Birleşik Metal-İş Genel Temsilciler Kurulu
10 Temmuzda toplandı
Sivri sözler var, somut adımlar yok!
Birleşik Metal-İş Genel Temsilciler Kurulu toplantısı 10 Temmuzda yapıldı. Toplantı boyunca, sendika yöneticilerinin ve işyeri temsilcilerinin yaptıkları konuşmaların ana eksenini, hükümet politikalarının teşhiri, zorunlu tasarruflar, TİS süreci, Emek Platformu vb. oluşturuyordu. Toplantı boyunca sorunların şu veya bu biçimde dile getirilmesi-tartışılması, buna karşın somut tek bir kararın bile alınamamış olması, yaşanan tıkanıklığa ve perspektifsizliğe kanıt sayılmalıdır.
Kuşkusuz birçok temsilci somut politikaların üretilmesinin gerekliliğine vurgu yapmıştır. Ne var ki, somut öneriler bile yeterli bilinç açıklığına sahip olmadıklarını göstermektedir. Elbette ki sorun kendi başına somut önerilerin ortaya atılıp atılmaması sorunu değildir. Önerilerin ileri sürülmesi ile bu önerilerin fiiliyatta hayat bulması, birbirinden tümüyle iki ayrı şeydir. Denebilir ki toplantı boyunca ortaya konan en somut ifade, diğer sendikalara TİSlere ortak katılma çağrısının yapılmış olmasıdır. Ne var ki bu çağrı, sonuç bildirgesinde yer almamaktadır. Böylece temenniler-eleştiriler metni, bir ajitasyon bildirisi olmaktan öteye geçmeyen bir bildirge olarak çıkıyor ortaya.
Aynı toplantıda Emek Platformu hakkında ortaya çıkan yanılgıların, sınıf hareketinin gerileyip zayıflamasına zemin oluşturduğu da bir başka gerçektir. Emek Platformu, sınıfa dönük saldırıların ve hükümet politikalarının uygulayıcısı durumundaki ESKya karşı bir tutumu yoktur. Emek Platformunu oluşturan sendikalardan bazılarının ESKda yer alıyor olması da işin cabası. Bunlar Emek Platformu hakkında taşınan iyimser düşüncelerin dayanaksızlığını ortaya koymak için yeterli örneklerdir.
Genel Temsilciler Kurulu toplantısında ortaya çıkan yanılgılar ve perspektifsizlik, sınıf bilinçli işçilerin ve işyeri temsilcilerinin çabaları ile aşılabilecektir. Bu durum sınıf devrimcilerinin görevlerine de işaret etmektedir.
TİSlerde vazgeçilmez taleplerimiz ve görevlerimiz
Metal sektöründe TİS sürecine giriliyor. 100 bine yakın metal işçisini kapsayan yeni dönem TİSleri, işçi sınıfına dönük son yılların en kapsamlı saldırılarının yaşandığı bir döneme denk düşüyor. Bu durum metal işkolunda yapılacak TİSlerin işçi sınıfı açısından taşıdığı önemi daha da artırıyor.
İşsizlik sigortası adı altında işten atmaların meşrulaştırılması ve kıdem tazminatlarına göz dikilmiş olması, Tüm çalışanlara işgüvencesi! ve Herkese genel sigorta! istemlerine yaygınlık kazandırılmasını daha büyük bir zorunluluk haline getirmektedir. İşgüvencesi talebinin TİSlerde sözleşme maddesi olarak konması için yapılacak mücadele, bu talebin sınıf içinde yaygınlaştırılmasının en temel araçlarından biri olarak düşünülmelidir.
Sendikasızlaştırma ve örgütsüzleştirmeninin, yanısıra üretim sürecinin sermayenin ihtiyaçları doğrultusunda düzenlenerek emeğin sermayeye bağımlılığını artırmanın araçları olan esnek çalışma ve taşeronlaştırma saldırısının püskürtülmesi, bu kazanımların TİSlerde güvence altına alınması, işçi sınıfının vazgeçilmez ihtiyacı olarak karşımıza çıkmaktadır. Türk Metal-İş ve Öz Çelik-İşin gerici konumu ve Birleşik Metal-İşin oyalayıcı tutumu dikkate alındığında, bu talepleri yükseltme, sınıf içinde yaygınlaştırma ve TİSlerde güvence altına alma görev ve sorumluluğu sınıf bilinçli işçilere düşmektedir.
Diğer yandan, hükümetin ücret artışlarını %25le sınırlama çabası, yine ancak öncü işçilerin göstereceği mücadeleci tutum ile aşılabilecektir. Sözleşmelerin %30-35 ile bağıtlanması, bu sınırın aşıldığı anlamına gelmeyecektir. %25 sınırı veri olarak alınmamalıdır. Sorun, geçmiş ücret kayıplarının telafi edilmesi ve en düşük ücretlerin dört kişilik bir ailenin asgari geçim standartlarına yükseltilmesidir. Temel alınması gereken sınır budur.
İşyerlerinde, seçimlerle oluşacak TİS komitelerinin örgütlenmesi, hangi sendikada örgütlü olursa olsun, bu komitelerin tek bir ortak TİS komitesi olarak biraraya getirilmesi, TİS sürecini kazanmanın, yukarıda sıraladığımız talepleri dile getirme ve sınıf içinde yaygınlaştırmanın en önemli ilk adımı olacaktır. Sermayenin saldırılarını püskürtebilmenin ve TİSlerde satışların önüne geçebilmenin olmazsa olmaz koşulu budur.
Reyhanlı Belediyesi işçilerine
destek ziyareti
Reyhanlı Belediyesinde işine son verilen 3 kişi ile zorunlu ücretsiz izne ayrılan 10 işçinin başlatmış olduğu açlık grevinin 3. gününde destek amacıyla Kızıl Bayrak Gazetesi olarak bir bildiri çalışması yaptık.
Bildiriyi işçilere, onların ailelerine ve destek için gelen ziyaretçilere dağıttık. İşçilerin olumlu tepkileriyle karşılaştık. Kuşkusuz bildiri dağıtmamız, sorunlarına sahip çıkmamız onlar için anlamlıydı. Desteğimizden dolayı teşekkür ettiler. İşçiler, onları ziyarete gelen sınıf kardeşlerine bildirimizi dağıttılar. İşçilerin aileleriyle sohbetimizde işçilerin yanında olduğumuzu ve sonuna kadar destek vereceğimizi belirttik. Onlar da sizlerin ve diğer destekçilerin sayesinde zafer kazanacağız dediler.
İşçilerden biri bildiri metninin içeriği konusunda bizi eleştirdi. Bildiride eksik kalan noktaların olduğunu, örneğin işverenin baskılarını, işçilerin korku ve kaygılarını ifade etmemiz gerektiğini söyledi. Bildiri dağıtımından sonra gazetemizi işçilere dağıttık. Ardından oturup işçilerle sohbetimize devam ettik.
Ceyhan Cezaevinden
EXSA işçileriyle dayanışma
Ceyhan Cezaevindeki komünist tutsakların grevdeki EXSA işçileriyle dayanışmak amacıyla gönderdikleri 20 milyon lira parayı verdiğimizde, sendika sekreteri Hüseyin Bey ve işçi arkadaşlar bizi çok duygulandırdılar. Bizlerin onlara destek sunmaları gerekirken, onların bu anlamlı desteği, zor koşullarda para göndermeleri, kabul edilebilir değil. Bu, bizi çok duygulandırdı, karşılığını nasıl veririz? sözlerine karşılık olarak, Onların da isteği grevin kazanılması denilmesi üzerine, işçiler, onlara zafer müjdesini vereceğiz, kazanmak zorundayız ve kazanacağız dediler. Bazı işçi arkadaşlar kendilerini ziyaret edeceklerini söylediler. Bazı arkadaşlar da teşekkür ve selamlarını gönderdiler.
Direne direne kazanacağız!
|