24 Ekim 2008 Sayı: SİKB 2008/42

  Kızıl Bayrak'tan
   İnkar ve imha politikası açmazda!
  Kürt halkıyla devrimci dayanışmayı yükseltelim
Irkçı-inkarcı politikanın iflası derinleşiyor…
Çürüyen devlet katillerini aklıyor!

Mehmet Ağar Susurluk davası kapsamında yargılanacak…

Bir tarafta küresel açlık ve ölümler... Diğer tarafta küresel mali zenginler…
  İşçi ve emekçi hareketinden…
  Metal işçileri MESS dayatmalarına karşı yürüdüler!
  Metal TİS’leri üzerine BDSP’li Metal İşçileri Temsilcisi ile konuştuk...
“Grev boş bir tehdit savurmanın ötesine geçecek bir ciddiyetle, somut bir hedef olarak ele alınmalıdır!”
  Gençlikten...
  Emekçi Kadın Komisyonları’ndan çağrı:
  SSGSS’ye karşı mücadelede bir adım ileri!
  Artık kadın işçiler sinmiyor, hak arıyor, baş kaldırıyor...
  KESK’in mücadele programı ve toplu görüşme sürecine ilişkin kamu emekçileri ile konuştuk…
  “Çeber’in katilleri yargılansın!”
  Kapitalizmin krizi ve işçi sınıfı / 1
Volkan Yaraşır
  Mücadele Postası.
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Ergenekon davası başladı…

Yargı bir kez daha çete devletini aklayacak…

Hesabı emekçiler soracak!

Darbeci generallerin temizlenmesi operasyonu olarak yutturulmak istenen Ergenekon davası başladı. Davada 46’sı tutuklu, 86 sanık yargılanıyor.

Operasyon gündeme geldiğinde liberal sol çevrelerde heyecan uyandırmış, “derin devlet tasfiye ediliyor” ham hayallerine neden olmuştu. Ancak kısa bir süre sonra bunun tam bir aldatmaca olduğu ortaya çıkmıştı. Çünkü Ergenekon operasyonu düzen içi it dalaşının bir ürünü olarak gündeme gelmişti.

Bu süreçte işçi ve emekçi kitleler bir yanda “demokrasi savunucusu” AKP’nin, öte yanda “laikliğin bekçisi” ordunun saflarında taraflaştırılmaya çalıştılar. Ancak iddianame sürecinin de gösterdiği gibi, süreç hiç de “demokratikleşme” yönünde işlemedi. Çünkü devlet adına cinayet işlemekle övünen, devlet tarafından sırtı sıvazlanan katil takımı işçi ve emekçilere, Kürt halkına karşı işlediği suçlardan dolayı değil, bir takım çete faaliyetlerinden dolayı yargılanıyordu.

Operasyonların gerçekleşme sürecinden iddianamenin hazırlanmasına kadar tüm yaşananlar devletin katilleri koruduğunu, kolladığını, üstelik devlet terörünü tahkim edecek şekilde yeni yasalar hazırlamaya, kolluğun yetkisini genişletmeye çalıştıklarını gösterdi.

Hazırlanan iddianamede özellikle vurgulanan, Ergenekon olayıyla ordunun, istihbarat teşkilatının hiçbir ilgisi olmadığıydı. Her tarafından kan, irin ve pislik akan bu sistemi korumak ve kollamak için ellerinden geleni yaptılar. Ergenekoncular adıyla tanımlanan kontrgerilla artıklarına çıkarılan fatura sadece AKP karşıtı faaliyetlerden ibaret tutuldu.

Kontgerilla düzenini aklamaya çalışan devletin dava sürecinde de benzer bir tutum içinde bulunacağından kuşku duyulmamalıdır. Bugüne kadar işçi ve emekçilere, Kürt halkına karşı işledikleri suçların hesabının sorulmayacağı apaçık bir gerçektir.

Eli kanlı katilleri besleyen, büyüten, emekçilerin ve halkların üzerine salan sermaye devletinden hesap sormanın yolu devrimci mücadeleyi büyütmekten geçmektedir. Çete devletinin emekçi halklara karşı işlediği suçlardan yakasını bir kez daha kurtaramaması için çürüyen düzeni yıkma mücadelesini büyütelim!

 

Ergenekon duruşması başladı!

Ergenekon duruşması 20 Ekim günü Silivri Ceza ve İnfaz Kurumları Yerleşkesi’nde başladı. Duruşmayı izleme hakkı bulunan basın mensupları, avukatlar ve bazı sanık yakınları, listeden isimleri kontrol edilerek içeri alındı.

İstanbul Cumhuriyet Savcıları Zekeriya Öz, Nihat Taşkın ve Mehmet Ali Pekgüzel’in hazırladığı 450 klasörden oluşan 2455 sayfalık iddianamede, Danıştay 2. Dairesi üyesi Mustafa Yücel Özbilgin “maktul”, dönemin daire başkanı, şimdiki Danıştay Başkanı Mustafa Birden, üyeler Ayla Gönenç, Ayfer Özdemir ve Danıştay Tetkik Hakimi Ahmet Çobanoğlu da “mağdurlar” olarak sıralanıyor.

“İhbar eden” olarak Şevki Yiğit’in adı geçen iddianamede, soruşturmanın 12 Haziran 2007’de Trabzon İl Jandarma Komutanlığı’nı gizli numaradan arayarak, isim ve kimliğini belirtmeyen bir kişinin telefon ihbarıyla başladığı, ihbardan yola çıkılarak Ümraniye’de bir gecekonduda 27 adet bombası ele geçirildiği ve bazı kişilerin yakalandığı belirtiliyor.

Ergenekon davasının sanıkları, ayrıca “Darbe ortamı hazırlamak amacıyla halkı Türkiye Cumhuriyeti hükümetine karşı silahlı isyana tahrik, Cumhuriyet Gazetesi merkezine el bombası atılması; Danıştay 2. Dairesi’ne yönelik gerçekleştirilen silahlı saldırı sonucu Danıştay üyesi Mustafa Yücel Özbilgin’in öldürülmesi ve 2 üyenin yaralanması; İstanbul-Ümraniye İlçesi’nde bir adrese düzenlenen operasyonda 27 adet el bombası ele geçirilmesi; Eskişehir’de emekli Yüzbaşı Fikret Emek’ten 12 adet el bombası, 2 adet uzun namlulu silah, 11 kilogram C3 patlayıcı madde, 11 kilogram TNT patlayıcı madde, 2 adet ruhsatsız silah ve bol miktarda dokümanın ele geçirilmesi; devlete ait gizli bilgi ve belgelerin ele geçirilip amacı dışında kullanılması; kişilerin siyasi, felsefi veya dini görüşlerine, ırki kökenlerine, hukuka aykırı olarak ahlaki eğilimlerine, cinsel yaşamlarına veya sendikal bağlantılarına ilişkin bilgileri kişisel veri olarak kaydetme eylemleri; silahlanma, ruhsatsız silah bulundurma ve taşıma eylemleri”nden sorumlu tutuluyor.

Emekli Orgeneraller Şener Eruygur ve Hurşit Tolon ile ATO Başkanı Sinan Aygün, Cumhuriyet Gazetesi Yazarı Mustafa Balbay, Avukat Levent Temiz, Organizatör Seyhan Soylu, Sanatçı Nurseli İdiz, eski Esenyurt Belediye Başkanı Gürbüz Çapan, Gazeteci Tuncay Özkan, eski Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürü Adil Serdar Saçan’ın da aralarında bulunduğu birçok kişiyle ilgili soruşturma ise halen sürüyor. Savcıların bu kişilerle ilgili iddianameyi hazırlamasının ardından açılacak dava, şu anki davayla birleştirilecek.

 

Şoven kudurganlık İmralı’da!

Kürtlerin linç edilmeye çalışılması ve DTP binalarına yönelik saldırılar ile tırmandırılan ırkçı saldırganlık İmralı Cezaevi’nde de kendini gösterdi. ‘99 yılından bu yana İmralı Cezaevi’nde tecrit koşullarında yaşayan, değişik gerekçelerle hücre cezasına çarptırılan Öcalan’ın avukatları ile görüşmesi de çoğu kez keyfi gerekçelerle engelleniyordu. İmralı’daki tecrite cezaevi görevlilerinin saldırısı da eklendi.

Yaşanan saldırıya ilişkin açıklama yapan Asrın Hukuk Bürosu, Öcalan’ın odasının görevlilerce arama gerekçesiyle dağıtıldığını, Öcalan’ın buna karşı çıkması nedeniyle saldırıya uğradığını belirtti. Aramaya itiraz eden Öcalan’a görevliler tarafından “Sus, sen konuşamazsın, bir kelime bile konuşma hakkın yok” denildiği ve ardından da zor kullanılarak odadan çıkarıldığı, bir görevlinin ayağıyla sırtına bastırması sonucu yere çökmek zorunda bırakıldığı, Öcalan’ın “bu uygulamadansa beni öldürün daha iyi” demesi üzerine ise, “ona da sıra gelecek” sözleriyle tehdit edildiği dile getirildi.

Asrın Hukuk Bürosu, İmralı’da Başbakanlık Kriz Merkezi’nin talimatı dışında bir uygulamanın gerçekleştirilemeyeceğini söyleyerek, saldırının Genelkurmay ve Hükümet’in bilgisi dâhilinde olduğunu ifade etti.

Koma Civakên Kurdistan (KCK) Yürütme Konseyi yaptığı açıklamada, saldırıyı Kürt halkı karşısında yürütülen inkâr ve imha siyasetinin bir devamı olarak nitelendirdi. Partiya Karkerên Kurdistan (PKK), saldırının Öcalan şahsında tüm Kürt halkına yapıldığını, amaçlananın Kürt-Türk halklarının birliğini dinamitlemek olduğunu vurguladı. Kürdistan Halk İnisiyatifi, Öcalan’ın ölüm tehdidi aldığını belirterek Kürt halkını ulusal seferberliğe çağırdı.

Saldırının duyulmasının ardından olağanüstü toplantı yapan Demokratik Toplum Partisi, yaptığı basın açıklaması ile saldırıyı kınadı. DTP Eşbaşkanları Ahmet Türk ve Emine Ayna tarafından DTP Genel Merkezi’nde gerçekleştirilen basın toplantısında saldırı açık bir provokasyon olarak değerlendirildi.