Kızıl Bayrak'tan...
Devlet hunhar bir katliamla ve F tipi zindanlarının hücreleriyle bastıramadığı direnişi hiç olmazsa zayıflatmak için, bu kez gaddarlığını ve hukuk tanımazlığını direnişin dış desteğine yöneltmiş bulunuyor.
Avukatları suçluyor, aileleri suçluyor. Ancak getirebileceği hiçbir bahane ya da suçlamayla, devrimci tutsakların ölümüne bir kararlılıkla sürdürdüğü direnişin onurunu zedeleme şansı bulunmuyor.
DKÖlere saldırıyor. Gücünün yettiklerine kapatmalarla, yetmediğine kapatma tehditleri eşliğinde binbir karalama ile yükleniyor. F tipine karşı görüş bildiren ne kadar sendika, meslek odası, dernek vd. varsa vatan haini ilan ediliyor. Kiminin lokalleri basılıp evraklarına el konuluyor, kimi kapatılıyor. Tüm Yargı-Sen Genel Merkezi ve Ankara şubesi, 10 civarında İHD şubesi, TAYAD ve şubeleri, başka bazı parti, dernek ve gazete büroları bu saldırılardan ilk nasibini alanlar arasında. Tüm Yargı-Sen, konumu itibarıyla devletin hiddetini en çok üstüne çeken örgütlerin başında geliyor kuşkusuz. Binaların basılması ve tehditlerden sonra Genel Başkanına sürgün, İstanbul Şb. Başkanına açığa alma saldırısı yöneltiliyor.
F tipine ilişkin tüm gösteriler gözaltı ve tutuklama terörüyle engellenmeye çalışılıyor. Ankaradaki tutuklamaları, İzmirdeki 10 civarında tutuklama izledi. Bunun hemen ardından yine Ankarada iki ayrı olayda iki tutsak anası ile bir Kızıl Bayrak okurunun da aralarında bulunduğu 11 kişi yardım yataklık suçlamasıyla tutuklandı.
Fakat bu gelişmelerde önemli olan sistemin ne denli azgınca saldırdığı değil. Saldırının nasıl yanıtlandığıdır. Büyük bir gururla ilan etmek gerekiyor ki, tıpkı içerde olduğu gibi dışarıda da saldırılara boyun eğilmemiş, şiddete teslim olunmamıştır. Zindanlarda ölümüne sürdürülen devrimci direnişin öğreticiliğinde, insanlarımız bedel ödemeyi göze alarak mevzilerini savunma yolu seçmişlerdir. Devrim için bundan büyük onur, düzen için bundan büyük yenilgi olabilir mi?
Yaşasın onurlu direnişimiz!
Hücreler yıkılsın, tutsaklara özgürlük!