19 Nisan '03
Sayı: 15 (105)


  Kızıl Bayrak'tan
  1 Mayıs'ta mücadeleyi yükseltelim!
  Özelleştirme, taşeronlaştırma ve kölelik yasasına karşı 1 Mayıs'ta alanlara!
  Gerici diktatörler ve diktatörlükler halkı temsil edemezler!
  Yağma ve talan emperyalizmin özüdür
  Emperyalist saldırganlığın yeni hedefi Suriye!
  Irak halkı emperyalist işgal ve talana boyun eğmiyor!
  Emperyalist saldırganlık ve işgale karşı gösteriler sürüyor...
  Kan koklayıp kâr kokusu alan leş kargaları!..
  Emperyalizmle işbirliğinin sonu özgürlük değil, utanç verici bir köleliktir!
  Emperyalist savaş kartışı eylemlerden...
  Kamuda TİS süreci başladı...
  Emperyalizme karşı mücadelenin engelleri ve bağımsız devrimci sınıf çizgisi
  Savaş medyası işbaşında!
  Kim bu üç-beş insan!
  İstanbul Sendikalar Birliği toplantısı üzerine...
  ESK toplantısı yapıldı
  Bir PETKİM işçisinden çağrı: Özelleştirmeye karşı mücadeleyi yükseltelim!
  Hatice Yürekli yoldaşın anısına...
  Dünyada emperyalist savaş karşıtı eylemlerden...
  Devrimci kimlikte ısrar ve kimlikte erozyon!..
  Acele polis aranıyor
  Mücadele postası

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 
İstanbul Sendikalar Birliği toplantısı üzerine...

İhtiyaç bağımsız taban örgütleridir!

1 Nisan’da kendini kamuoyuna deklare eden İstanbul Sendikalar Birliği, 1475 sayılı iş yasası, personel rejimi yasası, emperyalist savaş ve 1 Mayıs gündemlerini tartışmak üzere işyeri temsilcilerine çağrı yaptı. 13 Nisan günü biraraya gelen yaklaşık 450 temsilci gündeme ilişkin görüş bildirdi, öneriler sundu. Hatırlanacağı gibi DİSK, Türk-İş ve KESK’e bağlı 32 sendika ve şubeden oluşan aynı bileşen yaklaşık bir ay önce İstanbul Sendika Şubeleri adı altında iş yasasına karşı neler yapılması gerektiği üzerine yine temsilcilerin katılımıyla bir toplantı daha düzenlemişti.

Birlik, hedeflerini şu şekilde ortaya koyuyor:

“Sınıf çıkarlarını esas alan bütün mücadeleci sendikal güçlerin ortak bir iradesi olan İstanbul Sendikalar Birliği olarak hedeflerimiz: Konfederasyonların aldığı mücadele kararlarını en aktif biçimde örgütleyerek yaşama geçirmek; sermayenin saldırıları karşısında İstanbul yerelinde sınıf dayanışmasını güçlendirmek ve mücadeleyi geliştirmek; sınıf uzlaşmacı sendikal anlayışlara karşı mücadeleci sınıf sendikacılığını ve kitle sendikacılığını yükseltmektir. İstanbul Sendikalar Birliği’nin iradesi mücadelenin gerçek sahibi olan işçi ve kamu çalışanlarının kendi iradeleridir; İstanbul Sendikalar Birliği konfederasyonlarımızın karşıtı değil onların İstanbul yerelindeki birleşik dinamikleridir; Emek Platformu gibi ulusal ölçekteki bir platform ile yerel bir platform olan İstanbul Sendikalar Birliği birbirine karşı durmamalı, lternatif olarak değerlendirilmemelidir.”

Yaklaşık 4 saat süren toplantıda temsilciler 1 Mayıs’a kitlesel bir katılımın sağlanması ve gündemdeki saldırıları püskürtebilmek için işyeri örgütlülüklerinin oluşturulması, komiteler kurulması, bölgesel toplantılar yapılması, işyerlerine dönük saldırılara karşı bilgilendirme ve bilinçlendirme faaliyetinin yürütülmesi, emperyalist savaşa karşı eylemlerin devam etmesi gerektiğini dile getirdiler. Toplantının ortaya çıkardığı tabloya değinmeden önce İSB’nin hangi ihtiyacın ürünü olarak ortaya çıktığına bakmakta fayda var.

Birlik hangi ihtiyacın ürünü?

İstanbul Sendikalar Birliği (İSB), sermayenin yoğun saldırılarına karşı giderek ihanetini derinleştiren, hantallaşan ve bürokratik yapısını pekiştiren genel merkez ve konfederasyonlardaki uzlaşmacı anlayışların kimi üye, temsilci ve sendika şubelerinde yarattığı tepki ve öfkenin bir ürünü olarak ortaya çıktı.

Ancak aynı zamanda toplantının çağrıcısı da olan ve birliğin içinde sendika ve şube yönetimleri olarak yer alan anlayışlar, konfederasyonlar uzlaşmacı ve ihanetçi çizgilerini derinleştirirken, yine sendika ve şube yönetimlerinde bulunan anlayışlardı. Gelinen noktada bu ihanetçi çizgi ve anlayış artık kendilerini de hedef almaya, sendikalardan tasfiye etmeye çalışmaktadır. Alt kademe yönetimlerinde bulunan bu unsurlar için İSB, konfederasyon yönetimlerine karşı “bizi hafife almayın” demenin bir aracı olarak görülmektedir. Her iki toplantıda da temsilcilerin büyük bir çoğunluğunun işyeri örgütlülüğünü güçlendirmeye ve harekete geçirmeye dair yaptığı vurguya ve öneriye rağmen sonuç bildirgelerinde konunun es geçilmesi bunun bir göstergesidir. Aksi durumda konfederasyonların eylemsiliğine ve günü geçiştirmeye dönük aldığı baştan savma eylem kararlarına rağmen hedefleri arasına “Konfederasyonların aldığı mücadele kararlarını en aktif biçimde örgütleyerek yaşama geçirmek” maddesi yerine “Konfederasyonların uzlaşmacı, ihanetçi çizgisine karşı tabanı harekete geçirecek taban örgütlülüklerini oluşturmak ve işlevli hale getirmek, süreci tabandan doğru örmek ve örgütlemek” maddesini koyması gerekirdi.

Hem uzlaşmacı olarak açıktan eleştirdiği hem de hedefleri arasına aldığı “Sınıf uzlaşmacı sendikal anlayışlara karşı mücadeleci sınıf sendikacılığını ve kitle sendikacılığını yükseltmektir” ifadesine rağmen her iki toplantıda da üzerine basa basa “aslında biz konfederasyonlara karşı değiliz ama onları da harekete geçirmek istiyoruz” şeklinde muğlak ifadeler kullanmaz, bunu hangi araç, yol ve yöntemlerle yapacağını kararlı, açık ve net bir şekilde ifade ederdi. Bunun somut adımlarını atmaya dönük pratik kararlar alırdı.

Temsilciler ise her gün saldırıların güncel boyutunu yaşayan, hak gasplarına uğrayan ve işyerlerindeki tepkilere maruz kalan kesimi oluşturuyor. Temsilciler için İSB, işlevini ve gücünü yitiren işyeri örgütlülüğünü oluşturacak ve harekete geçirecek, tabanda ortak mücadeleyi örgütleyecek bir araç olma özelliği taşıyor. Temsilciler bir yandan konfederasyonların uzlaşmacı ve ihanetçi sendikal anlayışına öfke ve tepki duyarlarken, diğer yandan bugüne kadar değişik platformlar adı altında ortaya çıkan, başını alt kademe sendika bürokratlarının çektiği ve her seferinde kendilerini hüsrana uğratan oluşumlara hem umutla bakıyor, hem güvensizlik duyuyor, hem de temkinli yaklaşıyorlar. İlk toplantıda sonuç bildirgesi üzerinden yaşanan tartışmalar bunun bir göstergesi olmuştur.

İşyeri örgütlülüklerinin ne düzeyde işlediğini ve işlevli olduğunu pratikte yaşayan temsilciler, genel merkez ve konfederasyonların sendikal mücadelede yarattığı tahribatı açık ve net bir şekilde görmektedirler. Tabandan örülen ve yükselen ortak mücadele hattının önemine ve ihtiyacına işaret etmektedirler.

Temsilciler İstanbul Sendikalar Birliği’nden ne bekliyor?

Toplantıya katılan temsilciler konuşmalarında bir yandan sürecin yakıcılığına karşı somut ve pratik adımlar atılması gerektiğini ortaya koyarken, diğer yandan bunun ancak işyerlerini harekete geçirmekle mümkün olacağını vurguladılar. Ancak tabanın iradesi olma iddiası taşıyan İSB’nin bu konuda somut kararlar almasını, pratik adımlar atmasını sağlayamadılar.

Temsilciler ilk toplantıda birliğe daha temkinli yaklaşırken, ikinci toplantıda İSB’nin kuruluşunu kutladılar, ona önemli misyon biçtiler. Ancak sonuç bildirgesinde ortaya çıkan, özünde günü geçiştirmeye dönük eylemsizlik programı olan metni de alkışladılar. Kürsüden konuşan 32 temsilcinin büyük bir çoğunluğu saldırıların kapsam ve boyutu hakkında anlamlı tespitlerde bulunmuş, buna karşı İSB’nin uzun vadeli bir mücadele programı oluşturmasını ve bunu pratik bir çabayla birleştirmesini istemişti. Konuşmalarda işyerlerinin esas alınması gerektiği önemle vurgulanmıştı. Kaldı ki halihazırda işyeri örgütlülükleri işler halde ve işlevli olsaydı zaten İSB gibi bir oluşuma da ihtiyaç duyulmazdı.

Temsilcilerin işyerlerinin önemine dair yaptığı değerlendirme, tespit ve önerilere rağmen konuyla ilgili olarak sonuç bildirgesine şu ifadeler yansıdı: “İşçi sınıfı ve kamu emekçileri hareketinin önündeki sorunları çözebilmek için işçilerin tabandan gelen inisiyatifinin bir iradesi olan İSB işyeri toplantılarıyla işçilere anlatılmalıdır. Tabanın söz ve karar sahibi olması ilkesi hayata geçirilmelidir. İSB’nin temelini güçlendirmek amacıyla işyeri örgütlenmelerinin oluşturulması, İSB bileşenleri tarafından değerlendirilmeli ve işçilerin iradesine sunulacak bir örgütlenme planına dönüştürülmelidir. Örgütsüz işyerlerinin ve işsiz işçilerin sendikal örgütlenmeye katılımı sağlanmalıdır.” Sonuç bildirgesi 1 Mayıs’a kadar birliğin hayata geçirmesi gereken bir program olarak açıklandı.

Ancak sonuç bildirgesine 1 Mayıs’a kitlesel katımı sağlayacak program ise şu şekilde geçti: “1 Mayıs’ı tüm işyerlerinde üretimden gelen gücümüzü kullanarak iş bırakıp alanlara çıkarak kutlamalıyız. İSB olarak 1 Mayıs öncesinde kutlamalara yığınsal bir katılım sağlayabilmek için İSB bileşenlerine şu eylemler önerilmiştir: Birliğimiz adına hazırlanan 1 Mayıs bildirisinin hem işyerlerinde hem bütün yerleşim birimlerinde dağıtılması sağlanmalıdır; 1 Mayıs öncesinde kitlesel katılımlı bir basın açıklaması düzenlenmelidir.”

“Yapılmalıdır, edilmelidir” türü ifadelerle dolu bu tarz, genel merkez ve konfederasyonların aldığı baştan savma eylem kararlarını aşamadığı gibi benzerlik de taşımaktadır. Bugüne kadar sınıfın bir bildirge, bildiri ya da açıklamada “üretimi durdurun ve 1 Mayıs’ta mücadele alanlarına çıkın” denildiği için alanları doldurduğu ne tarihsel ne de güncel deneyimlerle sabitlenmiştir. 1 Mayıs gerçekten mücadele alanlarına çevrilmek ve 1 Mayıs’a kitlesel bir katılım sağlanmak isteniyorsa, birçok temsilcinin de vurguladığı gibi, takvimsel bir programa bağlanmış işyeri, sektör ve bölge toplantıları yapılarak işçi ve emekçilere 1 Mayıs’ın hem tarihsel hem de güncel anlam ve önemi anlatılmalı, bunun üzerinden çağrı yapılmalıdır.

Temsilciler, işyerlerinin, saldırıların kapsam ve boyutu hakkında yeterince bilgi sahibi olmadığını belirtmiş ve bunun için işyerlerine dönük bilinçlendirme amaçlı toplantılar yapılmasını önermişlerdir. İşyerlerindeki işçi ve emekçiler eğer saldırıların boyutu, içeriği ve sonuçları hakkında kapsamlı bir bilgiye sahip değilse, istenildiği kadar kapalı salonlarda “iş bırak, ortak mücadele et, genel grev-genel direnişi örgütle, 1 Mayıs’a katıl” vb. ifadeler kullanılsın, ayakları yere basmayacak, hayata geçirilemeyecektir.

İSB’ye hem uzun vadede tabandan doğru ortak mücadeleyi örgütlemesi ve sınıfı harekete geçirmesi hem de 1 Mayıs’ı örgütlemesi gibi misyonlar biçen temsilciler, İSB’ni önceki platform deneyimlerinden de çıkardığı derslerle bir kez daha düşünmeli ve değerlendirmelidirler. Temsilcilerin ifade ettiği ve hedeflediği tarzda örgütlenmenin önünde engel teşkil eden anlayışlar ister genel merkez ve konfederasyonların başında, ister sendika ve şubelerin başında olsun, onu aşacak tarzda hareket edilmelidir.

Daha önce de benzer platformlar iddialı söylemlerle ortaya çıkmış, ancak iradesini tabana devretmediği, gerçekten tabana inemediği, ayaklarını işyerlerine basamadığı için gerçekleştirdiği birkaç eylem ve etkinlik sonrası kendiliğinden dağılmak zorunda kalmıştı. Tabandaki dinamikleri kendine yedekleyen ve bir süre sonra da dağılan bu oluşumların yarattığı tahribat da hesaba katılmalıdır.

Toplantının gösterdikleri

Katılımcılar her iki toplantıda da uzlaşmacı, teslimiyetçi sendikal anlayışlara karşı sınıf sendikacılığını savunan sendika, şube, temsilci ve üyelerin birliği olarak kendilerini ifade ettiler. Sınıfa yönelik saldırılara karşı konfederasyonların yetersiz kaldığını, günü kurtarmaya dönük altı boş eylem kararları aldığını dile getirdiler. Sendikal bürokrasiyi ve ihaneti ağır bir dille eleştirdiler. Buna karşı açık ve net bir tutum almak gerektiğini belirttiler.

Konuşmacıların tespit ve önerileri ne kadar anlamlı, birliğin ortaya koyduğu iddialar ne kadar iyi niyetli olursa olsun, bu iddialar işyerlerinde karşılık bulmadıkça ortada kalacaktır. Sonuç bildirgesinde yer alan tavsiye ve öneri niteliğindeki kararlar somut bir programa, takvimsel bir planlamaya, pratik görevlendirmeye ve faaliyete konu edilmediği sürece kağıt üzerinde kalmaktan öteye gidemeyecektir.

Toplantıda konuşulanlarla sonuç bildirgesine yansıyanlar, toplantının çağrıcıları ile toplantıya katılanların İSB’nden beklentileri arasındaki farkı yansıtmaktadır. Katılımcılar somut bir program ve pratik beklerken, sonuç bildirgesi altı nasıl, ne zaman ve hangi araçlarla doldurulacağı belirsiz ifadelerle doludur.

İSB tarafından planlanan, henüz yeri ve tarihi dahi belli olmayan ancak sonuç bildirgesinde yeralan; “Çalışma yaşamına ilişkin saldırı yasaları püskürtülmelidir. Bunun için kölelik yasası meclis gündeminden çekilmeli, konfederal merkezler bu yasaya ilişkin bütün görüşmelerden çekilmelidir. Konfederasyonlar alınan eylem kararlarına sahip çıkmalıdır. Tüm işyerlerinde yazılı ve sözlü biçimde geniş katılımlı bir bilgilendirmeye gidilmelidir. İSB olarak konferans ve paneller düzenlenmelidir. İSB bu yasaların gündeme geldiği günlere doğru yoğunlaştıracak bir eylem planı oluşturmalıdır” gibi ifadelerle ne saldırılar püskürtülebilir, ne de sendikalara ve kendi öz gücüne giderek güvensizleşen, örgütlü mücadeleden uzak duran yığınla işçi ve emekçinin harekete geçmesi sağlanabilir.

Bir diğer konu ise, şube adına konuşan ve birliğin altına da şube olarak imza atan kimi şube yönetimlerinin, konuyu üye toplantılarına taşıyarak tartışmadıkları gibi toplantıya sunulacak öneri ve değerlendirmeleri de şube adına karar altına almamış olmalarıdır. Kimi imzacıların kendi üyelerini dahi katamadığı böyle bir birliğin işyerlerini harekete geçirme iddiası ne kadar samimi ve inandırıcı olabilir?

Birliktelikler tepeden değil tabandan oluşturulmalıdır!

Öncelleri gibi tepeden oluşturulan birliklerin akıbeti İSB için de geçerlidir. Eğer bu ve benzeri platformlar iradesini tabana teslim etmiyor, alta doğru yayılıp genişleme iddiasına uygun bir pratik çaba içerisine girmiyorsa, yapılması gereken alttan doğru sınıfın bağımsız devrimci birlikteliğini yaratmaktır. Sermayenin saldırılarının yoğunlaştığı, sendikal ihanetin derinleştiği böylesi bir süreçte devletten ve sendikal bürokrasiden bağımsız taban örgütleri yaratılamadığı sürece sınıfın bağımsız devrimci mücadelesi de yaratılamaz. Konfederasyon ve genel merkezlerin uzlaşmacı anlayışına karşı eleştirilerde bulunan ancak ona karşı cepheden tutum almaktan kaçınan, gözü yukarda alt kademe yöneticilerini harekete geçirecek olan da yine tabandan oluşturulacak birlikteliklerin basıncı olacaktır.



Sonuç bildirgesi

İşçi sınıfının önümüzdeki dönemde başlıca mücadele gündemleri:

1- İşçi sınıfının birlik, mücadele ve dayanışma günü olan 1 Mayıs’ın kutlanması.

2- 1475 sayılı iş yasasında yapılacak değişiklikler, kamu personeli yasası ve çalışma yaşamına ilişkin diğer yasalaştırmalarla işçi sınıfı ve emekçilere karşı yoğunlaştırılan saldırıların püskürtülmesi.

3- İşçi sınıfı hareketinin ulusal ve uluslararası düzeyde yaşadığı sorunların aşılması için işçi sınıfının aşağıdan gelen enerjisi ve dinamizminin değerlendirilmesi ve örgütlenmesidir.

İSB işçi sınıfının birlik, mücadele ve dayanışma günü olan 1 Mayıs’ın güncel ve tarihsel özüne uygun bir biçimde kutlanabilmesi, 1 Mayıs’ın işçi sınıfının ve bütün ezilenlerin kurtuluş mücadelesini güçlendiren ve saldırıları püskürten bir eylem günü olabilmesi için 1 Mayıs, emperyalist savaş ve işgalin karşısına barış ve halkların özgürlüğünü, işçi sınıfına yönelik sermaye saldırılarına karşı işçi sınıfının demokratik hak ve özgürlüklerini savunan bir mücadele günü olarak kutlanmalıdır. 1 Mayıs İstanbul’da Taksim’de kutlanmalıdır. 1 Mayıs’ı, 1 Mayıs alanında kutlamamız engellenemez. Bütün konfederasyon ve genel merkezleri bu mücadele gününe sahip çıkmaya çağırıyoruz. 1 Mayıs’ı tüm işyerlerinde üretimden gelen gücümüzü kullnarak işbırakıp alanlara çıkarak kutlamalıyız. İSB olarak 1 Mayıs öncesinde kutlamalara yığınsal bir katılım sağlayabilmek için İSB bileşenlerine şu eylemler önerilmiştir;
Birliğimiz adına hazırlanan 1 Mayıs bildirisinin hem işyerlerinde hem bütün yerleşim birimlerinde dağıtılması sağlanmalıdır.

1 Mayıs öncesinde kitlesel katılımlı bir basın açıklaması düzenlenmelidir.

Çalışma yaşamına ilişkin saldırı yasaları püskürtülmelidir. Bunun için kölelik yasası meclis gündeminden çekilmeli, konfederal merkezler bu yasaya ilişkin bütün görüşmelerden çekilmelidir. Konfederasyonlar alınan eylem kararlarına sahip çıkmalıdır. Tüm işyerlerinde yazılı ve sözlü biçimde geniş katılımlı bir bilgilendirmeye gidilmelidir. İSB olarak konferans ve paneller düzenlenmelidir. İSB bu yasaların gündeme geldiği günlere doğru yoğunlaştırılacak bir eylem planı oluşturmalıdır.

Emperyalist savaşa ve işgale karşı mücadele hiçbir kesintiye uğratılmaksızın sürdürülmelidir. Bu mücadelenin bir parçası olarak ABD ve İngiliz mallarının boykotuna katılıyoruz.

İşçi sınıfı ve kamu emekçileri hareketinin önündeki sorunları çözebilmek için işçilerin tabandan gelen inisiyatifinin bir iradesi olan İSB işyeri toplantılarıyla işçilere anlatılmalıdır. Tabanın söz ve karar sahibi olması ilkesi hayata geçirilmelidir. İSB’nin temelini güçlendirmek amacıyla işyeri örgütlenmelerinin oluşturulması, İSB bileşenleri tarafından değerlendirilmeli ve işçilerin iradesine sunulacak bir örgütlenme planına dönüştürülmelidir. Örgütsüz işyerlerinin ve işsiz işçilerin sendikal örgütlenmeye katılımı sağlanmalıdır.

Başta Tekel ve petro-kimya işkolundaki güncel özelleştirmeler olmak üzere özelleştirmeye karşı mücadele güçlendirilmelidir. Uzlaşmacı, güdümlü sendikacılığa karşı mücadeleci bir sınıf sendikacılığı anlayışıyla açık bir tutum alınmalıdır.



İstanbul Sendikalar Birliği toplantısı yapıldı...

“İşçilerin birliği sermayeyi yenecek!”

13 Nisan Pazar günü saat 13:00’te yaklaşık 450 temsilcinin biraraya geldiği İstanbul Sendikalar Birliği toplantısı yapıldı. Toplantıya 52 sendika ve şube katıldı, 32 temsilci konuştu.

Açılış konuşması ve gündemin okunmasından sonra hak ve özgürlük mücadelesinde, sınıfın iktidar mücadelesinde yaşamını kaybetmiş tüm sınıf önderleri için bir dakikalık saygı duruşunda bulunuldu. Sadece temsilcilerin söz aldığı toplantıda temsilciler 1475 sayılı iş yasası, personel rejimi yasası, savaş ve 1 Mayıs gündemleri üzerine konuştular. Konuşmacılar ağırlıklı olarak gündemdeki saldırıları püskürtmek için taban örgütlülüklerinin oluşturulması, tabanın harekete geçirilmesi, 1 Mayıs’ta iş bırakarak alanlara çıkılması, 1 Mayıs’ın Taksim’de kutlanması yönünde öneriler sundular.

“İşçilerin birliği sermayeyi yenecek!”, “Yaşasın sınıf dayanışması!”, “Yaşasın örgütlü mücadelemiz!”, “Kölelik yasasına hayır!”, “Kahrolsun sendika ağaları!”, “Kurtuluş yok tek başına, ya hep beraber ya hiçbirimiz!”, “Birleşen işçiler yenilmezler!”, “Yaşasın işçilerin birliği!”, “Savaşa karşı sınıf savaşı!”, “TEKEL halkındır satılamaz!”, “Kahrolsun ücretli kölelik düzeni!” sloganlarının atıldığı toplantı saat 17:00’de sona erdi.

SY Kızıl Bayrak/İstanbul