20 Mart 2015
Sayı: KB 2015/11

Bahar döneminin ihtiyacı devrimci sınıf mücadelesidir!
Stratejik “ortak” gözden düşüyor!
'İç Güvenlik Paketi' hükümsüzdür!
AKP’den 1 Mayıs tehdidi: Taksim yasak!
“Öldürme yetkisi tescilleniyor!”
Kışlalarda asker ölümleri “şüpheli” değil, şüphesiz cinayet!
AKP’den yeni asimilasyon saldırısı
TİSK’ten sınıfa dönük saldırı hamlesi
Boytaş işçisi oyunu bozdu
Kadro yalanı seçim vaadi oldu
Bosch’ta öfke dinmiyor!
“Yeraltı madenleri kamulaştırılmalı”
Darp edilenler yargılanıyor
İşçi sınıfını sırtından vuran "sendikacılar" seçim oyunuyla yola devam ediyorlar!
Eşitlik ve özgürlük mücadelesini büyütelim! - S.Soysal
DİHA'nın kadın muhabiri şiddeti anlattı
Sudenaz'a sözümüz var!
Emperyalist politikanın iki yüzü: Münih veya Tröglitz
Ukrayna krizi, emperyalist yalanlar ve gerçekler
Anti-kapitalist öfke büyüyor!
DGB MYK Mart ayı toplantısı gerçekleştirildi
İÜ'de rektörlük seçimleri üzerine
Halepçe ve Beyazıt katliamları lanetlendi
Berkin Elvan eylemleri ışığında...
Hasan Ferit davasında planlı saldırı
Tutsaklara yönelik sınırsız baskı ve katliam yasası
TİHV: Ödemiyoruz!
Taşeron köleliğine son vermek için...
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Taşeron köleliğine son vermek için...

Bir adım öne!

 

İşçi sınıfı için taşeronluk, cehennemin diğer adıdır. İster özel sektörde olsun isterse kamuda, en ağır çalışma koşulları taşeron işçilerine dayatılmaktadır. Çoğu zaman kadrolu işçilerin yaptığı işin aynısını yapmalarına rağmen, taşeron işçilerinin ücretleri ve sosyal hakları türlü türlü yollarla gasp edilmektedir.

Ancak taşeron işçileri için sorun sadece ücretlerin ve sosyal hakların gasp edilmesi sınırında da görülemez.

İşçilerin bir bütün olarak sermaye için bir değeri olmadığı bir gerçek olsa da, taşeron işçileri bu “değersizliğin” en alt tabakasını oluştururlar. Sadece en kötü ve kirli işlerin yaptırılması için değil, örneğin daha geçtiğimiz ay sosyal medyadan yayılan bir fotoğraf karesinde görüldüğü gibi, taşeron işçileri koluna ip bağlanıp “duba” niyetine kullanacağı bir aparattır patronlar için. Yani, insan olduğu unutulanlardır taşeron işçileri.

Elbette, bu durum patronlar sınıfı için tamamen bilinçli bir politika. Hatta, patronlar böylece bir taşla birkaç kuş birden vurmuş oluyorlar.

Özel sektörde taşeronluk, işçilerin sendikalaşmasının önünde bir engel olarak kullanılıyor. Çoğu zaman aynı patrona ait farklı farklı şirketlerde kayıtlı işçilerin örgütlenmesinin önüne geçilmeye çalışılıyor.

Kimi büyük işyerlerinde ve kamuda ise hem en kötü işler ihaleler yolu ile taşeron işçilerine yaptırılıyor, hem de bugüne kadar buralarda elde edilmiş hakları bu işçilerin kullanmasının önüne geçiliyor. Böylece, kadrolu işçiler de sürekli olarak bir baskı ve tehdit altında çalıştırılmak isteniyor.

Her hak arama eylemini “yasadışı” ilan eden patronlar, özellikle taşeronluk gibi işçilerin sadece hakkına değil, onuruna da saldırdıkları durumlarda hiçbir yasa-kural da tanımıyorlar.

Taşeron Cumhuriyeti...

Her geçen gün daha çıplak bir şekilde görüldüğü gibi, tek tek patronların art niyetlerinin ürünü değil taşeronluk. Patronlar sınıfı bir bütün olarak taşeronluğa dayalı bir çalışma sistemi inşa ediyor.

Özellikle kamuda, bir yandan sözde “hizmet” adına her gün yeni vergi kesintileri yapılırken, “sözde” bu vergilerle almamız gereken hizmetler de fahiş fiyatlara satılarak taşeron şirketler için bir rant kapısına dönüştürülüyor. Madenlerde bile, taşeronluk sistemi en ilkel biçimi olan “dayıbaşılık” ile uygulanıyor ve Soma’da yaşandığı gibi katliamların yolu açılıyor.

AKP’si, CHP’si, MHP’si ve diğer tüm sermaye partileri taşeronluğun ilk elden uygulayıcıları olarak karşımıza çıkıyorlar. Ekranlarda bol bol ahkam kesenler, ellerinde tuttukları belediyelerde taşeron işçilere çektirmedikleri çile bırakmıyorlar.

El ele ve adım adım bir Taşeron Cumhuriyeti inşa ediyorlar. Sadece son 10 yılda taşeron işçisi sayısının dört kat artarak 1,5 milyona ulaşması bu çıplak gerçeği en yalın hali ile gösteriyor.

Elbette onlardan farklı bir tutum beklemek gerekmiyor. Sadece patronların temsilcisi oldukları için değil, kendileri yıllardır ABD başta olmak üzere emperyalist devletlerin taşeronluğunu yaptıkları için işçi sınıfını da bu kölelik ilişkisine dolgu malzemesi yapmak istiyorlar.

Öfke büyüyor!

Onlar, ülkeyi baştan sona bir taşeron cennetine çevirmek için canla başla çalışırken, insan onuru hiçe sayılan taşeron işçileri arasında ise büyük bir öfke mayalanıyor.

Karayollarında, belediyelerde, hastanelerde, kuralsızlığın kol gezdiği her yerde taşeron işçileri her geçen gün daha güçlü bir şekilde haklarına nasıl sahip çıkabileceklerini tartışıyor. Özellikle hastanelerde ve belediyelerde taşeron işçileri siyasetin dolgu malzemesi yapılarak yandaş sendikalara peşkeş çekilmeye çalışılsa da, her yerde sendikalaşmanın gerekliliği ve taşeron köleliğine son vermenin zorunluluğu tartışılıyor.

Güvencesizliğe ve geleceksizliğe mahkum edilmeye çalışılan işçiler, insan onuruna yakışan bir çalışma düzeni için çıkış yolu arıyor.

Greif işçilerinin yolunda ileri...

Bu yolu ise geçtiğimiz yıl taşeron köleliliğine bayrak açarak çalıştıkları fabrikayı 2 ay boyunca işgal eden Greif işçileri gösteriyor.

44 ayrı taşeronun bulunduğu Greif’te, patron böylece işçilerin birleşip hakkını aramasına engel olabileceğini düşünüyordu. Ancak kadrolu ve taşeron işçileri sınıf bilinci ile çıktıkları yolda tüm engelleri aşarak Greif asalağına ve işbirlikçilerine kök söktürdüler.

Sadece kadrolu işçilerle etkisiz bir grev yapmaktansa kadrolu ve taşeron işçileri ele ele vererek haklarına ve geleceklerine sahip çıktılar. Kurtuluşumuzun hep birlikte olduğunu bizlere bir kez daha hatırlattılar.

Bugün de, tüm işçiler için olduğu gibi taşeron köleliği altında inim inim inletilen işçiler için de Greif işçilerinin açtığı yoldan yürümek tek çıkış yoludur.

Ne meclis, ne sermaye partileri, ne de ihanetçi sendikacıların taşeron işçilerinin sorunları çözmek gibi niyeti yoktur, olamaz. Onlar ancak sahipleri olan patronlara hizmeti ve kendi koltuklarını korumayı düşünürler.

Taşeron köleliğine son vermek, bu sorunu en ağır şekilde yaşayan işçilerin mücadelesi ile mümkündür. Bunun için taşeron köleliğine son vermek isteyen öncü işçilerin bir adım öne çıkmasından ve geleceği kazanmak için mücadeleye atılmasından başka bir yol yoktur.

(Ankara İşçi Bülteni GREV’in Mart 2015 tarihli sayısından alınmıştır...)

 
§