17 Ekim 2008 Sayı: SİKB 2008/41

  Kızıl Bayrak'tan
   Gerici rejim Kürt halkına ve emekçilere karşı hazırlanıyor!
  Haramiler cephesinde büyüyen korkular!..
Sermaye iktidarı faşist baskı ve terörü tırmandırıyor!..
İş Sağlığı ve Güvenliği Yasa Taslağı meslek hastalıklarına ve iş cinayetlerine davetiye çıkartıyor…

Çukurova Üniversitesi’nde devlet terörü...

İşçi ve emekçi hareketinden…
  Metal sözleşmelerinde uyuşmazlık!
  Metal Grup Toplu İş Sözleşmeleri’nde uyuşmazlık zaptı tutuldu…
Son söz grev meydanında söylenecek!
  Metal işçileri İzmir’de sorunlarını tartıştı!
  İşkencede katliam eylemlerle protesto edildi…
  İşkenceci sermaye devletinden hesabı emekçiler soracak!
  Kot taşlama işçileri anlatıyor...
  Gençliğin faaliyetlerinden…
  Tekelci kapitalizmin krizi yayılıyor…
  Yeni bir tezkere ve sonrası… M. Can Yüce
  Gençlik hareketi ve fiili-meşru mücadele!
  Mücadele Postası.
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Sermaye iktidarının “özel gündemi”nde “terör ve ekonomi” var…

Gerici rejim Kürt halkına ve emekçilere karşı hazırlanıyor!


11 Eylül saldırılarından sonra, “teröre karşı savaş” yaygarası koparan kapitalist/emperyalist düzenin efendileri, adım adım “burjuva demokrasisi”ni tasfiye edip polis devletini tahkim etmeye başlamışlardı. Kapitalizmin küresel krize girmesiyle ivme kazanan bu eğilim, çeşitli biçimlerde kendini göstermeye başladı. Örneğin emperyalist ABD rejiminin orduyu “iç güvenlik” alanında kullanmak için zemin hazırladığına dair haberler gelirken, İngiliz hükümeti gözaltı süresini 42 güne çıkarmak için uğraşıyor. Benzer hazırlıklar öteki bir çok kapitalist devletin de sürekli olarak gündeminde duruyor.

Bu hazırlıklar, iflas eden neoliberal politikaların giderek vahşileştirdiği kapitalizme karşı emekçilerde biriken öfkenin sınıf çatışmalarını keskinleştireceği bilindiği için yapılıyordu ve halen yapılıyor. Neoliberal politikaların sistemi derin bir krize sürüklemiş olması ise, sorunları her açıdan daha da ağırlaştırmış bulunuyor. Krizin faturası işçi sınıfı ile emekçilerin önüne sürüldüğünde sosyal tepkilerin kaçınılmaz olacağını hesap eden kapitalist devletlerin yönetici kastı, olası toplumsal patlamaları zor aygıtı ile ezebilmek için hazırlıklarını bugünden sürdürüyor.

Emperyalist zorbalar adına tetikçilik yapan işbirlikçi Türk burjuvazisi ise, ilerici-devrimci harekete olduğu kadar işçi sınıfı ile emekçilere karşı da polis devletinden hiçbir zaman vazgeçmemiştir. Toplumsal hareketin üstesinden gelemediği zamanlarda CIA şeflerinin yönlendirmesi ile faşist askeri darbelere başvuran Türk burjuvazisi ve devleti, kirli savaş konusunda da uzmandır.

Kürt halkının özgürlük uğruna direnişe geçmesinden hemen sonra başlayan bir süreçle ABD’deki efendilerin katkılarıyla kontra bir örgüte dönüştürülen Türk devleti, ancak Kürt hareketinin İmralı süreciyle düzen içi çözüme odaklanmasından sonra bazı yasal değişikliklere başvurmuştur. “AB’ye uyum süreci” kapsamında yapılan değişiklikleri, gelinen yerde “ayak bağı” olarak algılayan militarist güçler, şimdi sözkonusu ayak bağlarından kurtulmak istediklerini yüksek sesle dillendiriyor.

Bu taleplerden dolayı egemenlerin gündeminde bir kez daha Kürt halkının özgürlük özlemlerinin ezilmesi için kirli savaşın azdırılması planı var. Bir yandan dinci gericiliğin Kürt yoksullarını aldatmak için tarikatlarla yürüttüğü aktif beyin yıkama/sadaka dağıtma faaliyeti devam ediyor, öte yandan ezilen Kürt halkının üstüne bomba yağdıran savaş makinesinin saldırıları artıyor. Bazı kentlerde sokaklara salınan ırkçı-faşist güruhlar ise, Kürt halkına karşı linç girişimlerini yoğunlaştırıyor.

Çatışmaların yoğunlaştığı bugünlerde toplanan Terörle Mücadele Yüksek Kurulu (TMYK), döneme uygun yasal düzenlemeleri saptamak, fiili adımlar atmak ve sık periyotlarla toplanmaya devam etmek yönünde kararlar alarak, rejimin daha saldırgan politikalara yöneleceğini ortaya koydu.

Uzun süren toplantılarda alınan kararlara dair basına bilgi verilmese de, toplantıların gündemi bir sır değil.

Düzen medyasında yer alan haberlere göre TSK’nin, arama, gözaltına <st1:city w:st="on">alma</st1:city>, ifade <st1:place w:st="on"><st1:city w:st="on">alma</st1:city></st1:place>, yüzleştirme, yer gösterilmesini sağlama, operasyon kolaylığı ve gözaltı süresinin uzatılması konularında talepleri var. Başbakan Tayyip Erdoğan’ın, “Genelkurmay talep eder biz uygularız” şeklinde açıklaması ise, devletin zirvesini bir araya getiren TMYK toplantılarında alınan uğursuz kararlar hakkında bir fikir vermektedir.

Hükümet görevlileri tarafından yapılan sınırlı açıklamalar, Amerikancı rejimin yeni bir sürece hazırlandığına dair ipuçları vermektedir. Bu çerçevede hükümet sözcüsü ve başbakan yardımcısı Cemil Çiçek’in, “Bundan sonra ekonomi de terör de bizim açımızdan daha yakın bir takip altında değerlendirme konusu olacaktır” şeklindeki açıklaması, “ekonomi ile terör” sorunlarının birbirine bağlı olarak ele alındığını ortaya koyuyor. Bakanlar Kurulu’nun bundan sonra 15 günde bir toplanacağını açıklayan hükümet sözcüsü, önümüzdeki dönemde “güvenlik ve ekonomi” konularına yoğunlaşacaklarının altını çiziyor.

Kürt halkına karşı devlet zorunu yoğunlaştıran gerici rejim, olağanüstü hali (OHAL) de yasal olmasa da fiilen uygulamaya hazırlanıyor. Bu yönde hızla atılan önemli adımlardan biri, “Özel Harekât Timleri”nin yeniden ortalığa salınmasıdır. Hatırlanacağı üzere faşist partinin kurt işaretini simge haline getiren, toplu cinayetler işleyen, adı tecavüzle anılan, gasp ve uyuşturucu ticareti gibi tüm iğrenç işleri icra eden bu katil sürüleri, o kadar teşhir olmuştu ki, 1997’de Genelkurmay’ın isteği ile bölgeden çekilmişti. Bu tetikçiler sürüsünü yeniden Kürt halkı üzerine salmaya karar veren sermeye devleti, bu yılın sonuna kadar 7 bin özel tim polisi Hakkari, Şırnak, Van, Mardin, Tunceli, Bingöl, Siirt il ve ilçelerinde görevlendireceğini ilan etmiştir. 

Gerici rejimin devlet terörüne daha da ağırlık vermeye dönük hazırlıklarının hedefinde Kürt halkının yanısıra Türkiye ilerici ve devrimci hareketi, işçi sınıfı ve emekçiler de bulunuyor. Kapitalizmin küresel krizi konusunda sahte hayaller yaymaya çalışan hükümetin, ekonomi ile terörü aynı kefeye koyması bir tesadüf değildir. Emekçilerin sermaye saldırılarına karşı mücadelesini de “terör” kapsamında değerlendiren gerici rejimin hazırlıkları, krize karşı ortaya çıkabilecek olası toplumsal patlamaları zorla ezmeyi de içermektedir. Bu yönde herhangi bir açıklamanın yapılmaması yanıltıcı olmamalıdır.

Kolluk kuvvetlerinin son günlerde daha da saldırganlaşmasını “yeni dönem”e hazırlığın ilk işareti saymak mümkündür. Engin Çeber adlı devrimcinin İstanbul’un orta yerinde işkenceyle katledilmesindeki pervasızlık, sermaye devletinin yeni yönelimi hakkında fikir vermektedir. Bazı görevlilerin, cinayetin ardından timsah gözyaşları dökmeleri bu gerçeği değiştirmemektedir. 

Altını önemle çizmek gerekiyor ki, işbirlikçi sermaye devletinin tahkimatı Washington’daki efendiler tarafından da desteklenmektedir. Kısa süre önce Türk ordusuna yüklü miktarda silah satışına onay veren Washington’daki savaş kundakçılarının, Türkiye’deki olası bir toplumsal kalkışmanın ezilmesine özel önem verdiği bilinmektedir. Ankara’daki işbirlikçilerini İran’a karşı ya da Kafkaslar’da patlak verecek olası çatışmalarda tetikçi olarak kullanmak isteyen ABD, işbirlikçilerine destek için gerekirse fiili müdahaleden de geri durmayacaktır. Türk ordusunun askeri darbelerinin CIA patentli olması, savaş kundakçılarının bu tür müdahaleler konusundaki deneyimlerine işaret etmektedir.

Saldırının hedefindeki ezilen Kürt halkı ile Türkiyeli işçi ve emekçilerin emperyalizme ve gericiliğe karşı birleşik direnişini örmek, saldırıları püskürtebilmenin yegâne olanağıdır. Bu birleşik direnişin örülebilmesi yönünde çaba harcamak, temel bir güncel devrimci görevdir.