1 Haziran 2018
Sayı: KB 2018/22

İşçi ve emekçiler seçim vaatlerine kanmamalı!
Rejim krizinde yeni evre
Her şey sermayenin refahı için!
Sarayda “sol cumhurbaşkanı”!
Flormar direnişine omuz verelim!
İşçi sınıfı mücadeleyi sürdürüyor
Sınıf mücadelesi ve sendikalar üzerine değinmeler - II
Çözüm devrimde, kurtuluş sosyalizmde!
CHP’nin demagojik yalanları
Kocaeli’den seçim izlenimleri
Yeni Haziranlar mayalanırken…
Kaybettiklerimizin hesabını mahkemelerde değil sokaklarda soralım!
Gençlik sahte vaatlere prim vermemelidir
Paris’te mücadele dalgası: Kitlesel eylemler sürüyor
Sosyalizmin görkemli çiçeklenişinin toprağındaki kökler
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Her şey sermayenin refahı için!

 

TL’nin döviz karşısında yaşadığı değer kaybıyla yaşanan sarsıntıların ekonomiye etkileri sürüyor. Devlet kurumları harekete geçerek “Ekonomiye Erdoğan etkisi”ni düzeltme çabaları içindeler. Merkez Bankası Para Politikası Kurulu geçen hafta olağanüstü toplanarak dolara müdahale amacıyla faiz arttırımı kararı aldı. Sermaye için kur sabitlendi ve devamında Merkez Bankası, sadeleşme kararı alarak, bir hafta vadeli repo ihale faiz oranının yüzde 16,50’ye eşitleneceğini duyurdu.

Sermaye sınıfının yaşayacağı ekonomik kaybı gidermek adına yapılan bu müdahalelerin yanı sıra Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek ve Merkez Bankası Başkanı Murat Çetinkaya, hem Türk hem de uluslararası sermaye çevrelerini ziyaret ederek “güven” vermeye çalıştılar. “Ekonomide bugüne kadar yapılanlar ve önümüzdeki dönemde yapılacaklara, mali disipline, sıkı para politikasına, piyasa ekonomisine bağlılığa” ilişkin sözler verildi. Şimşek ve Çetinkaya, sonrasında Londra’ya giderek, Erdoğan’ın kısa süre önce gerçekleştirdiği Londra gezisinde devirdiği çamları düzeltme telaşına düştüler. Erdoğan, 24 Haziran seçimleri sonrası para politikasına daha fazla müdahil olacağını söylemiş, faizleri düşük tutma kararlılığında diretmişti. Şimşek ve Çetinkaya ise “uzlaşmacı” bir tutum takınarak, Londra’da fon yöneticilerine “sermaye kontrolüne geçiş ya da sermaye hareketlerine kısıtlama getirilmesi gibi bir uygulamanın söz konusu olmadığını” söyleyerek, bir anlamda Erdoğan’ın ekonomiye ve kur artışına ilişkin söylemlerini “revize” ettiler.

Sefası patronlara, cefası işçiye

Faiz arttırımı, kur sabitlemesi vb. gibi adımlarla sermayenin çıkarları güvence altına alınırken, bunun faturasının işçi ve emekçilere çıkartılacağı kesindir. Öte yandan yaşanan ekonomik kriz tablosunda işçi ve emekçilerin ödedikleri vergiler artacakken, sermayeye büyük kolaylıklar düşünülmektedir. AKP’nin patronlara seçim müjdesi olarak yeni bir destek ve teşvik paketi gündemdedir. “KDV istisnası, gümrük vergisi muafiyeti, vergi indirimi veya istisnası, KDV iadesi, sigorta primi işveren hissesi desteği, gelir vergisi stopajı desteği, nitelikli personel desteği, enerji desteği, faiz desteği, sermaye katkısı, altyapı desteği, yatırım yeri tahsisi, izin, tahsis, ruhsat, lisans ve tescil kolaylığı veya istisnası, kamu alım garantisi” gibi başlıklarla sermayeye destekler aktarılacaktır. Bunun için kullanacakları kaynak ise işçi ve emekçilerin cebidir.

Yine işçinin-emekçinin cebinden çıkma garantisi demek olan, patronlara Hazine destekli kredi veren Kredi Garanti Fonu’nun “başarı” hikayesi de AKP’nin sermayeye hizmette kusur etmediğini göstermektedir. Kredi Garanti Fonu’ndan geçen yıldan bu yana 467 bin 776 firma, 227,3 milyar liralık kefalet desteği ile 255 milyar liralık kredi kullanmıştır. Bu fona 2018 başında 50 milyar liralık yeni bir dilim eklenerek, sermayeye daha iyi hizmet vermesi amaçlanmaktadır.

Görüldüğü gibi patronlara teşvikler, destekler, vergi indirimleri sürerken borçları kurtarılmakta, döviz kuru üzerine yapılan son hamlelerden görüldüğü üzere sermayenin imdadına hemen yetişilmektedir. Oysa iş işçi-emekçiye geldiğinde durum değişmektedir. Açlık sınırının altındaki asgari ücretten dahi vergi alınmakta, borcunu ödeyemediği için emekçiler kendini yakmaktadır. İşçi ve emekçiler düşük ücretler, hayat pahalılığı, işsizlik korkusu ile kuşatılmaktadır.

Sermayeye vaat edilen “güven” sözleri ise özellikle seçim sonrasında işçi ve emekçileri bekleyen daha ağır bir faturaya, büyük bir sosyal yıkıma işaret etmektedir. Krizin acı faturası işçiyi beklerken, sermaye daha da palazlanma derdindedir. Esas seçim buradadır. İşçi ve emekçiler kendilerine acı reçeteleri reva görenleri mi yoksa kendilerini yıkıma sürükleyenlere karşı mücadele yolunu mu seçecektir?

 

 

 

 

AKP’nin hamleleri ekonomideki geri gidişi durduramıyor

 

Sermayenin çıkarlarını esas alan AKP’nin ekonomik alanda rahatlamak için attığı adımlar gerçekler karşısında pek işe yaramıyor. Ekonomik veriler her alanda geriye gidişe işaret ediyor.

Sermayeye hizmet; kur sabitlendi!

Döviz kurundaki yükselişi önlemeye yönelik adım atan Merkez Bankası, Eximbank tarafından ihracatçılara kullandırılan reeskont kredileri için kuru sabitledi.

İhracatçılara kullandırılan kredilerin geri ödemelerinde dolar/TL’yi 4,2’ye sabitleyen Merkez Bankası, konuyla ilgili açıklamasında, “31 Temmuz 2018’e kadar olan ödemeler için vurgusu bulunsa da söz konusu uygulamanın açık limiti olan firmalar için, Eximbank’ın açacağı yeni kredilerde de geçerli olabileceğini” ileri sürdü.

‘Sadeleşme’ adımı

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası, “para politikası operasyonel çerçevesine ilişkin sadeleşme sürecinin tamamlanmasına karar verildiğini” açıkladı. Bu çerçevede, bir hafta vadeli repo ihale faiz oranının yüzde 16,50’ye eşitleneceğini duyurdu. Karar sonrasında dolar/TL 4,66 seviyesinden 4.61 seviyesine geriledi. Ancak ekonomist Mustafa Sönmez faiz oranlarının yüzde 22 olduğunu hatırlatarak bu durumun geçici olacağına işaret etti.

Türkiye reel faizde dünya ikincisi

Dövizdeki yükselişle birlikte dünyada para birimi dolar karşısında en çok değer kaybeden 2. ülke olan Türkiye, reel faizde de Arjantin’den sonra ikinci sırada yer alıyor.

Reel faizlerde emperyalist merkezler negatif seviyelerde seyrederken, birinci sıradaki Arjantin’de reel faizler yüzde 15, Türkiye’de ise yüzde 6’ya yaklaşmış durumda. Yüksek faizler özellikle banka sermayesi bulunmayan şirketleri etkilerken, bankaları bulunan büyük sermaye ve uluslararası finans sermayesi, yüksek faizden borç vererek fayda sağlıyor.

Moody’s büyüme tahmini düşürdü

Uluslararası kredi derecelendirme kuruluşu Moody’s ekonomideki kırılganlıklara işaret ederek Türkiye ekonomisinin 2018 yılı büyüme tahminini düşürdü. Moody’s yüzde 4 olan büyüme tahminini yüzde 2,5’e çekti. Moody’s, kararına gerekçe olarak yüksek enflasyon, artan petrol fiyatları ve TL’nin döviz karşısındaki değer kaybını sıraladı.

TL’deki kayıpların, halihazırda yüzde 11’e yakın seyreden enflasyonu daha da yükselteceği öngörülürken, Merkez Bankası’nın kararlarına Erdoğan tarafından müdahale edilmesinin de bankanın bağımsızlığını sorgulanır hale getirdiği ifade edildi.

Ayrıca 2017 Ağustos ayından bu yana düşüş gösteren “ekonomik güven endeksi” Mayıs ayında yüzde 4,9 oranında azaldı. Bu, önceki aylardan da daha büyük bir azalmaya denk düştü.


 
§