10 Haziran '00
SAYI: 21
- Kızıl Bayrak'tan...
- Dönemin görev ve sorumlulukları
- 30. yılında 15-16 Haziran, yol gösteriyor!
- KESK seçimleri 2000
- Öncü kamu emekçilerinin devrimci programı
- Onurlu kamu emekçisi hesap soruyor
- SASA grevinde kim kazandı?
- SASA grevinin ardından...
- En büyük asalaklardan Sabancı
- Murat Dil ölüme terkediliyor
- Sözün bittiği yerdeyiz!
- Saldırıyı karşı saldırıyla püskürteceğiz!
- Türkiye’de asgari ücret uygulaması...
- DEÜ’de hücre karşıtı platform
- Güney Kore: 70 bin işçi
- Clinton’ın son Avrupa gezisi
- Almanya: Kamu emekçileri greve
- Bir "iç savaş" güncesi
- Komünist militanlardan
- Senin ardından hep seninle!..
- Mücedele Postası...



Kamu Emekçileri Bülteni

12. sayı ÇIKTI

 
 
Kızıl Bayrak'tan...


Bir yandan, işçi sınıfı ve emekçilere yönelik iktisadi-sosyal saldırı programı tüm hızıyla uygulanıyor. Buna denk düşen yasalar aynı hızda meclisten geçirilerek yürürlüğe konuluyor. Diğer yandan, herhangi bir geri dönüşün yolunu kesmek için gerekli siyasal düzenlemeler planlanıyor. Dışta ABD ile kölelik ilişkileri derinleştirilirken, bölgede bunun gerektirdiği yeni dengeler kurulmaya çalışılıyor.

İçte sınıfın herhangi bir ciddi karşı koyuşunu engelleyebilmek için, devrimci faaliyet tümüyle tasfiye edilmeye çalışılıyor. Bunun bir ayağı olarak, cezaevlerindeki siyasi tutsakların imhası “sessizce” sürdürülüyor. Toplu imhanın en elverişli aracı olarak, tabutlukları, bir an önce açmak için fırsat kollanıyor.

Gerek kötü yaşam koşulları, kötü beslenme ve tedavilerin engellenmesi nedeniyle, gerekse işkence ve açlık grevlerinin tahribatı yüzünden olsun, yüzlerce devrimcinin cezaevlerinde çeşitli hastalıklarla boğuştuğu biliniyor. Ancak bunlardan ikisi, Sevgi İnce ve Murat Dil için doktorlar çoktan “ölüm” teşhisi koymuş durumda. Sevgi’nin bedenini çocuk yaşta hedefleyen kurşunlar, Murat’ınkini ise kanser öldürüyor. Onları bu duruma getiren düzen olmasına rağmen, aynı düzenin yasaları böyle haller için tahliyeyi gerektiriyor. Ancak Sevgi yeni tahliye edildi. Murat ise hala zindanda tutuluyor. Kaldı ki, artık bırakılsa dahi tedavinin hiç bir imkanı bulunmuyor.

Diz boyu sefaletin, kan ve gözyaşının hakim olduğu bu tabloyu perdelemek içinse, Ankara’daki büyük ahırda hergün yeni bir ortaoyunu sahnelenmekte. Yeni oyunun adı da “Yüce Divan.” Ülkeyi boydan boya satışa çıkaran koalisyon hükümetinin bir ortağı diğerini SEKA fidanlığını Ford’a peşkeş çekmekle suçluyor. Suçlanan M. Yılmaz başta olmak üzere, hiç kimse de kalkıp, devletin başının “Çankaya’nın bahçesini veririm” sözünü hatırlatma gereği duymuyor. Çünkü gerçek amaçları suçları ortaya çıkarmak değildir. Çeteciler, işkenceciler, hırsızlar, soysuzlar, kaçakçılar bugüne dek nasıl aklandı ise, Yılmaz da öylece aklanacaktır. Suçlu yoksa suç da olmayacağından, sonuçta bu dava da kapatılacak, SEKA fidanlığını peşkeş çekmenin suç teşkil etmediği, yargı kararıyla kesinleştirilmiş olacaktır.

Düzenin hesapları işte bu kadar ucuzdur.
Bozmak da bir o kadar kolay olmalıdır...

***

Kızıl Bayrak’ın 27 Mayıs tarihli 19. sayısında, 13. sayfada yayınlanan “Çukobirlik’te kirli ve karanlık oyunlar” başlıklı yazıda geçen “Bu listeleri sosyal demokrat olduğunu iddia eden Çukobirlik Müdürü Sedat Doğan hazırlıyor.” cümlesi yanlış bilgi içermektedir. Doğrusu, Çukobirlik eski müdürü Sedat Doğan döneminde işe alınan sosyal demokrat işçilerin işten çıkarıldığı şeklinde olacaktır. Düzeltir, özür dileriz.

***

Sayfalarımızda oluşan sıkışıklık nedeniyle bir kısım yazıya yer veremedik. Güncelliğini koruyan yazıları önümüzdeki sayılarda değerlendirmeye çalışacağız. Yazarlarımızın ve katkıda bulunan tüm yoldaşların bu tür zorunlu ertelemeleri anlayışla karşılayacaklarını umuyor, katkılarını aynı özenle sürdürmelerini bekliyoruz.

ARSIV ANA SAYFA