27 Temmuz 2018
Sayı: KB 2018/29

Haklarımız, geleceğimiz ve emeğimiz için mücadeleye!
Kriz bu kez Erdoğan’ı teğet geçmeyecek
Düzen muhalefetinin sefaleti
Büyük Birader’in gözü üzerimizde
“Sağlıkta dönüşüm programının şiddet olaylarını çok arttırdığını biliyoruz”
“Torba yasada sağlık çalışanlarına dönük düzenlemeler yetersiz”
“OHAL ve başkanlık emeğe zararlıdır!”
DEV TEKSTİL imzaları bakanlığa gönderdi
Fabrika direnişleri ve sınıf dayanışması
Kriz ve devrimci mücadelenin sorunları
Siyonist rejim histeri-açmaz ikileminde
“Beyaz Baretliler” siyonist İsrail’de
Macron’un Fransa’yı sürüklediği karanlık ve sınıf mücadelesi
Maduro hangi sularda kulaç atıyor?
Berlin’de öğrenci-çalışanların grevi üzerine…
Yaşamı, uğruna ölecek kadar çok sevenlere...
Sınıf mücadelesinin minyatür hali Mata!
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Büyük Birader’in gözü üzerimizde

 

17 Haziran 2013 tarihinde dönemin içişleri bakanı Muharrem Güler sosyal paylaşım sitelerinde asılsız haberler yayıldığını iddia ederek şunları söylemişti: “Sosyal paylaşım siteleriyle ilgili Emniyet Genel Müdürlüğü’müzün yürüttüğü çalışmalar var. Bu konularda ayrı yasal düzenlemelerin yapılması gerektiğini düşünüyoruz. Bu konuda Adalet Bakanlığı’mızın ilgili bakanların çalışmaları da olacak.”

Güler, bu açıklamlasıyla Haziran Direnişi’nin ardından sosyal medya kullanımını sınırlamaya yönelik atılacak adımların sinyalini vermişti. Aradan çok geçmeden sosyal medya gözaltıları ve tutuklamaları başlamıştı.

24 Aralık 2016 tarihli bir haberde, İçişleri Bakanlığı’nın son 6 ayda 3 bin 710 kişi hakkında sosyal medya paylaşımları nedeniyle soruşturma başlattığı, bin 656 kişinin tutukladığı, bin 203 kişinin adli kontrol ile serbest bırakıldığı ve 10 bin kişi hakkında da soruşturmanın sürdüğü bilgisine yer verildi.

Bu açıklamanın bir hafta sonrasında yeni rakamlar servis edildi. Facebook ve Twitter paylaşımları nedeniyle 68 bin 774 hesap hakkında ihbar gerçekleştiği ve kimliği tespit edilenler arasından 17 bin 862’sinin gözaltı talimatı beklediği açıklandı.

25 Temmuz 2017 tarihli bir başka haberde ise, İçişleri Bakanlığı tarafından son bir haftada 2 bin 697 sosyal medya hesabının incelediği ve bin 199 kişinin kimliğinin tespit edilip 151 kişinin gözaltına alındığı belirtildi.

Erdoğan AKP’si Efrîn işgali ile milliyetçi-şoven histeriyi güçlendirerek yaşanan ekonomik ve siyasal krizden çıkmanın hesaplarını yaparken, Efrîn paylaşımları nedeniyle 845 kişiyi gözaltına almayı ve onlarcasını tutuklamayı da ihmal etmedi.

Son günlerde çıkan haberlere göre son bir yılda takibe alınan binlerce sosyal medya hesabı için savcılıklar düğmeye basmış durumda. Uydurma gerekçeler ve olmayan delillerle birçok kişi hakkında gözaltı ve yakalama kararları çıkartılıyor, cep telefonlarına ve bilgisayarlarına el konuluyor.

Sermaye devletinin bu operasyonlarla gerçekleştirmek istediği bütün bir toplumu tam itaate zorlamak, boyun eğdirmeye çalışmaktır. İktidarlarını sürdürebilmek için toplumsal muhalefeti sindirmek isteyen Erdoğan yönetimi eylem yasakları, binlerce kişinin fişlenmesi, tutuklanması, her türlü hak arama eylemine saldırı ile sokağı bitirmeye çalışırken, sosyal medya üzerinden oluşabilecek tepkileri de bastırmanın derdindedir.

Haziran Direnişi’nde sütten ağzı yananlar bugün yoğurdu üfleyerek yemektedir. Bırakalım sokak eylemlerini, sosyal medyadan eleştiriye dahi tahammülleri yoktur. Poliste, savcılıklarda, belediyelerde ve devletin birçok kurumu içinde oluşturdukları sosyal medya birimleri ile toplumu takip etmekte, kitleleri sosyal medya üzerinden manipüle etmeye çalışmaktadır.

Toplum öyle bir noktaya gelmiştir ki, bir adım ötesi George Orwell’in ünlü distopyası 1984’tür. Ve Büyük Birader’in gözü daha şimdiden üzerimizdedir.

R. U. Kurşun

 

 

 

 

Gebze’de bir acayip gözaltı

 

Geçtiğimiz günlerde Gebze’de bir sınıf devrimcisi gözaltına alındı. Gebze merkezde takip edilerek Gebze TEM polisleri tarafından gözaltına alınan sınıf devrimcisine, hakkında yakalama kararı olduğu gerekçesiyle gözaltı işlemi yapıldı. Geceyi nezarette geçirdikten sonraki gün savcılığa götürüldü. Savcılığa götürülene kadar gözaltı nedenine dair hiçbir bilgi verilmezken, sadece “savcılıkta ifadesi alınacak ve serbest bırakılacak” denildi.

Savcılıkta ise bir şahsın sosyal medya hesabının ele geçirildiği, kendisinin sosyal medyadan tehdit edildiği ve sayfasından MLKP propagandası yapıldığına dair şikayeti üzerine “SİBER suçlarla mücadele” kapsamında sözde yapılan araştırma ile sınıf devrimcisi hakkında yakalama kararı çıkartıldığı, henüz dosya oluşmamasına rağmen hazırlık soruşturması kapsamında yakalama kararı çıkartıldığı ortaya çıktı. Uydurma gerekçeler ve olmayan delillerle yapılan gözaltı işlemi ile sınıf devrimcisinin yanındaki bilgisayara ve iki flash belleğe inceleme gerekçesiyle el konuldu. İfade alınmasının ardından sınıf devrimcisi serbest bırakıldı.

Sermaye düzeni hiçbir delile dayanmadan ya da uydurma suçlarına uydurma delillerle “suçlu”ları bulmaktadır. Bütün bu senaryoları mücadeleyi sekteye uğratmak için yazdıkları açıktır.

 

 

 

 

Kalıcı OHAL’ tasarısı meclisten geçti!

 

Sermaye devletinin toplumsal muhalefete yönelik baskılarına yasal kılıf oluşturmak ve OHAL düzenini kalıcılaştırmak adına hazırlanan yasa tasarısı 25 Temmuz’da meclisten geçti.

“Terörle etkin mücadele” yalanıyla sunulan tasarı, önceki günlerde maddelerin tek tek meclis genel kurulunda kabul edilmesinin ardından toplu oylamaya sunuldu.

Valiliklere OHAL yetkileri, keyfi gözaltılar, tutuklamalar, arama gibi baskı ve yasakları kalıcı hale getiren maddelerin yer aldığı ‘kalıcı OHAL’ tasarısı mecliste yapılan oylamada kabul edildi.

Tasarıyla birlikte kolluğa geniş bir arama ve gözaltı yetkisi verilirken Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’nda da değişiklik yapıldı. Buna göre; “toplantı ile gösteri yürüyüşünün yer ve güzergahı, vatandaşların günlük yaşamını aşırı ve katlanılamaz derecede zorlaştırmayacak.”

Ayrıca MİT, tamamen denetim dışında tutulmak için “Bilgi Edinme Hakkı Kanunu” kapsamı dışına çıkarılacak.





Hakkari’de 30 bölgede yasaklar

 

OHAL’in kalıcılaştırılması için hazırlanan yasalarla valilere olağanüstü yetkiler verilirken, Kürdistan’da var olan bu yetkiler Kürt halkına saldırı temelinde kullanılmaya devam ediliyor.

Hakkari Valiliği yine “terör” demagojisiyle Hakkari’de 30 bölge için ‘özel güvenlik bölgesi’ ilan edip bu bölgelere giriş çıkışı izne bağlayarak yasakladı.

Valiliğin açıklamasında “halkın can güvenliği” bahanesiyle birlikte şu ifadeler yer aldı:

Bu tedbirler kapsamında, 2565 sayılı Askeri Yasak Bölgeler ve Güvenlik Bölgeleri Kanunu’nun 32/A maddesi gereğince; İlimiz Merkez, Çukurca, Şemdinli ve Yüksekova İlçeleri sınırlarında bulunan; (30) bölge 23 Temmuz 2018 günü saat 00:00:01’den 06 Ağustos 2018 günü saat 23:59:59’a kadar, ‘Özel Güvenlik Bölgesi’ ilan edilmiş olup, vatandaşlarımızın yukarıda belirtilen bölgelere izinsiz olarak girmesi yasaklanmıştır.”