Ekim Gencligi ARSIVKIZIL BAYRAK

 
15 Aralık '02-15 Ocak '03
Sayısı: 56
İçindekiler
Ekim Gençliği'nden...
Yaklaşan savaş ve gençlik
Gençlik ve emperyalist savaşa karşı mücadele
Gençlik YÖK'ü ve savaşı soruşturdu!
YÖK'ün ve ABD'nin askeri olmayacağız!
AKP ile paralı eğitim saldırısına devam
Hayaller ve AB'nin gerçek yüzü
AB demokrasisi gerçeği
ABD'nin hizmetinde bir kurum: Üniversite
Savaş karşıtlığı mı, devrimci sınıf savaşı mı?
YTÜ'de emperyalist savaş karşıtı çalışmalardan...
Gençlik susmayacak!
Liseliler ve mücadele
Gençlik ve yeni dönem
Gençlik hareketinin olanakları...
Kitle çalışması üzerine
19 Aralık şehitleri mücadelemizde yaşıyor...
Zor dönem devrimciliği
Dünya gençlik hareketinden...
Liseli gençliği kazanmalıyız!
Mahallelerde ve okullarda yozlaşan gençlik ve düzenin politikaları
"Türk Solu" kimin solunda?
Lenin'le kadın sorunu üzerine...
Bolşevik bilinç, disiplin ve kararlılık...
Yaşamak için direnmeyi öğrendim...
"Bir gün tek başına"
Okur mektupları
 
Tüm yazılar







 
  Ekim Gençliği'nden

Henüz seçim sonuçları netleşmeden yeni kurulacak hükümetin eski hükümetten farklı olmayacağını dile getirmiştik. Yeni kurulan hükümetin ilk icraat(lar)ına baktığımızda, bu söylediğimizde haksız olmadığımızı anlıyoruz. Yeni hükümet iktidar olur olmaz kendinden önceki hükümeti aratır biçimde saldırı hazırlıklarına başladı. Herşeyden önce yeni iş yasa tasarısını patronlar klübü TÜSİAD’dan aldığı emirle hemen yasalaştıracağını ilan etti. Sonrasında geçmiş hükümetin akıbetine uğramamak için hayata geçirdiği/geçireceği emek düşmanı politikalara sosyal bir demagoji kılıfı da geçirmeyi de ihmal etmedi. Bunun en başından yalan olduğu ortada. Zira hem iş yasasını geçirip hem de işçilerin iş güvencesinin nasıl sağlanacağı ya da eğitimde özel sekt&oul;rün önünün açılacağını söyleyip sonrasında eğitimde fırsat eşitliğinin nasıl sağlanacağı sorusu orta yerde duruyor. Bunlar emekçileri ve gençliği kandırmaya yönelik manipülasyonlardır.

Sermaye hükümetinin AB’ye girme üzerinden yaydığı hayaller ise tam bir aldatmacadan ibarettir. Toplumu tam bir kıskaca almak için sermayenin bütün aygıtları seferber olmuş durumda. Bunda her zamanki başrolü medya oynuyor. AB’ye girildiği taktirde ekonomik sıkıntıların azalacağı, işsizliğin biteceği, bunlarla beraber daha çok hak ve özgürlüklere kavuşacağımızın propagandası yapılıyor. Bugün işsizlik en gelişmiş kapitalist ülkelerin temel sorunu haline gelmiştir. Demokratik hak ve özgürlükler konusunda ise dışarda komşu halklara içerde kendi halkına kan kusturan bir devlet gerçeği ile yüzyüzeyiz. Kaldı ki demokrasiden en çok bahsedildiği şu günlerde sermaye devletinin devrimcilere yönelik vahşi katliamları birbirini izledi. Devrimci tutsaklar onca baskı ve katliama rağmen direnmeyi sürdürüyorlar. 19 Arlık katliamının 3. yılına giriyoruz. Sermaye devleti, içerde bir daha sönmemecesine devrimci tutsaklar tarafından başlatılan büyük Zindan Direnişi’nin ikinci ayında vahşi yüzünü göstererek kanlı bir katliam gerçekleştirdi. Katliam ne kadar vahşi idiyse direniş de o kadar görkemli oldu. Katliamda 28 devrimci tutsak şehit düştü. Şu anda ÖO’larında şehit sayısı 101’e ulaşmış durumda. Devrim davasında bayraklaşanların anısı &oum;nünde saygı ile eğiliyoruz.

Gençliğin gündemini işgal eden önemli bir diğer sorun ise Irak’a yönelik emperyalist savaştır. Amerika’nın her nasıl olursa olsun Irak’a saldıracağını cümle alem biliyor. Ve bu savaşın kendi çıkarları için elzem olduğunu da. Çıkacak bu haksız savaşa karşı mücadelede Türkiye gençliğine büyük bir rol düşüyor. Zira gençliğin kanı açıktan pazarlık konusu ediliyor. Türkiye’ye gelen ABD heyetleri bunu açıklamada herhangi bir sıkıntı duymuyor. Son gelişlerinde Wolfowizt ve Grossman Irak’a girme pazarlığını Türkiye’nin AB’ye girişi üzerinden yapacaklarını dile getirmişlerdi. Böylece gençliğin kanının fiyatı belli olmuş oldu. Askeri borçların silinmesi ve Türkiye’nin AB’ye girmesi karşılığında ABD’ye maşalık rolü sadık bir uşak gibi oynanacak. Gençli&curen;e düşen görev ise bu savaşı durdurmak için herşeyi yapmaktır. Aksi takdirde ABD için kardeş bir halkın kanını dökeceğiz ve kanımız dökülecek. Geçmişten beri anti emperyalist birikime sahip olan gençlik kitleleri bu haksız savaşa karşı da tavrını göstermek durumundadır. Bu konuda genç komünistlere de özel bir sorumluluk düşüyor.