Irak’ın Kuveyt’i işgal ve ilhakıyla başlayan Körfez krizi, Amerikan ve Batılı emperyalistlerin bölgeye askeri bakımdan iyice yerleşmeleri için bulunmaz bir fırsat oldu. Kuveyt krizinin en önemli sonuçlarından biri budur. Petrol akışını güvenceye almak, Kuveyt petrolünü Irak’a bırakmamak ve emperyalist çıkarlara dokunan Irak’ı gemlemek güncel ve geçici hedeflerdir. ABD’nin asıl hedefi bölgede kendi istedigi düzeni bu fırsatı degerlendirerek kurmak ve güvenceye almaktır. Bu düzenin asıl hedefi ise bölgedeki tüm devrimci süreçleri frenlemek ve felce ugratmaktır. Emperyalizm asıl tehlikenin bölgedeki devrimci kaynaşmalardan, başta Türkiye, Kürdistan ve Filistin devrimleri olmak üzere, Ortadogu halklarının devrimci mücadelelerinden geldigini biliyor. Ortadogu’da “yeni bir güvenlik rejimi”, “petrol NATO’su” vb. planların asıl hedefi bölge devrimleridir. ABD, kendi askeri varlıgının yanı sıra, başta İsrail, Mısır ve Türkiye, olmak üzere bölgedeki tüm gerici rejimler arasında kurup kurumlaştırmayı hedefledigi işbirligi ile, ortadogu’da emperyalist egemenligi zayıflatabilecek her devrimci gelişmeyi bogmayı amaçlıyor.

Körfez krizi ve yol açtıgı gelişmeler, Türkiye devriminin gerek imkanlarını, gerekse güçlüklerini ele alışta yeni ufuklar açıyor önümüze.

Emperyalist dünya strateji ve politikalarını geliştirirken bölgeyi bir bütün olarak ele almakta, ilişki, uygulama ve düzenlemelerinde buna göre davranmaktadır.

Uluslararası sermaye cephesini Türkiye’den yarmak amacında ve çabasında olan bizler de bu gerçegi hesaba katmalı, emperyalizmin Türkiye’deki gelişmelere-Ortadogu çerçevesinden baktıgını ve bakacagını, tepki ve tedbirlerini buna göre düşünecegini göz önünde tutmalıyız. Bunun kendisi ise, dogal olarak, devrimimizin yalnızca güçlükleri bakımından degil aynı zamanda olanakları bakımından da bölge düzeyinde ele alınmasını gerektiriyor. Şunu da ekleyelim ki, Türkiye devriminde Kürt sorununun tuttugu özel ve önemli yer, Türkiye devrimi ile Kürdistan devrimi arasındaki güçlü ve koparılmaz baglar, devrimimizin sınırların ve sorunlarını bir bakıma kendiliginden Misak-ı Milli sınırları dışına taşırıyor, İran, Irak ve Suriye’deki devrimci süreçlere baglıyor.