14 Nisan'01
Sayı: 04


  Kızıl Bayrak'tan
  Sınıf ve kitle hareketini boğmaya dönük kirli planları boşa çıkaralım!
  Devrimciler ölmez, devrim davası yenilmez!
  Zafer et ve tırnakla sökülüp alınacaktır!
  Geçmiş deneyimlerin ışığında 1 Mayıs'a hazırlık...
  İşçi sınıfının ögütlü-birleşik mücadelesi tayin edicidir
  Ya mücadele ya yozlaşma
  Kitle eylemine etkin müdahale nasıl ele alınmalıdır?
  Taban inisiyatifinde yeni adım: "Anadolu Yakası İşçi-Emekçi Platformu Girişimi"
  Düzenin krizi'ne liberal sol reçeteler/3
  Kriz ve devrimci sınıf çizgisi/1
  Gençlik
  Esnaf eylemleri...
  İşçi sağlığı ve iş güvenliği
  Yurtdışında Ölüm Orucu Direnişi ile dayanışma etkinlikleri
  Ölüm Orucu Direnişi 25. haftasında!
  Mücadele Postası


Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Taban inisiyatifinde yeni adım:
“Anadolu Yakası İşçi-Emekçi Platformu Girişimi”

Tabandan yükselen örgütlenme çabaları yayılıyor


Sermaye kriz bahanesiyle işçi ve emekçilere dönük yıkımı boyutlandırırken, saldırılara karşı koymak için tabandan yükselen örgütlenme çabaları da yayılıyor.

Avrupa yakasında tabana dayalı örgütlenme örneklerinin çoğalıp yayıldığı bir dönemde, Anadolu yakasında da bu yönde ilk adımlardan biri atıldı. Değişik sektörlerde çalışan bir grup işçi ve emekçi biraraya geldi. İki toplantının ardından “Anadolu Yakası İşçi-Emekçi Platformu Girişimi” oluşturuldu.

Yapılan ilk toplantıda, kriz ve krizin emekçiler üzerindeki etkileri genel ve yerel boyutuyla, somut örnekler üzerinden tartışıldı. Kriz ve kriz bahanesinin işçi sınıfı ve emekçilere, işten çıkarma, ücretsiz izin, esnek çalışma, hak gaspları, sıfır ücret zammı, hayat pahalılığı vb. gibi yıkıcı sonuçlarla yansıdığı ve buna karşı sendikalar ve emek örgütlerinin yeterli mücadeleyi örgütleyemediği, konuşmaların ortak vurgusu olarak öne çıktı.

Toplantı, önden belli bir hazırlık yapmış olan petro-kimya ve metal sektöründen iki işçinin krizin kendi sektörlerine etkilerini anlatan konuşmalarıyla sürdü. Bunu, toplantıya yoğun olarak katılan Telekom işçilerinin kendi yaşadıkları sorunları aktarması izledi. Telekom işçileri karşı karşıya kaldıkları özelleştirme saldırısının kendileri için yaratacağı sonuçları bildiklerini, ancak bölgedeki sendikanın bu sorun konusunda kılını bile kıpırdatmadığını ifade ettiler. Kendilerinin tabanda örgütlenme deneyimlerini, bunun sınırlılıklarını ve yaşanan sorunları anlattılar.

Daha sonra, genel olarak saldırılara karşı değişik sektörlerden oluşacak bir birlikteliğin nasıl bir işlevi yerine getireceği üzerinde yoğunlaşıldı. Yerel sorunların geneli de kapsayan bir tarzda ele alınması gerektiği, birlikteliğin alt ayaklarının zayıflığı, girişimin eksik yönleri olarak tespit edildi. Bu tür yerel oluşumların ancak genel sınıf mücadelesinin bir parçası olduğu ve yaşama şansının alta doğru örgütlülüğün hayata geçirilmesine sıkı sıkıya bağlı olduğu vurgulandı. Tekrar somut deneyimler üzerinden sendikalar üzerinde yoğunlaşıldı.

Böyle bir birliktelik için daha güçlü adımlar atılması konusunda fikir birliği sağlandı. İkinci toplantıyı örgütleyecek, bu toplantıya somut öneriler getirecek, yükseltilecek talepleri belirleyecek ve bunu ikinci toplantıya önerecek bir çalışma grubu oluşturuldu. Ardından yaklaşık 40 kişinin katıldığı toplantı sona erdi.

Bir hafta sonra yapılan ikinci toplantıya, metal, petro-kimya ve Telekom sektörlerinden işçilerin ağırlığını oluşturduğu 70 kişi katıldı. Sendikalı işçilerin oran olarak daha fazla olduğu toplantıya, küçük sanayi sitesinden, mobilya ve tekstil atölyelerinden işçiler de katıldılar.

20’den fazla fabrikadan işçilerin bulunması nedeniyle, fabrikalar düzeyinde yaşanan sorunlar daha ayrıntılı tartışıldı. Toplantıda dikkati çeken bir nokta ise, genç ve yaşlı işçilerin biraraya gelmesinin yarattığı olumlu hava idi.

İlk toplantının kısa bir özeti, oluşturulan divan tarafından yapıldı. Daha sonra belirlenen gündem çerçevesinde hangi taleplerin öne çıkartması gerektiği tartışıldı. Özelleştirme, işsizlik, ücretsiz izinler, esnek çalışma, hayat pahalılığı vb. gibi saldırılara karşı taleplerin temel ekseni oluşturması gerekliliği üzerinde duruldu. Girişimin ayaklarının alta doğru nasıl örüleceğinin tartışılmasından sonra, bölge işçi sınıfı ve emekçileri arasında dayanışma ve birliktelik ruhunu geliştirmek için neler yapılabileceği tartışıldı. Bu tartışmalar ışığında öneriler kısmına geçildi.

* Bir işyeri temsilcisinin işçilerin biraraya geleceği bir mekan önerisi tartışmalardan sonra kabul gördü.

* Bir başka işçi, işçilerin sorunlarını birbirleriyle paylaşamadığını, iletişimin ve dayanışmanın zayıf olduğunu; hem bu zayıflığı ortadan kaldıracak hem de çalışmanın alta doğru örülmesini sağlayacak bir araç olarak bir bültenin çıkarılmasını önerdi.

* Hem tek tek sendika şubelerini, hem de konfederasyonları aşağıdan yukarıya doğru zorlamak gerektiği tartışıldı, girişim bu yönde somut adımlar atmayı önüne koydu. Bunun ilk adımı olarak, Emek Platformu’nu 1 Mayıs’ta iş bırakmaya çağıran bir imza kampanyası önerisi kabul edildi.
* Girişimin neden oluştuğunu ve neler yapacağını daha geniş sınıf kesimlerine anlatabilmek için bir deklarasyon hazırlanması ve bunun dağıtılmasına karar verildi.

* Gündemde olan ve yeterince tartışılmayan 14 Nisan eylemi için en güçlü katılımın sağlanmasına yönelik bir planlama yapıldı. Eylemde tartışmalarda belirlenen taleplerin öne çıkartılmasına karar verildi. 1 Mayıs’ta iş bırakmaya yönelik bir bildirinin hazırlanıp eylemde dağıtılması kararlaştırıldı.

Toplantı geniş bileşenli bir çalışma grubunun oluşturulmasıyla sona erdi.

SY Kızıl Bayrak/Kartal



İstanbul Anadolu Yakası İşçi-Emekçi Platformu:

“Krizin faturasını kapitalistlere ödetmek için
tüm işçi ve emekçileri bize güç vermeye çağırıyoruz!”


İşçi ve emekçiler olarak büyük saldırılarla karşı karşıyayız. Bir taraftan ülkenin en büyük KİT’leri özelleştirmelerle sermayenin, uluslararası tekellerin yağmasına açılıyor. Bir taraftan emperyalist yıkım politikaları dolu dizgin uygulanıyor.

Son ekonomik krizin faturası da, herşeye yapılan büyük zamlar, daha fazla işsizlik, daha fazla esneklik, daha fazla taşeronlaştırma, daha düşük ücretler, hızlanan özelleştirmeler ve budanan haklar yoluyla bizlere ödetilmek isteniyor.

İşçi ve emekçi yığınlar ise bu saldırılar karşısında alabildiğine örgütsüz, alabildiğine dağınık. Sendika konfederasyonlarının yöneticileri işçilerin, emekçilerin eylemini örgütleyecekleri yerde sermayedarlarla, her türlü saldırının uygulayıcısı siyasetçilerle kolkola. Bizlere değil onlara hizmet ediyorlar.

Bu durum karşısında İstanbul’un Anadolu Yakası’nda değişik sektörlerde çalışan işçi ve emekçiler olarak bir araya geldik. Bir hafta arayla geniş katılımlı iki toplantı düzenledik. Karşı karşıya olduğumuz sorunları ve çözüm yollarını tartıştık. Burada ortaya çıkan sonuçları hayata geçirebilmek için Anadolu Yakası İşçi-Emekçi Platformu’nu oluşturmaya karar verdik.

Gücümüzü başta işçi sınıfı olmak üzere bütün ezilenlerden ve sömürülenlerden alıyoruz.

Amacımız hak gaspları, özelleştirme talanı, işsizlik, zam soygunu, taşeronlaştırma, esnek üretim olmak üzere sermayenin tüm saldırılarına karşı etkin bir mücadele ortaya koyabilmektir.

Amacımız işyerlerinde ve bölgelerde taban örgütlenmeleri yaratmak, buralarda yaratılacak güçle sendikalarımızı da gerçek işlerini yapmaya zorlamaktır.

Amacımız sınıfın acil taleplerini sonuç alıcı bir eylem kararlılığıyla hayata geçirmek, mücadelemizle sermayeye geri adım attırabilmektir.

Tarihsel haklılığımızdan, meşruiyetimizden ödün vermeksizin, saydığımız amaçlar ve aşağıdaki talepler için kararlılıkla mücadele edeceğimizi dosta düşmana ilan ediyoruz. Krizin faturasını kapitalistlere ödetmek için tüm işçi ve emekçileri bize güç vermeye çağırıyoruz!

- İşten atmalar, ücretsiz izinler durdurulsun!
- Herkese iş, tüm çalışanlara iş güvencesi!
- 7 saatlik işgünü, 35 saatlik haftalık çalışma!
- Zamlar geri alınsın, fiyatlar dondurulsun!
- Tüm iç ve dış borç ödemeleri durdurulsun!
- Başta Telekom, THY, TEKEL ve Şeker Fabrikaları olmak üzere tüm özelleştirmeler iptal edilsin!
- Tüm çalışanlara grevli-toplu sözleşmeli sendika hakkı!

Anadolu Yakası İşçi-Emekçi Platformu Girişimi



Anadolu Yakası İşçi-Emekçi Platformu Girişimi sözcüsü ile röportaj:

“Temel şiarımız
‘Krizin faturası kapitalistlere!’dir”


Tabanda mücadele eğilimi güç kazanıyor

- Ne zamandır böyle bir çalışma yürütüyorsunuz? Niçin böyle bir çalışmaya ihtiyaç duydunuz?

Girişim sözcüsü: Yaklaşık olarak bir aydır bu çalışmayı yürütüyoruz. “Böyle bir çalışmaya niçin ihtiyaç duydunuz?” sorusunun yanıtını “sınıf hareketinin ihtiyacı-yönelimleri nelerdir?” sorusunun yanıtı içerisinde aramak gerekir. Çünkü hiçbir girişim boşluktan doğmuyor. Her girişim bir takım ihtiyaçlar üzerinden şekilleniyor. İşçi sınıfı hareketine yıllardır birleşik mücadele ihtiyacı kendisini dayatmakta, bu ihtiyaç işçi ve emekçilerin sloganlarında da ifadesini bulmakta. Ne var ki, bu ihtiyaç karşılanmadığı ölçüde işçi hareketine kendiliğindenlik ve istikrarsızlık damgasını vurmaktadır. Tabandaki birleşik mücadele eğiliminin kaşılanmasının önündeki en büyük engel bugüne kadar sendika bürokrasisi olmuştur, bugün de böyledir. Geçmişte bu ihtiyacı karşılamak üzere İsnbul Sendika Şubeler Platformu, Demokrasi Platformu gibi sendikal birlikler ortaya çıkmış, ne var ki alt kademe bürokrasisine dayanması ve tabana yayılmaması nedeniyle bu tür örgütlülükler gittikçe işlevsizleşmiştir.

21 Şubat krizinin ardından tabandaki mücadele eğilimi yeniden güç kazandı. Diğer yandan, krizin üzerinden iki aya yakın bir zaman geçmesine, sermayenin yoğun saldırılarıyla karşılaşılmasına karşın, henüz bu saldırılara karşı sınıf cephesinden anlamlı bir yanıt verilememiştir. Bunda da yine en büyük rolü Emek Platformu oynamıştır. Bu durum bir yandan sendikalara duyulan güvensizliği artırmakta, diğer yandan da ileri işçi kitlesinde yeni arayışlara yolaçmaktadır. Platform girişimi tam da bu arayışlara, kendi yerelliğinde yanıt vermek üzere ortaya çıktı.

Sınıf hareketinin merkezileşmesinde
önemli bir adım

- Plaftform Girişimi’nin sınıf mücadelesindeki yerini nasıl tanımlıyorsunuz?

Girişim sözcüsü: Herşeyden önce biz kendimizi, genel sınıf mücadelesinin bir parçası olarak görüyoruz. Oluşturmaya çalıştığımız yerel platformun, kendi cephesinden sınıf hareketine güç katacağını, başka il ve bölgelerde yeni arayışlara örnek teşkil edeceğini ve sektörlerde, bölgelerde benzer oluşumların doğmasının sınıf hareketinin merkezileşmesinde önemli adımlar olacağını düşünüyoruz. Şunu da belirtmek gerekir ki, biz kendimizi sendikaların alternatifi olarak görmüyoruz. Görevimiz işçilerin ortak mücadele eğilimlerini geliştirmek, dayanışma ruhunu güçlendirmek ve sendikalarda eşgüdümlü bir çalışma yürütmek olarak tanımlıyoruz. Sendikalar işçilerin örgütleridir. Ne var ki, sendika bürokratlarının varlığı ve bunların sınıfa yabancılaşmış olması yüzünden işçilerin önemli bir kesimsendikaları “işçi örgütü” olarak değil “patron örgütü” olarak tanımlamaktadır. Bunun istisnaları var tabii ki. Fakat genel olarak bu böyle. Sendikaların gerçek birer işçi örgütü olabilmesi, ancak bürokrat yöneticilerden arındırılması ile mümkün olacaktır. İşyerinde taban örgütlülükleri yaratılmadan, en azından öncü-bilinçli işçi kitlesinin ortak brmücadele hattı üzerinde birleşmesi gerçekleştirilmeden bu arınma sağlanamayacaktır. İşçilerde kendi yöneticilerine “ya görev başına, ya kapı dışarı” diyebilecekleri bir bilincin geliştirilmesi bizim en temel çabamız olacaktır.

- Bugüne kadar yaptıklarınız hakkında bilgi verir misiniz?

Girişim sözcüsü: Bugüne kadar iki toplantı yaptık. İlk toplantıya 35 kişi, ikincisine 70 kişi katıldı. Birinci toplantıda sorunlarımız üzerinden bir tartışma yürüttük. İkinci toplantıyı örgütleyecek geçici bir komite oluşturduk. İkinci toplantıda ise talep ve şiarlarımızın neler olacağını, hangi araçlar ile nasıl bir mücadele tarzı izleyeceğimizi tartıştık. Bu toplantıda platform girişimi doğdu ve bu girişimin yürütmesini oluşturacak bir komite oluşturuldu.

- Platform bileşenlerinin niteliği nedir?

Girişim sözcüsü: Başta petro-kimya, metal sektörü ile haberleşme sektöründe Telekom ağırlıklı olmak üzere işçi ağırlıklı bir bileşim sözkonusu. Orta ölçekli ve sendikalı işletmeler, ağırlıklı olmak üzere, örgütsüz orta ve küçük ölçekli işletmelerden de önemli bir katılım var.

- Peki neden işçi-emekçi platformu?

Girişim sözcüsü: Kent yoksulları işçi sınıfının en temel müttefiklerinden birini oluşturuyor. Bu kesimlerde önemli bir öfke birikimi var. Fakat bu birikimi alanlara taşıyacak örgütlülüklerden yoksunlar. Bu kesimlerin talepleri gittikçe sınıfın talepleriyle ortaklaşmakta, ortak bir mücadele anlayışı güç kazanmaktadır. Elbette bu kesimlerin özgün talepleri de var.
Kurtköy’de gecekondu yıkımlarının gündeme oturması bu örneklerden biri. Yıkımlara karşı verilecek mücadelede işçi sınıfı bu kesimleri desteklemelidir. Onları sınıf mücadelesinin yedeği olarak örgütlemenin başka yolu yoktur.

“Krizin faturası kapitalistlere!”

- Hangi talepler ekseninde bir mücadele hattı örülmesi hedefleniyor?

Girişim sözcüsü: Öncelikle temel bir şiar belirledik ve tüm taleplerimizi bu şiar ekseninde formüle ettik. “Krizin faturası kapitalistlere!” sloganı, iş güvencesi, özelleştirmelerin durdurulması, ücretlerin artırılması, zamların geri alınması gibi. Talepler bugün en yakıcı, en acil talepler durumunda. Fabrika ve işletmelere indikçe bu talepler çeşitleniyor ve bazıları daha fazla öne çıkıyor. Örneğin Telekom’da özelleştirme öne çıkarken, işçi kıyımlarının yaşandığı yerlerde işten atılmaların durdurulması öne çıkıyor. Elbette bu talepler toplam taleplerimiz içerisinde yalnızca birkaçı. Ekonomik taleplerimizin yanısıra işçi ve emekçilerin tümünü kesen taleplerimiz de var. Emperyalizme kölece bağımlılık ilişkilerine son verilmesi, İMF-TÜSİAD programlarının iptal edilmesi, iç ve dış borçların iptaldilmesi bu taleplere örnektir.

- Söyledikleriniz arasında bir takım genel talepler var. Yerel bir platform bu talepler için mücadelede nasıl bir rol oynayabilir?

Girişim sözcüsü: Bu talepler işçi ve emekçilerin tümünü kesen talepler. Bunların kazanılması birleşik bir mücadeleden geçiyor. Bölgemiz bir işçi havzası durumunda. Kendi bölgemizden bu talepler için bir mücadele başladığında, bu mücadele en başta sanayi kentlerinde yankısını bulacak ve tüm ülkeye yayılacaktır. Bundan kuşkumuz yok. Zaten sınıf hareketinin merkezileşmesinin en sağlıklı biçimi, taban örgütleri üzerinden vücut bulabilir.

- Sendikalara karşı genel yaklaşımınız nedir? Sendikalarla ilişkileriniz ne düzeyde? Sizin dışınızda varolan benzer ve farklı platformlara bakışınız nedir?

Girişim sözcüsü: Henüz çok yeni bir girişimiz. Bu nedenle sendika şubeleriyle ilişkilerimiz yok. Bizim sendikalar içerisindeki ilişkilerimiz işyeri temsilcileri ve öncü işçilerle sınırlı. Bunun en önemli nedeni ise, şubelerde bürokratik yöneticilerin, hatta bazılarında gerici yöneticilerin egemen olması. Daha önce de bahsettiğimiz gibi, sendikaların büyük bir çoğunluğunun bu niteliği taşımadığı açık. Ancak, taban örgütlülükleri yaratılır ve taban basıncı örgütlenebilirse bu durum değiştirilebilir. Bölgemizde geçtiğimiz haftalarda sendika şubeleri birkaç kez yanyana geldi. Ama eylemlilikler gerçekleştirmek yönünde hiçbir adım atmadılar. Hemen hepsi gözünü Emek Platformu’na dikmiş ve tabanını da bununla oyalamakta. Her yerde işten atmalar oluyor, ücretsiz izinler dayatılıyor, ama sendikalardan &ccedl;ıt çıkmıyor. Hem platform çalışmasının, hem de 14 Nisan ve 1 Mayıs’ın, bu durumun değiştirilmesinde önemli bir rol oynayabileceğini düşünüyoruz.

Bizim dışımızda, bize benzer platformlar var. İstanbul’un diğer yakasında Öncü İşçi İnisiyatifi var. Bu oluşumun işçilere dayanması büyük bir olumluluk. Diğer yandan İEP var. Bu platformun en temel eksikliği tabana yayılamaması. Bu durum onu işlevsizleştiriyor. İSŞP, Demokrasi Platformu zaten yıllardır işlevsizleşmiş durumda.

- Kısa vadede ne tür bir çalışma yapmayı planlıyorsunuz?

Girişim sözcüsü: Öncelikle kendimizi yayınlayacağımız bir deklarasyonla tanıtmayı düşünüyoruz. Girişimin amaçlarını ulaşabildiğimiz her işçiye, her işyeri temsilcisine anlatmalıyız. Önümüzdeki dönemde yerel toplantılar, fabrika toplantıları örgütlemeyi ve olanakların doğduğu her işyerinde komitelerin oluşturulmasını planlıyoruz. Bir de işçi bülteni kararımız var. Bunu kısa sürede hayata geçireceğiz. Bunların dışında yerel direnişlerin desteklenmesi, dayanışma ruhunun geliştirilmesi için çaba harcanması gerektiğini düşünüyoruz.

14 Nisan mitingi 1 Mayıs’ın provası olacak

- Yaklaşan 14 Nisan ve 1 Mayıs süreçleri var. Bu süreçlere nasıl bir hazırlığınız var?

Girişim sözcüsü: 14 Nisan mitingi kriz sonrası ilk güçlü çıkışı oluşturuyor. Diğer yandan bu eylem 1 Mayıs’ın provası olacak.

Sendikalı arkadaşlarımız fabrikalarında yürütecekleri çalışma üzerinden kendi sendikaları ile mitinge katılacaklar. Kendi kortejlerinde açacakları dövizler, atacakları sloganlar ile belirlediğimiz talepleri haykıracaklar. Yine örgütsüz işyerlerinden arkadaşlarımız, döviz ve şiarlarımız ile kendi işkollarına denk düşen sendikalar arkasında sınıf kardeşleriyle kolkola yürüyecekler. Önümüzdeki 1 Mayıs kriz gerekçesiyle işçi ve emekçilere yöneltilen saldırıların hız kazandığı bir döneme denk düşüyor. Bunun ayrı bir anlamı var. Bu 1 Mayıs krizin 1 Mayıs’ı olacaktır. 1 Mayıs’ta iş bırakarak alanlara çıkılması gerektiğini düşünüyoruz. Bu yönde bir çalışma da başlattık. Öncelikle işyerlerinde Emek Platformu’nun 1 Mayıs’ta iş bırakma kararı alması doğrultusunda bir imza kampanyası başlattık. Elbetteki iş bıramk için Emek Platformu’nun karar almasını beklemek gibi bir lüksümüz yok. Biz çalıştığımız tüm işyerlerinde iş bırakma doğrultusunda bir çaba harcayacağız. Bu imza kampanyası buna da hizmet edecek. 1 Mayıs öncesinde iş bırakarak alanlara inmeye davet eden bildirimizi de tüm işyerlerinde dağıtacağız.



Anadolu Yakası“İşçi-Emekçi Platformu Girişimi”
çalışmalarına katılan çeşitli işkollarından
işçilerle konuştuk...

“Taban örgütlülükleri yaratarak
saldırılara karşı durmalıyız”


- İşçi-Emekçi Platformu Girişimi’ni nasıl değerlendiriyorsunuz?

Metal işkolundan bir işyeri temsilcisi: Bu tür platformların Türkiye işçi sınıfına kazandırılması gerekiyor. Platformların örgütsüz işçi yığınlarının örgütlenmesi, sendikalaşması için çaba harcamaları gerekiyor. İşyerlerinde işçilerin bilinçlendirilmesi, kendi haklarına sahip çıkmalarının sağlanması ve taban örgütlerinin yaratılması açısından bu tür platformların örgütlenmesi ve devam ettirilmesi gerekir. Çeşitli sektörler veya bölgelerdeki işçilerin bir araya gelerek, sorunların paylaşılması, çözüm önerileri getirilmesi çabasını olumlu karşılıyorum. Bu açıdan platform girişimini olumlu bir adım olarak değerlendiriyorum.

Toplantıya katılım yoğundu. Çeşitli işyerlerinden gelen işçilerin çıkarlarının bir olduğunu, bu çıkarlar çerçevesinde birlikte davranmaları gerektiğini dile getirdiler. Toplantıyı olumlu buldum.

Telekom işçisi: Böyle bir dönemde tabana dayalı değişik sektörlerden işçilerin bir araya gelmesi çok önemli, bu tür platformların oluşması da... Ancak çok değişik fabrikalardan işçilerin bir araya gelmesine rağmen, bunların sistematik bir girişim için erken olduğunu düşünüyorum. Önce yukarıyı toplayıp altı örmek yerine, önce altı örüp sonra yukarıyı toplamak gerekiyor. Kuşkusuz böyle olması da anlamlı. Burada değişik sektörlerden işçilerin olması değerlendirilebilirse, iyi bir sonuç alınabilir.

Metal işçisi: İşçilerin biraraya gelmelerini gerektiren o kadar çok sebep var ki... Baskı, zulüm ve sömürüye karşı mücadele edilmesi gerektiğine inanarak böyle bir toplantıya katıldım. Bundan sonra bu toplantılara katılmaların daha da çoğalacağına inanıyorum.

Çünkü devletin izlediği politika ve gündemde olan kriz, giderek işçi ve emekçileri daha fazla mücadeleye itecektir. Bu kriz sermayenin izlediği bir politikanın sonucunda olan bir olgudur. Ama bunun faturasını emekçilere çıkarıyorlar. Buna karşın biz çalışanlar, bu gibi toplantılarla ve girişimlerle taban örgütlülükleri yaratarak saldırılara karşı durmalıyız.

Petro-kimya işçisi: Birçok saldırıyla karşı karşıyayız. Örneğin ben şimdi ücretsiz izindeyim. Bu tür toplantılarla işçilerin bir araya gelip tartışıp çözümler bulması gerekiyor. Çünkü işçinin işçiden başka dostu yok.