09 Ekim 2009
Sayı: SİKB 2009/39

  Kızıl Bayrak'tan
  Emperyalist haydutlara karşı
militan çıkış ve anlamı
 Emperyalist haydutlara duyulan öfkeyi hiçbir şey dindiremeyecektir!
Sefaleti yaratanlar, sefaleti anlattı
Erdoğan’ın yalana dayalı
sahte açılımları
İstanbul’da İMF-DB karşıtı eylem ve etkinliklerden.
  Sınıf devrimcilerinin İMF-DB karşıtı faaliyet ve eylemlerinden
  Antiemperyalist gençler alanlardaydı
  “Açılım” gölgesinde DTP kongresi
  Dokunulmazlık DTP vekillerine işlemiyor
  “Demokrasinin sınırlarını genişletme” programı
  Metal İşçileri Kurultayı’na çok yönlü bir hazırlıkla yürüyoruz!
  Sınıf hareketinden
  Cesur Ambalaj işçisi üretimi
durdurdu!
  Çin yönetimi, devrimin 60. yıldönümünde güç gösterisi yaptı.
  Yunanistan’da erken genel seçimler
  “Savaş suçlusu” İsrail’i
koruyan ABD’ye Mahmud Abbas yönetiminden destek
  Afganistan bataklığına
1700 Türk askeri gönderiliyor!
  Dünya işçi ve emekçi hareketinden.
  Güney tezkeresi - M. Can Yüce
  Devlet katillerini koruyor!
  Mücadele Postası.
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Çin yönetimi, devrimin 60. yıldönümünde güç gösterisi yaptı...

Çinli emekçilerin geleceği gericileşen yönetimde değil yeni bir devrimdedir!

1 Ekim Devrimi’nin zaferiyle gerçekleşen Çin Halk Cumhuriyeti’nin kuruluşunun 60. yıldönümü, bu yıl 200 bin kişinin katıldığı dev bir gösteriyle kutlandı. Gösteriyi, dünyaya “yeni ve güçlü Çin” mesajı verecek şekilde organize eden Pekin yönetimi, önceliği savaş araçlarının sergilenmesine verdi. Bu tür gösterilere önceki kutlamalarda da tanık olunsa da, Çin yönetici kastının 60. yıldönümüne özel bir önem atfettiği gözlendi.

Başkent Pekin’deki Tiananmen alanında gerçekleşen gösteriye binlerce asker, zırhlı birlikler, füze taşıyan araçlar katılırken, Çin’in kendi üretimi olan kıtalararası füzeleri teşhir edildi, tören sırasında savaş uçakları gösteri uçuşları yaptı. Kara, hava, deniz kuvvetlerine bağlı yüzlerce uçağın katıldığı gösteriler, Çin’in de emperyalist güç odakları gibi savaş aygıtını çağın ruhuna uygun bir şekilde tahkim ettiğini dünyaya gösterdi ki, organize edilen törenin temel hedeflerinden biri de bu mesajı vermekti. Törende öne çıkarılan bir diğer vurgu ise, “halklar mozaiği olan Çin’in birlik içinde olduğu” mesajıdır. 

Askeri geçit töreni sırasında Başbakan Wen Jiabao ile birlikte hazır bulunan Cumhurbaşkanı Hu Jintao, burada yaptığı konuşmada Çin’in önünde aydınlık bir gelecek olduğunu savundu.

 Konuşmasında “Geleceğe baktığımızda Çin’in eşsiz güzel yarınlarını görüyoruz. Partimiz, ordumuz ve bütün etnik gruplardan vatandaşlarımız, daha güçlü birlik ve beraberlik içinde Çin’e özgü sosyalizm bayrağını yüksekte tutarak zamanla birlikte ilerlemeli ve sürekli olarak yenilik yaratmalı…” diyen Jintao, “Geçen 60 yıl Çin’in ancak sosyalizmle kurtulabileceğini, sosyalizm ile Marksizm’in ise ancak reform ve dışa açılmayla gelişebileceğini göstermiştir...” şeklinde konuştu.

Çin başkanının konuşmasında Marksizm, sosyalizm kavramları söylem bazında yer alsa da, bu ülkedeki üretim ilişkileri özel mülkiyet ve ücretli emeğin sömürüsüne dayalıdır. Bu sistem ise, bilindiği üzere vahşi kapitalizmden başkası değildir. Yüz milyonlarca işçi ve emekçinin yoğun sömürü, kuralsız çalışma ya da daha kötüsü işsizlik, sefillik ve yozlaşmaya maruz kalması, kapitalist ilişkilerin Çin’de de iyice yerleştiğini kanıtlıyor.

Giderek palazlanan büyük burjuvazinin yönetim üzerindeki ektisi artmakla birlikte, yönetici bürokratik kastın halen Çin Komünist Partisi (ÇKP) çatısı altında toplanmış olmasının da etkisiyle, sosyalizm söyleminden henüz vazgeçmiş değil. Oysa bu yönetici kast, 1 Ekim 1949’da zafere ulaşan görkemli devrimin kazanımlarının önemli bir kısmının tasfiyesinde başrolü oynamıştır. Hal böyleyken Çinli yöneticilerin devrimin kazanımlarından, Çin’e özgü sosyalizmden, Marksizm’den söz etmeleri, işçi ve emekçileri aldatmak için bu değerleri kullanmaya ihtiyaç duymalarıyla açıklanabilir ancak.

Kuşkusuz ki, komünist partisi önderliğinde zafere ulaşan Çin devrimi, 20. yüzyılın en görkemli devrimci atılımlarından biri oldu. Faşizmin Kızıl Ordu, Sovyet halkları ve Avrupalı komünistlerin direnişiyle ezilmesinden 4 yıl sonra zafere ulaşan Çin Devrimi, “soğuk savaş” dönemini başlatan ABD güdümündeki emperyalist güçler için ağır bir darbe olmuştur. Sovyet blokuna önemli bir güç katan Çin devrimi, sömürgeciliğe başkaldıran ezilen halklara moral vermiş, özgürlük özleminin esin kaynağı olmuştur. 20. yüzyılın ikinci yarısında yaygınlaşan devrimci halk hareketleri de, Çin devriminin zaferinin etktisi altında kalmıştır.

ÇKP önderliğinde zafere ulaşan 1 Ekim Devrimi, emperyalist egemenliği dünyanın büyük bir parçasında parçalamakla kalmamış, yüz milyonlarca Çinli emekçiyi feodal sömürü ve köleliğin karanlığından kurtarmış, dünyanın ezilenlerine de özgürlüğe giden yolu göstermiştir. Ülke üzerindeki emperyalist egemenliği yıkan, emperyalistlerin işbirlikçilerini Tayvan’a kaçmak zorunda bırakan Çin devrimi, bu devrimle özdeşleşen Komünist Partisi lideri Mao Zedung’un “emperyalizm kağıttan kaplandır” tespitini pratikte doğrulamıştır.

1 Ekim Devrimi, yaklaşık 100 yıla yayılan savaşlara son vermiş, emperyalist güçleri, onların tetikçiliğini yapan gerici güçleri ve her türden savaş ağalarını yenilgiye uğratarak saf dışı bırakmıştır. Bu sayede ezilen, sömürülen, horlanan farklı halklara mensup yüz milyonlarca Çinli işçi ve emekçinin tarih sahnesine çıkmasını mümkün kılan devrim, toprak reformu, tarımsal üretimin modernleştirilmesi, çalışma koşullarının düzeltilmesinde büyük atılımlara imza attı. Kitlelerin eseri olan devrim, kitlelere eğitim, sağlık, barınma, beslenme gibi temel sorunlarının çözümünde yol gösterici olmuştur.

Devrimin zaferi sonucunda kurulan Çin Halk Cumhuriyeti’nde, ÇKP 1949’dan 1979’lara uzanan 30 yıllık sürede yüz milyonlarca köylüyü halk komünlerinde örgütlemeyi başardı, emperyalizmin kalıntılarını ülkeden temizledi, ekonomide feodal beylerle patronların hakimiyetine son verdi. Planlı ekonomi ve kolektif mülkiyet temelinde dünyanın en kalabalık nüfusuna istihdam alanı açarak işsizlik gibi önemli bir sorunun üstesinden geldi. “Kültür Devrimi” ile üretim, eğitim ve diğer sosyal alanlarda önemli atılımlar gerçekleştirdi.

100 yıla yayılan savaşlar dizisinin ardından, nüfusun %85’inin kırda yaşadığı bir ülkede sağlanan bu gelişme, ÇKP önderliğindeki Çin halklarının gerçekleştirdiği atılımın büyüklüğünü gösteriyor. Kuşkusuz ki, bunda dönemin Sovyetler Birliği ile geliştirilen ilişkilerin de payı olmuştur. Ancak 10 yıl süren bu işbirliğinin iki ülke yönetimleri arasında baş gösteren sorunlar nedeniyle kesintiye uğraması, özellikle Sovyet mühendis ve teknisyenlerinin geri çekilmesi bir dönem için Çin’i zor durumda bırakmıştır. Buna karşın Çin yönetimi emekçi kitleleri seferber ederek kısa sürede toparlanmayı başardı.

Çin’in nesnel koşullarından kaynaklanan sorunlar, esas olarak köylü tabanına dayanan ÇKP’nin çizgisindeki ulusal tonlar, Sovyetler Birliği ile yaşanan sorunlarla birleşince, zamanla “sosyalist inşa” sürecini yavaşlattı.

Sovyetler Birliği’nden uzaklaşan Çin, emperyalist blokun patronu ABD’nin ilgi alanına girmeye başladı. Böylece Çin yönetiminin pragmatist politikaları emperyalist güçlerle ilişkilerin yolunu açtı. Bu süreç 1970’li yıllarda kapıların batılı emperyalistlere açılması noktasına vardı.

Almanya 1972 yılında Çin Halk Cumhuriyeti’ni resmen tanıdı. Dönemin Almanya Başbakanı Helmut Schmidt 1975 yılında Pekin’i ziyaret etti. Emperyalist güçlerle ilişkiler geliştiren Çin yönetimi, artık dümeni terkedilen “sosyalist inşa”dan özelleştirmeye doğru kırmaya başladı. 1990’lı yıllarda ise büyük tekeller için çekim merkezi haline gelen Çin’in emperyalist ülkelerle giriştiği ticaret hacmi on milyar dolarlarla ifade edilmeye başlamıştı.

Devrim sonrasının ilk 30 yılında büyük atılımlara imza atan Çin yönetimi, ikinci 30 yılında emperyalistlerle işbirliği ve kapitalizmin yeniden restorasyonu için çalıştı. Bu dönemde dışa açılma, reformlar, özelleştirmeler, sosyal kazanımların parça parça gaspı yönetimin icraatları arasında ilk sıralarda yer aldı. İşçilerin, emekçilerin devrim ve “sosyalist inşa” döneminden kalan kazanımları tasfiye edilirken, kölece çalışma koşulları, örgütsüzlük, işsizlik, yoksulluk, yozlaşma gibi belalar artık emekçilerin yaşamının ayrılmaz parçası haline gelmiştir.

Kuruluşu görkemli gösterilere konu edilen, dünyanın önemli ekonomik, siyasi, askeri güçlerinden biri haline gelen Çin, bu seviyeye yüz milyonlarca işçi ve emekçinin yarattığı değerler sayesinde ulaşabilmiştir. Bu değerleri yağmalayan yeni burjuvazi ve yönetimdeki bürokratik kast, dünyanın belli başlı merkezlerinden birine hakim olmaktan aldıkları güçle, 60. yıl dönümünü tam bir güç şovuna dönüştürebildiler.

Parti adını değiştirmese de, sosyalizm söylemini terketmese de, Çin yönetimi artık palazlanan büyük burjuvazinin çıkarlarını temsil eden dünyadaki gerici güç odaklarından biri haline gelmiştir. Çin işçi sınıfı ve emekçilerinin geleceği ise bu yönetimde değil, 1 Ekim Devrimi’nin mirasını yaşatan, ancak daha da geliştirerek kapitalizmi yıkacak olan sosyalist bir devrimdedir.