Kızıl Bayrak'tan...
Aradan
geçen 6 ayı aşkın bir sürenin ardından, 19 Aralık katliamına ilişkin gerçekler
düzen cephesinden de kabullenilmeye başlanmış bulunuyor. İncelediği belgelerin
tümünden katliam sonucunu çıkaran Adli Tıp raporunu takibeden
günlerde, burjuva medya da bütün bir ikiyüzlülükle tükürdüğünü yalamaya
başladı. Katliam öncesi, sırası ve sonrasında en aşağılık bir yalan ve
iftira kampanyasıyla katillere destek veren, akı kara, cinayeti kurtarma,
mağduru saldırgan gösteren aynı medya değilmişçesine ve kendi suçuna hiç
değinmeden Adli Tıp raporu üzerinden yayına başladılar. Katliamın sorumlusu kurum ve kişilerden, bir bütün olarak devletten ise
tek bir ses, tek bir yorum yok. Ölüm Oruçları karşısındaki ölü duyarsızlığını
sürdürüyor devletlüler. Fakat bir taraftan da sessiz sedasız
direnişçi tahliyelerini devam ettiriyorlar. Medyada, Adli Tıp raporlarını
cezaevlerine telefon imkanı-F tipine öncelik verecek şekilde hem
de- haberleri takip ediyor. Yani, katiller takımı işledikleri suç
konusunda susuyor ama, kurtarma sahtekarlığını da bir başka
cepheden devam ettirmeye çalışıyorlar. En hunhar katliamlar başta olmak üzere her türlü kirli savaş yöntemiyle
direnişi bastırmayı, devrimci tutsakları teslim almayı başaramayanlar
yaptıklarının ve bu başarısızlıklarının altında her gün biraz daha eziliyor,
tükeniyorlar. En son, tahliyelerle direnişçilerden/direnişten kurtulma
atakları da yeni ekiplerin direnişe katılmasıyla boşa çıkarılmış olması
üzerlerindeki basıncı daha da artırmış bulunuyor. Ölümlerin ve tahliyelerin direnişi zayıflattığı düşüncesinin dışarıdakileri
zayıflatmaya başladığı bir süreçte, düzen cephesindeki bu gelişmeler,
bir kez daha, görüntü ve gerçek arasındaki farkı ortaya seriyor. Düzen
cephesindeki ölümcül güç gösterileri aslında sistemin hızla yaklaşan sonunu,
döktüğü kanların kokusu kendi çürümeye başlayan cesedinin kokusunu gizlemek
içindir. Devrim ise hep yeni bir doğuşun müjdecisi olmuştur. Devrimci
tutsakların sürmekte olan Ölüm Orucu direnişi de bedeli ne denli ağır,
haberleri ne kadar acı olursa olsun, Türkiyenin devrim damarını
kesmenin mümkün olmadığının kanıtıdır. Bu damarı beslemek boynumuzun borcudur. Ülkenin ve insanlığın geleceği
için... *** 15 Temmuz 2001 tarihinde Abide-i Hürriyet Meydanında Yaşama
Hakkına saygı, Ölümleri Durdurun mitingi yapılacak. Mitingi destekleyen
kurumlar: HADEP, ÖDP, EMEP, SİP, İHD, Halkevleri, KESK İst. Şub. Platformu,
İstanbul Emek Platformu, Nakliyat-İş Genel Merkezi, TMMOB-İKK, Pir Sultan
Abdal Derneği, TUYAB, TAYAD, DMP, Tuncelililer Derneği. |
|||||