat Festivali komünistlerin bölgede yürüttüğü uzun soluklu ve ısrarlı faaliyetinin güçlü bir kitle aracı olarak bu yıl da yoğun bir politik kampanya olarak örgütlendi. Beşincisini geride bıraktığımız festivalin bu yılki örgütlenme çağrısında vurguladığımız noktalara ek olarak son festivali kendi özgünlüğü çerçevesinde değerlendireceğiz.

Öncelikli olarak festival, sürekliliği olan siyasal faaliyetimizin yılları bulan birikiminin bir ürünüdür. Bu siyasal faaliyet, işçi ve emekçi kitlelere günübirlik politik müdahale çabası ile güçlenmiş, tüm enerji ve çabasını bu temelde yoğunlaştırarak bugüne taşınmıştır. Bu çaba, gücü ve etkisi, eksik ve zayıf yönleri ile birlikte, kitlelerin devrimci enerjisini ortaya çıkarma hedefine kilitlenmiştir. Kitlelere güvene dayalı bu anlayış sayesinde, kitle çalışmasında pek çok yeni araç etkin bir şekilde kullanılabilmiştir.

Festival bu beş yılda bölge açısından, devrimci bir soluk borusu, kolektif bir mücadele mevzisi ve geleceğe dair umudu ve devrimci motivasyonu güçlendiren bir atmosferin harcı olmuştur. Bunda, festivallerin güçlü politik içeriği önemli bir rol oynamıştır.

Son yıllarda büyük metropollerde özgün bir kültür-sanat aracı olarak festivaller düzenlemektedir. Sermaye düzeni kendi kültürünü ve değerlerini kitlelere empoze ederek, festivalleri dejenerasyonu daha güçlü bir şekilde hâkim kılmanın bir aracı olarak kullanmaktadır. Oyuncak ve yiyecek dağıtmaktan karnavallara ve konserlere kadar pek çok etkinliği içinde barındıran bu gösteriler, burjuva sınıfın kültürel-sanatsal mücadeleye biçtiği önemi de göstermektedir. Toplumun maddi üretim araçlarını elinde bulunduran sınıfın toplum yaşamını da doğrudan etkilediği bu tür etkinliklere bu tablonun aynasından bakmak zorunludur.

Festivalin asıl başarısı da burada yatmaktadır. İşçi ve emekçi kitlelerin burjuva ideolojisi ve kültürü ile kuşatıldığı, umutsuzluğun, karamsarlığın kitlesel bir hal aldığı, liberalizmin solu da içine alarak geniş bir etki alanı yarattığı, sınıf ve kitle hareketindeki zayıflığın sürdüğü bir tabloda, kendi devrimci sınıf çizgisinden taviz vermeyen bir politik çaba festivalin başarısındaki belirleyici noktadır. Festival bu yüzden, kendi içinde kültür-sanat alanında katedilen mütevazi bir mesafe ve atılan adımların sınırları içinde ele alınamaz. Festival işçi sınıfının devrimci programının işçi ve emekçilerle kurduğu politik bağın, bu bağı doğru zeminde varetme ısrar ve çabasının bir ürünüdür. Komünistler, bölgedeki işçi ve emekçilerin yaşadığı ekonomik-sosyal-siyasal sorunlara ısrarla müdahale etmişlerdir. Kitlelerin mevcut tablosu ve çalışmanın nicel karşılığı ne olursa olsun, soluksuz ve kesintisiz bir politik faaliyet yürütmüşlerdir.

Bu yanıyla, 5. festival öncesi politik süreçlere müdahale çabası, bu yılki festivali güçlendiren bir rol oynamıştır. Komünistler bölgede, sağlık ve emeklilik hakkının gaspından 1 Mayıs’a ve 2 Temmuz’a uzanan bir süreçte güçlü bir politik müdahale düzeyi ortaya koymuşlar, sürekli ve sistemli bir faaliyet yürütmüşlerdir. Sermayenin işçi ve emekçilerin yaşamlarını kuşattığı bir süreçte, onları işçi sınıfının devrimci çizgisi ile kuşatabilme ısrarı, çabası ve yönelimi bölgedeki çalışmamız açısından öne çıkmaktadır.

Siyasal gericiliğin toplum yaşamındaki güç ve etkisinin arttığı bir süreçte, başından sonuna tüm süreçleri kitlelerle kurulan bağ ve olanaklar üzerinden örgütlenen festival, kendi sınırlarını zorlayan politik bir faaliyetin nasıl sonuçlar yaratacağının da bir göstergesidir. Bağımsız devrimci bir taraf olarak işçi ve emekçileri yan yana getirebilme açısından elde edilen bu başarı, “Taşı delen suyun kuvveti değil damlaların sürekliliğidir!” özlü sözünün somutlanmasıdır.

Burjuva düzen gericiliğine karşı devrimci bir mücadele mevzisi!

Mamak 5. Kültür-Sanat Festivali’nin güncel çağrısı, çürümüş sömürü düzeninin yarattığı siyasal atmosferin karşında devrimci bir alternatifi ortaya çıkarma hedefiyle belirlendi.

Sosyal yıkım saldırıları, sermayenin ihtiyaçları doğrultusunda çalışan AKP hükümetinin sonsuz hizmetleri ile hızlanmış durumda. Neoliberal saldırı programları bir bir uygulanıyor. Ancak bu saldırı dalgasını püskürtebilecek birleşik-devrimci-kitlesel bir sınıf hareketi henüz geliştirilebilmiş değil. Öte yandan, derinleşen düzen içi dalaşma, bugün için, işçi ve emekçi kitlelerin kendi sınıf çıkarları doğrultusunda hareket etmelerini engelleyen ve toplum yaşamını zehirleyen bir rol oynuyor. İşte bu siyasal atmosferin işçi ve emekçilere dayatılan geleceksizlikle birleştiği yerde, kültürel dejenerasyon ve apolitizm de önemli bir saldırı durumunda. Bunun kitleler üzerinde yarattığı sonuç ise, umutsuzluk ve karamsarlıktır.

Bu açıdan devrimci örgütlülüklere önemli sorumluluklar düşmektedir.

Bu nedenle festivali devrimci politikanın etki alanını güçlendirme hedefiyle ele aldık. Festival ön hazırlık sürecini bu çerçeve üzerinden tartıştık. Mamaklı işçi ve emekçilerin ilgilerinin mevcut düzen içi dalaşma üzerinde yoğunlaştığını, devrimci politik alternatifin güçlü bir odak olarak kendini gösteremediğini, sermaye düzeninin eli kanlı katilerinin AKP karşısında mücadele eden ‘solcu’ bir taraf olarak görüldüğünü gözlemledik. İşçi ve mekçilerle bu çerçevede yoğun tartışmalar yürüttük. Burada temel aldığımız, mevcut tabloyu tek başına doğru tahlil etmek değil, işçi ve emekçi kitlelerin bilincini zehirleyen atmosferi dağıtabilecek bir politik-pratik hatla hareket etmek oldu.

Çözümün devrimde, kurtuluşun sosyalizmde olduğunu vurguladık!

Sömürücü ve katliamcı düzen gerçekliğinin Susurluk’tan Ergenekon’a tüm pisliğiyle ortaya saçıldığı bir süreçte liberal-reformist sol, işçi ve emekçilere düzen içi bir politik söylemle gitmektedir. Festival araçları ile bu gündeme müdahale ettik. Siyasal gericiliğin teşhirini çalışmamızda güçlü bir biçimde işledik. Ancak, çürümüş ve kokuşmuş sermaye düzeninin hepsi bir olan farklı yüzlerini teşhir ederken, gerisindeki sınıf gerçekliğini öne çıkartacak özgün araçları güncel gelişmelerle birlikte kullanmakta zayıf kaldık.

Festival ön çalışmasında ve festival sırasında damgasını vuran gündem, sosyal yıkım saldırılarının aynasında burjuva düzen gericiliği oldu. Festival alanı, çürümüş ve kokuşmuş sermaye düzenine karşı devrim ve sosyalizm haykırışlarının hep bir ağızdan yükseldiği bir miting alanına dönüştü. Festival, belirlenen politik gündemleri, ön çalışmasından etkinlik günlerine kadar emekçilerle buluşturma noktasında belli bir başarı sağlandı.

Yaygın ajitasyon ve propaganda faaliyeti

Propaganda ve ajitasyon araçlarını etkin bir biçimde kullanmanın yanısıra, işçi ve emekçilerle yüz yüze ilişki kurmaya ağırlık verdik. Tüm güç ve olanaklarımızla, emekçi kitleleri festival sürecine dâhil edebilme doğrultusunda yoğun bir emek harcadık. Kızıl Bayrak gazetesi, Mamak İşçi Kültür Evi Bülteni Mamak Türküsü, festival çağrı bildirisi, festival çağrı afişi, festivali duyuran pankartlar, Özgür Radyo üzerinden yapılan radyo duyuruları, festival tanıtım toplantısı, aydınlara, sanatçılara ve sendikalara imzaya sunularak destek istenen festival deklarasyonu gibi araçları etkin bir şekilde kullandık. Bu araçları birbirini güçlendirecek tarzda kullanarak, güçlü bir festival ön sürecini örmüş olduk. Bu çalışmanın toplamında yaklaşık 10 bin emekçiye ulaşmayı başardık.

Festival deklarasyonu festivalin ön duyurusunda işlevli oldu. Festivalden bilgisi olmayan aydın ve sanatçıların da yüzünü festivale dönmelerini sağladı. Bununla birlikte, deklarasyonun daha etkin bir duyuruyla daha geniş bir destekçi kitlesi örgütleyebilmesi mümkün olabilirdi.

Festivalin örgütlenme süreci

Yaz sürecinin başında “Festival Hazırlık Komitesi” oluşturuldu ve dönemin politik gündemlerini festival süreciyle birlikte işlemeyi hedefleyen bir ön süreç planlandı. Oluşturulan çalışma programı üzerinden disiplinli bir faaliyet örgütlendi. Planlamalarda yaşanan aksamalar kolektif çalışma üzerinden giderildi. Kendi sınırlarına takılmayan, bunları aşmak için çaba sarfeden, festivalin tüm süreçlerini tartışan festival komitesi, canlı ve coşkulu bir faaliyetle ön süreci aylar öncesinden örmeye başladı. Festivalin siyasal gündemleri üzerinden yapılan tartışmalarla birlikte bütünlüklü bir süreç örgütlendi.

Tüm süreç boyunca Mamaklı emekçilerin en küçük katkısını örgütleme bakışıyla hareket edildi. Bu süreçte oluşturulan el sanatları atölyesine katılan kadınlar ile Çiğli İşçi Kültür-Sanat Evi Emekçi Kadın Komisyonu’nun el ürünleri festivalde sergilendi. Bu yıl da emekçiler, gerek hazırlık döneminde gerekse alanda, sürecinin doğrudan bir parçası oldular. Mamak İşçi Kültür Evi’nin dostlarının evlerini açtığı, yemeklerini, düşüncelerini paylaştığı, 100’ün üzerinde emekçinin festival alanındaki işlerin bir parçası olduğu ve emekçilerle yoğun tartışmaların yapıldığı bir festival süreci geride bırakılmış oldu.

Geçtiğimiz yıl festivalde belli açılardan dağınıklık ve planlamalarda ciddi aksaklıklar yaşamıştık. Bu yıl geçen yılki tabloyu bu yanıyla aşan güçlü ve bütünlüklü bir festival sürecini örgütlemeyi başardık. Festival, başından sonuna kadar, işbölümü üzerinden oluşturulan komiteler tarafından örgütlendi. Festival alanı, stantlardan kullanılan araçlara, sloganlardan pankartlara kadar, politik hedeflere uygun bir şekilde ele alındı. Festival sürecinde öne çıkan bir teknik sorun yaşanmadı. Sadece, işbölümü üzerinden belirlenen komitelerin daha işlevli bir şekilde harekete geçirilmesinde bazı boşluklar yaşandı. Düzenin dejenere kültürünü festival alanında varetme konusunda ısrarcı olanlara ise müdahale edildi.

Mamak 5. Kültür Sanat Festivali önemli ölçüde Mamak İşçi Kültür Evi’nin emeği ve birikimi üzerinden örgütlendi. Festival programı, Mamak İşçi Kültür Evi’nin kendi üretimleri dışında, çağrımıza yanıt veren aydın ve sanatçıların katkılarıyla oluşturuldu. Mamak İşçi Kültür Evi müzik ve tiyatro toplulukları uzun soluklu çalışmalarını sergilediler.

Festival mali açıdan da büyük oranda Mamaklı işçi ve emekçilerin katkılarıyla örgütlendi. Olanaklarını bizlerle paylaşmakta tereddüt etmeyen işçi ve emekçilerin çok yönlü katkılarıyla, önemli bir kitle etkinliğini gerçekleştirmeyi başarmış olduk.

Festival programı üzerine

Festivalin açılışı, geçtiğimiz yıllardan farklı olarak, Mamak dışında bir salon etkinliği ile başladı. Etkinlik içerik ve program açısından festival tanıtım etkinliğine uygun bir biçimde güçlü geçti. Volkan Yaraşır ve Yüksel Akkaya’nın katılımı ile, burjuva düzen gericiliğine ve düzen içi çatışmaya karşı sınıfın bağımsız tutumunun öneminin vurgulandığı bir mücadele çağrısına dönüştü. Ancak ön çalışmasını şehir merkezinde sendikaların dışına taşımada zayıf kaldık. Daha çok sendikaları, ilerici, öncü işçileri harekete geçirebilme hedefiyle hareket ettiğimiz için, şehirdeki duyurumuz sınırlı bir çağrıyı ifade etti. Mamak’taki emekçilerin açılış etkinliğine katılımını örgütlemek noktasında ise başarılı olamadık.

Açık hava etkinlikleri ise son derece coşkulu ve güçlü bir atmosferde geçti. Mamak İşçi Kültür Evi’nin üretimlerinin ağırlıkta olduğu gün, festivale gelen emekçilerin ilgisi ve coşkusu daha fazla öne çıktı. Program boyunca yapılan konuşmalar dikkatli bir şekilde dinlenirken, kürsü üzerinden yapılan çağrılara olumlu tepkiler veren, sloganlara kitlesel ve coşkulu bir şekilde katılan bir kitle bileşimi vardı. Festival programının politik etkisi ve gücü alanda yapılan sohbetlere, tartışmalara, tanışmak isteyen emekçilerin sayısına yansıdı. Son gün kürsünün kullanımı açısından en başarılı gün oldu.

Sonuç olarak...

Festival hedeflenen politik çerçevede, 5 bin işçi ve emekçi katılımıyla pek çok açıdan başarılı bir şekilde gerçekleştirilmiştir. Eksiklik ve zayıflık alanlarımız elbette vardır ve bugünden itibaren yüklenmenin konusu haline getirilecektir. Festivalin asıl başarısı ise, “gündüzünde sömürülmeyen, gecesinde aç yatılmayan bir dünya mücadelesinin” işçi ve emekçilerin yaşam alanlarında ete-kemiğe büründürülmesinde kendini gösterecektir.

Evet, cüret ettik ve bir kez daha başardık!

Mamak Kültür-Sanat Festivali Hazırlık Komitesi


GMO’dan “iş kazası” raporu…


GİSAN Tersanesi’nde 12 Ağustos günü yaşanan filika katliamına ilişkin TMMOB’ye bağlı Gemi Mühendisleri Odası (GMO) 20 Ağustos günü Kartal Titanic Otel’de basın toplantısı gerçekleştirdi. Raporda, 3 tersane işçisinin ölümüne yolaçan filika cinayetine ilişkin teknik bilgiler verildi.

Gemi Mühendisleri Odası, filika cinayetinin yaşanış biçimine dair ayrıntıları ortaya çıkardığı raporu yaklaşık 1,5 saat süren basın toplantısıyla duyurdu. Toplantıya gemi mühendisleri, sektör temsilcileri, Dok Gemi-İş Sendikası ve Limter-İş Sendikası da katıldı.

Free-Fall Filika Serbest Düşme Testi Kaza İnceleme Raporu, GMO Genel Başkanı Tansel Timur tarafından sinevizyon ve çizimlerle bölümler halinde aktarıldı.

Raporun hazırlanışındaki temel amaç, iş cinayetinin sorumlularını işaret etmek değil kazanın oluşunu ve nedenlerini tespit etmekti. Bu anlamıyla 16 sayfalık raporun hemen tamamında mühendislik terimlerinin sıkça kullanıldığı teknik ayrıntılar göze çarpıyordu. GMO raporun öneri bölümüne ise “Bu son olayın ışığında, sadece testler sırasında kullanılmak üzere, botun insansız olarak suya atılabilmesine olanak sağlayan bir geçici düzeneğin de imal edilmesi filika üreticilerinden talep edilebilir ve bu husus bilahare bir yönetmelik ile zorunlu hale getirilebilir.” denildi.

Ya ölen işçiler!

Filika katliamının neden ve sonuçlarına dair oldukça geniş bilgiler aktarılırken “peki ölen işçiler?” sorusu herkesin kafasındaydı.

Raporda, olayın gerçekleşme biçimi şöyle anlatıldı:

“Filikanın baş tarafı matafora rampasını geçip filika kord nozullu dümen topuğu bağlantısı gemi vardavelasının hizasına geldiğinde, topuk vardavela punteline çok yakın bir bölgeden vardavela tutamağına çarpmış ve bu çarpma filikanın düşme açısını değiştirmiştir. Normal koşullarda yatayla 35-40 derece arasında bir açıyla düşmesi ve karinasının baş tarafından suya girmesi beklenen filika, vurmanın etkisi ile önce su yüzeyine dik pozisyona gelmiş, hareketin devamında dönmeye devam ederek, su ile 120 derece açı yapacak şekilde suya çarpmıştır. Bu çarpmanın etkisi ile sert biçimde dönen filikanın bu bölümünde kırık ve yırtıklar oluşmuş ve aynı zamanda filika ön ve iskele yan camı ile giriş kapısı camı dağılmıştır. Oluşan kırık ve yırtıklar ile dağılan camlar nedeniyle açılan boşluklardan giren deniz suyu sonucunda filika yan yatmış ve her koşulda kendisini düzeltmesi gerektiği halde bu pozisyonda yüzer halde kalmıştır. Sonuç olarak, deniz suyu dolmasının etkisi ile 3 kişi hayatını kaybetmiş, 12 kişi de yaralanmıştır.”

Raporun devamında ise filika cinayetinin yaşanmasının temel nedeni olarak “testten önce plana göre farklılıkların tespit edilememiş ve irdelenememiş” olması gösterildi.

Toplantıya katılan Denizcilik Müsteşarlığı Tersaneler Genel Müdürü Yaşar Duran Aytaç “ölen tersane işçilerine allahtan rahmet” dileyerek başladığı konuşmasında temel prensiplerinin ‘sıfır kaza’ olduğunu söyledi. Taşeronların dernek kurarak İstanbul dışından gelen işçilere pansiyon sağlamaları önerisini getirdi.

Kum torbası yerine manken!

Dok Gemi-İş Sendikası Genel Başkanı Necip Nalbantoğlu ise bu tür olayların bir daha yaşanmamasını dileyerek şunları söyledi: “Buradan, armatörlere, bu alandaki bütün ilgililere sesleniyorum. Gelin, bu tür testleri insanları kullanarak yapmayalım. İlk bir kaç testi, 3-4 testi manken ile yapalım. Ondan sonra illa ki insanla yapılması gerekiyorsa o zaman insan kullanılsın. Çünkü bu kazadan sonra, ister Dok Gemi-İş’e, ister Limter-İş’e üye olsun, isterse sendikasız olsun hiçbir işçi test yapılan filikanın içine binmeyecektir.” dedi. Nalbantoğlu ‘iddialı’ konuşması sırasında filika testi sırasında insan yerine cansız manken kullanılmasını önerdi. GİSBİR’in bu mankenleri almaması halinde sendika olarak kendilerinin karşılamaya hazır olduğunu vurguladı.

Limter-İş Sendikası Genel Sekreteri Kamber Saygılı konuşmasında, kobay olarak kullanılmak istenen filika testlerine “tersane patronları, taşeronlar ve onlara destek veren bilim adamlarının” konulması gerektiğini ifade etti. Dok Gemi-İş ile ilk defa ortak bir noktada buluşabildiklerini söyledi. Medya ordusunun yakınen takip ettiği basın toplantısı kürsüden yapılan konuşmalarla son buldu.

Kızıl Bayrak / İstanbul