20 Aralık 2013
Sayı: KB 2013/49

Bu pisliği devrim temizler!
İktidar dalaşı AKP’nin ipliğini pazara çıkardı
İşçi çocuklarına simit, burjuva çocuklarına gemicik!
Dershane tartışmaları ve ötesi - Haydar Baran
“Yolsuzluk ve rüşvet operasyonu”
Roboski’den Gever’e
“ÇHD’ye sahip çıkmak üzere bekliyoruz!”
BDP milletvekillerine tahliye yok!
Çürüme, ihanet ve sınıf düşmanlığı
Bütçe tartışmalarında eğitim
Aliağa-Çiğli İşçi Birliği’nden etkinlik
Ankara’da devrimci sınıf faaliyetleri yoğunlaşıyor
Feniş işçilerinden coşkulu etkinlik
Feniş işçileri yolaçmayı bekliyor!
Kadın İstihdam Paketi, esnek çalışma paketinin parçasıdır
Köksüz bir yazarın kök arayışı - 3 K.Toprak
Burjuva siyaset sahnesinde gelişmeler ve reformist solun seçim heyecanı
AKP’nin hevesleri ve Libya ordusunun eğitimi
AB’yle kirli işbirliği!
Dünyadan eylemler
Suriye’yi yağmalamaya devam
Üniversitelerde faşist baskı ve saldırılar
Erdal Eren sosyalizm mücadelesinde yaşıyor!
Vanlı depremzedeler kalıcı konut istiyor!
ÇHD’den tutsak avukatlarla dayanışma gecesi
İnsan hakları karnesi zulümle dolu!
Bakanlıktan çocuklar için ‘eylem planı’!
Cumartesi Anneleri: Adaleti biz getireceğiz!
Ahırda tepişenler
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

İşçi çocuklarına simit,
burjuva çocuklarına gemicik!

 

Asgari ücrete yapılacak zam için görüşmeler geçtiğimiz günlerde başladı. AKP iktidarı işçi ve emekçilerin sefalet koşullarını daha da derinleştirmek için bir kez daha “durmak yok yola devam” dedi. Zira hükümetin asgari ücrete öngördüğü zam oranı % 3+3. AKP hükümeti işçi sınıfına dayattığı sefaleti meşrulaştırmak için ise ibretlik açıklamalarda bulunuyor. Bunun en çarpıcı örneği ise Tayyip Erdoğan’dan geldi. Çatırdayan gerici koalisyonun geldiği aşamada karizması iyice çizilen Erdoğan, asgari ücret hakkında şunları ifade etti: “Çay ve simit hesabını da hatırlatmak isterim. 2002’de, asgari ücret 184 liraydı. Beş kişilik bir aile, günde üç öğün çay ve simitle geçinse 270 liraya ihtiyaç vardı. Yani asgari ücret, çay ve simite yetmiyordu. Bugün bu hesabı yaptığınızda, asgari ücret 804 lira. Beş kişilik bir aile, üç öğün çay ve simit tüketse, ihtiyacı olan miktar 450 lira. 11 yıl önce asgari ücret, çay ve simite yetmezken bugün ise asgari ücretin yarısı buna yetiyor.”

Erdoğan ve müritlerinin işçi ve emekçilerin sırtından doldurduğu kasalarını hangi yolsuzluklarla elde ettikleri iyice açığa çıkmışken, çevirdikleri dümenleri ellerine yüzlerine bulaştırdıkları şu günlerde yaptıkları bu asgari ücret hesaplaması da ayrıca düşündürücüdür. Onlar her ne kadar sırtımızdan elde ettikleriyle donattıkları lüks sofralarında sindirim sorunu pek yaşamasalar da bizlere reva gördükleri sefaleti simitle hesaplayanların bu aymazlıklarını elbette emekçiler de sindirmeyeceklerdir.

Bu arada vaktiyle “bakkal işletmiyoruz” diyen matematik dehası Erdoğan’ın yaptığı yanlış hesabı da düzeltmek gerekir. Haziran Direnişi sonrası oluşan “Çarşı” alerjisinden olsa gerek Erdoğan gibilerinin çarşı pazardan pek de haberdar olmadığı bu vesileyle de açığa çıkmış oldu. Çünkü 1 simit ortalama 1 TL, çay 50 kuruştur. Toplam maliyet ise kişi başına üç öğün eder 4,5 TL. Bu durumda 5 kişilik bir ailenin üç öğün çay, simit harcaması günlük 22,5 TL’dir. 1 aylık çay, simit harcaması 675 TL’dir.

Türkiye Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu Araştırma Enstitüsü (DİSK-AR) tarafından yapılan hesaplamalara göre ise AKP tarafından dillendirilen iyileşmelerin kendilerine münhasır olduğu anlaşılmaktadır. TÜİK 2003-2012 Hane Halkı Bütçe Anketi Tüketim Harcaması Sonuçları ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı istatistikleri net asgari ücret verilerine göre, asgari ücretlinin gıdaya ayırabildiği pay göz önüne alındığında alım gücü pek çok temel gıda maddesi için gerilemiştir.

Erdoğan’ın “bir asgari ücretlinin belirli gıda maddelerini 2003’e göre daha çok alabildiğini” ifade etmesi bir kandırmacadan ve emekçilere reva görülenlerin sınırından ibarettir. Ancak işçi ve emekçilerin halk pazarlarında, alışveriş merkezlerinde reyonlarına bakmadan geçtiği ürünler de oldukça fazladır. Bir asgari ücretli 2003 yılına göre 2012 yılında yaklaşık 9 ekmek (1,8 kg), 1 kg dana eti, 10 kg beyaz peynir, 2,3 kg koyun eti, yarım kg tavuk, 80 yumurta, 6,6 kg kuru fasulye, 26 kg nohut, 300 gram çay, 2 kg bal daha az alabilmektedir.

Asgari ücretle çalışan işçiler 2003 yılında gelirinin %40,6’sını gıdaya ayırabilirken, 2012 yılında toplam tüketim harcamalarının ancak %29’unu gıdaya ayırabilmektedir. Zira barınma, ısınma ve ulaştırma gibi diğer zorunlu harcamalara daha fazla para ayırmak zorunda kalmaktadırlar. Çünkü bu aynı dönemde asgari ücret kaba hesapla yaklaşık 3 kat artarken, asgari ücretlinin kira ve konut harcamaları 3,4 kat, ulaştırma harcamaları ise 6,5 kat artmış bulunmaktadır.

Artış elbette sadece bunlarla sınırlı değildir. Diğer hak ve özgürlüklerin gaspında olduğu gibi iş cinayetlerinde de bu dönemde muazzam bir artış olmuştur. Sadece 2013 yılının ilk 10 ayında, en az bin 17 işçi bu iş cinayetlerinde hayatını kaybetmiştir. Asgari ücrette simit hesabı yapmakta mahsur görmeyenler bu ölümleri de “kaderle” açıklanmaktadırlar. Öte taraftan da kendilerinin karşılaştığı en küçük bir sağlık probleminde de kaderi bir kenara bırakıp en donanımlı lüks sağlık kuruluşlarına kapağı atmaktadırlar. Üstüne üstlük yaşadıkları bu basit sağlık problemleriyle kendilerine medyada yer açarak duygu sömürüsü yapan bu burjuva baylar ve bayanlar için, iş cinayetlerinde hayatını kaybeden işçiler “ne de güzel ölmüşlerdir.”

Ancak haklarını yememek lazım. 2003’te AKP Grup Başkanvekili olan Eyüp Fatsa, yaşam koşullarının zorluğundan yakınarak önemli bir soruna da işaret etmişti: “Maaş yetmiyor, hırsızlık mı yapalım, bizi başka şeylere zorluyorlar diyen milletvekilleri var.’

“Milletvekili maaşlarının Avrupa Birliği normlarında olması gerekir” diyerek bu adaletsizliğe isyan eden Bülent Arınç, bu ülkenin parlamentosundadır. “Vekillerin yoğun stres altında olduklarını ileri sürerek makam aracı ve şoför talebinde bulunan” CHP’li Muharrem İnce, “milletvekillerinin aldıkları maaş sadece 2 gün yetiyor” diyen Şafak Pavey de öyle. Elbette böyle bir meclisin başı olabilecek yegâne kişi “Türkiye’de yaptığı işe, çektiği sıkıntıya, taşıdığı sorumluluğun ağırlığına göre maaşı en az olan yerin TBMM” olduğunu söyleyebilir. O müstesna kişi de TBMM Başkanı Cemil Çiçek’ten başkası olamaz tabii ki. Meclis lokantasının neden bu kadar ucuz olduğunu anlamamak mümkün mü?

Erdoğan’ın dillendirdiği asgari ücret hesaplaması kuşkusuz sadece kendisine ve partisine mahsus bir anlayışın sonucu değildir. Siyasal rengi hangi tonda olursa olsun AKP de diğerleri gibi has bir sermaye partisidir. Kuşkusuz Erdoğan da sermaye sınıfının bir sözcüsü... İşçi ücretlerine gelince akla gelen simit, makarna hesaplamaları sıra bu sermaye sözcülerine geldiğinde, kıyak emeklilikten tutun da milletvekili maaşları ve ayrıcalıklarına kadar hesap ölçütü birden değişmektedir. Bu durumda onların hesap çizelgesinde çocuklarına alacakları gemicikler, bakan ve milletvekili çocuklarına yaratılan “iş imkânları” bulunmaktadır. Standart ölçüleri iş kendilerine gelince sınırsızdır. Bu fütursuzluk iç kapışmaları sonucu açığa çıkan dolandırıcılıkları, çeşitli yolsuzluk operasyonlarıyla ortaya saçıldığında iyice gün yüzüne çıkmaktadır. Bugünlerde bir iç hesaplaşma sonucu birbirlerinin ayağını kaydırmaya çalışanlar da, bu durumdan nemalanmaya çalışan diğer düzen partilerinin de hepsinin ayaklarını bastıkları zeminde aynı yolsuzluklar bulunmaktadır.

Haksız bir kazanç ve hırsızlık üzerine kurdukları saltanatlarının yükseldiği yer işte böyle bir çamurdan ibarettir. Bulandıkları bu çamurla suçüstü yakalananlarda dâhil tümüne, kendileriyle aynı sınıfa mensup olan Halit Narin’in sözünü tersine çevirerek söyleyeceğimiz sadece şudur: Bugüne kadar burjuvalar ve hizmetçileri güldü, gülme sırası elbette işçi ve emekçilere de gelecek!

 
§