1 Şubat 2013
Sayı: KB 2013/05

 Kızıl Bayrak'tan
Sınıfın devrimci baharına yürüyoruz!
“İmralı görüşmeleri” sürecinin aylık bilançosu
Sendika üye istatistikleri açıklandı, gasp tablosu netleşti
Katliamcı devlet geleneğine devam!
Irkçı-şoven saldırganlığa karşı
mücadeleye!
Avukatlar tehlikede!
Çalışma Bakanı kıdem tazminatı için tarih verdi
28 Ocak eyleminin gösterdikleri ve
devrimci sorumluluk
Karayolu işçileriyle
özelleştirme üzerine
Daiyang-SK Metal grevi üzerine
İşçilerin birliği, halkların kardeşliği için... Sınıfa Karşı Sınıf Kurultayı!
İşçi kurultayları hazırlık
çalışmalarından

Kadın sorunu üzerine konferanslardan.../2Tarihten günümüze kadın ezilmişliği ve kapitalizm - H. Fırat

Devrimci Kadın Kurultayı sözcüsü ile kurultay ve kadın sorunu üzerine konuştuk

Feminizme savrulanlar, devrim iddialarını yitirenlerdir... - S. Soysal

Kadın sorunu, KESK ve feminizm
Devrimci kadınlar
kurultaya hazırlanıyor
Suriye’de yıkıcı savaştan çıkış arayışları
Esenyurt’ta coşkulu
karne eylemi
“Terörizmin Finansmanının Önlenmesi Hakkında Kanun Tasarısı” mecliste
Zincirlere dolanmış dev üzerine... - T. Kor
Mücadele Postası
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Devrimci Kadın Kurultayı sözcüsü ile kurultay ve kadın sorunu üzerine konuştuk...

Devrim kadının özgürleşmesinin güvencesidir!”

 

- 10 Şubat tarihinde Bağımsız Devrimci Sınıf Platformu olarak “Özgürlük, eşitlik ve sosyalizm mücadelesinde Devrimci Kadın Kurultayı” gerçekleştireceksiniz. Kurultayın kapsamını ve hedeflerini anlatabilir misiniz?

- DKK sözcüsü: Kurultayda tartışılacak birçok başlık var. Kadın sorununun tarihsel olarak ortaya çıkışı, kadının kurtuluşu, kadının yaşadığı sorunlara ve çözüme dair yaklaşımlar, kapitalizmde yaşanan güncel sorunlar, kadının örgütlenmesi, 8 Mart ve tüm bu başlıklar çerçevesinde komünistlerin tutumu kurultayın kapsamını oluşturuyor. Kurultayda, kadının yaşadığı sorunlar tarihsel bir çerçevede ve güncel boyutu ile işlenecek. Ama bence kurultayın tüm başlıklarıyla birlikte ilk hedefi kadının yaşadığı sömürünün ortaya çıkışını, kadının kurtuluşu için nasıl bir mücadele çizgisi olması gerektiğini Marksizm’in ışığında bir kez daha incelemek ve ortaya koymak.

Kadının kurtuluşu ve özgürleşmesinin nasıl olacağı konusunda ortada birçok yaklaşım var. Özellikle Marksizm adına söz söyleyenler var ki, asıl ortadan kaldırılması gereken bulanıklığın ilk halkasını da bunun oluşturduğunu düşünüyoruz. Devrimci Kadın Kurultayı’nı tartışırken ortadaki bulanıklığı berraklaştırmak bizim için önemli bir hedeftir.

Devrimci Kadın Kurultayı’nı kadının yaşadığı sorunların tarihsel ve sınıfsal kökenine inerek bunun güncel yansımalarına yanıt üreterek Marksizm’in, devrimci yaklaşımın bayrağını dalgalandırmak hedefiyle örgütlüyoruz. Komünist hareketin bu topraklardaki 25. yılı, 25. yılımızda devrimin ve sosyalizmin bayrağını yükseltirken birçok soruna dair komünist çizginin bakışını, mücadele hattını bir kez daha ortaya koymak, kitlelere bunun gücüyle, donanımıyla gitmek omuzlarımızdaki sorumluluk. Tam da bu noktada Devrimci Kadın Kurultayı’nın, komünistler cephesinden kadının kurtuluşu mücadelesine verilmiş bir cevap olacağını düşünüyoruz.

- Kadının yaşadığı sorunların kökeni ve kadının kurtuluşu mücadelesi açısından düşüncelerinizi anlatabilir misiniz?

DKK sözcüsü: Engels’in deyimiyle kadının tarihsel yenilgisinin başladığı döneme baktığımızda özel mülkiyetin ve sınıflı toplum yapısının ortaya çıktığını görüyoruz. Öncesindeki dönemde kadın ve erkeğin eşit yaşadığı, toplulukların ortak yaşam kültürü ile hareket ettiği, soyun devamının kadın üzerinden belirlendiği anaerkil veya diğer bir adıyla ilkel komünal toplum düzeni var. Yerleşik hayata geçilmesi, hayvanların evcilleştirilmesi ile ortak mülkiyet kavramının yerini özel mülkiyet anlayışının aldığını görüyoruz. Ve bu özel mülkiyet erkeğin elinde toplanmaya başlıyor. Çünkü özel mülkiyetin oluşmasına vesile olan sürü veya araç-gereçlerle dış yaşamda daha çok uğraşan erkek. Oluşan mülkiyetin erkeğin elinde toplandığı ve soyun devamlılığının erkek üzerinden belirlenmeye başladığı bir sonuçla karşılaşıyoruz.

İnsanlığın bu evresi mülkiyete sahip olanlar ve olmayanlar arasındaki ayrımın, mülkiyeti olanların mülke sahip olmayanlar üzerinde hakimiyet kurduğu, insanın insan üzerindeki tahakkümünün başladığı bir süreç. Ve eşzamanlı olarak özel mülkiyeti elinde bulunduran erkeğin kadın üzerinde de tahakkümünün, sömürüsünün başladığını da görüyoruz. Özel mülkiyetin ve sınıflı toplum yapısının oluşması ile erkeğin egemenliğinin başladığı dönem birbirini doğurmuş ve iç içe geçmiştir.

Kadının yaşadığı sorunların tarihsel kökeninde özel mülkiyete dayalı bir anlayış varsa, kadının kurtuluşu ve özgürleşmesi özel mülkiyetin ortadan kalkması ile mümkün olacaktır. Kadının yaşadığı sorunların, sömürünün, ezilmişliğin kaynağını oluşturan özel mülkiyeti ve dolayısıyla sınıflı toplum yapısını ortadan kaldıran bir mücadele ve bunu sağlayacak bir toplumsal devrim kadının kurtuluşunu sağlayacaktır. Sosyalizmi hedefleyen bir devrim kadının özgürleşmesinin güvencesidir.

- Devrimci Kadın Kurultayı için nasıl bir ön çalışma yürüttünüz?

DKK sözcüsü: Bağımsız Devrimci Sınıf Platformu olarak Türkiye’nin birçok sanayi bölgesinde Devrimci Kadın Kurultayı’nın çalışmalarını yürütüyoruz. Devrimci Kadın Kurultayı’nın ön çalışmasını da hedefleri doğrultusunda belirledik. Bunlardan biri eğitim ve okuma çalışmaları çerçevesinde planlamalardı. Biri kadının yaşadığı sorunların çözümü açısından devrimci çizgiyi tartıştırmak ve taraflaştırmak amacıyla bir faaliyet yürütmek, bir diğeri de güncel sorunlarla da bağını kurarak yürütülecek kitle çalışması ve eylemli bir hattı.

Kurultayımız ideolojik bir tartışma kürsüsü olduğundan ön çalışmasında bunu besleyecek bir çalışma planı oluşturduk. En başta oluşturduğumuz ekipler kurultayı besleyecek teorik-politik bir çalışma yürüttüler. Yoldaşlarımıza, işçi ve emekçi kadınlara dönük seminerler, paneller, ev toplantıları vb. ile kurultay kapsamındaki başlıklar çerçevesinde tartışmalar yapıldı. Afiş, bildiri, stand, imza metinleri, bültenler vb. araçları yaygın ve etkili bir tarzda kullanarak kurultayın duyurusunu etkin bir şekilde yaptık. Örneğin bir ilimizde daha etkin bir şekilde olduğu gibi talepler çerçevesinde yürütülen imza kampanyası ile kitle çalışması ayağı güçlendirildi. Kadınların yoğun olarak çalıştıkları fabrikalara kurultayın duyurusu taşındı, kadın işçilerle toplantılar yapıldı. Hazırladığımız kurultay dosyamız ile sendikalara, derneklere, meslek örgütlerine gidildi, tartışmalar yürütüldü. Kurultay öncesinden başlayıp 8 Mart’a kadar sürecek 8 Mart’ın tarihsel ve sınıfsal özüne uygun örgütlenmesi ve kutlanması gerektiği çerçevesindeki deklarasyon metni imzaya açıldı. Devrimci Kadın Kurultayı’nın ön çalışmalarının bir ayağını da eylemli çağrılar ve direniş ziyaretleri oluşturdu. çıkıyoruz. “Direniş çadırlarından Devrimci Kadın Kurultayı’na” şiarıyla direnişler gezildi.

- Kapitalizmde çifte sömürü altındaki kadınlar birçok sorunla karşı karşıyalar. Kurultay bunlar üzerinden bir tartışma yürütecek. Kurultayın sonrasında kadınların yaşadığı sorunlarla ilgili yapmayı düşündüğünüz çalışmalar var mı?

DKK sözcüsü: Kapitalizm sizin de dediğiniz gibi işçi ve emekçi kadınlar için çifte sömürüden başka hiçbir şey değil. İş yaşamında kadınlar en güvencesiz koşullarda çalışıyor. Düşük ücretler, işten çıkartılma korkusu ile yüz yüze kalanlar yine kadınlar. Zaten en az üç çocuk doğurmakla mükellef birer kuluçka makinesi olarak görülen kadınlar ev işleri, çocuk bakımı vb. yükümlülüklerden kaynaklı çalışmasının önüne birçok engel çıkıyor.

Güncel örnekleriyle birlikte de görüyoruz ki, şiddet de her biçimiyle kadınların karşısında. Bu sistem şiddet demektir, şiddeti sürekli besliyor. Taciz, tecavüz, kadın cinayetleri... Her gün dünyanın dört bir yanından haberler düşüyor. Gerici zihniyetin, dinin egemenliğinin güçlü olduğu Türkiye’de kadın cinayetlerinin oranı korkunç düzeyde. AKP’nin ilk 7 yılında, kayda geçen resmi rakamlara göre %1400 artmış durumda. Bu oran zaten her şeyi anlatıyor. Emperyalist savaş ve saldırganlık tırmandırılıyor. Kürt halkına dönük baskılar artıyor. Bu süreçlerin en ağır etkileri kadınlar üzerinden yaşanıyor.

Kadının kapitalizmde karşı karşıya kaldığı her türlü soruna karşı sürekli bir mücadele içerisinde olmak gerekiyor. Kapitalizm azgın sömürüsünde pervasızca davranıyor ve bunun yansımaları ağır bir şekilde yaşanıyor, süreklileştirilmiş bir mücadele çok önemli bu noktada. Özellikle iş yaşamındaki sorunlar üzerinden çalışmalar yürütmeye çalışıyoruz. Çalışmalarımızda dönemsel kesintiler yaşanabiliyor. Öncelikle çalışma alanlarımızda bu eksikliği giderici müdahaleler yapmayı önümüze koymamız gerekiyor.

Devrimci Kadın Kurultayı’nın ardı 8 Mart. Çoğu yerde kurultay çalışması sırasında başlamış olan 8 Mart çalışmalarımızı hızlandırarak sürdüreceğiz. Gerek kurultay gerekse de 8 Mart çalışmalarının ortaya çıkardığı/çıkaracağı imkanları kalıcılaştıracak mevzileri oluşturmamız önemli. Kadınların yaşadığı sorunlar ekseninde yürüteceğimiz çalışmaların süreklileşmesini bunlar sağlayacaktır.

- Kurultay vesilesiyle işçi ve emekçi kadınlara buradan bir çağrınız var mı?

DKK sözcüsü: Öncelikli olarak başta işçi ve emekçi kadınlar olmak üzere, tüm işçi ve emekçileri Devrimci Kadın Kurultayı’na katılmaya, 8 Mart’ta alanlarda olmaya çağırıyoruz.

Ayrıca işçi ve emekçi kadınlara çağrımız şudur: Kadınların cinsel, sınıfsal hatta Kürt kadınları için ulusal sömürüsünün çok boyutlu bir şekilde yaşandığı bu dönemde yaşananlara karşı örgütlü mücadeleye katılmaya çağırıyoruz. Kadınların özgürleşmesinin ilk adımı mücadele içerisinde yer almasıdır. Kadınlar mücadele ettikçe, haklarını aradıkça bilinçlenmesi arttığı gibi kadınların mücadelede yer alması hatta ön saflarda bulunması erkeklerin geleneksel algısında kırılmalar, dönüşümler de yaratmaktadır.

Asla yürüdükleri yoldan dönmeyen, yanarak can veren New Yorklu dokuma işçisi kadınların mücadelesi, devlete, sisteme karşı devrimin bayrağını yukarılara taşıyan devrimci kadınların yaşamları bizlere yol gösteriyor. Tüm işçi ve emekçi kadınları bu yolda yürümeye, üreten ellerimizden geleceği yaratmaya çağırıyoruz.

 

 

 

 

Toplumsal zihniyetin değişmeli!”

 

Anadolu Yakası Genel İş 1 No’lu Şube’ye bağlı Ataşehir Belediyesi Temsilcisi Banu Aşçı ile Devrimci Kadın Kurultayı üzerine konuştuk...

- Günümüz toplumunda sizce kadınların yaşadığı sorunlar nelerdir?

- Kadınlar üzerinde baskı, şiddet, sömürü ve cinsiyet eşitsizliğinin gün geçtikçe arttığı bir süreç içerisindeyiz.

Toplumda hakim olan cinsiyetçi toplumsal değerler ve gerici zihniyet de kadınlar üzerindeki baskı ve şiddetin artmasının da en önemli sebepleridir. Neticesinde her gün kadın cinayetleri, tecavüz ve şiddet haberleri ile karşı karşıya kalmaktayız. Bu toplum için utanç tablosudur. Yasalarda değişiklik yapılmalı ve cezalar caydırıcı nitelik taşımalıdır. Tabii bu da yeterli değildir. Toplumsal zihniyetin değişmesi de gerekmektedir.

- Kadın işçilerin yaşadığı sorunlara karşı nasıl bir çalışma yürütüyorsunuz?

- İşyerimizde kadın-erkek cinsiyet ayrımı yapılmamaktadır. Çalıştığımız kurumda TİS ve İş Kanunu çerçevesinde ilgili maddeleri uygulanmaktadır. İş yaşamında olağan sorunlarda diyalog yoluyla çözülmektedir.

- 10 Şubat Pazar günü Devrimci Kadın Kurultayı gerçekleşecek. Bize kurultay hakkında düşüncelerinizi belirtir misiniz?

- Gerçekleştireceğiniz Devrimci Kadın Kurultayı’nın, kadının toplumsal yaşamda, sosyal, kültürel, ekonomik alanda yaşadığı eşitsizlik durumuna dikkat çekmek, çözüm yolları sunmak adına çok büyük katkılar oluşturacağına inanıyorum.

Kızıl Bayrak / Ümraniye

 

 

 

 

Mücadelede ayrım sınıfsal kimlik üzerinden olur!”

 

Emekçi bir kadın ile Devrimci Kadın Kurultayı ve 8 Mart üzerine konuştuk...

- Günümüzde kadınların karşı karşıya kaldığı sorunlar sizce nelerdir?

- O kadar çok sorunla karşı karşıya kalıyoruz ki… Emeğimizin karşılığını hiçbir şekilde alamıyoruz iş yerinde de, evde de. Çalışan kadınlara baktığımızda çoğunun güvencesiz çalıştığını görüyoruz.

Bunların dışında kadınlar sürekli şiddete maruz kalıyor. Bu şiddet sadece koca tarafından değil, kocanın ailesi tarafından da uygulanıyor. Kadın olduğumuz için aşağılanıyoruz, kadın olduğumuz için değersiz görülüyoruz. Aşağılanma, değersiz görülme ve şiddet sadece evle ya da işle de sınırlı olmuyor.

- Kadınların yaşadığı baskı, eşitsizlik ve sömürü gün geçtikçe artarken, kadının kurtuluşunun nasıl gerçekleşeceğini düşünüyorsunuz?

- Bu zamana kadar yaşadığım deneyimlere ve aldığım eğitime dayanarak ben bu sistemde bir kurtuluş göremiyorum. Kadınların sorunları sadece eşleri, yakınları tarafından gündeme gelmiyor ki. Örnek olarak, devlet kocası tarafından şiddet gören kadını alıp sığınma evlerine yerleştiriyor. Bir kadını alıp bu evlere yerleştirmekle kadına yönelik şiddet son bulmaz. Buralarda bile kadınlar tacize uğruyor, aşağılanıyor ve dayanamayıp gerisin geri kocanın yanına dönmek zorunda kalıyor.

Çalışan çoğu kadının sosyal güvencesi olmuyor. Ekonomik bağımsızlığını kazanan, sosyal güvencesi olan kadınlar da yine şiddet görüyor.

Ben sosyalist bir kadın olarak bu sistemde bir kurtuluşun olduğunu düşünmüyorum.

- 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü kadın, erkek işçi ve emekçilerin birleşik bir temelde örgütlenmesi gereken bir mücadele günüdür. Sendika ve meslek örgütlerinin 8 Martlar’da aldığı tutumu nasıl değerlendiriyorsunuz?

- Sendikaların ya da meslek örgütlerinin ufukları bu sistemle sınırlı olduğu için böyle bir mücadele günü yerine cinsiyet farklılıklarını ön planda tutarak, bugün de kadınlar yürüsün bir gün de onların olsun anlayışıyla hareket edebiliyorlar.

Mücadelede ayrım kadın-erkek cinsiyet temelinde değil, sınıfsal kimlik üzerinden, sınıfsal temelde olur.

1 Mayıs Mahallesi’nden emekçi bir kadın