Sermaye iktidarı Ecevitin ABD ziyaretine hazırlanıyor
Milyonlarca emekçinin kanı, emeği ve Sermaye iktidarı yeni yıla Ecevitin 14 Ocakta başlayacak ABD gezisinin hummalı hazırlıklarıyla girdi. Yapılan açıklamalarda bu gezinin yılın en önemli diplomatik girişimi olduğu özellikle vurgulanıyor. Burjuva cepheden geziye ilişkin yorumlar, akıl vermeler ve temenniler artıyor. Düzenin iktidar organları ABD ile yapılacak görüşmelerde izlenmesi gereken tutuma ilişkin görüşlerini bildiriyorlar. Tüm bunlar bir arada, iplerini tümüyle ABDye kaptırmış bir iktidarın çürümüşlüğünü, iradeden yoksunluğunu ve geleceğini tümüyle bu efendiye bağlamış olduğunu ortaya seriyor. Yapılacak ziyaret temelde efendi ile uşak ilişkisinin gereklerine göre şekilleniyor. Efendinin çıkarları esastır, uşak bu çıkarlar neyi gerektiriyorsa onu yerine getirecektir. Elbette uşak tüm bu hizmetinin karşılığında bir fiyat da biçecektir kendisine; efendisinin çıkarlarına ters düşmeden bu fiyatın karşılığında kendisini özgürce pazarlayabilecektir. İşte Ecevitin yapacağı ziyaretin özü bundan ibarettir. Türkiyenin önemi emperyalizmin çıkarlarına ettiği hizmet kadar Ziyaretin sermaye iktidarı lehine yaratacağı sonuçlar onun pazarlık gücüne bağlıdır. Bu gücün sınırları ise ABDnin çıkarları tarafından belirlenmektedir. ABD ziyaretinin sonuçlarına ilişkin pembe tablolar çizen burjuva kalemşörler, özellikle 11 Eylülün sermaye devleti açısından kötü gidişi değiştiren önemli bir olay olduğunda hemfikirler. Bu olayın önemi açıklanırken verilen örnek ise Arjantindir: Eğer 11 Eylül olmasaydı Türkiyenin hali Arjantinden farksız olurdu! Burada kastedilenin ne olduğu biliniyor. 11 Eylül saldırısıyla sermaye devletinin bölgedeki stratejik konumu artmıştır, ABDnin stratejik ortağı olan Türkiye böylelikle ABDnin bölgeye ilişkin planları açısından kritik bir ülke haline gelmiştir. Yani sermaye devletinin ABDye karşı güçlü br kozu vardır artık. Bu söylem bugün sermaye iktidarının tüm iç ve dış politik yönelimlerinde hareket noktasıdır. Dış politikada ya da kendini pazarlamada yaşanan açmaz Sermaye devleti geleceğini 11 Eylül sonrası kan ve yıkım sürecine bağlamış durumda. Tüm gücüyle stratejik konumundan yararlanmaya bakıyor. Bu ülke, toplum ve bölge halkları için büyük bir yıkım demek olsa da, bunda tereddüt göstermiyor. Dahası bunu kendisini daha iyi pazarlamanın olanağı sayıyor: Irakın işgali mi? Biz burada bir Kürt devleti kurulmasına tamamen karşıyız, ama koşullar değişirse durumu yeniden değerlendirebiliriz! Ziyaretin öngünlerinde buna benzer açıklamalarla sık sık karşılaşıyoruz. Son açıklamalarıyla bu rolün gereği Genelkurmay Başkanınca da yerine getirildi. Ancak bu sözlerin pratik hiçbir değerinin olmadığı bizzat yine düzen cephesinden dillendiriliyor. Öyle ki, bugün sermaye iktidarının Irak sorununda tek politikası, kendisini pazarlamanın ötesinde, ABDnin olası bir Irak saldıısında Türk devletinin haberdar edilmesidir. Tüm bunlar, Türk sermaye devletinin dış politikada ya da kendisini pazarlamada yaşadığı açmazın yalın ifadesi. Ecevit artan stratejik konumu pazarlamaya gidiyor ABD yeni yılın ilk günlerinde yapılacak ziyarete ilişkin resmi görüşünü açıkladı. Görüşmenin Ortadoğu, Balkanlar, AB, Kafkaslar, Kıbrıs ve Türkiyenin ekonomik programını içereceği ifade edildi. Ama görüşmenin ana konusunun Irak olduğu, diğer tüm konuların buna bağlı olarak ele alınacağı biliniyor. Nitekim Türk devlet yetkililerinin son dönemde estirdiği iyimserlik rüzgarının arkasında tümüyle ABDnin bölgesel yönelimleri, özelde ise Irak bulunuyor. Sermaye devleti AB ile ilişkilerde kötü gidişi bir parça değiştirdiyse, bu ABDye yaslanarak oldu. Ama sermaye devleti için daha önemlisi, iflas noktasına gelmiş ekonomiye karşın İMFnin vaad ettiği (gün geçtikçe birkaç milyar daha arttırdığı) on milyar doları aşkın yeni kredi paketi. Aksi durumda Arjantindenfarksız bir duruma düşmesi büyük olasılık olan Türkiye kapitalizmine verilen bu destek, burjuva çevrelerce açıktan ifade edildiği üzere artan stratejik konumuyla doğrudan bağlantılı. İşte Ecevit sermaye iktidarı adına bu artan stratejik konumu pazarlamaya gidiyor. ABD tarafından tümüyle bölgesel politikaları ve özelde Iraka yönelik operasyon üzerine oturtulan bu ziyaretin Türkiye açısından önemi ise ABDden kopartılacak iktisadi ayrıcalıklar. Ecevite yolculuğunda kalabalık bir kapitalistler grubu eşlik edecek. Kapitalistler bu ziyaret boyunca pazarlığın açacağı kanallara bağlı olarak ABD tekelleriyle ikili anlaşmalar yapmanın hesabı içindeler. Ecevit ile Bush arasındaki görüşmelerde, başta tekstil kotalarının kaldırılması, gümrük indirimlerine gidilmesi gibi ticari ayrıcalıklar elde edilmesi düşleri kuruluyor. Bu beklentiler ilk kez Powellin ziyaretinde dillendirilmiş, Iraka ilişkin uluslararası bir gözlem turuna çıkan ABD Savunma Bakanına da bu talepler iletilmişti. O zaman dediklerinin özü şuydu: Biz sizin hep sadık bir uşağınız olduk, yine oluruz. Ama AB gibi size düşmanlık hisleri beslyenlere verdiğiniz ayrıcalıklardan biz de yararlanmalıyız. Yani talep edilen milyonların kan parası, sadık uşağın bahşişi! Milyonlarca işçi ve emekçinin kanı Ancak Türk devletinin bu sefil taleplerinin karşılığı sadece bölgede üstleneceği rol olmayacaktır. Yürütülecek pazarlık kana karşılık para ile sınırlı değil. ABD tekellerinin temsilcisi Bushun Ecevitten istekleri bu tekellerin iktisadi çıkarlarını da kapsıyor. Pazarlık denkleminin ilk tarafında kanın yanında milyonlarca işçi ve emekçinin alınteri ve geleceği de duruyor. Bundan dolayıdır ki, meclis ziyaret öncesinde hummalı bir biçimde çalışıyor. Sezerden dönen, ABDli tütün tekellerinin beklentilerini karşılayacak, karşılığında yüzbinlerce tütün üreticisini yıkıma uğratacak Tütün Yasası yeniden görüşülmeye başlandı. Yasanın ziyaretten önce geçirilmesi hedefleniyor. Bankacılık piyasasına ilişkin düzenlemeler, ihale yasasında uluslararası tekeller lehine değişiklikler vb. meclisten bir bir ge&cceil;iyor. Düzen cephesinin yeni yıla ilişkin yaydığı iyimserlik tümüyle kendini ABDye pazarlamaya dayanıyor ve milyonlarca emekçinin yıkımının derinleşmesi anlamına geliyor. Ecevit ABDde, temsilcisi olduğu işbirlikçi burjuvazinin sefil çıkarları için, milyonlarca emekçinin geleceğini pazarlayacak. Dolayısıyla bu ziyaret Türkiyeli işçi ve emekçileri yakından ilgilendiriyor. Bu saldırgan ve kan emici ittifak milyonlarca emekçinin ve bölge halklarının yaşamını tehdit ediyor. Efendi ve uşaklarının hummalı biçimde sürdürdüğü bu saldırı hazırlıklarına kayıtsız kalmamalı, İşçilerin birliği, halkların kardeşliği! şiarıyla mücadeleyi yükseltmeliyiz. |
|||||