22 Eylül 2006 Sayı: 2006/37 (37)
  Kızıl Bayrak'tan
   Özgürlüğün yolu emperyalizme ve her türden gericiliğe karşı birleşik devrimci mücadeleden geçer
  Diyarbakır halkı devlet terörüne boyun eğmedi
  Uzun soluklu bir mücadeleye hazırlanmalıyız
  Sendikacılar Miami'ye, askerler Lübnan'a!
  İMF-TÜSİAD patentli sosyal yıkım programlarına geçit vermeyelim!
"Laik Cumhuriyet" düzeninde tarikatlar cirit atıyor
"Meşru ve fiili mücadele" bir söz kalıbı olmaktan çıkarılmalıdır!
BJ Tekstil işçileri mücadelelerine devam ediyor!
Eylem ve etkinliklerden
 "Tarihin sonu"ndan "post demokrasi"ye... / Orta sayfa
  Ulucanlar katliamının 7. yılında; Direniş öğretmeye devam ediyor!
  Tersane İşçileri Birliği Derneği açıldı!
  TMMOB mecliste görüşülen yasalara karşı yürüdü
  Siyonistler savaşı yeniden başlatma tehdidi savuruyor
  14. Bağlantısızlar Zirvesi Havana'da gerçekleşti
  Dünya'dan kısa kısa
  Büyük tekeller rekabetin faturasını işçilere kesiyor
  Diyarbakır katliamını lanetliyoruz! / Sosyalist Şoreşger
  Eylem ve etkinlik haberleri
  Bir-Kar Gençliği "Enternasyonal Gençlik Buluşması"na hazırlanıyor!
  Sermayeyi okullardan, emperyalizmi Ortadoğu'dan kovacağız!
  Mücadele Postası

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın


 

Kızıl Bayrak'tan...

Ulucanlar katliamının yedinci yılında devlet öldürmeye devrimciler direnmeye devam ediyor.

Hücrelere giden yolu açmak için yıkılmıştı Ulucanlar'ın duvarları, devrimcileri hücrelerde soldurup direnişlere son verme umuduyla kıymışlardı ON'lara. Ama emellerine ulaşamadılar. ON'ların katli direniş azmini daha da artırdı. Ancak düzenin bekçileri de kararlıydı hücreleri açmaya, direnişleri ezmeye. Çünkü; dönemin başbakanının da itiraf ettiği gibi, devrimci direnişi ezmeden, İMF-TÜSİAD yıkım programlarını uygulama şansları bulunmuyordu. Kölelik parayla pulla değildi. Ancak köleliklerini sürdürebilmeleri için bile bir ödeme yapmaları gerekiyordu. ‘70'li yıllarda ‘halkçı' söylemleriyle hükümet koltuklarına tırmanan Karaoğlan, aradan geçen 30 yılın ardından artık dizleri titreyerek ve ite kaka çıkarıldığı aynı koltuklarda, emperyalizmin kara ‘oğlan'lığını yapmaya soyunmuştu. ABD'ye, koltuklarında ON devrimcinin kellesiyle uçtu. Emperyalist haydutlara en layık armağan buydu ona göre. Böylece, büyük ihtimalle kelle avcılarının takdirlerine şayan olmuştur. Darbeci generallere uygun gördükleri liyakat sıfatının aynını elde etmiştir.

Ulucanlar'da devrimciler, en barbar, en azgın işkencelerle katledildi. Üstelik, kamuoyuna karşı savunabilecekleri hiçbir gerekçe olmadan başlattılar saldırıyı. Tarihe, devletin vahşi bir kanlı katliamı olarak yazılan bu saldırı, bu nedenle, asıl olarak bir terör eylemidir. Hedefinden biri devrimci direnişleri bastırmak, hücrelerin yolunu düzlemekse, ikincisi de, kitleleri korkutup sindirmek, İMF-TÜSİAD programlarına karşı beklenen direnişleri zayıflatmaktır. Devrimciler böyle sebepsiz, böyle durduk yerde katledilerek, işçi sınıfı ve emekçi kitlelere göz dağı verilmek istenmiştir.

Devlet cephesinden katliam olarak yazılan bu kanlı saldırı, devrimci hareket ve sınıf ve kitle hareketi cephesindense ölümüne bir direnişin destanı oldu. Devrimci tutsaklar, en imkansız koşullarda, cezaevinin dört duvarı, demir parmaklıkları arasında, silahsız duldasız, ölümüne direndiler devletin terör güçlerine karşı. Otomatik silahların tarrakasını, ON'lar halay zılgıtlarıyla yanıtladı. Bombalarını sloganlarıyla. Ulucanlar direnişinin gücüyle, hücrelerin kapısını açmaya cesaret edemedi katiller düzeni. Taa ki, bir buçuk yıl sonra, 19 Aralık'ta tüm cezaevlerindeki devrimci tutsaklara karşı giriştiği yeni bir katliam saldırısına kadar.

Fakat hücrenin her derde deva bir çözüm aracı olmadığını anladılar çok geçmeden. Yaraları az buçuk sağalıp gözünü açan ve hücreye tıkıldığını gören devrimciler direnişi aynı kararlılıkla sürdürmeye başladı. Yıllara yayılan bu ölümüne direnişte, yine onlarca devrimci yaşamını feda etti.

Hücre karşıtı mücadele ve direniş bugün de sürüyor. Hücreleri yıkıncaya dek süreceğinden de kimsenin kuşkusu bulunmuyor. Fakat bugün de, tıpkı dün olduğu gibi, devrimci direnişe güç verecek olan, işçi sınıfı ve emekçi kitlelerin emperyalist soygun programlarına karşı direnişinin güçlendirilmesi olacaktır. Günümüz koşullarında bu, emperyalist savaş taşeronluğuna karşı direnişte hayat bulacağından, mücadeleye bu yönüyle daha fazla yüklenme ihtiyacı önümüzde duruyor. ON'ların direnişini yaşatacak olan sınıf ve kitlelerin yükselen direnişidir.

* * *

Liselilerin Sesi dergisinin Eylül 2006 tarihli 9. sayısı çıktı. Okurlarımız Liselilerin Sesi dergisini Eksen Yayıncılık bürolarından ve kitapçılardan temin edebilirler.