24 Ekim 2008 Sayı: SİKB 2008/42

  Kızıl Bayrak'tan
   İnkar ve imha politikası açmazda!
  Kürt halkıyla devrimci dayanışmayı yükseltelim
Irkçı-inkarcı politikanın iflası derinleşiyor…
Çürüyen devlet katillerini aklıyor!

Mehmet Ağar Susurluk davası kapsamında yargılanacak…

Bir tarafta küresel açlık ve ölümler... Diğer tarafta küresel mali zenginler…
  İşçi ve emekçi hareketinden…
  Metal işçileri MESS dayatmalarına karşı yürüdüler!
  Metal TİS’leri üzerine BDSP’li Metal İşçileri Temsilcisi ile konuştuk...
“Grev boş bir tehdit savurmanın ötesine geçecek bir ciddiyetle, somut bir hedef olarak ele alınmalıdır!”
  Gençlikten...
  Emekçi Kadın Komisyonları’ndan çağrı:
  SSGSS’ye karşı mücadelede bir adım ileri!
  Artık kadın işçiler sinmiyor, hak arıyor, baş kaldırıyor...
  KESK’in mücadele programı ve toplu görüşme sürecine ilişkin kamu emekçileri ile konuştuk…
  “Çeber’in katilleri yargılansın!”
  Kapitalizmin krizi ve işçi sınıfı / 1
Volkan Yaraşır
  Mücadele Postası.
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Mehmet Ağar Susurluk davası kapsamında yargılanacak…

“Bin operasyon”ların hesabını sormanın yolu kontrgerilla devletine karşı mücadeleden geçiyor!

Mehmet Ağar’ın, Susurluk davası kapsamında, Emniyet Genel Müdürü olduğu dönemle ilgili ‘’suç işlemek amacıyla örgüt kurma’’ suçundan Ankara 3. Ağır Ceza Mahkemesi’nde yargılanmasına 11 Kasım günü başlanacak.

Danıştay, Mehmet Ağar’ın Susurluk nedeniyle, sadece “suç işlemek için örgüt kurmak”tan yargılanmasına karar verdi. Katletmeler, kaybetmeler yine suç olarak görülmedi. Geçmişte de suç olarak görülmediği için, Ağar en üst makamlara hızla tırmandı.

Mehmet Ağar kontrgerilla devleti adına “bin operasyon”a imza attı ve bunu açıkça ifade etmekten çekinmedi. Susurluk’a ilişkin olarak ise şunları söylüyordu: “Daha birçok insan var. Biz öne çıkmış gibi görünüyoruz. Oysa, çok üstümüzde büyük görevler yapmış insanlar var... Halen bu görüşü savunan, hizmet vermeye devam eden çok sayıda insan var. (...) Deşifre olmayan kahramanlar var onlar işlerine devam ediyor. Edecekler de.” (Hürriyet, 13 Şubat 2000)

Mehmet Ağar deşifre olsa da, kontrgerilla devleti ayakta kaldığı sürece, kontrgerilla elamanlarının suç işlemeye devam edeceklerinin itirafıydı bu sözler.

Katlettikçe yükseldi…

Mehmet Ağar ismi işkenceler, gözaltında kayıplar ve katliamlarla hep öne çıktı. 20 Kasım 1980’de Hayrettin Eren kaybedildi. Ahmet Karlangaç işkenceyle katledildi. Yine 1980’de Faruk Tuna gördüğü işkenceler nedeniyle hayatını kaybetti. 18 Mart 1981’de Bakırköy’de Abdullah Gözalan, 3 Nisan 1981’de Karaköy’de Mehmet Selim Yücel ve Küçükköy’de Mustafa Işık, 7 Nisan 1981’de Küçükköy’de Selçuk Küçükçiftçi, Haziran 1982’de Maslak’ta Tahsin Elvan katledildi. Tüm bu infazların altında Mehmet Ağar’ın imzası vardı.

Bu katliamlar nedeniyle Mehmet Ağar elbette yargılanmadı. Yargılanmak bir yana ödüllendirilerek Ankara Emniyet Müdürü yapıldı. Suç işlemeye bu makamda da devam etti. İşkence merkezi DAL (Derin Araştırmalar Laboratuarı) onun yönetiminde çok daha “yoğun” çalıştı.

Mehmet Ağar’ın kanlı icraatlarından memnun kalan faşist sermaye devleti onu İstanbul Emniyet Müdürü yaptı. Bu görevde de Mehmet Ağar pekçok gözaltında kaybın mimarlığını yaptı. İstanbul Emniyet Müdürlüğü sırasında Yusuf Erişti, Hüseyin Toraman gözaltında kaybedildi. 12 Temmuz 1991’de 10 devrimci onun yönetiminde katledildi.

İstanbul’daki “başarılı” çalışmalarının ödülü, Erzurum Valiliği ve ardından Emniyet Genel Müdürlüğü’ne atanmak oldu. Bu görevlerde de yaptığı katliamlara yenilerini ekledi.

Mehmet Ağar katliamcı icraatları sayesinde yükselişini sürdürdü. DYP’den milletvekili oldu. DYP-SHP hükümetinin Adalet Bakanlığı’na tırmandı. Adalet Bakanlığı boyunca kontrgerilla şefi kimliği ile uyumlu icraatlar yaptı. Çıkardığı genelgelerle tutsaklara itirafçılığı dayattı. 1996 Mayısı’nda yayınladığı genelgeyle, tutsakların “tabutluk” diye anılan hücrelere gönderilmesini gündeme getirdi. Bu genelgelere karşı direnişte 12 tutsak şehit düştü. DYP-SHP hükümetinin ardından kurulan Refah-Yol hükümetinde İçişleri Bakanlığı yaparken de katliamlara imza atmayı sürdürdü.

Yargılayacaklar ama aklamak için!

“Bana soracağınız her sorunun cevabı MGK’da... Toplayın devletin zirvesini, orada konuşalım” sözleriyle kontrgerilla devletinin kirli bir icracısı olduğunun altını çizen Mehmet Ağar, işlediği suçların aynı zamanda kontrgerilla devletinin suçları olduğunu itiraf etmektedir. Bundan dolayıdır ki, Mehmet Ağar bugüne kadar yargılanamadı. Kuşkusuz bundan sonra da devlet, Mehmet Ağar’ın işlediği suçlardan yargılanmasına izin vermeyecektir. Yargılama bir kez daha aklamaya hizmet edecektir.

Mehmet Ağar vb. kontrgerilla şeflerini işledikleri tüm suçlardan yargılanmalarının biricik yolu kontrgerilla devletine karşı işçi ve emekçilerin birleşik militan devrimci mücadelesidir. Ancak böyle bir mücadele ile suçlar ve sorumlusu suçlular açığa çıkarılıp yargılanabilir.


TİHV’den işkence bilançosu

Yürüyüş dergisinin satışı sırasında gözaltına alınıp işkenceyle katledilen Engin Çeber’in ölümünün sonrasında Türkiye İnsan Hakları Vakfı rapor hazırladı. “Engin Çeber’in ölümü son ölüm olsun” başlıklı ‘Ülkemizde Yaşam Hakkı 2008 Özel Raporu”, 1 Ocak 2008-13 Ekim 2008 tarihleri arasındaki işkence olaylarının dökümünü sunuyor.

TİHV yılın son 10 ayında gözaltında ve cezaevlerinde 29 kişinin, kolluk güçlerinin dur ihtarına uymama gerekçesi ve rastgele ateş açması sonucu 31 kişinin hayatını kaybettiğini açıkladı.
Raporda gözaltında veya hapishanelerdeki ölümlerden bazıları şöyle sıralandı:

Hasan Eroğlu: 26 Ocak’ta Sincan F Tipi Cezaevi’nde, mide rahatsızlığı ve nefes almakta zorluk şikâyetiyle revire kaldırıldı ve kalp krizi geçirerek öldü.

İsmail Hakkı Kaya: 27 Mart 2008’de Antalya L Tipi Cezaevi’nde yatağında ölü bulundu. Ailesi, vücudundaki izler nedeniye suç duyurusunda bulundu.

Selçuk Yıldır: 27 Mayıs’ta Saraybahçe Polis Merkezi’nde kendisini “kemerle parmaklıklara asarak intihar ettiği” açıklandı.
Metin Yüksel: Gözaltına alındığı karakolda nezarete konulurken kaçmak isteyince “ayağı takılıp yere düştü” ve öldü.
Yılmaz Özdemir: Fethiye Kapalı Cezaevi’nde 25 Temmuz’da iki saat içerisinde 3 mahkûm rahatsızlanarak hastaneye kaldırıldı. Biri kalp krizi, biri solunum yetmezliği ve üçüncüsü de sinir krizi geçirdiği için hastaneye kaldırılırken Özdemir kurtarılamadı.
Ahmet Siren: Bingöl Cezaevi’nden diş sağlığı merkezine jandarma ekipleriyle giderken, yakın mesafeden “kimlikleri belirlenemeyen” kişilerce vuruldu.

Abdülaziz Ekinci: 21 Ağustos’ta Mardin Cezaevi’nde gardiyan dayağıyla öldü. Savcılık soruşturmaya gerek görmedi.
Vusale Süleymanova: 13 Haziran’da Iğdır’da kimlik sorgusu için gözaltına alınarak karakola götürülürken kaçmaya çalışıp “araçtan düşüp öldüğü” açıklandı.

 

İHD’den işkence ve baskılara karşı açıklama

Saldırıların son dönemde giderek artması, işkencenin sistematik olarak sürmesi üzerine İHD Adana Şubesi 16 Ekim günü basın açıklaması gerçekleştirdi.

Engin Çeber’in gördüğü işkenceler sonucunda cezaevinde katledilmesi, Bursa’da ESP temsilcisi Serpil Aslan’ın tacize uğraması, Çukurova Üniversitesi’nin kışlaya çevrilerek çok sayıda öğrencinin gözaltına alınmasına değinilen açıklamada, hükümetin “işkenceye sıfır tolerans” iddiasının bir aldatmaca olduğu vurgulandı.

Son bir yıl içerisinde 31 kişinin karakollarda, cezaevlerinde işkence sonucu yaşamını yitirdiği, bu cinayetler sonucu hiçbir kamu görevlisinin tutuklanmadığı ve açılan davaların ceza verilmeden sonuçlandığı söylendi, işkencenin insanlık suçu olduğu vurgulandı.

Yaklaşık 40 kişinin katıldığı açıklama sloganlarla sona erdi.

Kızıl Bayrak / Adana