Kızıl Bayrak'tan Iraka saldırının da onaylanmasıyla Amerikaya tam köleliğin pekişmesi ve yeni stand-by anlaşmasının kabulü üzerine Türkiyeye yüklü bir kredi akışı serbest bırakıldı. Burjuva basında bile Irak kredisi olarak adlandırılan bu borçların bir diğer önemli karşılığı işçi sınıfı ve emekçi kitlelerin tam yıkımının gerçekleştirilmesidir. Anlaşmanın hemen öncesinde açıklanan parasız ve indirimli hizmetlerin iptali kararı, hükümet cephesinden, İMFye yazılan mektupta belirtilmiş niyetler konusundaki kararlılığın önden bir ifadesi oldu. Saldırının bundan sonrası ise yeni program çerçevesinde adım adım uygulanacak. Sözlü açıklamalara bakılırsa da, ilk etapta, bir önceki programda yarım kalmış olan zorunlu emeklilik adı altındaki işten çıkarmalara hız verilecek. Ücretsiz ve indirimli tarifelerin kaldırılması pek çok işçi ve emekçinin ücretlerinde zaten kayda değer bir azalmaya yol açmış bulunuyor. Bunların başında da en pahalı hizmetlerden biri olan toplu taşıma geliyor. Bundan böyle, örneğin posta dağıtıcıları üstlendikleri bu kamu hizmetini yürütebilmek için üste para ödeyecek. Zaten son derece düşük olan ücretlerle bunun nasıl karşılanacağı ise belirsiz. Tam da bu nedenle ücretsiz ve indirimli tarifelerin kaldırılmasını takip eden günlerde çeşitli alanlarda çalışan ve bu saldırıya maruz kalan emekçiler eyleme geçmiş bulunuyor. Her gün bir başka sektörden emekçilerin hak talebiyle sokağa çıktığını görüyoruz. Stan-by maddelerinin uygulanmaya başlamasıyla birlikte, işçi sınıfı ve emekçi kitlelerin bu hareketlenmesinin de artacağını hesap etmek ve buna hazırlıklı olmak gerekiyor. Ama daha da önemlisi, giderek daha yakın ve büyük bir ihtimal haline gelen Iraka yapılacak müdahaledir. Bölgedeki her olayda olduğu gibi, hatta daha fazla, Amerikanın Iraka saldırısının üssü Türkiye olacak. Amerika, esas ve ağırlıklı olarak yine Türkiyedeki saldırı üslerini kullanacaktır, bu çok açık. Diğer yandan, borç olarak bile olsa, karşılığı ödenmiş bir destek ve katılım sözü var ortada. Artık Amerikan basınının yazdığı senaryolarda olduğu gibi tanklar mı gönderilir, yoksa piyadeler mi, paraşütçüler mi, çok önemli değil. Önemli olan Türkiyenin bu taahhüdün altına girmiş olmasıdır. Taahhüt altına giren iktidardaki burjuvazidir. Ancak boyunduruk yine işçi sınıfı ve emekçilere takılmak istenmektedir. Bir yandan stand-by, diğer yandan savaş... Türkiye işçi sınıfı ve emekçi kitleleri eşi benzeri görülmedik bir yıkıma, bir sefalete doğru hızla sürüklemekte. Böylesine ciddi bir durumda, işçi sınıfı ve emekçiler cephesinden ciddi bir karşı duruşun örgütlenmesi gerektiği açıktır. Mücadele parçalı da olsa başlamış durumdadır. Görevimiz onu daha da büyütmek, güçlendirmek, yaymaktır. Bulunduğumuz her alanda ve tüm güçlerimizle sürece müdahalemizi sürdürmektir. |
|||||