Kızıl Bayrak'tan...
Ortadoğu'da emperyalist-siyonist işgal ve imha savaşlarının kızıştığı bir süreçte, yaklaşan 1 Eylül Dünya Barış Günü'nü fırsat bilen savaş kundakçıları, yine halkları sahte barış masallarıyla oyalamaya çalışıyor.
Barışı, sınıfsal-siyasal içeriğinden soyutlayarak ele alan ve boş bir propaganda malzemesi yapmaya çalışan emperyalist/kapitalist teorilere göre, barış, savaş kundakçılarının kendileri tarafından sağlanabilecekmiş gibi gösterilmek isteniyor.
Siyonist saldırganlığın baş destekçisi ABD emperyalizmi, bir kez daha ve yine BM aracılığı ile, İsrail eliyle harabeye çevirdiği Lübnan'da “barışı sağlama” havariliğine soyunuyor. Ancak bu öylesine sahte, öylesine iğreti bir havarilik misyonu ki, amacını daha gerekçesinde ortaya koymuş bulunuyor.
BM (aynı anlama gelmek üzere ABD), bölgeye gönderilecek “barış gücü”nün Hizbullah'ı silahsızlandırma görevi üstlenmesini istiyor. Bu da demek oluyor ki, “barış gücü” adı altında bölgeye yığılacak emperyalist haçlı orduları, İsrail saflarında ve bölge halklarına karşı savaştırılacak.
Irak'a karşı seferinde ilk kez “haçlı ordusu” lafını ağzından kaçıran, ancak böyle bir orduyu toplamakta aciz kalan ABD emperyalizmi, şimdi, aynı niyetini İsrail'in işgal savaşları için gerçekleştirmeye soyunuyor. Üstelik, “islami terör” söylemiyle toplamaya çalıştığı bu haçlı ordusunun gövdesini de, yine islamcı partilerin yönetimde olduğu, bölgenin işbirlikçi devletleri tarafından oluşturulmasını istiyor. Emperyalizmin “iti ite kırdırma” taktiği bir kez daha devreye sokulmak isteniyor. Çok bilinen bu taktik, ne yazık ki, başta Türk devleti olmak üzere kimi bölge devletleri tarafından sorgusuz sualsiz kabullenilecek gibi görünüyor.
Oysa halklar çoktan öğrenmiş bulunuyor ki, emperyalizmin dünya hakimiyeti sürdüğü sürece barışın hayalini kurmak bile mümkün değildir. Dünyanın neresinde ne zaman bir barış umudu doğsa, anında emperyalist haydutlar tarafından boğulmaktadır. Kaldı ki, Müslümanlığı terörizmle özdeşleştiren ve açıktan savaş açtığını ilan ederek BOP'a dayanak yapmaya çalışan bir emperyalist gücün barıştan söz etmesi, komedinin ötesinde, emekçi halklarla ve işçi sınıfıyla dalga geçmektir. Saldırıya uğrayan her ülkede gelişen ve yükselen direniş hareketleri dışında, gerek bölge, gerekse dünya halklarından ve işçi sınıflarından hak ettiği yanıtı alamayan emperyalist haydutlar, halklarla dalga geçiyor.
Bu aşağılanmadan kurtulmanın bir tek yolu var; savaşlara son verecek ve dünyaya gerçek ve kalıcı barışı getirebilecek tek gücün işçi sınıfının devrimci diktatörlüğü olduğunu halklara bir kez daha göstermek. Bu, bir tek ülkede dahi gerçekleştirilebilirse eğer, bölgedeki direnişler yayılacak ve emperyalist/siyonist haydutlara gereken ders verilebilecektir.
Emperyalistlerin sahte barış demagojileri ancak emperyalizme karşı savaşın yükseltilmesiyle boşa çıkarılabilir. Devrimcilerin görevi, timsah gözyaşlarıyla barış nutukları atan savaş kundakçılarının iğrenç maskesini yırtıp atmak, emperyalist savaşlara son verecek devrimci savaşı yükseltmektir. |