1 Haziran 2018
Sayı: KB 2018/22

İşçi ve emekçiler seçim vaatlerine kanmamalı!
Rejim krizinde yeni evre
Her şey sermayenin refahı için!
Sarayda “sol cumhurbaşkanı”!
Flormar direnişine omuz verelim!
İşçi sınıfı mücadeleyi sürdürüyor
Sınıf mücadelesi ve sendikalar üzerine değinmeler - II
Çözüm devrimde, kurtuluş sosyalizmde!
CHP’nin demagojik yalanları
Kocaeli’den seçim izlenimleri
Yeni Haziranlar mayalanırken…
Kaybettiklerimizin hesabını mahkemelerde değil sokaklarda soralım!
Gençlik sahte vaatlere prim vermemelidir
Paris’te mücadele dalgası: Kitlesel eylemler sürüyor
Sosyalizmin görkemli çiçeklenişinin toprağındaki kökler
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Sınıf mücadelesi ve sendikalar üzerine değinmeler - II

Devrimci sınıf sendikacılığı

B. Seyit

 

Sendikalar sınıf hareketinin bir parçasıdır. Tek başına kendisi değildir. Devrimciler için aslolan, sendikaları amaçlaştırmak değil, onları sınıf mücadelesinin ve devrimci sınıf hareketi yaratma mücadelesinin etkin bir aracı olarak değerlendirmektir. Sınıf devrimcileri bu yaklaşımı en özlü biçimde programlarında ifade etmişlerdir:

Sendikalar işçi sınıfının sermayeye karşı her günkü mücadelesini yürüttüğü ve kendini disipline ettiği sınıf örgütleridir. Fakat geniş ayrıcalıklarla donatılmış sendika bürokrasisi tarafından bu işlevlerinden büyük ölçüde uzaklaştırılmışlardır. TKİP, sermaye sınıfının bir parçası haline gelen ve işçi sınıfı hareketi içerisinde sermayenin ajanı rolünü üstlenen bu ihanet şebekesine karşı sistematik bir mücadele yürütür. Sendikaları devrimcileştirmeyi işçi sınıfını devrimcileştirme sürecinin temel bir boyutu olarak ele alır.” (TKİP Programı)

Sınıf devrimcilerinin temel sorumluluğu işçi sınıfını devrimcileştirmektir. Komünistler, bunun bir ayağı olarak bütün sınıf örgütlerini devrimci politikalar ve ilkeler ekseninde, farklı bir ifadeyle “sınıfa karşı sınıf” tutumu ekseninde taraflaştırmak ve etkileşim içine sokmak için mücadele ederler.

Sendikalar, devrim örgütleri değillerdir. En ileri biçimiyle işçi ve emekçilerin devrimci sınıf çıkarları ekseninde eğitilmesi, mücadeleye çekilmesi ve sınıfsal kurtuluş için ihtiyaç olan siyasal örgütlenmesine işaret edilmesinin araçlarıdırlar. Devrimleri, işçi ve emekçilerle et ve tırnak gibi birleşmiş-bütünleşmiş devrimci partiler önderliğindeki kitleler yapar. Modern devrimci partiler, mücadele sahnesinde yerini aldığından bu yana aksi bir pratik ve deneyimden söz etmek mümkün olmadığı gibi gerçekçi de değildir.

Devrimci sınıf hareketini inşa mücadelesi ve sendikalar

İşçi sınıfının kapitalist sömürüyü sınırlama aracı olan sendikalar, doğru anlayışların ve pratiklerin yönlendiriciliğinde geniş sınıf kitlelerinin bilincinde ve pratiğinde, kapitalizmi aşma mücadelesine önemli katkılar sunarlar. Bu, sınıfın gündelik mücadelesinin, uzun vadeli sınıfsal çıkarlar ile bağı içinde ele alınmasıyla başarılır.

Ekonomik mücadele (biz buna sendikal mücadele de diyebiliriz) kendi sınırları içinde doğası gereği yalnızca kapitalizmin sonuçlarına yönelir ve sömürüyü sınırlandırmaya (ki genellikle geçici olmaya mahkum biçimde) hizmet eder. Fakat devrimci bakış açısından bu mücadele hiçbir zaman kendi başına ele alınmaz; tersine, her zaman proleter sınıf mücadelesinin bütünü içinde kavranır ve politik mücadeleye tabi biçimde ele alınır.” (Sendikalar ve sınıf mücadelesi, Ekim, Sayı: 238, Ağustos 2004)

Devrimci sınıf hareketini örgütleme iddiası her türlü koşul ve geriliğe rağmen temel devrimci ilkelere bağlı kalınarak yürütüldüğünde gerçek anlamını bulur. Bugünün koşullarında sınıfın bilinç ve eylem düzeyinin geriliği ortadadır. Sendikaların dar anlamdaki görevlerini dahi mücadeleci bir hatta yerine getirmemeleri, sınıf devrimcilerine bu sorunlarla ilgilenme ve sınıfla bu eksende bağ kurma görevini de yüklemektedir. Buna rağmen atılan her adım sınıfı devrimcileştirme genel politikasına sıkı sıkıya bağlı biçimde atılmalıdır. Sağlam bir bakışa ve sınıf mücadelesi anlayışına sahip, ilkeli her devrimci böyle davranmalıdır. Geçici olmaya mahkum durağanlığa ve geriliklere takılmadan, sınıfın bilinç ve eylem düzeyini de göz önünde bulundurarak adımlarını sağlam ve sağlıklı atmalıdır. Sınıf devrimcilerinin sınıflar mücadelesine kazandırdığı Greif işgali bu duruma önemli bir örnektir. Düzenin gerici politikalarıyla her açıdan kuşatılmış, gerici siyasal anlayışların etkisi altında olan Greif işçilerinin en sıradan talepleri dahi sınıf devrimcilerinin müdahaleleriyle sınıfın genel çıkarlarına bağlanmıştır. Bu adımların, bilinç ve eylem düzeyinde anlamı büyük sonuçları olmuştur. Sınıfı devrimcileştirme ve devrimci sınıf hareketi geliştirme mücadelesinin anlamlı çabalarından biri olan Greif işgali bu açıdan da önemli deneyimler bırakmıştır. Gündelik mücadele ile sınıfsal kurtuluş mücadelesi ilişkisi; işçilerin bilinci, siyasal atmosfer, dış etkenler hesaba katılarak diyalektik bir bütünlük içinde ortaya konulmuştur. Eğer ki sendikal hareketin geriliklerine takılarak hareket edilmiş olsaydı, sendikalizm ve teslimiyet bataklığına saplanmaktan başka bir sonuç ortaya çıkmazdı.

Devrimci sınıf sendikacılığı anlayışını diğer anlayışlardan ayırt eden en temel yanlardan biri, işçileri tek başına sendikal bir bilinçle donatmak değil, devrimci bir sınıf bilinci ve pratiğiyle de donatma çabasını ifade etmesidir. Bir diğeri ise söz ve eylem birliği sağlamak, söylenen söze uygun bir pratiği hayata geçirme çabası içinde olmaktır. Bugün sendikalara hakim her renkten anlayışta bunu görmek mümkün değildir. Sınıf mücadelesi karşısındaki uğursuz ve geri rollerini de burada oynamaktadırlar. Sözü ileri olanın eyleminde “ama”lar oluyor. Eylemi “ileri” olanın ise sözü dar hesaplara dayanıyor, örgütlenmesi bürokratik bir kast biçiminde şekilleniyor, sınıf hareketinin devrimci geleceği adına en ufak iz taşımıyor. Greif Direnişi bu açılardan da olmaz denenin başarıldığı, sözün pratikte karşılığını bulduğu bir örnektir:

Greif Direnişi’nin devrimci nitelikteki bütün bu politik özelliklerini örgütlenme alanındaki pratiği tamamlıyordu. Greif Direnişi’ne kadarki standart uygulama, bürokratik bir yapı olarak sendikal aygıt ve genellikle yönetimi tutan bürokratlar tarafından atanmış, dolayısıyla sıkı sıkıya denetim altında tutulan işçi temsilcilerinden ibaretti. Greif örneği bu yapının parçalanması, sendikal örgütlenmenin fabrika zeminine oturtulması, tüm işçi kitlesinin örgütlü bir yapı olarak kucaklanması, böylece devrimci inisiyatif ve eylem kapasitesinin açığa çıkarılması, işçi iradesinin söz, yetki ve karar düzeyinde egemen kılınması, tüm bunların bütünsel bir ifadesi olarak fabrika biriminin sınıf hareketinin sağlam bir kalesi haline getirilmesi oldu.

Ve herkesin bildiği bir sır olarak açıklamak gerekir ki, bütün bunlar Greif Direnişi’nin devrimci bir önderliğe sahip olması sayesinde oldu.” (Greif Direnişi işçi sınıfı hareketinin devrimci geleceğidir! Ekim, Sayı: 294, Ağustos 2014)

Sınıf sendikacılığı ya da demokratik sınıf sendikacılığı

Sendikal hareket ve ilerici siyasal yapıların az çok işçi sınıfına ilgi gösteren kesimleri sınıfı devrimcileştirme iddiası ve anlayışından yoksun, demokratik sendikal anlayış adı altında sınırlı reformlardan ibaret bir bakışa sahipler. Bazıları sınıf sendikacılığı bazıları ise demokratik sınıf sendikacılığı anlayışı olarak kendilerini ifade ediyorlar. En genel biçimiyle söyleyecek olursak, her iki ifade biçimi de kendini sınıfın dar ekonomik mücadelesiyle sınırlıyor ya da sınıfa siyasal müdahale adı altında eğreti, düzen içi demokratik, bürokratik bir bilinç taşıyorlar. ‘80 öncesi sınıf ve kitle hareketinin yükselişte olduğu dönemler bu hareketlerin sınırlarını gösteren, irdelenmesi gereken önemli bir deneyimdir. Ana gövdesiyle bu anlayıştakiler, sınıfın 15-16 Haziran gibi güçlü çıkışını engellemek için canla başla çalıştılar…

Sınıf hareketinin ‘80’lere göre çok geri olduğu dönemlerde sınıfa olan güvensizlikleri ve bilinçlerinin en derinlerine işlemiş bürokratik-reformcu anlayışları sınıfa mutlak güvensizlikle birleştirmişlerdir. Dolayısıyla, yönü belirsiz rüzgâra göre dümen kıran bu anlayışların, devrimci bir sınıf hareketi yaratma mücadelesine ne faydaları dokunur ne de katkıları olur.

Sınıf bilinci ve devrimci sınıf bilinci

Sınıf bilinci kazanan işçiler yaşadıkları bütün sorunların kaynağının kapitalist düzen olduğunu kavramışlardır. Ağır çalışma ve yaşam koşullarının nedeni olan kapitalist sömürü düzeninin aşırılıklarını sendikal ve siyasal zeminde törpüleme mücadelesi verirler. Çeşitli sendikal anlayışlar bugüne kadar benzer sayısız mücadele örneği vermişlerdir. ‘80 öncesi dönem bu açıdan da en fazla örneğin olduğu dönemdir. Fakat bu mücadele dar sendikal alanı ve siyasal reformlar mücadelesini aşan bir bakışla bütünleşmediği için kendi içinde tıkanma, kastlaşma ve yozlaşmayı da beraberinde getirmiştir, getirmeye devam edecektir.

Devrimci sınıf bilinci, işçilerin yaşadıkları sorunların kaynağı olarak kapitalizmi görmeleri ve kapitalizmin işçi sınıfının devrimci eylemiyle aşılmasının ifadesidir. Sınıfın eylemini dar sendikal zeminin sınırları dışına taşıma, bilimsel sosyalizmin temel ilkeleri doğrultusunda eyleme çekme bilincinin ifadesidir. Ancak böyle bir bilinç, işçi sınıfının demokratik haklar mücadelesini kapitalizmi aşma mücadelesinin önemli bir dayanağına dönüştürür.

Sonuç yerine

Devrimci sınıf sendikacılığı anlayışı, özünde devrimci sınıf hareketi yaratma mücadelesinin sendikal alandaki ifadesidir. İşçi sınıfına ücretli kölelik düzenini aşma ve bunun araçlarını gösterme mücadelesidir. İşçi sınıfı kendi sınıfsal çıkarları doğrultusunda, geçici olmayan sonuçlar elde etmek için böyle bir anlayışla donanmalıdır. Sınıf devrimcileri işçi sınıfını devrimcileştirme mücadelesinin bir parçası olarak devrimci sınıf sendikacılığı anlayışını bütün sendikalarda hâkim kılmak için hareket ederler.

Sınıf devrimcilerinin çabası, “Artık söz konusu olan, bu örgütleri devrimci sınıf sendikalarına dönüştürmek değil, fakat tabanda soluklu bir devrimci çalışmayla işçi sınıfı kitlelerini zamanla bürokratik aygıtın denetimden kurtarmak ve günü geldiğinde yerine devrimci sınıf sendikalarını geçirmek üzere bu bürokratik burjuva aygıtları parçalamaktır.” (Sendikalar ve sınıf mücadelesi, Ekim, Sayı: 238, Ağustos 2004)

Sınıf devrimcilerinin yönelimi yukarıda bütün açıklığıyla ifade edilmiştir.

Devrimci sınıf sendikacılığı anlayışının temel ilkeleri sınıflar mücadelesinin bugüne kadar hayat bulmuş deneyimlerinden süzülerek çıkmıştır. Bu anlayışın özünü sınıfa karşı sınıf tutumu ve ücretlilik düzeninin işçi sınıfının devrimci eylemiyle aşılması pratiği oluşturmaktadır. Bunu başarmanın yolu ise bilimsel sosyalizmin temel ilkelerinden sapmayan sabırlı ve soluklu mücadeleden geçiyor.

 

 

 

 

2017’de 430 işyeri temelli eylemin yüzde 23’ü fiili grev!

 

Emek Çalışmaları Topluluğu’nun (EÇT) açıkladığı “İşçi sınıfı eylemleri raporu 2017” verilerinde 2017 yılında işyeri temelli 430 eylemin gerçekleştirildiği ve bunların yüzde 23’ünün fiili grev olduğu yer aldı.

EÇT, hazırladığı “İşçi sınıfı eylemleri raporu 2017” ile geçtiğimi yıl yaşanan eylemlerin bilançosunu ortaya koydu.

Raporda geçtiğimiz yıl 430 işyeri temelli eylem gerçekleştirildiği ve bunların yüzde 23’ünün fiili grev olduğu belirtildi.

Eylemlerin yüzde 33’ünün iş yavaşlatma ve durdurma olduğuna yer verilen raporda eylemlerin yüzde 49’unun hakları geliştirmek için yapıldığı belirtildi.

Raporda şu verilere yer verildi:

*2017’de 430 işyeri temelli eylem gerçekleştirilirken eylemlere katılan yaklaşık işçi sayısı 77 bin oldu.

*Eylemlerin %44’ü özel sektörde çalışan kadrolu işçiler, %24’ü memurlar, %13’ü özel sektör firmalarının taşeronlarında çalışan işçiler, %11’i de kamu kurumlarının taşeronlarında çalışan işçiler tarafından gerçekleştirilmiştir.

*İşyeri temelli eylemlerin %64’ü basın açıklaması, %23’ü fiili grev, %11’i ise kalıcı direniştir. 2016’yla karşılaştırdığımızda basın açıklamasında 11 ve fiili grevde ise 4 puanlık bir artış yaşanmıştır.

*İşyeri temelli eylemlerin %24’ünde TİS, %21’inde işten atma, %14’ünde işteyken ücret gaspı, %14’ünde KHK’yla işten atma, açığa alma, sürgün nedenleri rol oynamıştır. Eylem yapılan işyerlerinin %10’unda sendikalaşma çabası mevcuttur.

*2016’da işyeri temelli eylemlerin ortalama süresi 10 gün iken 2017’de bu sayı 21,8 güne çıkmıştır.

* İşyeri temelli eylemlerin %33’ü üretimi durduran ya da yavaşlatan eylemlerdir.

Bu oran 2016’ya göre %4’lük artış göstermiştir. Özel sektör firmalarının taşeron işçilerinin yaptıkları eylemlerde bu oran %76’ya çıkmıştır.

* Sendikaların örgütlediği işyeri temelli eylem vakası sayılarına baktığımızda 1. sırada 41 vakayla Birleşik Metal-İş, 2. sırada 39 vakayla Türk Metal, 3. sırada 35 vakayla Eğitim Sen gelmektedir.

*Bu eylemlerin %49’u hak geliştirme niteliğinde, kalanı ise savunma niteliğindedir. Hak geliştirme oranı özel kadrolu işçilerde %76’ya çıkarken, memurlarda %19’a iner.

* 2017’de basına yansıyan bir eylem gerçekleştirilen sendikal örgütlenme mücadelelerinde en az 857 işçi işverenler tarafından işten atılmıştır. 519 işçi ise sendikalaşmadan farklı sebeplerle yapılan hak mücadelelerine katıldığı için işinden olmuştur. Toplam sayı 1.376’dır.

* İşyeri vakalarının %23’ü metal, %12’si inşaat, %10’u genel işler işkolundadır.

* Bu eylemlerin %48’i bir işçi sendikası, %21’i bir memur sendikası tarafından yapılırken, eylemlerin %28’i herhangi bir kurumun dahli olmadan gerçekleşmiştir. 2016’ya kıyasla bu dağılımda ciddi bir değişiklik göze çarpmamaktadır.

* Genel eylem vakalarının %17’sinde işçi sağlığı ve iş cinayeti, %8’inde kıdem tazminatı yasa tasarısı bir eylem nedeni olarak rol oynamıştır.

* Genel eylemlerin düzenleyicileri arasında olan sendikaların konfederasyonlarına baktığımızda KESK %68 ile birinci, DİSK %63 ile ikinci, Türk-İş %27 ile üçüncü gelir.

* 2017’de eylemlerin %29’unda kadınların katılımı görünür bir şekilde mevcuttur. 2016 için %32 olan bu yüzdenin 2017’de bir miktar düştüğü gözlenmiştir.


 
§