|
Demokrasi sorunu geleneksel hareketin en temel ideolojik zaafiyet
noktalarından biridir, denilebilir ki en önemlisidir. 12 Eylül sonrasında
geleneksel harekette yaşanan derin ideolojik erozyonun 90lı
yıllarda kimi akımlar şahsında vardıgı ideolojik çöküntünün düşünsel
temellerini anlamada, hiç abartmaksızın, demokrasi sorunu belirleyici
önemdedir. Demokratik devrim stratejisini esas alan tüm geleneksel
küçük-burjuva halkçı akımların gelinen yerde bunu ortak bir tutumla
tam da demokrasi sorunu ile gerekçelendirdikleri düşünülürse, bu zaafiyet
alanının günümüzdeki önemi çok daha iyi anlaşılır.
Temel önemde sorun kendini şu kritik ikilem içinde gösterir: Demokrasi
sorunu ve mücadelesi, işçi sınıfının burjuvaziye karşı devrimci iktidar
mücadelesinin bir kaldıracı, onu kolaylaştıran bir manivela mı olacak?
Yoksa, dünyada ve Türkiyede dün ve bugün birçok örnek şahsında
görüldügü gibi, devrimci olmak iddiasındaki akımların ayagına dolanan
mevcut toplumun tam demokratikleştirilmesi platformu üzerinden,
kurulu düzene eklemlenmenin kestirme bir yolu mu olacak? 70li
yılların TKP-TİP-TSİP örnekleri, 80li ve 90lı
yılların Dev-Yol, TDKP, Kurtuluş ve TKEP örnekleri, bu ikincisinin
ne anlama geldigini bizzat kendi tarihimiz üzerinden en canlı biçimde
bize göstermektedir. (...)
Bugünün Türkiyesinde devrimci iktidar sorununda saglam bir ideolojik
duruş, ancak demokrasi sorunu ve mücadelesinin dogru bir marksist
kavrayışla ele alınabilmesi ölçüsünde olanaklıdır. Bu, elinizdeki
kitabın eksenini oluşturan temel fikir durumundadır. |
|
|
|