Taban inisiyatifinde yeni adım: Anadolu Yakası İşçi-Emekçi Platformu Girişimi Tabandan yükselen örgütlenme çabaları
yayılıyor
Avrupa yakasında tabana dayalı örgütlenme örneklerinin çoğalıp yayıldığı
bir dönemde, Anadolu yakasında da bu yönde ilk adımlardan biri atıldı.
Değişik sektörlerde çalışan bir grup işçi ve emekçi biraraya geldi.
İki toplantının ardından Anadolu Yakası İşçi-Emekçi Platformu
Girişimi oluşturuldu. Yapılan ilk toplantıda, kriz ve krizin emekçiler üzerindeki etkileri
genel ve yerel boyutuyla, somut örnekler üzerinden tartışıldı. Kriz
ve kriz bahanesinin işçi sınıfı ve emekçilere, işten çıkarma, ücretsiz
izin, esnek çalışma, hak gaspları, sıfır ücret zammı, hayat pahalılığı
vb. gibi yıkıcı sonuçlarla yansıdığı ve buna karşı sendikalar ve emek
örgütlerinin yeterli mücadeleyi örgütleyemediği, konuşmaların ortak
vurgusu olarak öne çıktı. Toplantı, önden belli bir hazırlık yapmış olan petro-kimya ve metal
sektöründen iki işçinin krizin kendi sektörlerine etkilerini anlatan
konuşmalarıyla sürdü. Bunu, toplantıya yoğun olarak katılan Telekom
işçilerinin kendi yaşadıkları sorunları aktarması izledi. Telekom işçileri
karşı karşıya kaldıkları özelleştirme saldırısının kendileri için yaratacağı
sonuçları bildiklerini, ancak bölgedeki sendikanın bu sorun konusunda
kılını bile kıpırdatmadığını ifade ettiler. Kendilerinin tabanda örgütlenme
deneyimlerini, bunun sınırlılıklarını ve yaşanan sorunları anlattılar. Daha sonra, genel olarak saldırılara karşı değişik sektörlerden oluşacak
bir birlikteliğin nasıl bir işlevi yerine getireceği üzerinde yoğunlaşıldı.
Yerel sorunların geneli de kapsayan bir tarzda ele alınması gerektiği,
birlikteliğin alt ayaklarının zayıflığı, girişimin eksik yönleri olarak
tespit edildi. Bu tür yerel oluşumların ancak genel sınıf mücadelesinin
bir parçası olduğu ve yaşama şansının alta doğru örgütlülüğün hayata
geçirilmesine sıkı sıkıya bağlı olduğu vurgulandı. Tekrar somut deneyimler
üzerinden sendikalar üzerinde yoğunlaşıldı. Böyle bir birliktelik için daha güçlü adımlar atılması konusunda fikir
birliği sağlandı. İkinci toplantıyı örgütleyecek, bu toplantıya somut
öneriler getirecek, yükseltilecek talepleri belirleyecek ve bunu ikinci
toplantıya önerecek bir çalışma grubu oluşturuldu. Ardından yaklaşık
40 kişinin katıldığı toplantı sona erdi. Bir hafta sonra yapılan ikinci toplantıya, metal, petro-kimya ve Telekom
sektörlerinden işçilerin ağırlığını oluşturduğu 70 kişi katıldı. Sendikalı
işçilerin oran olarak daha fazla olduğu toplantıya, küçük sanayi sitesinden,
mobilya ve tekstil atölyelerinden işçiler de katıldılar. 20den fazla fabrikadan işçilerin bulunması nedeniyle, fabrikalar
düzeyinde yaşanan sorunlar daha ayrıntılı tartışıldı. Toplantıda dikkati
çeken bir nokta ise, genç ve yaşlı işçilerin biraraya gelmesinin yarattığı
olumlu hava idi. İlk toplantının kısa bir özeti, oluşturulan divan tarafından yapıldı.
Daha sonra belirlenen gündem çerçevesinde hangi taleplerin öne çıkartması
gerektiği tartışıldı. Özelleştirme, işsizlik, ücretsiz izinler, esnek
çalışma, hayat pahalılığı vb. gibi saldırılara karşı taleplerin temel
ekseni oluşturması gerekliliği üzerinde duruldu. Girişimin ayaklarının
alta doğru nasıl örüleceğinin tartışılmasından sonra, bölge işçi sınıfı
ve emekçileri arasında dayanışma ve birliktelik ruhunu geliştirmek için
neler yapılabileceği tartışıldı. Bu tartışmalar ışığında öneriler kısmına
geçildi. * Bir işyeri temsilcisinin işçilerin biraraya geleceği bir mekan önerisi
tartışmalardan sonra kabul gördü. * Bir başka işçi, işçilerin sorunlarını birbirleriyle paylaşamadığını,
iletişimin ve dayanışmanın zayıf olduğunu; hem bu zayıflığı ortadan
kaldıracak hem de çalışmanın alta doğru örülmesini sağlayacak bir araç
olarak bir bültenin çıkarılmasını önerdi. * Hem tek tek sendika şubelerini, hem de konfederasyonları aşağıdan
yukarıya doğru zorlamak gerektiği tartışıldı, girişim bu yönde somut
adımlar atmayı önüne koydu. Bunun ilk adımı olarak, Emek Platformunu
1 Mayısta iş bırakmaya çağıran bir imza kampanyası önerisi kabul
edildi. * Gündemde olan ve yeterince tartışılmayan 14 Nisan eylemi için en
güçlü katılımın sağlanmasına yönelik bir planlama yapıldı. Eylemde tartışmalarda
belirlenen taleplerin öne çıkartılmasına karar verildi. 1 Mayısta
iş bırakmaya yönelik bir bildirinin hazırlanıp eylemde dağıtılması kararlaştırıldı. Toplantı geniş bileşenli bir çalışma grubunun oluşturulmasıyla sona
erdi. SY Kızıl Bayrak/Kartal
İstanbul Anadolu Yakası İşçi-Emekçi
Platformu: Krizin faturasını kapitalistlere
ödetmek için
Son ekonomik krizin faturası da, herşeye yapılan büyük zamlar, daha
fazla işsizlik, daha fazla esneklik, daha fazla taşeronlaştırma, daha
düşük ücretler, hızlanan özelleştirmeler ve budanan haklar yoluyla bizlere
ödetilmek isteniyor. İşçi ve emekçi yığınlar ise bu saldırılar karşısında alabildiğine örgütsüz,
alabildiğine dağınık. Sendika konfederasyonlarının yöneticileri işçilerin,
emekçilerin eylemini örgütleyecekleri yerde sermayedarlarla, her türlü
saldırının uygulayıcısı siyasetçilerle kolkola. Bizlere değil onlara
hizmet ediyorlar. Bu durum karşısında İstanbulun Anadolu Yakasında değişik
sektörlerde çalışan işçi ve emekçiler olarak bir araya geldik. Bir hafta
arayla geniş katılımlı iki toplantı düzenledik. Karşı karşıya olduğumuz
sorunları ve çözüm yollarını tartıştık. Burada ortaya çıkan sonuçları
hayata geçirebilmek için Anadolu Yakası İşçi-Emekçi Platformunu
oluşturmaya karar verdik. Gücümüzü başta işçi sınıfı olmak üzere bütün ezilenlerden ve sömürülenlerden
alıyoruz. Amacımız hak gaspları, özelleştirme talanı, işsizlik, zam soygunu,
taşeronlaştırma, esnek üretim olmak üzere sermayenin tüm saldırılarına
karşı etkin bir mücadele ortaya koyabilmektir. Amacımız işyerlerinde ve bölgelerde taban örgütlenmeleri yaratmak,
buralarda yaratılacak güçle sendikalarımızı da gerçek işlerini yapmaya
zorlamaktır. Amacımız sınıfın acil taleplerini sonuç alıcı bir eylem kararlılığıyla
hayata geçirmek, mücadelemizle sermayeye geri adım attırabilmektir. Tarihsel haklılığımızdan, meşruiyetimizden ödün vermeksizin, saydığımız
amaçlar ve aşağıdaki talepler için kararlılıkla mücadele edeceğimizi
dosta düşmana ilan ediyoruz. Krizin faturasını kapitalistlere ödetmek
için tüm işçi ve emekçileri bize güç vermeye çağırıyoruz! - İşten atmalar, ücretsiz izinler durdurulsun! Anadolu Yakası İşçi-Emekçi Platformu Girişimi
Anadolu Yakası İşçi-Emekçi Platformu
Girişimi sözcüsü ile röportaj: Temel şiarımız
- Ne zamandır böyle bir çalışma yürütüyorsunuz? Niçin böyle bir
çalışmaya ihtiyaç duydunuz? Girişim sözcüsü: Yaklaşık olarak bir aydır bu çalışmayı yürütüyoruz.
Böyle bir çalışmaya niçin ihtiyaç duydunuz? sorusunun yanıtını
sınıf hareketinin ihtiyacı-yönelimleri nelerdir? sorusunun
yanıtı içerisinde aramak gerekir. Çünkü hiçbir girişim boşluktan doğmuyor.
Her girişim bir takım ihtiyaçlar üzerinden şekilleniyor. İşçi sınıfı
hareketine yıllardır birleşik mücadele ihtiyacı kendisini dayatmakta,
bu ihtiyaç işçi ve emekçilerin sloganlarında da ifadesini bulmakta.
Ne var ki, bu ihtiyaç karşılanmadığı ölçüde işçi hareketine kendiliğindenlik
ve istikrarsızlık damgasını vurmaktadır. Tabandaki birleşik mücadele
eğiliminin kaşılanmasının önündeki en büyük engel bugüne kadar sendika
bürokrasisi olmuştur, bugün de böyledir. Geçmişte bu ihtiyacı karşılamak
üzere İsnbul Sendika Şubeler Platformu, Demokrasi Platformu gibi sendikal
birlikler ortaya çıkmış, ne var ki alt kademe bürokrasisine dayanması
ve tabana yayılmaması nedeniyle bu tür örgütlülükler gittikçe işlevsizleşmiştir. 21 Şubat krizinin ardından tabandaki mücadele eğilimi yeniden güç kazandı.
Diğer yandan, krizin üzerinden iki aya yakın bir zaman geçmesine, sermayenin
yoğun saldırılarıyla karşılaşılmasına karşın, henüz bu saldırılara karşı
sınıf cephesinden anlamlı bir yanıt verilememiştir. Bunda da yine en
büyük rolü Emek Platformu oynamıştır. Bu durum bir yandan sendikalara
duyulan güvensizliği artırmakta, diğer yandan da ileri işçi kitlesinde
yeni arayışlara yolaçmaktadır. Platform girişimi tam da bu arayışlara,
kendi yerelliğinde yanıt vermek üzere ortaya çıktı. Sınıf hareketinin merkezileşmesinde - Plaftform Girişiminin sınıf mücadelesindeki yerini nasıl
tanımlıyorsunuz? Girişim sözcüsü: Herşeyden önce biz kendimizi, genel sınıf mücadelesinin
bir parçası olarak görüyoruz. Oluşturmaya çalıştığımız yerel platformun,
kendi cephesinden sınıf hareketine güç katacağını, başka il ve bölgelerde
yeni arayışlara örnek teşkil edeceğini ve sektörlerde, bölgelerde benzer
oluşumların doğmasının sınıf hareketinin merkezileşmesinde önemli adımlar
olacağını düşünüyoruz. Şunu da belirtmek gerekir ki, biz kendimizi sendikaların
alternatifi olarak görmüyoruz. Görevimiz işçilerin ortak mücadele eğilimlerini
geliştirmek, dayanışma ruhunu güçlendirmek ve sendikalarda eşgüdümlü
bir çalışma yürütmek olarak tanımlıyoruz. Sendikalar işçilerin örgütleridir.
Ne var ki, sendika bürokratlarının varlığı ve bunların sınıfa yabancılaşmış
olması yüzünden işçilerin önemli bir kesimsendikaları işçi örgütü
olarak değil patron örgütü olarak tanımlamaktadır. Bunun
istisnaları var tabii ki. Fakat genel olarak bu böyle. Sendikaların
gerçek birer işçi örgütü olabilmesi, ancak bürokrat yöneticilerden arındırılması
ile mümkün olacaktır. İşyerinde taban örgütlülükleri yaratılmadan, en
azından öncü-bilinçli işçi kitlesinin ortak brmücadele hattı üzerinde
birleşmesi gerçekleştirilmeden bu arınma sağlanamayacaktır. İşçilerde
kendi yöneticilerine ya görev başına, ya kapı dışarı diyebilecekleri
bir bilincin geliştirilmesi bizim en temel çabamız olacaktır. - Bugüne kadar yaptıklarınız hakkında bilgi verir misiniz? Girişim sözcüsü: Bugüne kadar iki toplantı yaptık. İlk toplantıya
35 kişi, ikincisine 70 kişi katıldı. Birinci toplantıda sorunlarımız
üzerinden bir tartışma yürüttük. İkinci toplantıyı örgütleyecek geçici
bir komite oluşturduk. İkinci toplantıda ise talep ve şiarlarımızın
neler olacağını, hangi araçlar ile nasıl bir mücadele tarzı izleyeceğimizi
tartıştık. Bu toplantıda platform girişimi doğdu ve bu girişimin yürütmesini
oluşturacak bir komite oluşturuldu. - Platform bileşenlerinin niteliği nedir? Girişim sözcüsü: Başta petro-kimya, metal sektörü ile haberleşme
sektöründe Telekom ağırlıklı olmak üzere işçi ağırlıklı bir bileşim
sözkonusu. Orta ölçekli ve sendikalı işletmeler, ağırlıklı olmak üzere,
örgütsüz orta ve küçük ölçekli işletmelerden de önemli bir katılım var. - Peki neden işçi-emekçi platformu? Girişim sözcüsü: Kent yoksulları işçi sınıfının en temel müttefiklerinden
birini oluşturuyor. Bu kesimlerde önemli bir öfke birikimi var. Fakat
bu birikimi alanlara taşıyacak örgütlülüklerden yoksunlar. Bu kesimlerin
talepleri gittikçe sınıfın talepleriyle ortaklaşmakta, ortak bir mücadele
anlayışı güç kazanmaktadır. Elbette bu kesimlerin özgün talepleri de
var. Krizin faturası kapitalistlere! - Hangi talepler ekseninde bir mücadele hattı örülmesi hedefleniyor? Girişim sözcüsü: Öncelikle temel bir şiar belirledik ve tüm taleplerimizi
bu şiar ekseninde formüle ettik. Krizin faturası kapitalistlere!
sloganı, iş güvencesi, özelleştirmelerin durdurulması, ücretlerin artırılması,
zamların geri alınması gibi. Talepler bugün en yakıcı, en acil talepler
durumunda. Fabrika ve işletmelere indikçe bu talepler çeşitleniyor ve
bazıları daha fazla öne çıkıyor. Örneğin Telekomda özelleştirme
öne çıkarken, işçi kıyımlarının yaşandığı yerlerde işten atılmaların
durdurulması öne çıkıyor. Elbette bu talepler toplam taleplerimiz içerisinde
yalnızca birkaçı. Ekonomik taleplerimizin yanısıra işçi ve emekçilerin
tümünü kesen taleplerimiz de var. Emperyalizme kölece bağımlılık ilişkilerine
son verilmesi, İMF-TÜSİAD programlarının iptal edilmesi, iç ve dış borçların
iptaldilmesi bu taleplere örnektir. - Söyledikleriniz arasında bir takım genel talepler var. Yerel
bir platform bu talepler için mücadelede nasıl bir rol oynayabilir? Girişim sözcüsü: Bu talepler işçi ve emekçilerin tümünü kesen
talepler. Bunların kazanılması birleşik bir mücadeleden geçiyor. Bölgemiz
bir işçi havzası durumunda. Kendi bölgemizden bu talepler için bir mücadele
başladığında, bu mücadele en başta sanayi kentlerinde yankısını bulacak
ve tüm ülkeye yayılacaktır. Bundan kuşkumuz yok. Zaten sınıf hareketinin
merkezileşmesinin en sağlıklı biçimi, taban örgütleri üzerinden vücut
bulabilir. - Sendikalara karşı genel yaklaşımınız nedir? Sendikalarla ilişkileriniz
ne düzeyde? Sizin dışınızda varolan benzer ve farklı platformlara bakışınız
nedir? Girişim sözcüsü: Henüz çok yeni bir girişimiz. Bu nedenle sendika
şubeleriyle ilişkilerimiz yok. Bizim sendikalar içerisindeki ilişkilerimiz
işyeri temsilcileri ve öncü işçilerle sınırlı. Bunun en önemli nedeni
ise, şubelerde bürokratik yöneticilerin, hatta bazılarında gerici yöneticilerin
egemen olması. Daha önce de bahsettiğimiz gibi, sendikaların büyük bir
çoğunluğunun bu niteliği taşımadığı açık. Ancak, taban örgütlülükleri
yaratılır ve taban basıncı örgütlenebilirse bu durum değiştirilebilir.
Bölgemizde geçtiğimiz haftalarda sendika şubeleri birkaç kez yanyana
geldi. Ama eylemlilikler gerçekleştirmek yönünde hiçbir adım atmadılar.
Hemen hepsi gözünü Emek Platformuna dikmiş ve tabanını da bununla
oyalamakta. Her yerde işten atmalar oluyor, ücretsiz izinler dayatılıyor,
ama sendikalardan &ccedl;ıt çıkmıyor. Hem platform çalışmasının, hem
de 14 Nisan ve 1 Mayısın, bu durumun değiştirilmesinde önemli
bir rol oynayabileceğini düşünüyoruz. Bizim dışımızda, bize benzer platformlar var. İstanbulun diğer
yakasında Öncü İşçi İnisiyatifi var. Bu oluşumun işçilere dayanması
büyük bir olumluluk. Diğer yandan İEP var. Bu platformun en temel eksikliği
tabana yayılamaması. Bu durum onu işlevsizleştiriyor. İSŞP, Demokrasi
Platformu zaten yıllardır işlevsizleşmiş durumda. - Kısa vadede ne tür bir çalışma yapmayı planlıyorsunuz? Girişim sözcüsü: Öncelikle kendimizi yayınlayacağımız bir deklarasyonla
tanıtmayı düşünüyoruz. Girişimin amaçlarını ulaşabildiğimiz her işçiye,
her işyeri temsilcisine anlatmalıyız. Önümüzdeki dönemde yerel toplantılar,
fabrika toplantıları örgütlemeyi ve olanakların doğduğu her işyerinde
komitelerin oluşturulmasını planlıyoruz. Bir de işçi bülteni kararımız
var. Bunu kısa sürede hayata geçireceğiz. Bunların dışında yerel direnişlerin
desteklenmesi, dayanışma ruhunun geliştirilmesi için çaba harcanması
gerektiğini düşünüyoruz. 14 Nisan mitingi 1 Mayısın provası olacak - Yaklaşan 14 Nisan ve 1 Mayıs süreçleri var. Bu süreçlere nasıl
bir hazırlığınız var? Girişim sözcüsü: 14 Nisan mitingi kriz sonrası ilk güçlü çıkışı
oluşturuyor. Diğer yandan bu eylem 1 Mayısın provası olacak. Sendikalı arkadaşlarımız fabrikalarında yürütecekleri çalışma üzerinden
kendi sendikaları ile mitinge katılacaklar. Kendi kortejlerinde açacakları
dövizler, atacakları sloganlar ile belirlediğimiz talepleri haykıracaklar.
Yine örgütsüz işyerlerinden arkadaşlarımız, döviz ve şiarlarımız ile
kendi işkollarına denk düşen sendikalar arkasında sınıf kardeşleriyle
kolkola yürüyecekler. Önümüzdeki 1 Mayıs kriz gerekçesiyle işçi ve emekçilere
yöneltilen saldırıların hız kazandığı bir döneme denk düşüyor. Bunun
ayrı bir anlamı var. Bu 1 Mayıs krizin 1 Mayısı olacaktır. 1 Mayısta
iş bırakarak alanlara çıkılması gerektiğini düşünüyoruz. Bu yönde bir
çalışma da başlattık. Öncelikle işyerlerinde Emek Platformunun
1 Mayısta iş bırakma kararı alması doğrultusunda bir imza kampanyası
başlattık. Elbetteki iş bıramk için Emek Platformunun karar almasını
beklemek gibi bir lüksümüz yok. Biz çalıştığımız tüm işyerlerinde iş
bırakma doğrultusunda bir çaba harcayacağız. Bu imza kampanyası buna
da hizmet edecek. 1 Mayıs öncesinde iş bırakarak alanlara inmeye davet
eden bildirimizi de tüm işyerlerinde dağıtacağız.
Anadolu Yakasıİşçi-Emekçi
Platformu Girişimi Taban örgütlülükleri yaratarak
Metal işkolundan bir işyeri temsilcisi: Bu tür platformların
Türkiye işçi sınıfına kazandırılması gerekiyor. Platformların örgütsüz
işçi yığınlarının örgütlenmesi, sendikalaşması için çaba harcamaları
gerekiyor. İşyerlerinde işçilerin bilinçlendirilmesi, kendi haklarına
sahip çıkmalarının sağlanması ve taban örgütlerinin yaratılması açısından
bu tür platformların örgütlenmesi ve devam ettirilmesi gerekir. Çeşitli
sektörler veya bölgelerdeki işçilerin bir araya gelerek, sorunların
paylaşılması, çözüm önerileri getirilmesi çabasını olumlu karşılıyorum.
Bu açıdan platform girişimini olumlu bir adım olarak değerlendiriyorum. Toplantıya katılım yoğundu. Çeşitli işyerlerinden gelen işçilerin çıkarlarının bir olduğunu, bu çıkarlar çerçevesinde birlikte davranmaları gerektiğini dile getirdiler. Toplantıyı olumlu buldum. Telekom işçisi: Böyle bir dönemde tabana dayalı değişik sektörlerden
işçilerin bir araya gelmesi çok önemli, bu tür platformların oluşması
da... Ancak çok değişik fabrikalardan işçilerin bir araya gelmesine
rağmen, bunların sistematik bir girişim için erken olduğunu düşünüyorum.
Önce yukarıyı toplayıp altı örmek yerine, önce altı örüp sonra yukarıyı
toplamak gerekiyor. Kuşkusuz böyle olması da anlamlı. Burada değişik
sektörlerden işçilerin olması değerlendirilebilirse, iyi bir sonuç alınabilir. Metal işçisi: İşçilerin biraraya gelmelerini gerektiren o kadar
çok sebep var ki... Baskı, zulüm ve sömürüye karşı mücadele edilmesi
gerektiğine inanarak böyle bir toplantıya katıldım. Bundan sonra bu
toplantılara katılmaların daha da çoğalacağına inanıyorum. Çünkü devletin izlediği politika ve gündemde olan kriz, giderek işçi
ve emekçileri daha fazla mücadeleye itecektir. Bu kriz sermayenin izlediği
bir politikanın sonucunda olan bir olgudur. Ama bunun faturasını emekçilere
çıkarıyorlar. Buna karşın biz çalışanlar, bu gibi toplantılarla ve girişimlerle
taban örgütlülükleri yaratarak saldırılara karşı durmalıyız. Petro-kimya işçisi: Birçok saldırıyla karşı karşıyayız. Örneğin
ben şimdi ücretsiz izindeyim. Bu tür toplantılarla işçilerin bir araya
gelip tartışıp çözümler bulması gerekiyor. Çünkü işçinin işçiden başka
dostu yok. |
|||||