10 Ekim 2014
Sayı: KB 2014/40

IŞİD-AKP katliamlarına karşı
Kürt halkıyla dayanışmaya!
Reformist hayaller ve
Kobane direnişinin gücü
AKP’nin tezkeresi varsa, direnenlerin sokakları var!
Kürt halkı ayakta!
Her yer Kobanê, her yer direniş!
Kobanê sokak sokak direniyor!
Kürdistan’da polis-AKP-kontra çeteler katletti!
Suruç’a giden bir DGB’li gözlemlerini aktarıyor
“Kobanê halkı insanlık onurunu ölümüne savunuyor!”
Üniversitelerde gerici saldırganlık!
Sermaye devleti işkencecileri, katilleri, tecavüzcüleri koruyor!
Kürt halkıyla dayanışmayı büyütelim,
devrimci mücadeleyi yükseltelim!
Kobanê için sınırsız direniş yükseldi!
“Zamanın hurdası” ya da “hurdalığın” zamanla imtihanı!
Hastanelerde taşeron var!
Yol-İş Genel Kurulu üzerine
“Filler tepişirken işçiler eziliyor!”
Nestle’de tanıdık bir ihanet!
Rant, yağma ve talanda sınır tanımamışlar
Devrimci gençlik çalışmasına polis tacizi artıyor
15. yılında Ulucanlar Katliamı lanetlendi
Kızıl Bayrak Avrupa’da da dalgalanıyor!
Bir kitap tanıtımı:
Halkın Sesi
El Che’nin Savaş Günlükleri yazılmaya devam ediyor - K. Ehram
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

 

Dün Küba'da, bugün Kobanê'de...

El Che'nin Savaş Günlükleri yazılmaya devam ediyor!

K. Ehram

 

Her gerçek insan,
dünyanın herhangi bir yerinde herhangi birine
indirilen darbeyi
kendi suratında duymalıdır.

Adı Che… Kendi deyimiyle Ernesto’ydu, sadece Ernesto… “Siz de sadece bir şey olarak var olursunuz. Che* olmayı kendim istedim, siz de inanırsanız olursunuz, inanırsanız.” Haziran 1928’de Arjantinli bir bebek. Bir bebek ki sonradan adına “20. yüzyılın vicdanı” diyecekler. Ateşle vaftiz olan, içtiği sütün hakkını yaşamı boyunca tüm insanlık adına verecek olan. Adeta bir ana bir babadan değil tüm insanlığın o en güzel, en onurlu, o en cüretkâr ve esmer yanlarından doğma. Ernesto Guevara de la Serna, kısaca el Che! Kısaca Komutan Che Guevara!

Adı Che… Arjantin’den Cordoba’ya, Buenos Aires’ten Peru’ya, Küba’dan Kongo’ya... Yolların, yüzlerin ve dağların çehreleri değişirken değişmeyen bir çehre. Bir doktor, hastalarının dertleriyle hemhal olan cinsten. 1950’lerden sonra Latin Amerika’yı motosikletiyle turlayan bir serüvenci, bir âşık, bir kuralsız! Cüzzamlı kliniklerinin gönüllü hasta bakıcısı. “Bir şeyi yapmak için, onu çok sevmelisiniz. Bir şeyi sevmek için, ona delicesine inanmalısınız” derken doktorluğa ve devrimciliğe bakışını özetler gibi. Ve belki de doktorluk diplomasını elini kana bulayarak alanlardan olduğu için ve hastalıkların kaynağını kitaplardan değil ülke ülke köy köy yaşayarak, görerek, teninde acısını hissederek öğrendiği içindir ki doktorluk tanımının içine fiili olarak devrimciliği yedirmiş bir insansever.

Adı Che… Enternasyonalist gerillaların lideri. Silah tutmayı bildiği kadar satranç oynamasını, gitar çalmasını da bilir; insan sevdiği kadar insanlığa kan kusturanlara öfke duymasını da. Bir doktor olarak insanları yaşatmasını nasıl bildiyse, düşmanlarını öldürmesini o kadar iyi bilen bir devrimci. Dağların neşesiyle çocuk hırçınlığıyla delikanlı o esrik, o hüzünlü, o tutkulu gerillası! Gittiği yerlerde ne kadar az kalırsa kalsın oraya kök salmayı başaran, oranın toprağına karışan bir köylü, bir şehirli, bir savaşçı, fakat her şeyden önce insan olmak için bedel ödeyen bu yüzden insanlığın hakkını sonuna kadar veren bir insan! Onlarca ülke dolaşıp gittiği her yerin yerlisi gibi oranın davasını sahiplenmiş bir dünya vatandaşı. Proletarya enternasyonalizmi ruhunu tüm halklar uğruna cömertçe akıttığı kanıyla bedenleştiren bir devrimci. Arka bahçenin yaramaz çocuğu, yırtık sesi, yanık sesi, parmağını şah damarının üstüne bastırdığın hep duyumsadığın o yürek sesi…

Adı Che… 1959’da Küba’da yönetimi ele geçiren Fidel Castro’nun yoldaşı. 1965 yılında en büyük yolculuğuna çıkmak üzere Küba’dan ayrılan bir devrim komutanı! Evet, kolay değil bir bebek gibi çiçeği burnunda devriminin büyümesini, serpilip gelişmesini izlemek varken, zaferi kazanıldığı yerde yaşamak varken yeniden dağlara ve yollara vurmak kendini! Öyle ki devrimden sonra efsaneleşen bu komutanı dağda yanlarında gören gerilla birlikleri inanamazlar o Che’nin burada, şimdi yanlarında olduğuna… Bir çılgın olmalıdır bu adam, yoksa ölmeyi mi istemektedir? Devrim ülkesinde yönetim ve bakanlık dururken dağlarda işi nedir? Che ölmeyi istemez fakat onun için yaşam devrimdir, devrimse ölmeyi göze almayı gerektirir. Herbaba yiğidin harcı değil belki de dönmemek üzere gittiği her yere sonunda sırtını çevirip yeni rüzgârların peşinde zafer kovalamak. Bir halkın kurtuluşunu gördüğünde hiç görmediği halkların kurtuluşu için heyecanlanan, acı çeken bir halk gördüğünde onun acısıyla birlikte tüm dünya halklarının acısını için için bağrına gömen evrensel bir yürek.

Adı Che… Kendi deyimiyle“Tarih, halkın ayaklarıyla yeni bir Kışlık Saray’ın merdivenlerini tırmanırken” devrilecek yeni sarayların peşine düşen bir devrim çapkınıdır o, dünyanın tüm halklarına, tüm devrimlerine göz kırpan. Arkasında bıraktığı her halka böylesine sadık kalmayı nasıl başardı? Hepsini dil ve ırk ayırt etmeksizin eşit oranda severek. İnsancıllığı en temiz bir süzgeçten arıtıyordu adeta her yolculuğunda. Günlüklerine öyle detaylar not ediyordu ki o aslında hayatın çok meraklı bir gözlemcisiydi, her memleketin anısı oldu şimdi.

Adı Che… Bolivya’da dünyanın en cesur devrimcisi dünyanın en sıradan insanı gibi vakur karşılarken ölümü işbirlikçiler, ajanlar, emperyalistler ve dünyanın tüm korkakları aynı anda titrediler! Titredi yeryüzü ve gökyüzü aynı anda! Cellâdının karşısında bir devrimci nasıl devleşirse işte Che bunun portrelerinden birini sunuyordu tüm insanlık için dünya sahnesine. “Buraya beni öldürmeye geldiğini biliyorum. Vur beni korkak, yalnızca bir adam öldürmüş olacaksın.” Yalnızca bir adamdı vurulup düşen doğru. Adam olmanın tanımını değiştiren bir adam. Adam olmanın çok zor olduğu zamanlarda adam olmayı başaran bir adam. Bundandır titredi korkağın eli. Söylenen odur ki ilk anda elinin titremesinden histerik bir nöbet geçirir gibi bilinçsizce götürdü elini tetiğe. İnsanlığın hafızasına kazınan o kirli sakallı hep gülümseyen yüzüne kıyamadıklarından değil düşmanları öldüğünden emin olsunlar, o kâbuslarında gördükleri suratı tanısınlar diye dokunulmadı. Dörtnala koşan bir at nasıl devrilirse öyle devrilsin diye ayaklarına aldılar nişanı. Sayılan 9 kurşun… Sayılmayan belki daha fazlası. Onlar mı tanıdı fotoğrafta ölü yatan o bedeni peki? Düşmanı bir gördüyse dostlar bin gördü, bin işitti, bin hissetti o ölü bedenden yükselen iradeyi! Ve Che’nin yüzünden gülümsemesi eksik olmadı, çünkü sen onu hep gülümserken anımsıyorsun.

Adı Che… Ayakkabılarının altı delik olsa bile üstü hep boyalı parasız centilmeni dünyamızın. İşte böylece kırların terine batarak, dağların ve bulutların ufku önünde, adamızın kızgın toprağı üzerinden gelip geçen bir yolcu… Fakat ne yol bitmiştir bugün, ne de yolcular. Türkiye’den Kürdistan sınırına silah ve sınır tanımaksızın, ordulardan ve “kötü donatımlı askerler”den korkmaksızın, sokağa çıkma yasaklarını yanık yüreklerini avuçlarının içine alıp delerek aşan yüz binlerce insan. Ve kadınlar! Aman Allah'ım, kadınlar! Kimisi 16 kimisi 80 yaşında, tülbentli, ak poşulu, saçları kınalı,saçları örgülü fakat hepsi silahlanmış kadınlar: İnsanlığın, namusun ve evlerinin aynı anda bekçisi! Che’nin yoldaşları, dostları, hevalleri, dün Küba’da bugün Kobanê’de Che’nin yarım bıraktığı savaş günlüklerini yazmaya devam ediyor.

Adı Che… “Halkımız, tek başına bulunduğu öncü siperinden sesini duyuruyor, söylediği, bozguna uğramış bir devrimin son şarkısı değil, Latin Amerikalı savaşçıların dudaklarında sonsuza dek kalacak bir devrim marşıdır ve tarihten yankılarla çınlamaktadır.”  Latin Amerikalı savaşçıların türküsünü devam ettirmek üzere bebekler büyümeye devam ediyor. Hem de her gün tüm ezilen halkların ezilen analarının o sımsıcak karınlarında! O bebekler doğacak, o bebekler doğacak…Tıpkı Che’nin Arjantin’de doğduğu o kutlu sabahlar gibi yeni sabahlarımız olacak. Ve tıpkı Che gibi, daha milyonlarca bebek hesap sormak üzere ateşle vaftiz olacak!

Adı Che ve adı her zaman komutan Che kalacak! Ve bir ve iki ve üç, daha fazla Vietnamlar, Kübalar, Kobanêler’de yaşayacak! Hasta siempre!**

* Che: “Hey”, “Dostum” anlamına gelen Arjantinlilere özgü bir ünlem kelimesi.

** Hasta siempre: Sonsuza kadar.

 
§