Kitle imha silahı söyleminin arkasındaki gerçekler...
Demokrasi havarileri neyin peşinde?
Saddam ya silahsızlanacak ya da onu biz silahsızlandıracağız. Bushun ulusal sesleniş konuşmasındaki bu sözleri ABDnin pervasızlığını bir kez daha gözler önüne serdi. BM silah denetçileri 60 gün 300 tesiste yaptıkları denetimden sonra 12 bin sayfalık raporunu açıkladı. Somut kanıtları ortaya koymaktan uzak bu uzun rapor yine de Iraka yapılacak saldırıyı destekler nitelikteydi.
Irakta kimyasal ve nükleer silah olduğunu ısrarla iddia etmeleri elbette boşuna değil. Çünkü bu silahların büyük bir kısmı geçmişte ABD ve İngiltere tarafından satılmıştı.
1991de ABDnin Iraka müdahalesinden önce ABD Irak ilişkilerinin oldukça iyi olduğunu biliyoruz. 1985-1990 yılları arasında ABD Kongresi 1.5 milyar dolarlık askeri amaçlı araç ve gerecin Iraka ihracına izin verdi. Bu mallar arasında Irak Savunma Bakanlığının, Irak Atom Enerji Komisyonunun, SAAD-16 Balistik Füze Araştırma Merkezinin alımları da vardı. Yine 1985-1990 arasında ABD Ticaret Bakanlığı Iraka ikili kullanımı olan (em sivil hem askeri) malların ihracını yapmak için başvuran 750 ABD kökenli şirketin başvurusunu kabul etti. Bu mallar arasında neler yoktu ki! Özel patlayıcı maddeler, nükleer enerji üretimi için ekipman, lazer üretme cihazları, bilgisayarlar, uçak malzemesi, kimyasal maddeler, vb. 1984 yılında Irak ulusal gelirinin yarısını, yani 14 milyar doları silaha harcadı. 1982-1985 arasında 42.8 milyar dolarlık silah ithal etti. 1985-1990 yılları arasıda dünyanın bir numaralı silah ithalatçısıydı, dünyada satılan silah %10unu Irak satın aldı. Irakın kimyasal ve balistik verili teknolojiye dayanan silahlanma programına, özellikle kimyasal silah üretebilecek bir endüstrinin kurulmasına 20 ülkeden 207 batılı tekel aktif olarak katıldı. Buna konvensiyonel silah satan şirketler dahil değil. Bu şirketlerin sayısı Ortadoğuda silah sayımı yapan Middle East Data Projecte göre 100den fazla.
En sonunda Ocak 1989da kimyasal silahlar üzerine Pariste toplanan konferansta Irak kimyasal silahlara sahip olduğunu ve bunları İsraile ulaştırabilecek kapasitede olduğunu resmen açıkladı. Saddam Halepçe katliamında ABDden aldığı bu silahları kullanmaktan geri durmadı.
Dolayısıyla Irak rejiminin bu silahlara sahip olmasını sağlayanlar, başta ABD olmak üzere bizzat emperyalistlerdir. Bu silahlarla Halepçede binlerce masum insan katledildiğinde insan hakları ve demokrasi adına harekete geçme gereği hiç duymadılar. Şimdi tam bir ikiyüzlülükle Irakın kitle imha silahı kullanabileceğini veya terör örgütlerine verebileceğini söyleyen Bush ulusa sesleniş konuşmasında Buna izin vermeyeceğiz diyor.
Oysa ABDnin kendisi birçok nükleer, kimyasal ve biyolojik kitle imha silahına sahip. B Bugün ABDnin açık veya gizli birçok silah projesine sahip olduğu biliniyor. Daha birçok ülkede de kitle imha silahı bulunuyor. Dolayısıyla sorun Irakın kitle imha silahlarına sahip olup olmaması değildir.
ABD yaklaşık yarım asırdır Körfezde tam egemenlik kurmaya çalışıyor. Doğrudan veya dolaylı müdahaleler, müttefiklerine büyük miktarda silah satımı, askeri üsler elde etme çabalarından bazıları. Sonuç değişen ittifaklar ve Ortadoğuda süregiden çatışmalar oldu. Bugün de ABD bölgede açıkça tam hegemonya kurma mücadelesi veriyor, bunu Irakı kitle imha silahlarından arındırma ve demokrasiyi kurma gerekçesi ile yapıyor. Ama bunun hiçbir inandıcılığı olmayan bir bahane olduğunu, gerçek nedeninin Ortadoğu petrolleri olduğunu artık tüm dünya halkları biliyor. Geçtiğimiz haftalarda Amerikan Enerji Bakanlığı gelecek 25 yılda artan petrol talebini karşılayabilmek için petrol ithalatını önemli ölçüde artırmak gerektiğini açıkladı. 2025e kadar toplam iç talebin%70e yakının petrol ithalatından karşılanabileceği belirtildi. ABDnin petrol rezervleri giderek tükeniyor. 112 milyar varille dünya petrol rezervlerinde ikinci sırada bulunan Irak ABD petrol tekellerinin iştahını kabartıyor. Bush yönetiminin Irak politikası yalnızca kendi petrol ihtiyacından da gelmiyor. ABD petrol ve enerji kaynaklarını tam denetimine alarak, dünya ekonomisinin ABD denetiminde bir enerji sistemine bağımlılığını güçlendirmeyi maçlıyor.
Gene de ABDnin bölgeye müdahalesini yalnızca petrol ile açıklamak eksik olur. Sorun aynı zamanda diğer emperyalistlere karşı üstünlüğünü kabul ettirmek, dünya üzerinde tartışmasız bir egemenlik kurmaktır. Rusyanın ve AB ülkelerinin Irakla geliştirdiği ticari ilişkiler ABDyi oldukça rahatsız ediyor.
ABD, BM denetçilerinin sunacağı raporların sonucu ne olursa olsun, Irakın silahsız olduğunu ispatlayamayacağını, her koşulda Iraka saldıracağını her vesile ile açıklıyor ve sürekli bölgeye asker yığıyor. Bu da onun silah denetimi gibi bir sorunu olmadığının bir başka göstergesi.
Ya barbarlık içinde çöküş, ya sosyalizm!
|