Geleceğimize sahip çıkalım,
Parti saflarını sıklaştıralım!
Kapitalizmin ilk gelişme dönemleri aynı zamanda yoğun sömürü dönemidir. Belli bir aşamadan sonra işçi sınıfının mücadelesi de ortaya çıkmaya başlamıştır. Ekmek, adalet, daha iyi ücret vb. taleplerle bu mücadele ruhu tüm Avrupaya yayılmaya başlamıştır.
Sistem yerleştikçe işçi sınıfına karşı her yerde vahşi koşullar dayatılmaya başlandı. Bir bilim olarak sosyalizmin ortaya çıkması ve gelişmesinin de kapitalizmin bu dönemine rastlaması tesadüf değildi. Bundan dolayıdır ki işçi sınıfı içinde geniş yankılar bulmuş ve zamanla mücadelesine de temel yol gösterici olmuştur.
Rusyada 1917de büyük Ekim Devrimiyle Bolşeviklerin önderliğinde işçi sınıfı dünyada ilk sosyalist devrimi gerçekleştirmiştir. Bu başarının sırrı Lenin önderliğindeki partinin varoluşuydu.
Bugün ardından 86 yıl geçti ve Ekim Devrimi etkisinden bir şey kaybetmedi. Tersine yeni Ekimlerin yakıcılığı tüm dünyada hissedilmekte ve bunun koşulları her geçen gün kendini dayatmaktadır.
Ülkemiz için de bu fazlasıyla geçerlidir. Bugün Türkiyede egemen sınıfın varlığı, işçi-emekçileri görülmemiş bir sefalete iterek sömürüyü arttırmasına dayanıyor. En ufak bir eyleme kolluk güçleri saldırıyor, insanlar vahşice tartaklanıyor, yerlerde sürülüyor ve tutuklanıyorlar. Bir taraftan işçi sınıfı ve emekçilere kölelik dayatılıyor. İnsanca yaşamak isteyen, örgütlenmeye çalışan işçilerin üstüne sermayenin bekçiliğini yapan polis ve jandarma sürülüyor, fabrikalar abluka altına alınıyor.
Sermaye sınıfı egemenliğine ve bu gücüne rağmen işçi-emekçilerin mücadelesinden korkuyor. Bunca azgın bir sömürüye dayanan bir sistem egemenliği nereye kadar sürecek? Elbette bunun da bir sonu olacaktır.
İşçi sınıfı mücadelesinde yıllardır yenilmesinin, önlerine barikat kurulmasın baş nedeni devrimci bir önderliğin olmamasıydı. Rusyada, Vietnamda, Çinde, Kübada vb. ülkelerdeki emekçilerin ve ezilen halkların kazanması bu sayede başarılmıştır.
Yeni Ekimler şiarıyla yola çıkan Komünist İşçi Partisinin 5. mücadele yılında parti saflarında mücadele etmek biz işçi ve emekçiler için tek kurtuluş yoludur. Parti bizi sermayeyle hesaplaşmaya ve mücadele etmeye çağırıyor. Bu çağrıya yanıt vermek kendi geleceğimizi elimize almak demek olacaktır.
O halde Partinin kızıl bayrağı altında birleşelim!
Partimizin 5. yılında Yeni Ekimlere
doğru yürüyoruz !
Bu yıl Ekim Devriminin 86., Yeni Ekimlerin Partisinin kuruluşunun 5. yıldönümü. Bu yılki kutlamamız, aydınlık günlerin daha yakın olduğuna inancımı ve umutlarımı daha da pekiştirdi.
5. yılını kutladığımız partimizin yıldönümünde tüm yoldaşlarımı devrimci coşkumla kutluyorum. Herşeyden önce ve bir kez daha, zindanlarda düşmana karşı ölümüne direnerek canlarını veren yoldaşların önünde saygıyla eğiliyorum. Devrim bayrağını kahramanlıklarıyla yükselten yoldaşlarımız Partimizin 5. yılında gücümüze güç katıyor.
Etkinlik sırasında dostların, yoldaşların büyük bir dikkatle ve coşku dolu gözlerle programı izlediği görülüyordu. Etkinliğin ön hazırlık süreci de günlerce süren hummalı bir çalışmanın ürünü oldu. Kimi zaman sabahlara kadar can-ı gönülden uğraş veren yoldaşlarımızın kolektif emekleri ayrı bir değer taşıyor. Bütün zorluklara, eksikliklere ve imkansızlıklara rağmen ısrarla, inatla, tüm emeğini ortaya koyan ve bize layık bir program çıkaran tüm yoldaşlarımı kutluyorum.
Etkinlikte dikkatimi çeken bir gerçekliği daha da açık ve net bir şekilde anladım. Dünya halklarının tek kurtuluşu işçi ve emekçilerin birleşik mücadelesinden geçiyor. Sermaye devleti ancak böylesi büyük bir birliğin mücadelesi ve çalışmasıyla yıkılabilir. Daha düne kadar emperyalistler ve sermaye hükümetleri diyorlardı ki; komünizm bitti, Ekim Devrimi boşa düştü, sosyalizm hayalleri öldü. Peki Ulucanlarda gözünü kırpmadan cellatlara göğüslerini açarak şehitler kervanına katılanlar kimlerdi? Habipler, Ümitler, yani yeni Ekim Devrimlerinin öncü neferleriydi... Zor dönemin bilinçli ve uzun soluklu devrimcileri kimlerdi? Tabii ki Haticelerdi... Ve bizler daha daha yukarı yükselttiğimiz kızıl bayraklarımızın altında daha güçlü, daha güvenle ilerliyoruz, bundan hi&cceil; kuşku duyulmamalı. Tarih tanığımızdır, biz kazanacağız!
Şan olsun 5. yılına giren Partimize! Şan olsun bu onurlu davada Kürdüyle Türküyle işçi ve emekçileri birleştiren Partimize!
Şan olsun devrim tarihimizde bir kilometre taşı olan ve bu zorlu döneme damgasını vuran yoldaşlarımıza!
İşçi sınıfı savaşacak, sosyalizm kazanacak!
Partiyi kazandık, partiyle kazanacağız!
İşçilerin birlik olup hakları için mücadele etmesi gerekiyor!
Merhaba,
Ben belediyeden emekli bir işçiyim. Ekonomik koşullardan dolayı çalışmaya mecbur kaldım. Geçenlerde iş ararken bir arkadaşım bana iş bulduğunu söyledi. İkitelliden bir arkadaş Doğan Holdingin Hadımköydeki Yay-Sat bölümüne iş için götürdü. İşe gittiğimiz, toplandığımız yer İkitelli İnsan Pazarı idi. İnsan Pazarı diyorum, çünkü alınterinin ayaklar altına alındığı, emeğin sömürüldüğü yüzlerce işçinin beklediği bir yer.
Sonuçta 10.5 milyon yevmiye ile işe başladık. 12 saat ayakta çalışıyoruz. Ne sigorta ne de sosyal güvence var. Gece vaktinden sabaha kadar hiç durmadan çalışıyoruz. Müdürler tarafından da horlanıyoruz. Tuvalete gitmek yasak. 2 saatte 10 dakika mola var. Molalarda çayı para ile satıyorlar. Yemeğin iyisini Aydın Doğana yakın olan kişilere, geri kalanı da bize veriyorlar. İtiraz edeni işten atıyorlar. Sözde sigortasız işçi çalıştırmanın yasak olduğu ülkemizde Aydın Doğanın holdinglerinde 10 milyona sigortasız yüzlerce işçi çalışıyor. Biz bu duruma itiraz ettiğimiz için 10 arkadaşımla birlikte işten kovulduk. İşten kovulmamızın en büyük nedeni, ağır sömürü koşulları altında çalışanların birlik ve beraberliği sağlayamamasıdır. Bu yüzden işçilerin birlik olup hakları için mücadele etmesi gerekiyr.
Düzenin pisliğini işçi ve emekçilerin
mücadelesi temizleyecek!
Düzen devrimcileri, onların yaşadıkları yerleri kötülemek için elinden geleni yapıyor. Bu amaçla her türlü yalana utanmadan başvuruyor. Size geçenlerde duyduğumuz bir olayı anlatmak istiyoruz.
Bir gün Gülsuyunda oturan 6 arkadaş gezerken yanlarına bir araç yaklaşmış ve içinden üç gazeteci inerek çocuklarla röportaj yapmak istediklerini söylemişler. Gazeteciler çocukların hayattan ne beklediklerini sormuşlar, onlar da sağlık, yiyecek, oyuncak, park vs. istediklerini söylemişler. Çocukların resimlerini çekerek ayrılmışlar.
Ertesi gün gazeteyi alan çocuklar şok olmuşlar. Çünkü mahalleyi ve devrimcilere yakın emekçi halkı kötülemek isteyen onurunu satmış bu gazeteciler, işçi-emekçi çocuklarını Maltepenin hırsızları, gaspçıları diye tanıtıp aşağılamışlar.
Bu aşağılama devrimci toprağı olan Maltepe-Gülsuyu halkını karalama çabasıdır aslında. Tertemiz işçi-emekçi çocuklarını kullanarak, emekçilere kurtuluşun yolunu gösteren devrimcilerin yaşadıkları bölgeyi ve insanlarını kötü gösterme çabasıdır. Emekçi çocuklarını hırsız, gaspçı olarak tanımlayan bu aşağılık düzen gazetecileri, bir de utanmadan geleceğimiz olan çocukların gelişiminden ve psikolojisinden bahsediyorlar.
Mahallemizde polisler ve onlarla çalışan mafya bozuntuları uyuşturucu satıp, kumar oynatıyorlar. Güya adaletin ve düzenin bekçisi olan polisler, gençlerin devrimcilerden uzak durmasını sağlamak için onları pisliğin içine çekmeye çalışıyorlar. Ama işçilerin kendi güçlerini anladıkları gün geldiğinde, insanlar bu pisliğin nereden kaynaklandığını anlayıp hesap soracaklardır. Düzenin bu pisliği ancak işçi-emekçilerle gençliğin mücadelesi ve sosyalizmin zaferiyle temizlenecektir.
Gülsuyundan gençler/İstanbul
|