Kızıl Bayrak'tan...
Burjuva medya atmosferdeki ısınma ve yarattığı/yaratacağı sorunlarla gündem geçiştirmeye çalışıyor. Televizyonlarda çeşitli uzmanlar boy gösterip öneri üstüne öneri, ögüt üstüne ögüt sıralıyor. Oysa önümüzdeki günlerde asıl ısınma siyasi atmosferde yaşanacak. Ve bu konu olabildiğince arka plana atılmaya çalışılıyor.
Meclisin hükümete tanıdığı yeni yetkilerle, burjuva siyasetinde yeni bir KHK dönemine girilmiş bulunuyor. Bilim(!) adamlarının tüm öngörülerine rağmen yeni bir deprem yıkımının da gerçekleşmediği koşullarda, hükümete, yıkım programının diğer önemli adımları için fırsat da çıkmamış bulunuyor. Saldırı programının kalan hükümlerini ve bunun için gerekli siyasal saldırıları hızla hayata geçirmenin tek imkanı olarak kanun hükmünde kararnameleri görüyorlar.
KHK sürecinin yoğunluğu, meclisin tatilde olacağı yaklaşık iki aylık bir süreci kapsayacaktır. En fazla sorun yaratan TİSler, kimi büyük özelleştirmeler ve hücre saldırısı bu sürece sıkıştırılmaya çalışılacaktır.
Nitekim, Burdur Cezaevine yönelik operasyonla hücre saldırısının, Asil Çelikin satışıyla özelleştirme saldırısının provası başlatılmış bulunuyor. Devrimci tutsaklar, devrimci yapılar ve işçi sınıfı, bu saldırılarla adeta sınava tabi tutuluyor. Yoklama çekiliyor. Program, verilecek tepkiye göre işletilecektir. Hem yoğunluk hem şiddet açısından.
Demek ki, bu tekil saldırılar karşısındaki tutumumuz hepimizin geleceğini belirleyecektir. Hem sınıf kitlelerinin, hem devrimci öncünün...
Çorlu deri direnişçileriyle, Çayırhan Linyit işçileriyle, Çaycuma SEKA işçileriyle, Asil Çelik işçileriyle, belediye grevcileriyle ve devrimci tutsaklarla dayanışma ne derece güçlü olursa, saldırı programı o derece aksayacak, yeni işletmelere, yeni işçilere sıra o kadar geç gelecektir. Devrimci tutsaklar ne denli güçlü sahiplenilirse, yeni Ulucanların yaşanması o denli zorlaşacaktır.
Her yerel gelişme, öncelikle yerel güçlerin bir araya getirilmesi için vesile edilmelidir.
Bursanın TİS saldırısının hedefindeki metal ve tekstil işçileri, belediye işçileri, lokavt saldırısıyla karşı karşıya olan gıda işçileri, Bursa proletaryasının Asil Çelik işçileriyle birleşmesi, tek yumruk haline gelmesi için öncülük etmelidir.
İzmirin devrimci-demokrat çevreleri, ileri-öncü işçileri Habip Gül cenaze davasını Ulucanlar katliamının yargılanmasına çevirmelidirler.
Ve İstanbulda, Murat Dilin cenazesi hücre saldırısına güçlü bir yanıt olabilmelidir.
Örnekler her gelişme her yerellik özgülünde çoğaltılabilir. Ve önümüzdeki süreçte burjuvazi, devrimcileri ve sınıf kitlelerini bu dayanışmaya, bu eylem birliğine zorlamaya devam edecektir. Siyasal hava ısınıyor ve daha da ısınacağı açıktır. İşçi sınıfı devrimcileri, sınıf mücadelesininin doğal ateşleyicisi olan bu ısınmayı gerektiği şekilde değerlendirme yeteneği gösterebilmelidirler...
|