25 Ekim'03
Sayı: 2003 (05)


  Kızıl Bayrak'tan
  Sermaye devletinin ipleri tümüyle emperyalistlerin elindedir!
  80. yılında burjuva cumhuriyetinin kararan portresi
  Biz sömürüldükçe semiriyor, öldükçe sevinç çığlıkları atıyorlar...
  KADEK'in tasfiyesi ve Irak'ta istenmeyen gelişmelerin engellenmesi
  İşbirlikçi uşak takımının acizliği
  CHP'nin sahte savaş karşıtlığı...
  Irak halkının emperyalist işgale karşı haklı direnişi büyüyor
  Savaş karşıtı eylemlerden...
  Onursuz uşak takımının maskesi düştü
  İşçi hareketliliğinin sorunları ve sınıf devrimcilerinin sorumlulukları
  Bıçak kemiğe dayandı..
  Sınıf hareketinden...
  Ekim Gençliği'nden...
  Dünya, Türkiye ve sol hareket/2
  Gençlik taze bir solukla yüklenecek, oyunları bozacak!
  Gençlik eylem ve etkinliklerinden...
  Yıkım ve vahşete onay verildi!
  Dizginlerinden boşanan siyanist vahşet Filistin direnişini ezemeyecek!
  Azerbaycan: Kapitalist restorasyonun vardığı nokta...
  Bolivya'da emekçi direnişinin gücü...
  Dünyada sınıf hareketi...
  Tekstil işçisi olmak!
  Büyük ünlü uyumu!
  Hızlanarak sürüklenirken
  Mücadele postası

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın



 
Irak halkının emperyalist işgale karşı
haklı direnişi büyüyor

Irak halkı oldukça zor koşullar altında yaşamını sürdürmeye çabalıyor. İşgal güçlerinin varlığı ve baskıları bir yana, elektrik ve su gibi en temel günlük ihtiyaçları karşılamanın bile sorun olduğu Irak’ta durum gün geçtikçe daha vahim bir hal alıyor. Emperyalist saldırının başladığı 20 Mart’tan bu yana Irak’ta savaşta yaşamlarını kaybedenlerin sayısı 7 bini aştı. Yaralıların ve sakat kalanların sayısı ise onbinleri buluyor.

Direniş işgalcileri bunaltıyor

Iraklılar, emperyalist işgalin ilk gününden itibaren işgal ordularını ABD’li haydutların sandığı gibi çiçek ve alkışlarla değil kurşunlarla, bombalarla, taş ve sopalarla karşıladılar. İşgale karşı yükselen direniş hareketi, her geçen gün güçleniyor. Hemen her gün gerçekleştirilen gerilla eylemleri sonucu en az bir, bazen bir kaç ABD’li askerin ölüm haberi geliyor. Daha çok Bağdat’ı çevreleyen bölgelerde yoğunlaşan saldırılar giderek daha profesyonel gerçekleştiriliyor. Sınırlı sayıda insandan oluşan ufak direniş grupları birleşerek daha güçlü örgütler halini alıyorlar. Düzenlenen kimi eylemlere ilişkin hazırlanan video kasetleri bu birleşmeleri onaylıyor. Basına ulaştırılan ve işgal kuvvetlerine yönelik tehditler içeren bu mesajlar, genellikle direniş grupları arasında gerçekleşen bazı birleşmelere vurgu yapara sonlanıyor.

Bush’un “zafer” ilan ettiği 1 Mayıs tarihinden itibaren öldürülen ABD’li asker sayısı ABD’li kaynaklar tarafından 101 olarak bildiriliyor. Ancak gerçek rakamın çok daha fazla olduğu herkes tarafından biliniyor. Dahası özellikle son bir ayda işgal kuvvetlerine düzenlenen saldırılarda bir yoğunlaşma görülüyor.

Eylül ayı içerisinde gerçekleşen BM binasına yönelik saldırı, 11 Ekim’de bombalanan CİA karargahı, son olarak Türkiye Konsolosluğu’na yapılan intihar eylemi, söz konusu yoğunlaşmanın göstergeleri. Bu saldırılar sadece bir yoğunlaşmayı değil fakat aynı zamanda direnişin gücünü ve politik reflekslerini, yönelimlerini göstermeleri bakımından da önemli. BM binasına yönelik saldırı Irak’a işgalin BM onayı ve şemsiyesi ile meşrulaşacağını, böylelikle direnişin zayıflayacağını söyleyenlere güçlü bir yanıt olmuştur.

CİA karargahına yapılan saldırı ise, hem ABD’yi en hassas noktasından vurmuş olmak, hem de yine ABD’ye yönelik güçlü bir meydan okuma olması açısından büyük bir anlam taşımaktadır. Son olarak Türkiye Konsolosluğu’na gerçekleştirilen intihar eylemi, Irak’a işgalci bir güç olarak gelmeyi planlayan Türk sermaye iktidarına, şimdiye kadar yapılan sözlü uyarıları dikkate almasını sağlayacak etkili bir uyarı olmuştur.

Direniş hainleri ve işbirlikçileri de hedef alıyor!

Direniş yalnızca işgal güçlerini değil, aynı zamanda işgalcilere yardım eden ve onları destekleyenlere karşı da yoğunlaşıyor. ABD’nin oluşturmaya çalıştığı polis gücü son dönemlerde gittikçe yoğunlaşan saldırılarla yüzyüze. Son olarak Irak’ın Kerbela kentinde Irak polisini hedef alan bir saldırı düzenlendi. Daha önce de Bağdat’ta bir karakola düzenlenen intihar saldırısında 10 kişi hayatını kaybetmişti.

Direnişin hedef aldığı işbirlikçiler yalnızca Irak polis teşkilatından ibaret değil. Irak Geçici Hükümet Konseyi üyeleri de aynı saldırılar ile karşı karşıyalar. CİA karargahına düzenlenen saldırının ardından Petrol Bakanı İbrahim Muhammed Bahr ul-Ulüm ve Geçici Hükümet Konseyi (GHK) üyesi Ahmed Çelebi’nin yardımcısı Nebil el-Musavi’nin Mansur semtinde suikast girişiminden kurtulduğu açıklandı. Yine geçtiğimiz hafta içerisinde direnişçiler Bağdat’ın kuzeydoğusundaki Diyala kentinin valisine bir suikast girişiminde bulundular.

ABD askerleri zorda!

Irak’ta süren direniş “her türden gelişmeye hazırız” görünümü yaratmaya çalışan ABD’li yöneticileri de çaresizliğe düşürdü. ABD’nin Irak “fatih”lerinden Savunma Bakanı Donald Rumsfeld, yaptığı bir mülakatta, Iraklılar’ın kendilerini çiçeklerle karşılayacağını sandıklarını tekrarlayarak, saldırıların yoğunlaşması nedeniyle şaşkınlığa düştüklerini ifade etti.

ABD’li yöneticiler lokal ve sınırlı saldırılar görünümünden giderek çıkarak açık bir savaşa dönüşen direniş karşısında şaşıra dursunlar, her gün direnişin öfkeli yüzüne tanık olan ve diken üstünde yaşayan ABD’li askerlerin huzursuzlukları da artmaya devam ediyor. Bunun en belirgin göstergesi, ABD ordusunda artan intihar vakaları. Son 7 ayda Irak’ta 13 Amerikan askeri intihar etti. Ordunun, bir düzine kadar askerin ölümünü de, intihar olabileceği gerekçesiyle araştırdığı ifade ediliyor. Normalin üstünde gerçekleşen bu intihar olayları ABD ordusunu alarma geçirdi. Şimdiye kadar 478 ABD askeri psikolojik sorunları nedeniyle ülkelerine geri gönderildi.

Ordu içinde yaşanan sıkıntıları ortaya koyan bir başka gelişme ise, bizzat ABD ordusunun gazetesi olan Stars and Stripes’ın yaptığı anketle ortaya çıktı. 1935 asker arasında yapılan ankette, askerlerin yüzde 50’si morallerinin bozuk, eğitimlerinin de yetersiz olduğunu dile getirmişler. Askerlerin Irak’ta bulunmalarının amacını açıklayamadıkları, görevlerini tam olarak tarif edemedikleri ya da önemsiz gördükleri de anketle ortaya çıktı. Ankette birçok asker tekrar orduya yazılmayı düşünmediğini belirtirken, bir kısmı da sırf ABD vatandaşı olabilmek için orduya katıldığını itiraf etti. Gerçekten de Irak’taki ABD ordusunun çok önemli bir kısmını vatandaşlık hakkı için askerlik yapan göçmenler oluşturuyor.

ABD ordusunun içinde olduğu çıkmazı kendi halkından gizlemek isteyen Pentagon bu arada büyük bir skandala da imza attı. Ekim ayı başında 11 yerel ABD gazetesinde yayınlanan ve ABD askerlerine ait olduğu ileri sürülen mektupların Pentagon tarafından kaleme alındığı anlaşıldı. Mektuplarda askerlerin Irak’ın polis ve itfaiye teşkilatlarının yeniden kurulması, su ve kanalizasyon borularının inşası gibi konulardaki çabalarından söz ediliyor. Mektupların içeriğinin tamamen aynı olduğu, hatta bazılarının tamamen birbirinin kopyası olduğu ortaya çıktıktan sonra ordu önce sessiz kaldı. Ancak daha sonra Pentagon yaptığı açıklama ile, mektupların askerlerin inisiyatifleri ile yazıldığını öne sürdü. Ancak mektupların sahipleri oldukları iddia edilen askerlerin söz konusu mektuplardan bihaber olduklarını açıklamaları Pentagon’u zor durumda bıraktı.

Direnişin karmaşık yapısı

Gerek ABD, gerekse onun destekçileri, Irak’ta süren direnişi Saddam yanlılarına ve El-Kaide’ye bağlamaya çalışıyorlar. Bu çabanın arkasında, direnişin dünya halkları nezdindeki saygınlığını azaltma isteği var. Bu nedenle sık sık ortaya Saddam’ın son kasetleri çıkıyor, tutuklanan herkesin El-Kaide üyesi olduğu ileri sürülüyor.

Ancak açık ki Irak’taki direniş birbirinden oldukça farklı kesimler tarafından sürdürülüyor. Bunlar arasında Saddam yanlıları olduğu gibi, ABD’nin işgaline karşı bağımsız bir Irak isteyen yurtseverler ve islami anlayışa göre örgütlenen çok sayıda farklı grup var. Guardian gazetesinde yayınlanan Zehi Chehab imzalı bir makalede bu konuda şunlar söyleniyor:

“Irak’ı işgalcilerden kurtarmak için savaşanlar Baasçı, Saddamcı değillerdi. Tam tersine, Amerikalıların Irak’ı işgaline sebep olduğu için Saddam Hüseyin’i suçluyorlardı. Hatta, Saddam Hüseyin yakalanırsa, kendilerinin onunla ilgili olmadığının açıkça anlaşılacağını söylediler. Kendilerini milliyetçi diye tanımlıyorlardı. Bir başka seferinde ise farklı bir tür direnişin üyeleriyle tanıştım. Bunlar Tikrit’teki Saddam Hüseyin yandaşlarıydı. Yolda televizyon için çekim yaptığımız sırada yanımıza gelip bir gece önce Amerikalılara saldırdıklarını ve her gün saldırmaya devam edeceklerini övünerek anlattılar. Musul ve Felluce’deki direniş bunlardan da farklı. Burada insanlar daha ziyade İslami siyasi örgütlere üyeler. Hamas ile temasa geçerek tecrübe ve bilgilerinden yararlandıkları yolunda haberler var.”

Silahlı direnişe Şiiler de katıldılar

İşgal öncesinde Amerikan kuvvetlerine kök söktürmüş olan güneydeki Şii illeri, işgalle birlikte direnişlerini kuzeye oranla daha farklı bir biçimde sürdürdüler. Silahlı direniş yerine kitle gösterileri düzenleyen Şiiler’in, ABD işgaline karşı besledikleri öfke yüzbinlerce Şii’nin katıldığı eylemlerde ortaya çıktı. Ancak son bir ay içerisinde Şii bölgelerinde de silahlı direnişin başladığı gözleniyor. Geçtiğimiz hafta içerisinde ABD işgaline karşı sert tutum alma yanlısı olan Şii lider Mukteda Es Sadr’a bağlı güçler ile ABD askerleri arasında çıkan çatışmada 3 ABD askeri öldü, 7 asker yaralandı. Çatışmanın nedeninin Sadr’ın ABD aleyhinde yürüttüğü çalışmalara hız vermesi olduğu belirtiliyor. ABD, kendisi için ciddi bir tehlikeye dönüşebilecek olan Sadrı silahsızlandırmak ve hatta tutuklamak gibi önlemlere başvurabileceğini açıkça ifade etmişti.

ABD’nin tasarladığı bir başka önlem ise Şii gruplarını birbirine düşürmek. ABD’ye daha yakın olan Şii din adamı Sistani’ye bağlı güçler ile Sadr’a bağlı güçler arasında çatışmalar başlamış durumda. Ancak Şiiler arasındaki hoşnutsuzluğun giderek büyümesi ABD’nin planlarını bozacak, direnişe farklı bir soluk ve güç katacaktır.

İşgalin değil direnişin safında olmak

Irak’ta süren direniş nasıl bir siyasal bileşime sahip olursa olsun, emperyalist işgale karşı tamamen haklı ve meşru bir konumdadır. ABD’nin içerisinde debelendiği derin açmazı büyüterek, sonunda onu Irak topraklarından ve Ortadoğu’dan kovacak direnişe destek vermek bugün yapılması gerekeni anlatmaktadır. Irak’ta süren direnişe verilecek desteğin sınırları işgal altındaki bir ülkenin ulusal bağımsızlığına verilecek desteğin sınırları ile çizilmiştir.