24 Mayıs 2019
Sayı: KB 2019/21

Sermayeye ve demir yumruğuna karşı mücadeleye!
Saray rejiminin sonunu hak arayan emekçiler getirecek!
Paranın iki yüzü
İstanbul’u ver(e)miyorlar…
“Tren katliamlarında başka canlar yanmasın diye mücadelemiz”
Faşist baskı ve zorbalığa karşı mücadeleyi büyütelim!
Sermayenin eli kıdem tazminatımızda, bizim elimiz şalterde!
Cem Bialetti grevine dair
Eaton sözleşme sürecinden dersler…
İzmir’de işçiler kıdem tazminatı hakları için buluştu
Devrimci mirası yaşatmak, onu daha ileriye taşımakla mümkündür!
Parti ve geçmişin devrimci mirası - H. Fırat
“Devrimci kuşakların birikimi, işçi sınıfı devrimciliği şahsında güvencededir”
İsviçre 14 Haziran Kadın Grevi’ne hazırlanırken…
Metal Fırtınası’nın 4. yıldönümündeyiz...
Eğitim sisteminde değişmeyen sorunlar
Mesleki eğitimde yeni projeler ve ticarileştirme saldırıları
Sanat politiktir!
Onurlu kavgamızın namuslu kalem işçileri
Tutsak yakınları: ‘Tecrit bitti’ denilene kadar eylemimiz sürecek!
Siyasi tutsaklardan 1 Mayıs mesajları
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Eaton sözleşme sürecinden dersler…

Gerçek işçi birliği için eller taşın altına

 

2019-2021 toplu sözleşme süreci atılan imzaların ardından bitmiş oldu. Bir mücadele ve örgütlenme deneyimini içinde barındıran bu süreç Eaton işçileri açısından önemli derslerle dolu bir süreç oldu. Şimdi şapkayı önümüze koyarak bir sükûnetle değerlendirme yapmayı başarmalıyız.

Trakya Petrokimya İşçileri Birliği olarak bir parçası olduğumuz bu süreç için çıkardığımız sonuçları başta Eaton işçileri olmak üzere herkesle paylaşmayı bir sorumluluk olarak görüyoruz.

Toplu sözleşme süreçlerinde genel olarak ekonomik maddeler en fazla konuşulan oluyor. Sonuçta yaşamak için emek gücünü satmaktan başka bir çıkış yolu olmayan işçiler için bu durum doğal bir sonuç. Ama her şeyin başı sonunun bu olmadığını görmek durumundayız. Eaton işçisi hayat pahalılığı ve düşük ücretler altında ezilirken bir nebze olsun rahat nefes almak için sözleşme sürecinde temel olarak ekonomik taleplerini konuşmuştur. Bu anlaşılır ve doğal bir durumdur. Burada sorun olarak karşımıza çıkan şey bu sınırlarda kalınmasıdır. Evet hayatımızı sürdürmek için paraya ihtiyacımız var. Ama önemli olan onun nasıl ve hangi yöntemlerle elde edildiğidir. İşçiler her türlü talebi birlikte hareket edeceği zeminleri oluşturarak kazanabilir. Birlikte hazırlanan sözleşme talepleri, herkesin ortak çıkarı noktasında belirlenen maddeler, ortak bir şekilde belirlenen mücadele süreci gerçek zafer için olmazsa olmazdır.

Hiç gündemde yokken bir anda ortaya çıkması ve sözleşmenin imzalanma sürecinin öncesi süreç buna uygun ilerledi diyebiliriz. Sözleşme maddelerinin fabrikada yapılan eğilim toplantıları doğrultusunda belirlenmesi, son görüşmeler hariç sözleşme görüşmelerinin şeffaf bir şekilde işçilere aktarılması olumluydu. Kıdem zammının ortaya çıkması son derece manidar aslında. Burada patronun işçileri bölme taktiğine bilerek veya bilmeyerek alet olunmuştur. Fabrika içinde sendikanın içinde yer alan görece özgün ağırlıkları olan asıl olarak da patronun sözcülüğünü yapanların özel bir etkisi olmuştur. Bunlar ilk başta asgari ücret zammıyla birlikte 39. maddeyi yeni işçilerle aramızda fark kalmadı diyerek kaldıralım diye sesler çıkarsalar da fazla yükselmeden sesleri kesilmiştir. Bir süre susan bu odaklar kıdem zammı talebi ile yeniden ortaya çıkmışlardır. Öncesinde de ayrıntılı olarak anlatmıştık. Ücretleri eşit olan işçilerin patronun karşısına yek vücut çıkma zemini güçlendiğinden kıdem zammı aslında buraya dönük bir saldırıdır. Ne yazık ki halen bu noktada bir bilinç açıklığı oluşmuş durumda değil.

Eaton ağır çalışma koşullarının ve meslek hastalıklarının son derece yoğun yaşandığı bir fabrika. Tüm işçiler bunun farkında olsa da, kanıksamış bir durumla karşı karşıyayız. Durum öylesine vahim ki bırakın genel işçi kitlesini mücadeleci öncü işçilerde bile bu ruh hali hakim. Öyle ki sözleşme sürecinde sağlığımızdan oluyoruz, bari tedavi için özel sağlık sigortası bu süreci atlatalım mantığı ön plana çıkmıştır. Buna karşı değiliz. Ancak buradaki mantığı sorgulamalıyız. Burada kapitalistlerin barbar ve insana değer vermeyen yüzü ile karşı karşıyayız. Gerekli teknolojik yenilenme ile ağır iş yükü ortadan kaldırılabilecekken, basit bir maliyet hesabı yapan patronlar işçilerin sağlıklarından olması kendine daha hesaplı geldiği için bunu yapmamaktadır. İşçiyi 5 yıl çalıştırıp tazminatını verip, meslek hastalıklı bir şekilde kapı önüne koymak vahşetinin kabul edilmesi bizim için temel sorun alanlarından biridir. İşçi arkadaşlarımız sadece para merkezli bakarak bu durumu kabullenerek aslında geleceklerini karartmaktadır.

Sözleşme görüşmeleri son iki oturuma kadar işçilerle paylaşılmış ve işçilere sorulmadan sözleşme imzalanmayacağı ifade edilmişti. Grev kararının asılması ve mesaiye kalmama eylemleri iki sene önce grevin etkisini bilen fabrika yönetimini çok sıkıştırmıştı. Daha iyi bir sözleşme için son derece uygun koşullar vardı. Patron baskılarına karşı yapılan toplu eylemlere katılım da bunu doğrular nitelikteydi. Bu eylemlerin ardından görece şeffaf işleyen sözleşme sürecinde kapalı kapılar ardına geçildi. İşçilerin onayı alınmadan sendika genel merkezinde sözleşme imzalandı. Alınan zam oranından ziyade burada bir sorun var. Belki iyi işler de yapılıyor olabilir ama işçilerle birlikte alınmayan her karar yanlış yollara çıkar. Tıpkı daha önce yemeklerde yaşanan soruna karşı alınan eylem kararını sendika yönetiminin kendi inisiyatifiyle iptal etmesi sürecinde olduğu gibi.

Ayrıca belirtmek isteriz ki işler yok diyen fabrika yönetimi sözleşme imzalandıktan hemen sonra yüzlerce işçiyle yapılan iş görüşmeleri işlerin olmadığı yalanını ortaya çıkarmıştır.

Eaton işçisi bu süreçte bağımsız işçi birliğini oluşturamamıştır. Süreç büyük oranda sendika yöneticilerinin denetiminde ilerlemiştir. Durum böyle olunca süreç tam istediğimiz gibi bitmemiştir. Buradan çıkarmamız gereken temel sonuç ne yapıp edip fabrikada gerçek bir işçi birliğini oluşturmak hayati bir önem taşımaktadır.

Trakya Petrokimya İşçileri Birliği

 

 

 

 

Kale Kayış işçilerine patron saldırısı

 

Kale Kayış’ta direnen 2 işçi, 20 Mayıs’ta patron Faruk Dağlı’nın fabrikada çalışan işçilere verdiği iftar yemeğine gitti. İşçiler burada görüşme talebinde bulundular. Dağlı’nın iftar sonrası kendilerini arayarak görüşebileceğini aktaran işçiler bunun üzerine sessiz bir şekilde beklediklerini anlattı.

Görüşme için bekleyen kadın işçiler telefonla arandıklarını ve görüşme için bina içinde bir odaya alındıklarını anlattı. Sorunun çözülmesi için konuşmaya çalıştıklarını ancak Faruk Dağlı’nın hiç susmadan kendisinin konuştuğunu ve oğlunun da sürekli olarak kendilerine ters bir şekilde baktığını anlattılar.

Sonrasında ise patron oğlu ve korumasının saldırıya geçtiğini ve işçileri darp ettiklerini aktardılar.

Kadın işçiler odadan çıkarak aşağıda bekleyen sivil polislere saldırı olduğunu ve yukarı çıkmalarını istediği halde polislerin yerlerinden kımıldamadığını anlattı.

İşçileri darp ederken odanın kapısını kilitlemeye çalışan Kale Kayış patronunun “Bütün servetimi sizi mahvetmek için harcayacağım” dediği belirtildi.

21 Mayıs’ta da işçilerin üye olduğu Petrol-İş Sendikası, Silivri’de yaptığı eylemle saldırıyı protesto etti. Petrol-İş Trakya Şube Başkanı Ercan Yavuz “80 gündür iş cinayeti yaşamamak için fabrika önünde direniyoruz. Patron birilerine güvenerek bu saldırıyı gerçekleştiriyor. Patronun oğlu emek mücadelesi veren arkadaşlarımıza, eşlerine ve çocuklarına saldırıyor. Bu kabul edilemez, alçakça bir saldırıdır” diyerek yaşanan olaya tepki gösterdi.

Petrol-İş Genel Mali Sekreteri Turgut Düşova ise “Bunun hesabını sert şekilde göstereceğiz. Direnişimizi kararlı bir şekilde sürdürüp, hakkımızı alana kadar mücadele edeceğiz” dedi.