Ermeni soykırımı tasarısı ve
hür Türk medyası
Bir süre için geri çekildiği söylenen Ermeni soykırımı tasarısı, ABD meclisi uluslararası ilişkiler alt komisyonunda kabul edildi. Ermenistan meclisinde değil! ABD meclisinde, ABD vatandaşı milletvekillerinin komisyondaki çoğunluk oylarıyla kabul edildi.
Ama bu yeni gelişmeden ilk birkaç gün neredeyse hiç haberimiz olmayacaktı! Çünkü hür basınımız konuyu manşete çıkarmayı pek fazla tercih etmemişti. Halkın rağbet göstermediği kanallardaki haber programlarında bu gelişme inceden inceye tartışılıyor, değerlendiriliyordu. Ve haber yapıldığı kadarıyla da, tekelci basının manşetlerinde ne ABDye karşı intikam yeminleri vardı, ne de halka protesto ve boykot için sokaklara çıkma çağrısı!
Böyle bir gelişme karşısında, gericiliğin sol maskeli temsilcilerince İkinci kurtuluş savaşının öncü ve zinde gücü olduğu iddia edilen ordu, yanısıra MGK, yuvarlak laflar etmek yerine, neden ABDyle, ABD uşağı İsrail ile, Pentagonla, CİA ve MOSSAD ile bütün açık ve gizli ilişkilerini keseceğini kamuoyuna ilan etmemektedir? Neden ABD mallarına karşı boykot başlatılmamaktadır? Neden silah ihalelerinin iptal edildiği açıklanmamaktadır? Neden tüm ABD üslerini kapatmamaktadır! Neden Irakla ilişkileri sıcaklaştırmak vb. göstermelik numaralarla yetinmektedir?
Devletin polis şefleri, Mc Donalds muhalefetini hoşgörürken, ABD bayrağı yakan eylemcilerin kafasında neden cop kırmaktadır?
Koçlar, Sabancılar ve diğer sermaye tekelleri, gerekirse ABD sermayesiyle ortaklıklarına son vereceklerini neden ilan etmemektedirler?
Sözde anti-emperyalist olan islamcı kılıklı gerici basın bile neden bu konuda devrimcilere karşı yaptığı gibi kan kusmak, zehir saçmak yerine akıllı uslu muhalefet etmektedir?
PKKyi bile Ermeni uşağı olmakla suçlamaktan geri durmayanlar, ABDye karşı neden seslerini çıkarmıyorlar, seslerini yalancıktan çıkardıklarında ise neden bunu eyleme dökmüyorlar?
Uşak efendisinden sopa yemenin acısını
Ermeni halkından çıkarmak istiyor!
ABD emperyalizmine, efendilerine, ortaklarına karşı çıkartmadıkları sesi, göstermedikleri nefreti ise Ermeni halkına karşı gösteriyorlar. İşçi sınıfı ve emekçileri dün Kürt halkına karşı kışkırttıkları gibi, şimdi de Ermeni halkına karşı kışkırtıyorlar. Ermenistan burjuvazisi de aynı kendileri gibi ABDnin emrinde ve hizmetinde olmasa, hiç durmayacaklar, sınır ötesi operasyon ile Ermeni halkının kanını bir kez daha dökecekler. ABD müsaade etse, bu devlet onurunu ve kişiliğini dosta düşmana bir kez daha kanıtlayacaklar! Aynen Kuzey Irakta Kürt halkının, hem de sivillerin kanını döktükleri gibi. Ve eğer mümkün olsa, bu işi her zaman olduğu gibi ABD emperyalizminin silahlarıyla yapacaklar!
Cumhuriyet-SAnın redaksiyon
şefi Sakıp Sabancı mı?
Ama haklarını yemeyelim! Hür medyanın bir bölümü konuyu manşetten haber yaptı. Bunlardan biri de Cumhuriyet gazetesiydi. Yani yeni ismiyle Cumhuriyet-SA gazetesi. Cumhuriyetin kazanımlarının çağdaş savunucusu olduğunu iddia eden bu gazetenin kemalist yazarları, tam da kendilerinden beklendiği gibi, 9 sütuna manşet atıp konuyu siyah puntolarla haber yaptılar (Cumruriyet, 4 Ekim 2000)
Aynen şöyle: Ermeniler tasarıyı meclisten geçirdi. Bu manşeti uzaktan görenler, tasarının Ermenistan meclisinden geçirildiğini sanacaklar!
Biz inanıyoruz ki, Cumhuriyetin kazanımlarının tavizsiz savunucusu ve bağımsızlığın tutarlı savunucusu kemalist yazar kadrosu bu haberi Ermeni soykırım tasarısı ABD meclisinden geçti! şeklinde yapmışlardır. Ama Cumhuriyet-SA gazetesinin baş redaktörü bunu Ermeniler tasarıyı meclisten geçirdi! diye düzeltmiştir!
Ya da kimbilir, Cumhuriyet-SAnın kemalist yazarları, çağdaş kemalistler oldukları için, bizzat kendileri manşeti böyle atmışlardır. Bunun Sabancının patronluğuyla bir ilgisi yoktur. Çünkü çağımız, çürümüş, kokuşmuş ve kendisi can çekişirken, dünya işçi sınıfı ve ezilen halklarının canına okuyarak ayakta durmaya çalışan emperyalizm çağıdır. Ve bu çağda Türkiye gibi sermaye iktidarının payına düşen emperyalizmle işbirliği, uşaklık ve köleliktir. Türkiye kapitalizminin kanlı sömürü çarkları, sırtını emperyalizme ve ABDye dayamadan dönememektedir. Ve sermayenin çağdaş kemalist temsilcileri nihayet bu gerçeği yavaş yavaş idrak etmektedirler. Belki de içlerinde bir kısmı, çağdaşlığı, aydınlığı, eşitliği kardeşliği, ilericiliği, devrimciliği, gelinen yerde iliklerine kadar çürümüş, kokuşmuş ve yıkılmayı çoktandır bekleyen bir düzenin içinde aramaktadırlar.
|