24 Mayıs 2019
Sayı: KB 2019/21

Sermayeye ve demir yumruğuna karşı mücadeleye!
Saray rejiminin sonunu hak arayan emekçiler getirecek!
Paranın iki yüzü
İstanbul’u ver(e)miyorlar…
“Tren katliamlarında başka canlar yanmasın diye mücadelemiz”
Faşist baskı ve zorbalığa karşı mücadeleyi büyütelim!
Sermayenin eli kıdem tazminatımızda, bizim elimiz şalterde!
Cem Bialetti grevine dair
Eaton sözleşme sürecinden dersler…
İzmir’de işçiler kıdem tazminatı hakları için buluştu
Devrimci mirası yaşatmak, onu daha ileriye taşımakla mümkündür!
Parti ve geçmişin devrimci mirası - H. Fırat
“Devrimci kuşakların birikimi, işçi sınıfı devrimciliği şahsında güvencededir”
İsviçre 14 Haziran Kadın Grevi’ne hazırlanırken…
Metal Fırtınası’nın 4. yıldönümündeyiz...
Eğitim sisteminde değişmeyen sorunlar
Mesleki eğitimde yeni projeler ve ticarileştirme saldırıları
Sanat politiktir!
Onurlu kavgamızın namuslu kalem işçileri
Tutsak yakınları: ‘Tecrit bitti’ denilene kadar eylemimiz sürecek!
Siyasi tutsaklardan 1 Mayıs mesajları
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Cem Bialetti grevine dair

 

Kocaeli’nin Başiskele ilçesinde kurulu bulunan ve mutfak eşyaları üreten İtalyan ortaklı Cem Bialetti fabrikası işçileri, patronla yürütülen toplu sözleşme görüşmelerinden anlaşma çıkmayınca greve çıktılar. İşçilerin 4 lira 40 kuruş zam talebine karşın patron 1 lia 60 kuruş zam dayatmasında bulunmuştu. Grevin 2. haftasında, grev çadırında 24 saat boyunca nöbetleşerek grevlerini sürdüren işçiler adına Birleşik Metal-İş ile Cem Bialetti yönetimi arasında TİS imzalandı.

73 işçiyi kapsayacak olan sözleşmeye dair sendika tarafından ayrıntılı bir açıklama yapılmadı. Sadece çeşitli yerel haber ajanslarına 620 TL zam alındığına dair haberler sızdırıldı. Bahsi geçen zammın net mi brüt mü olduğuna dair herhangi bir ibareye rastlanamadı. Fakat maaşlarının düşüklüğünden yakınan işçiler sözleşme sürecinde patronla yapılan pazarlıkta hep saat ücretlerine 4,40 (aylık 990) TL zam istemişlerdi. İşçilerin greve çıkmalarındaki en temel etken, düşük ücretlerine çare bulmaktı.

Çalışma koşullarına tepkili olan işçiler, patronun üçüncü defa kısa çalışmaya başvurduğunu belirtiyorlardı. Üçüncü kısa çalışma ayının içerisinde olmalarından dolayı, patronun görüşme açısından rahat davranabileceğini, fakat siparişlerin birikmesinin kendileri açısından avantaj olduğunu dile getiriyorlardı. Grevin bitme tarihi ile kısa çalışma ödeneğinin bitme tarihi neredeyse aynı zaman dilimine denk geldi.

Grevin son haftasında işçiler devletin grev kırıcı rolü ile karşılaştılar. Patron mahkeme kararı ile fabrikadan mal çıkardı. Buna karşı sabahlara kadar nöbet tutan işçiler polisler eşliğinde çıkartılan TIR’lara engel olamadılar. Birleşik Metal-İş denetimindeki işçiler ve sendika yöneticileri, mal kaçırmaya engel olmak için çok ısrarcı bir tutum da izlemediler zaten.

Diğer taraftan genel olarak geçmiş TİS süreci ile karşılaştırdığımızda gördüğümüz başka bir gerçek daha var. 2016 yılında imzalanan sözleşme sürecinde fabrikada 130’a yakın işçi çalışırken, bugün fabrikada sadece 73 işçi kalmıştır. Fabrika ara ara 5-10 kişilik toplu çıkışlar gerçekleştirdi, sendika yönetimi tüm bunları sessizlikle karşıladı. Fabrika Acısu’dan Başiskele’ye taşındığında yapılan kurdele kesme törenine Birleşik Metal-İş Genel Başkanı Adnan Serdaroğlu koşarak gitti. Burada “Birleşik Metal fabrika kapattıran değil, değer katan bir sendikadır” şeklinde “övünçte” bulunmuştu kendileri adlarına.

Sonuç olarak Cem Bialetti grevinin işçi sınıfının toplam deneyimine anlamlı bir katkısı olmadığı gibi, Cem Bialetti işçilerine de çok sınırlı bir deneyim bırakmıştır. Nöbetleşe beklemelerin olduğu grev boyunca, işçilerin bu süreçte öğrenmelerinin, sınıfın çeşitli kesimleriyle bağ kurmalarının ve talepleri için sonuna kadar direnmeyi öğrenmelerinin önüne geçilmiştir.

Cem Bialetti deneyimi, grevi etkisiz bir araç biçiminde kullanma davranışının, bir bakıma sendikal hareketin geneline hakim olan bu tutumun, Birleşik Metal’de de olağan bir hale geldiğinin göstergelerinden biri oldu. Grev iradesi ve grev kararlılığı, sadece ücret zamları için değil, toplamda işçilerin tüm taleplerinin karşılanması için başvurulan bir araç olarak ele alınmamıştır. Esasta patronu tekrar masaya oturtup, zam teklifini birkaç puan daha yükseltmesi için kullanılmıştır. Böylesi bir toplu sözleşme sürecinin işçi sınıfına ve toplu sözleşme kapsamındaki işçilere ne gibi bir yararının olduğu sorusu orta yerde durmaktadır.

Toplu sözleşmeler yılı olan 2019 boyunca, tüm işçiler sendikalara hakim olan bu anlayışa karşı uyanık olmalıdırlar. İşçi sınıfının en etkili silahı olan grev hakkının bu türden kullanımı, işçi sınıfının greve yaklaşımı açısından kötü örnek teşkil etmektedir. Grev hakkını hem sendikal bürokrasi hem de sermaye devletinden korumak işçi sınıfının en temel görevlerindendir.

 

 

 

 

Mata’da sendika patron el ele!

 

Birleşik Metal-İş İstanbul 1 No’lu Şube Genel Kurulu 5 Mayıs Pazar günü sendika yöneticilerinin kişisel çıkar ve hesaplarının bir sonucu olarak gerçekleştirilmişti. Ardından yeni seçilen yönetim fabrikalara ziyaret turuna çıktı. Bu adreslerden biri de uzun süredir TİS sürecinde olan Mata fabrikasıydı. Sendikal bürokrasinin hanesine yazılan genel kurulun ardından yeni seçilen yönetim Mata ziyaretinde işçiler tarafından fabrikadan kovuldu.

Mata işçilerinin öfkesine vesile olan pek çok neden bulunmaktadır. Patronun işten atma, keyfi tutanaklar, yönetim taraftarı işçi alımlarıyla kadrolaşma, olası bir grevin altını boşaltacak stok yığma vb. saldırı ve adımlarla yürüttüğü TİS sürecinde sendika cephesinden hiçbir adım atılmadı. Sendikanın yaptığı, TİS’e dair mesaj yoluyla genel bilgilendirmeler oldu. Birleşik Metal-İş, Mata patronunun grevi göze alamayacağını bu nedenle talepleri kabul edeceğini yineleyerek sürekli işçileri oyaladı. Olası bir greve dair hiçbir tartışma, hazırlık vb. yapılmadı. TİS görüşmeleri ertelendi, uzatıldı. Ardından fabrikada gönüllü çıkışlar başlatıldı. Her ne kadar işçilerden bir rağbet görmese de bu adım da sendikanın bilgisi dahilindeydi. Sendika bu konuda temsilcilere dahi bilgi vermedi. İşçilerin baş temsilciye yönelik rahatsızlıkları artarken, sendika baş temsilciyi yönetime almayı uygun buldu.

Bardağı taşıran son damla ise bir temsilciye hiçbir kanıt olmadan, diğer işçilerin karşısında ağır bir ithamda bulunulması ve bizzat sendikanın temsilciye tutanak tutup, görevden alma hamlesi oldu. Ortada hiçbir somut belge yokken işçilerin karşısında temsilciye yönelik ağır suçlamaya Mata işçileri tepki gösterdi. Birleşik Metal-İş yöneticilerinin seviyesiz tartışmaları karşısında ise yönetimi fabrikadan kovdu. Ertesi gün de bir işçiye tutanak tutulduğu öğrenildi.

Birleşik Metal-İş İstanbul 1 No’lu Şube, yargısız infazlarla işçi temsilcisini görevden alıyor; bu nedenle sendika yöneticilerine tepki gösteren bir işçi patron tarafından tutanak yiyor. Durum işçilere, temsilcilerinin işten atıldığı ve patronun “sendika ile el eleyiz” mesajı çektiği süreci hatırlattı.

Şimdi işçiler patron ve sendikanın ortak hareket ettiğini, bunun kabul edilemeyeceğini söylüyorlar.