20 Aralık 2013
Sayı: KB 2013/49

Bu pisliği devrim temizler!
İktidar dalaşı AKP’nin ipliğini pazara çıkardı
İşçi çocuklarına simit, burjuva çocuklarına gemicik!
Dershane tartışmaları ve ötesi - Haydar Baran
“Yolsuzluk ve rüşvet operasyonu”
Roboski’den Gever’e
“ÇHD’ye sahip çıkmak üzere bekliyoruz!”
BDP milletvekillerine tahliye yok!
Çürüme, ihanet ve sınıf düşmanlığı
Bütçe tartışmalarında eğitim
Aliağa-Çiğli İşçi Birliği’nden etkinlik
Ankara’da devrimci sınıf faaliyetleri yoğunlaşıyor
Feniş işçilerinden coşkulu etkinlik
Feniş işçileri yolaçmayı bekliyor!
Kadın İstihdam Paketi, esnek çalışma paketinin parçasıdır
Köksüz bir yazarın kök arayışı - 3 K.Toprak
Burjuva siyaset sahnesinde gelişmeler ve reformist solun seçim heyecanı
AKP’nin hevesleri ve Libya ordusunun eğitimi
AB’yle kirli işbirliği!
Dünyadan eylemler
Suriye’yi yağmalamaya devam
Üniversitelerde faşist baskı ve saldırılar
Erdal Eren sosyalizm mücadelesinde yaşıyor!
Vanlı depremzedeler kalıcı konut istiyor!
ÇHD’den tutsak avukatlarla dayanışma gecesi
İnsan hakları karnesi zulümle dolu!
Bakanlıktan çocuklar için ‘eylem planı’!
Cumartesi Anneleri: Adaleti biz getireceğiz!
Ahırda tepişenler
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Çürüme, ihanet ve sınıf düşmanlığı...

 

* Bilinen bir sendika başkanı lüks bir restoranda eşiyle yediği “mavi ıstakozu”, patronlarla yapılan bir görüşmede “yenmiş” gibi gösterdi. Pavyonlarda ısmarlanan “artist şampanyaları” sendikaya fatura edilerek faturanın üzerindeki “rakı” ibaresi ufak bir değişiklikle “roka”ya dönüştürüldü.

* Türk-İş’e bağlı Yol-İş Sendikası’nın 19 Ekim 1986’da gerçekleştirilen genel kurulu öncesi yapılan liste pazarlıklarında sendikanın o dönemki genel başkanı Bayram Meral işini sağlama almak için bir tutanağı imzaya açtı. 22 şube başkanı tarafından imzalanan tutanakta şu ifadeler yer aldı: “Yol-İş Genel Merkez Yönetim, Denetim ve Disiplin Kurulu üyeleri ile Üst Kurul üyelerinin tesbitinde Sayın Genel Başkanımız Bayram Meral’in liderliğinde tespit edilecek sıralamaya göre oy vereceğime, delegelerime de oy verdirmek için ikna etmeye çalışacağıma; Allah’ım, kitabım, şerefim ve namusum üzerine yemin ederim.”

* Yol-İş’teki saltanatını uzun yıllar sürdürmeye devam eden Meral, 2002 seçimlerinde düzen partisi CHP’den milletvekili olarak kapağı parlamentoya atmasının ardından Yol-İş’ten nemalanmaya devam etti. Sendika bilirkişi raporlarına göre, Yol-İş Sendikası’ndan danışmanlık ücreti almaya devam etmesi için Bayram Meral’in, oğlu Mustafa Meral üzerinden sözleşme yaparak beş yılda toplam 434 bin TL’nin hesabına yatırıldığı ortaya çıktı.

* Gelenin gideni arattığı Yol-İş Sendikası’nda yaşanan usulsüzlükler, hırsızlıklar ve yolsuzluklar her dönem devam etti. Sendika Denetim Kurulu’nun 17 Temmuz 2008 tarihli raporunda, ayda net 9 bin TL maaş alan Genel Başkan Fikret Barın ile ayda net 8 bin TL maaş alan yedi yönetim kurulu üyesinin, yılın 365 günü Ankara dışında görevdeymiş gibi ‘harcırah’ aldığı ortaya çıktı. Fikret Barın’ın, 17 yıldır bu şekilde harcırah alarak bu süre zarfında sırf harcırahlardan 408 bin TL para aldığı belirlendi.

* MESS ile kurduğu derin işbirliğiyle bilinen Türk Metal Sendikası’nda genel başkan sıfatıyla 33 yıl boyunca kalarak saltanatını sürdüren Mustafa Özbek, televizyon kanalı, oteller ve gaz dolum tesisinin yanı sıra onlarca gayrimenkule sahip oldu. Sendikayı adeta bir şirket gibi yöneten Özbek’in sendikanın olanaklarını kullanarak servet sahibi olduğu biliniyor.

* Rant kavgalarının bitmediği Tez Koop-İş Sendikası’nda Genel Başkan Gürsel Doğru ise, sendikanın toplu sözleşme imzaladığı bir firmanın bünyesinde taşeron firma sahibi olarak yepyeni bir skandala imza attı. Tez Koop-İş İstanbul 1 No’lu Şube Başkanı olduğu dönemde Gürsel Doğru, yerini kayınpederinin yeğenine bırakana kadar eşinin ve kardeşinin sahip olduğu Öztem Temizlik Hizmetleri Şirketi’nin (ÖZTEM) faaliyet gösterdiği ve sendikanın örgütlü olduğu tüm firmaları kendi şubesinin görev alanı içerisinde topladı. İşçilerin hak ve çıkarlarını korumak amacıyla bulunduğu koltukta Doğru, bir süre sonra kendisi de patron oldu.

* Tes-İş Trabzon ve Kütahya Şube başkanları tarafından 2008 yılında Ankara Cumhuriyet Savcılığı’na verilen şikayet dilekçesinde Türk-İş’te iki dönem genel başkanlık yapmış olan Kumlu ve ekibinin Tes-İş yönetimine gelmeleri ile birlikte Sendikalar Kanunu ve Yönetmeliği’ne aykırı olarak sendikayı kendi özel şirketleri gibi kullandıkları ortaya çıktı.

* Tek Gıda-İş Sendikası’nda yolsuzluk yaptığı belirlenen ve istifa eden Genel Başkan Korkut Güler’in sendikanın kasasından 1 trilyonluk parayı at yarışlarında harcadığı anlaşılmıştı.

Yandaş Hizmet-İş’te büyük vurgun

Bu listeyi uzatmak mümkün. Ancak, sendikal bürokrasi ve ihanet şebekelerinin kirli sicillerinden bazılarını hatırlatmamıza vesile olan şey, son olarak Hak-İş’e bağlı Hizmet-İş Sendikası’nda yapılan büyük vurgun oldu. AKP yandaşı Hizmet-İş Sendikası’nda ortaya çıkan yolsuzluk skandalı sendika ağalarının işçi aidatları üzerinden saltanatlarını sürdürmeye devam ettiklerini gösterdi. Hizmet-İş Sendikası’nın muhasebe elemanları, Hizmet-İş’in 3,4 milyon lirasını kendi hesaplarına ve üçüncü şahısların banka hesabına aktardı. Ayrıca temizlik şirketine hem elden hem bankadan mükerrer ödeme yaptı. İşlemler, muhasebe hileleriyle gizlendi. Sendikanın kasasında cebe indirilen paranın 20 milyon TL’yi bulabileceği ifade ediliyor.

Unutmamak gerekir ki; sınıflar mücadelesinde yaşanan her olayın belli bir arka planı vardır. Hiçbir şey boşluktan doğmaz veya ortaya çıkmaz. Bu gerçek, sendikal hareket için de geçerlidir. Sözkonusu olan işçi hareketi ve onun önündeki engeller olunca çok yönlü bir irdeleme ve çözümleme ihtiyacı ortaya çıkar. Yaşanan olayların nedenlerini ortaya çıkarmak veya bu sorunlara çözüm aramak içinse yaşananları yerli yerine oturtmak büyük bir önem taşır. Örneğin, gelirlerini işçi aidatları üzerinden sağlayan sendikalarda yaşananları basitçe “yolsuzluk” olarak tarif etmek yaşananların sınıfsal özünü kavramayı zorlaştırır. Yaşananların arka planına veya sorunun kaynağında “taban-işçi iradesinin eksikliği”ni görmek bizleri devrimci temelde bir çözüme kafa yormaya ve müdahale etmeye yöneltir.

Taban iradesini geliştirelim!

İşçi hareketinin geriliği, sendika yönetimlerinin bürokratikleşmesini ve işçilerin denetiminden çıkmasını da beraberinde getiriyor. Taban iradesinin hakim kılınmadığı bir sendikal yapıda yolsuzluklar, ihanetler, satış sözleşmeleri kaçınılmazdır. Düzen sendikacılığının bir yanı işçi sınıfını ilgilendiren hayati konularda sermaye ve hükümetin ajanı gibi çalışmaksa diğer yanı ise sendikaların başına çöreklenen sendika patronlarının işçi aidatları üzerinden saltanat sürmesidir. Yani sınıf düşmanlığı ve sınıfa ihanet atbaşı gitmektedir. İşçi sınıfı sendikalar üzerinde denetimini kuramadığı koşullarda rüşvet ve yolsuzluklar devam edecektir. Ancak ve ancak, denetleyen ve söz-yetki-karar hakkını kendinde bulan bir işçi hareketi sendikal bürokrasinin üzerine gider.

Hizmet-İş Sendikası’nda ortaya çıkan son ihanet ise, geçmişteki örnekleriyle beraber ele alındığında hiç de şaşırtıcı değildir. Sadece uzun yıllardır bilinen fakat ortaya serilmeyen hırsızlık dosyası şu ya da bu rant kavgası sonucunda burjuva medyaya yansımıştır. Kıdem tazminatının fona devri konusunda AKP ve sermaye örgütleriyle tam bir uyum içinde olan Hizmet-İş bürokratları -hırsızları- sınıf düşmanlığının yeni bir örneğini sergilemişlerdir. Özetle, yaşanan yolsuzluk sadece ve sadece bir sonuçtur. Tablonun tamamına bakıldığında sendikal alandaki çürüme ve ihanet ortaya çıkar.

Sendikalarımızı teslim alan çürüme, ihanet ve sınıf düşmanlığınının panzehiri ise devrimci bir sınıf hareketi yaratma hedefiyle sendikalarda devrimci sınıf sendikacılığının ilkelerini ve pratiğini hakim kılmaktır. Bu yapıldığında hiç kuşku duymamak gerekir ki, kazanan işçi sınıfı olacaktır.

 
§