Kızıl Bayrak'tan...
Devlet devrimci tutsakları, 30u aşkın devrimciyi hunharca katlettiği kanlı saldırıya ve hücrelerinin tecritine rağmen teslim alamadı. Ölümüne direniş hücrelerde de sürdürüldüğü gibi, yeni katılımlarla büyüdü.
Dışarıda ise yaşamın kutsallığından bahseden birileri devrimcilere en rezil teslimiyet önerileri fısıldarken, başka birileri onurlu yaşamın değerini devrimci direnişten öğrenmeyi sürdürüyordu.
Çünkü devletin teslim alma operasyonu ne devrimci tutsaklarla ve ne de genel olarak devrimcilerle sınırlı değildi. Onlar sadece bu savaşın ön cephelerinde çatışmaya girdiği için birer simgeydiler. Onların şahsında teslim alınmak, köleleştirilmek istenen işçi ve emekçi kitlelerdi.
Katliama göz yumun, tecrit hücrelerine ses çıkarmayın, yoksa karışmam diyor faşist devlet. İMF programlarına, banka soygunlarına, enerji yağmasına, siyanürlü altına ses çıkarmayın, yoksa karışmam diyor. Ses çıkarırsanız sizin için de hücreler hazır, sizin için de DGMlerde yeterince hakim var, sizi de teröre yardım ve yataklıktan atarım içeri. Kurumlarınızı kapatır, örgütlülüğünüzü dağıtırım diyor. Devlet güçlüdür, karşı çıkmayın, boyun eğin, teslim olun diyor...
Ve devrimci tutsakların direnişi toplumsal direnişin yolunu gösteriyor, önünü açıyor. Dışarıdaki demokratik mevziler birer direniş odağına dönüşüyor. Tüm psikolojik, politik, hukuksal ve militer saldırılara karşın mevziler terkedilmiyor, başlar eğilmiyor, onur çiğnetilmiyor.
Bu, 12 Eylül karanlığını 20 yılın ardından nihayet bir yerlerinden yırtma imkanının yakalandığını gösterir. Meslek örgütlerinin ve kimi DKÖlerin, akademisyenlerin başını çektiği bu demokratik muhalefetin, işçi ve emekçi sendikalarına doğru yaygınlaştırılarak büyütülmesi, birleştirilmesi bugünkü saldırıyı püskürtmenin en temel yoludur. Ve kuşkusuz, saldırının emperyalist-kapitalist tahakkümü koşullayan iktisadi/sosyal ayağını kırmanın da. Komünist hareket görev ve sorumluluklarına bu bilinçle yaklaşmakta, devrimci ve komünist tutsaklara karşı sorumluluğunu topluma ve sınıfa karşı sorumluluğundan ayrı görmemektedir.
Mevziler zorlu mücadelelerle ve büyük bedeller ödenerek kazanılmıştır, her tür zorluğa göğüs gererek korunacaktır. Bu, herkes tarafından böylece bilinmelidir.