20 Eylül 2019
Sayı: KB 2019/34

Krizin yıkıcı etkileri derinleşiyor
AKP’nin kriz erteleme hesapları
Kirli ellerinizi annelerin üzerinden çekin!
Metal işçisi safları sıklaştırmalıdır!
Birleşik Metal-İş’in 2019-20 dönemi Grup TİS taslağı üzerine…
Patronları memnuniyetle ağırlayan DİSK yönetimi
Metal İşçileri Birliği Türkiye Meclisi Sonuç Metni
Fabrikalardan TİS görüşleri
Sendika bürokratları Orhan Zengin ve avanesi istifaya!
Tasfiyecilik ve inkarcılık - H. Fırat
Alman kapitalizmi ekonomik olarak büyürken…
Fransa’da sınıf çatışmasının yeni cephesi: Emeklilik sistemi
Zorunlu aile arabuluculuğu: Her şey aile bütünlüğü için!
MEB’den öğrencilere “simit atma” soruşturması
Buca ve Diyarbakır katliamları
Kürt halkının ‘Mamoste’si Ape Musa
“Kara elmas” diyarına yolculuk
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Metal İşçileri Birliği Türkiye Meclisi Sonuç Metni:

Umut, öncü metal işçilerinin örgütlü birliğinde!

 

Farklı illerden, 20’ye yakın metal fabrikasından metal işçileri MİB Türkiye Meclisi’nde bir araya geldiler. Farklı sendikalara üye olan ve olmayan metal işçilerinin katılımıyla toplanan meclisimiz beş saati bulan sunum ve canlı tartışmalarla dört ana başlık ile başarıyla tamamlandı:

1- Kriz, krizin işçi sınıfına etkileri, sınıfa yönelik saldırlar ve mücadele,

2- 2019 MESS GRUP TİS süreci,

3- Sendikalar,

4- MİB çalışması ve örgütlenmesi.

Yapılan sunum ve tartışmaların ardından aşağıdaki değerlendirmeler yapıldı ve kararlar alındı:

- Kapitalistlerin yarattığı krizin faturası işçi-emekçilere kesilmeye çalışılmaktadır. İşten atmalar, zamlar, artan enflasyon, başta kıdem tazminatının gaspı olmak üzere işçi sınıfının elindeki haklara yönelik saldırılar, fonların yağmalanması, sermayeye teşviklerin verilmesi, vergi yükünün işçi ve emekçilerin sırtına yıkılması, sermayeye vergi afları ile krizin faturasının işçi ve emekçilere kesilmesine karşı çıkmalıyız. Sermayenin yarattığı krizin faturasını ödemeyi reddetmeliyiz. Kriz dönemlerinde sermayedarlar kârlarına kâr katarken bizlerin sefalet koşullarının katmerlenmesini kabul etmemeliyiz.

- Kapitalistler bu saldırıları işçi sınıfının örgütsüzlüğüne yaslanarak hayata geçirmektedirler. Krizin faturasını ödememenin tek yolu işçi sınıfını örgütlü bir güç olarak karşılarına dikmektir. Fabrikalarımızdan başlayarak krizin faturasını ödemeyi reddetmeliyiz. İşten atmalara, sefalet zamlarına, kriz var bahanesiyle haklarımızın gaspına karşı çıkmalıyız. Üretimden gelen gücümüzü kullanmaktan çekinmemeliyiz.

- Oluşturacakları fon ile kıdem tazminatı hakkımızı gasp etmek istiyorlar. Bunu da devlet güvencesine alma, mevcut haliyle işçilerin çoğunun kullanamıyor oluşu vb. bahanelerle yapmaktadırlar. Maaşlarımızdan kesilerek oluşturulacak fon ise işçilerin kullanımına değil, sermayenin kullanımına açmayı hedefliyorlar. Bu saldırıya karşı “Genel grev, genel direniş”i örgütlemek hepimizin omuzlarındaki bir sorumluluktur.

- Metal İşçileri Birliği krizin faturasını kapitalistlere ödetmek, sınıfa yönelik saldırılara karşı gelmek, sınıfın birliğini ve örgütlülüğünü büyütmek için çalışmalarına aralıksız bir şekilde devam edecektir.

- Ekonomik krizlerle siyasal krizlerin birbirini beslediği, kriz dönemlerinde savaş ve saldırganlığın, baskı ve zorbalığın, yasakların arttığı bir dönemdeyiz. Bu dönem aynı zamanda işçilerin milliyetçi-şoven politikalarla sersemletildiği bir dönemdir. Sermaye devleti Ortadoğu’dan, Suriye’deki kirli savaştan, emperyalist hegemonya mücadelesinden pay kapmak adına gerici çetelerle iş birliği yapmakta, onları beslemektedir. Bunu da terör demagojisi ve Türk-Kürt düşmanlığını körükleyerek yapmaktadır. Erdoğan başkanlığındaki AKP iktidarı içinde bulundukları krizden çıkmanın, toplumsal muhalefeti bölüp-parçalamanın yolunu burada aramaktadır. İşçi sınıfı bu oyuna gelmemelidir. Milliyetçi-şoven gericiliğin işçi sınıfını bölmesine, halkları düşmanlaştıran politikalara karşı işçilerin birliği, halkların kardeşliği bakışıyla mücadeleyi yükseltmelidir.

***

- Yakın dönemde gerçekleşen TİS’ler, sermayenin, devlet desteği ile krizin faturasını işçilere yıkmaya çalıştığı, sendikal bürokrasinin açık ihaneti ile sonuçlanan, işçi sınıfının kazanılmış haklarına saldırı niteliğindeki sözleşmelerdir.

- TÜPRAŞ’ta 3 yıllık %6 zammın YHK tarafından belirlenmesi, Mata’da Birleşik Metal-İş’in 3 yıllık sözleşmeye imza atması, kamu TİS’lerinin %8+4 ile sonuçlanması, MKE’de Türk Metal’in Kamu TİS’lerinin üzerine 20 kuruş zam öngören sözleşmeye imza atması saldırının ve ihanetin boyutunu gözler önüne sermektedir.

- MESS Grup TİS’lerinde de MESS, AKP iktidarı ve sendikal bürokrasi üçlüsü işçi sınıfına boyun eğdirmek için ortak hareket edecektir. Sözleşme öncesinde büyük bir hazırlık içerisinde oldukları ortadadır. Öncü işçilerin fabrikalardan temizlenmeye çalışılması, anketlerle algı operasyonu girişimleri, kriz var bahaneleriyle, baskı, tehdit ve ayak oyunlarıyla süreç devam etmektedir.

- Metal işçileri de hazırlıklarını yoğunlaştırmalıdırlar. Ortak talepler etrafında kenetlenmiş, sendikal bürokrasiyi aşan fabrika komiteleri ve hangi sendikaya üye olursa olsun, fabrikalardan işçilerin bir araya geleceği Fabrikalar Arası Kurullar ile sürece örgütlü müdahalede bulunmak en acil görevdir.

- Sermayenin 3 yıllık sözleşme ve sefalet zammı dayatması kabul edilmemelidir. Açıklanan taslaklar metal işçilerinin kayıplarını karşılayacak düzeyde değildir. Gerçek enflasyonun ve mutfak enflasyonunun %40’ları geçtiği, son bir yılda doğalgaza %73, elektriğe %60’a yakın zam yapıldığı hatırlanırsa mevcut taslaklar kabul edilemezdir. Mevcut taslaklar revize edilmelidir.

- İkramiyelerin performansa dayalı verilmesi kazanılmış hakkımızın gaspı anlamına gelmektedir. İkramiyelerin maaşa bölünerek verilmesi maaşlarımızı yüksek göstermeye yönelik bir uygulamadır. İkramiyeler maaştan ayrı olarak verilmelidir.

- Sermaye ücret makasını yeni işçi ile eski işçi arasında fark yaratarak, işçi sınıfını bölmek için kullanmaktadır. Kıdem zammı başta olmak üzere yüzdelik zam teklifleri ücret makasını arttıracak ve fabrikalarda ortak mücadele zeminlerini sekteye uğratacaktır. Eşit işe eşit ücret, ücretlerdeki temel prensibimiz olmalıdır. Bunu sorun olarak gören işçilerin bu tutumu geçim sıkıntısından, genel olarak ücretlerin düşüklüğünden kaynaklanmaktadır. İşçiler arasında fark yaratılarak değil, topyekûn ücretlerin arttırılması ile bu sorun aşılacaktır. Gözden kaçırılmaması gereken temel nokta ise üreten biz olmamıza rağmen sermaye birikimiyle bizim biriktirdiğimiz arasındaki uçurum olmalıdır. Aldığımız ücretler, ürettiğimiz zenginliğin yanında devede kulaktır. Servetlerinin tamamı bizden çaldıklarıdır. Bu unutulmamalıdır.

- Taban iradesinin açığa çıkartılması, fabrika komitelerinin oluşturulması, işçilerin söz-yetki karar hakkına sahip çıkılması gerekmektedir. Sözleşme sürecindeki en büyük kazanım metal işçilerinin bilinç, örgütlülük ve eylemlilik düzeyindeki artış olacaktır. Bu oluşturulamadığında MESS’e diz çöktürmek de sendikal bürokrasiyi aşmak da olanaksızdır.

- Kazanıma giden yol fiili-meşru mücadeleden geçmektedir. Grev yasakları, baskı ve tehditler, YHK kararları, polis baskısı, işten atma saldırıları ile metal işçisinin eli kolu bağlanmak istenmektedir. Yasal cendereye sokulan işçi sınıfı bunu aşmadıkça verilenle yetinmek zorunda kalacaktır. Greif İşgali, Metal Fırtına deneyimi akıllardan çıkartılmamalıdır. Fiili-meşru mücadele, grev yasaklarına karşı fiili grevde ısrar, bugünden yapılacak hazırlıkla olanaklıdır.

- Sendikalarımızın başına çöreklenmiş sendikal bürokrasi, sermayenin işçi sınıfı içinde konumlanmış ajanlarıdır. Sermaye düzenin bir parçası olarak onun için çalışan bir şebekedir. Bu şebekenin tüm mensupları işçi sınıfı üzerinde denetim kurmak, mücadeleden alıkoymak, sindirmek için sermayenin çıkarlarına hizmet etmektedirler. Sendikalarımızı sendika bürokratlarından temizlemek, kişilerin değişmesi ile değil, sendikal bürokratik anlayışın ortadan kaldırılması ile olanaklıdır.

- Bunun için devrimci sınıf sendikacılığı anlayışının tabandan inşa edilmesi, taban iradesinin açığa çıkartılması, fabrikalardan başlayarak işçilerin söz sahibi olacağı mekanizmaların oluşturulması gerekmektedir. Bununla beraber gerekli tüzük değişiklikleri ile bürokrasinin önüne geçilecek önlemler alınmalıdır.

- Birleşik Metal-İş’in yakın dönem pratiği seçilmiş temsilcilerin görevden alınması, bürokratik anlayışın devamı adına işçilerin tehdit edilmesi, sermaye ile iş birliği içinde işçilerin işten çıkartılmasının parçası olmaları vb.nden de görüleceği gibi anti-demokratik, bürokratik bir pratiktir. Birleşik Metal-İş üyesi işçiler başta olmak üzere bu gidişata dur demek gerekmektedir. Birleşik Metal-İş içerisinde gerçek bir muhalefetin örgütlenmesi, taban iradesinin açığa çıkartılması ile olanaklıdır. Sadece yönetim mekanizmasındaki değişiklik farklı kişiler üzerinden aynı anlayışın tekrardan var olması anlamına gelecektir.

- Birleşik Metal-İş’te yaklaşan şube ve merkez genel kurulları öncesi öncü metal işçileri sendikalarına sahip çıkmalı, bürokratik anlayışı yıkmak için adım atmalıdır.

- Metal İşçileri Birliği öncü metal işçilerinin birliğidir, örgütüdür. Sendikalı olsun veya olmasın, hangi sendikaya üye olursa olsun metal işçilerinin ortak mücadelesine öncülük etmek, örgütlemek sorumluluğu ile hareket etmektedir. TİS süreci bu noktada bir dizi olanak sunmaktadır. Çalışmalarımızı yoğunlaştırmak, fabrikalarda örgütlü zeminlerimizi güçlendirmek ertelenemez bir sorumluluktur.

- Metal İşçileri Birliği fabrikalarda da sözleşme süreçlerinde de bir taraftır. Sermaye böyle görmektedir ve buna göre hazırlık yapmaktadır. Metal İşçileri Birliği’ne yönelik karalama çabaları, terör demagojileri sermayenin ve uşaklarının korkularının ifadesidir. Metal işçileri bu söylemelere prim vermemeli, birliklerine sahip çıkmalıdırlar.

- Önümüzde öncü metal işçilerini birliğe kazanma, bilinç ve örgütlülük düzeyini geliştirme, sınıf mücadelesini büyütme sorumluluğu duruyor. Bu sorumluluğa uygun hareket etmek, başta meclisimize katılanlar olmak üzere bütün metal işçilerinin görevidir.

Metal İşçileri Birliği Türkiye Meclisi

 

 

 

 

Kriz! İşsizlik! Sefalet!

 

Hazine ve Maliye Bakanı Damat Berat, 31 Mart seçimleri öncesinde oy toplamaya çalışırken “Nisan Mart’tan daha güzel, Mayıs Nisan’dan daha güzel olacak!” diyordu.

Söylenen bu sözlerin üzerinden nerede ise 6 ay geçti ama biz işçiler için gelişmelerin hiç de güzel olmadığı ortada...

Son 6 ayda temel ihtiyaç maddelerine yapılan zamlar ile çarşı-pazar masrafımız nerede ise 2 katına çıktı.

Kış aylarına yaklaşırken peş peşe yapılan iki zam ile doğalgaz %30 zamlandı. Ankara’da toplu ulaşıma yapılan zamlar ise belimizi büken bir başka zam haberi oldu.

Tüm bu zam haberlerinin arasında ise geçtiğimiz günlerde “Vergi Yüzsüzleri” listesi açıklandı.

İşçinin vergisi daha maaşı eline geçmeden kesilirken tüm aflara rağmen patronların vergi borcu katlanarak arttı. Açıklanan listenin sadece ilk yüzünde yer alanların vergi borcu bir yılda 30,7 milyardan 44,3 milyar TL’ye yükseldi.

Ama patronlar ve hükümet bir kez daha gözünü işçinin cebine dikti/dikiyor.

İğneden ipliğe her şeye yapılan zamlar bir tarafa, daralmayı bahane eden patronlar hükümetin gev yasakları ve Yüksek Hakem Kurulu darbesi desteği ile işçiyi de %8’lik komik zamlara razı etmeye çalışıyor.

İşçiyi krizi bahane ederek sefalete mahkum edenler, vergi kaçıranlar yüzsüzce kâr rekorları açıklamaya devam ediyorlar.

Saldırıyorlar, çünkü örgütsüzüz!

Bugün patronlar bu kadar kolayından haklarımıza göz koyabiliyorsa, bizi işsizlik sopası ile bu kadar rahat tehdit edebiliyorsa; hükümet her türlü hak arama talebimize terör damgası vurup sözleşmelerimize Yüksek Hakem Kurulu darbesi vuruyorsa bunun nedeni bizim örgütsüzlüğümüzdür.

Biz birlik olmadığımız için, söylenmeyi bırakıp birleşmediğimiz, hakkımızı yüksek sesle istemediğimiz için bu kadar rahat ve pervasız davranabiliyorlar. Bu yüzden elimizde avucumuzda ne varsa gasp etmenin planını yapabiliyorlar.

Krizin bedelini onlara ödetelim!

Eğer, ekonomide gerçekten bir daralma varsa, ki aslında patronlar kâr rekorları kırmaya devam ediyorlar; bunun nedeni patronların kâr hırsıdır.

Eğer, yaşamımızı çekilmez kılan zamlara boyun eğmek istemiyorsak, kıdem tazminatı başta olmak üzere yeni hak gaspları ile karşılaşmak istemiyorsak, kriz bahanesi ile işsiz kalmayı kabul etmiyorsak yapmamız gereken bellidir.

Birleşmeli, hakkımız olanı yüksek sesle istemeli, geleceğimiz ve onurumuz için omuz omuza mücadele etmeliyiz. Krizin bedelini patronlara ödetmeliyiz.

Ankara İşçi Bülteni Grev’in Eylül 2019 tarihli sayısından alınmıştır...

 

 

 

 

 

TİS öncesi Otokar’da da işçi kıyımı

 

MESS fabrikalarında grup toplu iş sözleşmesi (TİS) süreci öncesi patronların işçilere yönelik saldırıları devam ediyor.

Son olarak da Koç Holding’e ait Otokar fabrikasında işçi kıyımı yaşandı. Geçtiğimiz hafta performans ve küçülme gibi gerekçeler öne sürülerek işten atmalar yaşandığına dikkat çeken işçiler işten atma saldırısına ilişkin şu bilgileri aktardı:

“Otokar gizliden gizliye işçi kıyımında. Sendikacılar ne oluyor diye sormuyorlar. Geçen hafta çıkarılanların hepsi ya savunmadan ya da performans ve küçülme gerekçesinden.”

Bu işten atmaların Otokar’ın en fazla kâr ettiği dönemde yaşandığına dikkat çeken Otokar işçisi, “Bu işten atmalar, sadece işçileri korkutmak ve satış sözleşmesine mahkum etmek içindir” ifadelerini kullandı ve işçiler olarak Otokar patronlarının hedeflerinin farkında olduklarını bildirdi.