|
Ekim Gençliği'nden
Merhaba,
Yeni bir öğretim yılının başında seçim ve savaş yoğunluklu yeni bir sayıyla karşınızdayız. Burjuva diktatörlüğünün seçim oyununu boşa çıkarmak için, aynı yoğunlukta bir çalışmayla sorumluluklarımızı yerine getirmeye çalışıyoruz. Tutumumuz açıktır: BDSPyi destekliyor; seçim vesilesiyle düzenin ve düzen partilerinin kirli yüzünü teşhir etmeye, çözümün devrimde kurtuluşun sosyalizmde olduğunu anlatmaya çalışıyoruz.
Daha işin başında bu net ve tok platformla dönemi karşılamanın ne kadar isabetli sonuçlar ürettiğini görüyoruz. Düzenin karşısına devrimin, sınıfın komünist partisinin programıyla çıkıyoruz. Bu açıdan, seçim taktiğimiz düzenle devrim, sermaye sınıfı ile emekçiler arasındaki çatışmayı harlamanın; devrimci propaganda ve örgütleme görevlerine sarılmanın vesilesi oluyor. Öte taraftan seçim taktiğimiz, meclise girmeyi kendi başına bir hedef olarak koyan, parlamantarist hayaller yayan reformist Blokun ve diğer yasalcı anlayışların oynadığı uğursuz rolü en etkili bir tarzda teşhir etme imkanını da sağlıyor.
30 küsur yıldır bu ülkede seçimler karşısında "boykot" dışında başka bir taktik tutum al(a)mayan küçük burjuva anlayışların, gelinen yerde kendiliğindencilik, sol görünümlü kuyrukçuluk ve pasifizm arasında yalpalamalarını şaşırtıcı bulmuyoruz. Eğer hoşnutsuzluk ve tepkiler tek başına boykot için yeterli olsaydı, devrimci sınıf ve kitle hareketinin en güçlü olduğu 80 öncesinde bu tutum en azından anlamlı ve etkili bir karşılık üretirdi. Eğer tek başına kitlelerin sandığa gidip gitmeme, oy kullanıp kullanmama tutumu bir seçim taktiği belirlemeye yeterli olsaydı, bugün ABDde ve Avrupada oy kullanmayan seçmenlerin yarısını devrime yazmak, en azından bunu devrimci olmasa da ciddi bir toplumsal muhalefetin varlığına bir işaret saymak gerekirdi. Sanıldığının aksine boykot, çok özel bazı durumlar dışta tutulusa, eylemli sınıf ve kitle tepkilerinin yükseldiği, milyonların düzenden umudunu yitirmekle kalmayıp kendi çözümlerini hayata geçirmeye, talepleri için seferber oldukları dönemlerde ve durumlarda başvurulan bir tutumdur. Biliyoruz ki, isabetsiz boykotçu tutumların arkasında aslında ideolojik açmazlar ve pratikte güçsüzlük ruhhali var. Ve yine biliyoruz ki, boykot şu ya da bu anlayışın kendi durumuna bağlı olarak elirleyeceği keyfi-öznel bir tutuma indirgenemez. Komünistler, meseleye devrim davasını, sınıf mücadelesini güçlendirme temelinden, bu çerçevedeki görev ve sorumluluklardan bakıyor ve bunun gereklerini dostun-düşmanın gözleri önünde yerine getirmeye çalışıyorlar. Ve tüm gençliği, BDSPye destek olmaya, sınıfın devrimci programı etrafında güçlerini birleştirmeye çağırıyorlar.
Seçim oyunu oynanırken bir taraftan da savaş hazırlıkları sürüyor. Gençliği, işçi ve emekçileri, bölge halklarını zorlu bir dönem, zorlu görevler bekliyor. Avrupalı emekçiler bu konuda ne yapılması gerektiğine ilişkin ilk adımları attılar. Şimdi sıra, Türkiyeli işçi ve emekçilerde, gençlikte.
|