İçindekiler:

25 Haziran 2022
Sayı: KB 2022/23

İşçi direnişleri ve sınıf hareketi
TÜSİAD ve AKP dalaşı
Yeni bir "açılım" sahtekarlığı mı?
AKP'nin Kürt sorunundaki "çözümsüzlüğü"
"Sansür Yasası"
Sermaye yargısı iş başında!
Pressan'da TM'ye yetki verildi
Kılıçlar'da asbest tehlikesi
Sınıf hareketinin dünü, bugünü ve imkanları
NATO, "yıllarca sürebilecek" bir savaş bekliyor
Kolombiya'da solun zaferi!
Zenginler göç yollarında
Uluslararası Ekonomi Formu
Almanya'da metalde TİS süreci başladı
BRİCS Zirvesi
Çorum Katliamı 42. yılında...
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

 

AKP’nin Kürt sorunundaki “çözümsüzlüğü”

 

Kürt sorunu AKP-MHP iktidarı için kriz konusu olmaya devam ediyor. Mehmet Metiner ATV’de yayınlanan bir dizi için “ırkçı-faşist” nitelemesi yaptı. Dizi Metiner’in serzenişi sonrasında yayından kaldırıldı. Gerici tutumlarıyla bilinen Metiner’in Kürt halkının derdine düşmesi için bir neden görünmüyor. Belli ki Metiner, AKP’nin Kürtler nezdinde yıpranan imajını cilalamak istiyor.

Göründüğü kadarıyla önden hazırlanmış bir mizansen hayata geçirildi. Nitekim bu gelişmenin hemen ardından AKP’ye eleştiri yönelten Bülent Arınç’a saldıran yine M. Metiner oldu. “Kral çıplak demenin vaktidir” diyen Bülent Arınç’a, AKP’li Mehmet Metiner “Arınç’ın ismini duymak istemiyoruz, yeter artık. Onu partide tutanlara yazıklar olsun” diye tepki gösterdi. Arınç, Metiner’e yanıt olarak “İnsan omurgası 33 kemikten oluşur. Seninki ise yalan, iftira ve hasetten ibaret üç kıkırdaktan müteşekkil” dedi. Tüm bunlar tartışılırken iktidarın yandaş medyadaki sözcülerinden Abdülkadir Aksu, Hürriyet gazetesindeki köşesinde Öcalan’ın ailesinden biri ile görüştürülebileceğini yazdı.

2019’daki yerel seçimlerden önce HDP’nin “tarafsız kalması”na yönelik bir mektup kaleme alan, son olarak 2020’de ailesi ile iletişim kuran Öcalan için HDP geçtiğimiz haftalarda Gemlik Yürüyüşü gerçekleştirmek istedi. Hapishanelerde açlık grevlerinden kent merkezlerinde eylemlere varana dek tecridin kaldırılması talep edildi. Mehmet Metiner’in serzenişinden Arınç’a karşı ilk saldıranlardan biri olmasına ve ardından da Öcalan’ın ailesi ile görüşmesinin tekrar gündeme gelmesi bazı kesimlerde “çözüm süreci” tartışmalarını beraberinde getirdi. Mehmet Metiner başta olmak üzere AKP içindeki Kürtler, “çözüm süreci”nin propagandasını yapıyorlar. HDP’den ayrılarak SES Partisi’ni kuran Ayhan Bilgen de bu propaganda etkin bir tarafı durumundadır.

***

Türk sermaye devletinin geleneğinde ve AKP-MHP iktidarının da kodlarında var olan inkâr, asimilasyon ve imhaya dayalı çizgi sürdürülemez durumdadır. Kürt sorununu yarattığı ağırlık içeride ve dışarıda çıkışsız kalan saray rejimi için artık taşınamaz bir hale gelmiştir. Bunun için Kürt sorunu ve “çözüm”ü belli dönemlerde arka plana itilse de gündemden düşmeyecek temel bir sorundur. Seçim sürecinin yaklaşması ile birlikte Kürt sorununa dair tartışmaların daha da alevleneceği açıktır.

Erdoğan geçtiğimiz günlerde Van’da yaptığı konuşmada, Kürtlere, “HDP’ye çözüm sürecini bitirmenizi sizden kim istedi diye sorun” dedi. Öcalan’ın ailesi ile görüştürülme tartışmaları, Kürt milletvekillerinin soruşturulması, gazetecilerin tutuklanması ve HDP’nin kapatılması davası dahil tüm saldırılara saray rejiminin Kürt sorununu istismar etme çabasının güncel görünümleridir.

Türkiye’de “çözüm süreci” politikası, AKP ve Erdoğan’ın iktidarını güçlendirme planlarının bir manivelası olarak kullanıldı. Emperyalizmin planları doğrultusunda AKP eliyle uygulanan bu politikanın miladını doldurduğu anda en saldırgan haliyle imha ve inkâr politikasına geri dönüldü. Din istismarcısı AKP’nin ve küçük ortağı MHP’nin Kürt ulusunun özgürlük ve eşitlik istemine saygı göstermesini beklemek boşunadır. Kürt halkının topyekûn kazanımlarını hedef alan ve bunun için her cepheden saldıran saray rejimi “çözüm süreci”ni gündemine almak zorunda kalıyorsa eğer, bu Kürt halkının büyük bedeller ödeyerek yürüttüğü haklı ve meşru mücadele ve direnişler sayesindedir.

Her geçen gün toplumsal desteğini yitiren gerici-faşist iktidar, devlet gücünü elinde tutmak için bir yandan saldırılara hız verirken öte yandan da elindeki kartları kullanmaya çalışıyor. HDP’yi yönelik sistemli olarak gerçekleşen gözaltı-tutuklama terörü, Kürt gazetecilerin tutuklanması ve her fırsatta milletvekillerinin hedef gösterilmesi iktidarın artan saldırganlığının güncel örnekleridir. Yanı sıra Kürt halkını kendi gerici hesaplarının parçası yapmak için Mehmet Metiner gibi AKP içindeki işbirlikçi Kürtleri de daha etkin bir biçimde kullanmaya çalışıyor. Kürt halkının kazanımlarını ortadan kaldırmak için histerik bir şekilde saldıran AKP’ye kalkan olmaya çalışan Metiner gibileri ise, Kürt halkının düşmanlarına hizmet ediyorlar. Ortaya çıkan tablo AKP’nin Kürt sorunundaki “çözümsüzlüğünü” gözler önüne seriyor.

 

 

 

 

 

Rejimin başı maaşına 40 bin lira zam yaptı!

 

Türkiye’de on milyonlarca insanın birinci sorunu/gündemi geçim sıkıntısıdır. Yaygın işsizlik, TL’nin sürekli değer kaybetmesi, peşpeşe yapılan zamlar, artan enflasyon ve tüm bunlara ‘tüy diken’ AKP-MHP rejiminin politikaları toplumun geniş kesimleri için yaşamı zehirleyen bir noktaya ulaştı. Rejim biriken sorunların çözümüyle ilgilenmediği gibi, krizleri daha da derinleştiren politikalarında da herhangi bir değişiklik yapmıyor.

Tüm bu sorunların birinci dereceden sorumlusu rejimin başı, yani 20 yıldan beri yağma ve talan rejiminin tepesinde oturan AKP şefi Tayyip Erdoğan’dır. On milyonları bu duruma düşüren rejimin başı, hiçbir şey olmamış gibi saraylarında sefahat sürmeye devam ediyor. Sadece Ankara’daki 1200 odalı sarayı için günlük milyonlarca lira harcama yapılıyor. Erdoğan’ın ‘örtülü ödenek’ diye adlandırılan paradan aldığı miktar ise bilinmiyor. Zira genelde devletin kirli işleri ya da rejim şeflerinin kullanması için yapılan bu ‘kayıtdışı harcamalar’ gizli tutuluyor. Yani ‘örtülü’ kalıyor. Bu ödenek saray rejiminden önce de mevcuttu. Ama daha önce miktarı sınırlı ve sadece başbakanlar tarafından kullanılıyordu. Oysa AKP şefi hem örtülü ödeneği cumhurbaşkanının kontrolüne devretti hem önceki yıllara göre yüzlerca kat arttırdı.

Peki, rejimin şefine ranttan, talandan, örtülü, ödenekten, saray için yapılan harcamalardan aktarılan bu devasa miktardaki para yetiyor mu? Elbette yetmiyor! Bir de Erdoğan’ının maaşı var. Maaşı 60 bin lira iken 100 bin liraya çıkartmış, şimdi ise 141,453 TL’ye çıkartıyor. Meclise ‘Ek Bütçe’ sunan Erdoğan, kendi maaşına %40,4 oranında zam yapıyor. Buna göre Erdoğan’ın maaşı 141 bin 453 liraya yükseltilecek.

Kendine bu kadar bonkör olan rejimin başı, on milyondan fazla işçinin aylık gelirini belirleyen asgari ücret için 4 bin 253 lirayı yetreli görüyor. Kendisi ve müritleri o kadar utanmazlar ki, ‘asgari ücrete tarihin en büyük zammını yaptık’ diye vaazlar bile verdiler. Bu pervasızlık, sefalete mahkûm edilen milyonlarca emekçinin bu lüsk/şataf düşkünlerinden hesap sormak için henüz ayağa kalmamış olmalarından kaynaklanıyor. Görünen o ki, emekçiler yakalarına yapışıp hesap sorana kadar adamlar yağma ve talana edecekler.