Kızıl Bayrak'tan...
Irak'ta İşgale Hayır Koordinasyonu, BDSP, Divriği Kültür Derneği, HKP, TKP, PSAKD, 8 Haziran günü İstanbul İran Konsolosluğu önünde bir basın açıklaması eylemi gerçekleştirdiler. İran halkına destek vermek, emperyalistlerin ve işbirlikçilerinin saldırgan politikalarına dur demek için, Türkiye genelinde anti-emperyalist bir kampanya yürüteceklerini duyurdular.
Bu ilk bileşenler ülke çapındaki tüm çalışma alanlarında biraraya gelip bir an önce çalışmayı başlatacaklar. Yerellerde benzer platformların oluşturulmasında devrimci basından da en etkin biçimde yararlanmak gerekiyor. Okurlarımız, gerek çağrılarının duyurulması, gerekse çalışma ve deneyimlerinin aktarılması açısından Kızıl Bayrak'ı etkin bir biçimde kullanabilmelidirler. Ülke çapında yaygınlaştırılması gereken anti-emperyalist/anti-kapitalist bir kampanya için en uygun ‘bayrak' kendi ellerindeki bayraktır.
Bölge halklarına yönelik saldırılarda emperyalizme piyonluğun gerekleri görev başındaki hükümet tarafından yerine getirilecektir.Ve AKP hükümetinin, son yıpratma kampanyasının da etkisiyle, ABD'ye kölece hizmette her türlü tereddüt ve çekinceyi ortadan kaldıracağı, gelmiş geçmiş hükümetleri geride bırakacak bir yarış içine gireceği ortadadır. Buna rağmen hükümette tutunabilecek mi, bunu zaman gösterecek. Şimdiden söylenebilecek olan, İran'a karşı olası bir saldırıda, ABD emperyalizmi, AKP hükümeti cephesinde Irak saldırısı öncesine benzer bir ‘tezkere krizi' yaşamayacaktır. Ordu ve bürokrasi (ve medya) cephesinde ise zaten hiçbir pürüz bulunmamaktadır.
Bu tablo, başlatılan kampanyanın önemini daha da artırıyor. Birkaç haftadır iyice kızıştırılan dinci-laik kamplaşması düzen içi bir çatlağı ifade ediyor olsa da, söz konusu emperyalizme uşaklık olunca durum değişiyor. Bu yıpratma operasyonu sonunda ya hükümet değişecek, emperyalist savaş politikalarına hizmette pürüz çıkarmayacak bir yeni hükümet kurulacaktır; ya da yeterli terbiyeyi aldığı düşünülerek AKP hükümeti kullanılacak ve bu son görevle birlikte tamamen eskitilmiş olarak düzen politikası çöplüğüne atılacaktır. Her halükarda, düzen bu son çatışmayı emperyalizme uşaklığın gereklerini yerine getirmek ve kendini tahkim için kullanmış bulunuyor.
İşbaşındaki hükümetin tek görevi emperyalizme kölece hizmet değil kuşkusuz. O her daim sermaye sahiplerinin hizmetine hazır ve nazır olduğunu kanıtlamak zorundadır. Yaptıkları açıklamalarla, öne sürdükleri isteklerle terbiye operasyonuna son noktayı koyan TÜSİAD baronlarına hükümet cephesinden verilen yanıtlar, AKP'nin bu zorunluluğu çok iyi kavradığını göstermektedir. Sermaye sınıfının bu genel taleplerini yanıtlamanın ötesinde, yerli-yabancı, büyük-küçük tüm kapitalistlerin talepleri de canla başla yerine getirilmeye çalışılıyor. İşçi grevleri, direnişleri polis terörüyle dağıtılıyor, yargı terörüyle ortadan kaldırılmaya çalışılıyor. Düzenin ‘bağımsız yargısı' hep sermayenin hizmetinde faaliyet gösterdiği halde, Cargill davasında olduğu gibi, yazılı hukuku uygulanmak istendiğinde hükümet, kendi bağımsız yargısının kararını boşa çıkaracak bir ‘yasal' kılıf hazırlama işine girişiyor.
Oluşturulacak platformlarda ve yürütülecek kampanyada, anti-emperyalizm/anti-kapitalizm bütünlüğüne özel bir dikkat göstermek gerekiyor.
***
Ekim Gençliği'nin Haziran 2006 tarihli 95. sayısı çıktı. Okurlarımız Ekim Gençliği'nin yeni sayısını tüm Yaysat bayiilerinden, kitapçılardan ve Eksen Yayıncılık bürolarından temin edebilirler. |