Kızıl Bayrak'tan...
İki askerin kaçırılmasını bahane eden İsrail’in kanlı operasyonları genişleyerek sürüyor. Bugün yansıyan haberlere göre, iki İsrailli askerin Hizbullah tarafından kaçırılmasını bahane eden İsrail, Lübnan topraklarına da girdi. Böylece Gazze’den sonra 2000 yılında boşaltılan Güney Lübnan da işgal tehdidiyle karşı karşıya. Kendilerinin yaptığı ve yapmaya devam ettiği katliamları meşru görüp başkalarını “terörist”likle suçlayan İsrail yetkilileri bir yandan Filistin, Lübnan, Suriye gibi ülkeleri tehdit ederken, öte yandan da akan kan, gözyaşı ve şiddet üzerinden timsah gözyaşları dökmeyi ihmal etmiyorlar.
Ülkeyi yönetenler ise yaşanan katliamlara rağmen ciddi bir tepki ortaya koyamıyorlar. Bu aralar İsrali’in ve ABD’nin posta memurluğu görevini üstlenen Tayyip’in durumu ise ibret verici. Malatya’da konuşma yapan Erdoğan, bütün dünya liderlerinin krizin çözümü için kendisi ile görüştüğünü, kendisinin krizin çözümünde çok aktif bir rol oynadığını açıklayıverdi. Biz Erdoğan’ın da, diğer yöneticilerin de nasıl rol üslendiği gayet iyi biliyoruz ABD ve İsrail’in taşeronluğu. Katliamların suç ortaklığı.
Lübnan ve Filistin halkları ile dayanışmak, işbirlikçilerin bu saldırılara çanak tutan politikaları ile mücadele etmek günün devrimci görevidir. Geniş işçi ve emekçi katmanlarının Filistin ve diğer Ortadoğu halklarının anti emperyalist, anti siyonist mücadelesine duyduğu sempatiyi eylemli bir dayanışma hareketine dönüştürmek, içerde işbirlikçilerine karşı bir mücadeleye evriltmek yakanlanması gereken halkadır.
Bütün yerel çalışma alanlarımız hızla eylemli bir süreci örgütlemeli, Filistin direnişiyle dayanışmayı yükseltmelidir. Başta Filistin olmak üzere Ortadoğu halklarıyla dayanışma eylemleri ertelenemez bir sorumluluktur.
***
Bu sayı için ara verdiğimiz reformist sola ilişkin eleştirel değerlendirmelerimize gelecek sayımızda devam edeceğiz... |