Ne cephede ne laboratuvarda!..
Emperyalistler için savaşmayacağız!
Frederic, lise yaşamına paralı bir okul olan Lokanol Lisesinde başladı. 1. Dünya Savaşında ağabeyini, kısa süre sonra da babasını kaybetmesi üzerine, parasız bir okul olan Lavosiyer Lisesine geçti. Bu ileride seçeceği üniversiteyi de etkiledi. Fizikçi olmak istiyordu. Odasının duvarlarını Pierre ve Marie Curienin resimleri süslüyordu. Liseyi bitirince parasız birkaç üniversiteden biri olan Fizik ve Kimya Yüksekokulunu kazandı.
Bütün üniversite dışında sermayeye hizmet et, daha iyi para kazanırsın telkinlerine rağmen, üniversitede bilimle uğraşmayı tercih etti. Asistan olarak başladığı çalışmalarında 1935 yılında Nobel ödülünü alacak denli ilerledi.
Frederic aynı zamanda aydın olmanın sorumluluğuna sahipti. Anti-faşist Aydınlar Komitesi ve Sosyalist Parti üyesiydi. İspanyada sürmekte olan savaşa karşı örgütlenen mücadelenin etkin çalışanıydı. Hatta Sosyalist Partiden İspanya İç Savaşı konusunda gösterdiği atıllık yüzünden ayrıldı. Hitler Almanyasının Çekoslovakya üzerindeki taleplerini kabul eden İngiliz ve Fransız hükümetlerine karşılık Aydınlar Komitesine girdi. 1940da Paris Almanyanın eline geçtiği zaman Frederic, ABDnin ve Almanyanın atom silahı araştırmalarını yapan diğer bilim adamı(!) arkadaşlarının tersine, Fransız Komünist Partisinin çağrısına kulak verdi. Ve Nazilere karşı ulusal cephenin örgütlenmesine katıldı. Üniversitedeki laboratuvarını da direnişçiler için molotof kokteyli, el bombası, telsiz vb. yapımında kullandı.
Bu yaşam, Bilim adamının yurttaşlarını bilimin görevi hakkında aydınlatması, bilimin sermayenin kazancını arttırmak için değil, insanı özgürleştirmek için varolduğunu anlatması gerekir. Bu bilim adamının yurtseverlik görevidir..., diyen Frederic Joliot-Curienin yaşamıdır. Bu yaşam, savaş karşıtı mücadeleyi onurluca taşımış bir bilim adamının yaşamıdır. Bu yaşam, eğitimin neo-liberal politikalarla metalaştırıldığı ve piyasanın arzına sunulduğu ve dolayısıyla öğretim elemanlarının da alınır-satılır hale getirildiği günümüzde alternatif bir bilim adamının yaşamıdır.
Bilim üreten kurumlar olma içeriğinden boşaltılan üniversiteler, gerçeklerin gizlendiği, binlerce kişinin ölümüne sebep olacak savaşların olumlandığı, işçilerin tuvalete gidişlerinin ne kadar sürdüğünün ve bunun maliyeti nasıl etkilediğinin araştırıldığı, F tipi hücrelerin mimari taslaklarının hazırlandığı gericilik odakları haline getirildiler. Öğretim elemanlarına da girilen yolun farkına varıp piyasadaki değişim değerlerini arttırma mücadelesi düşüyordu.
Son olarak da, hazırlanan yeni YÖK yasa tasarısındaki araştırma profesörlüğü maddesi, neo-liberal profesör tipolojisi evriminin son basamağı olacak. Yasayla birlikte üniversitelerin en iyi hocaları sermaye tarafından kiralanacak, bilimsel araştırmalarını sermaye adına yapacak ve sermayenin izni olmadan araştırma sonuçlarını topluma açıklayamayacak.
Bilimin tamamıyla sermayenin tekeline alınması demek olan yeni YÖK yasasına karşı verilecek bilimsel eğitim mücadelesi, eğitimin bütün bileşenleri tarafından yükseltilmelidir. Gençlik geçen yıl ortaya koyduğu eylemliliklerle yasayı meclisten geçirmeyeceğini gösterdi. Bu yıl gençliğin yanı sıra mücadelenin ailelerin, eğitim emekçilerin ve öğretim elemanlarının omuzlarına yüklediği sorumluluklar vardır.
Ama bugün kendisine bilim adamı sıfatını yakıştıranların tek görevi akademik özerklik ve bilimsel hürriyet için mücadele etmek değildir. Aksine tüm bunlar bilimle uğraşan insanların insanlığa insana yakışır bir gelecek tasarlamaları ve bunun için çaba harcamalarının önünü açmak içindir. Bugün bu geleceğin bombalar ve halkların kanıyla yok edilmeye çalışıldığı bir dönemde, bilim adamı, herşeyden önce savaşın sahiplerinin kendinden istediklerini reddetmeyi öğrenmelidir. Kendini, bilimi, geleceği savunmanın tek yolu, emperyalistlerin savaşına bomba hazırlamamak, savaş ekonomisti olmamak, savaşa asker yetiştirmemekten geçmektedir.
Frederic Joliot-Curienin yaşamı onurlu bir akademisyen aydının yaşamıdır. Onun Nazi işgaline karşı sergilediği direnişçi tutum, bugün de YÖK sultasına ve emperyalist haydutluğa karşı ortaya konulmalıdır, konulacaktır.
Marmara Üniversitesi öğrencilerinden
savaşa karşı kitlesel eylem
MÜ öğrencilerini biraraya getiren basın açıklaması, MÜ Göztepe Kampüsü yemekhanesi önünde başladı. Yaklaşık 400 öğrencinin katıldığı ve dört dilde Savaşa hayır yazılı pankartların taşındığı eylemde, Irakta savaşa hayır!, Öldürme, öldürtme, vicdanını kirletme!, Katil Şaron, katil Bush!, Afganistan, Filistin, Çeçenistan, Halepçe, Irak... savaşa hayır, Zafer direnen halkların olacak! sloganları atılarak dış kapının önüne kadar yüründü.
Yapılan basın açıklamasında sermayenin kendi sınıfsal çıkarı için toplumların kaynaklarını ve insanlarını acımasızca sömürdüğünü söyleyen öğrenciler, işgalci kapitalistlerin ve işbirlikçilerinin karşısında olduklarını belirttiler ve herkesi emperyalist savaşa karşı çıkmaya çağırdılar. Eylem sırasında, Özgür Hayat gazetesi muhabiri bir kişi göz altına alındı ve eylem sırasında çektiği fotoğraflara el konuldu.
Ekim Gençliği/Marmara Üniversitesi
|