Kızıl Bayrak'tan...
Sermaye düzeninin politika arenasında bir seçim yarışı daha başlamış bulunuyor. Normal seçimlere bir-iki ay kala yapılacak bir ‘erken’ seçimi zorlayan da, zaten, düzen içi dalaşmalar oldu. Bu yüzden bile, düzen partileri arasındaki çekişmeye ‘yarış’ demek hiç uygun düşmüyor. Onlarınki en hafif tabirle dalaş olarak adlandırılabilir. Çünkü hepsinin başında dövüştüğü aynı kemiktir.
Gerçek iktidar yarışının ise farklı bir kulvarda, kapitalist sistemin iki ana sınıfı arasında süregittiği biliniyor. Bu konuda açık olan bir diğer gerçekse, bu savaşın bugün için çok da açıkta ve şiddetli yaşanmadığıdır.
Onu açığa çıkarmak, seçim döneminin imkanları kadar çelişkilerini de bu amaçla en iyi biçimde kullanmak, önümüzdeki birkaç ayın temel ve en yoğun faaliyetini oluşturacaktır. Düzen partilerinin, kendi aralarında bile olsa, kitleleri bölme/kutuplaştırma çabalarıyla düzledikleri zemin, aynı kitlelere gerçek kutuplaşmanın kimler arasında ve kimlere karşı olması gerektiğinin anlatılması için kullanılabilir. İşçi ve emekçi kitlelerin düzen partileri arasında bölünmesi ve birbirlerine karşı kutuplaştırılması çabalarına karşı, seçimler vesilesiyle bir kez daha şovenizmin körüklenmesine karşı, ‘İşçilerin birliği, halkların kardeşliği’ şiarı yükseltilmelidir.
Sınıf devrimcileri yeni bir seçim sürecine kendi cephelerinden zaman kaybetmeden hazırlanmalıdırlar. Seçim zeminini işçi ve emekçi kitlelerini düzen karşısında devrim alternatifi ekseninde bir araya getirebilmek ve sınıfın devrimci programı altında birleşebilmelerini sağlayacak etkili ve sonuç alıcı bir çalışmayı örgütleyebilmek için seferber olabilmelidirler.
* * *
İbrahim Kaypakkaya 18 Mayıs 1973’te Diyarbakır işkencehanelerinde katledildi. İşkencede direnişin simgesi İbrahim Kaypakkaya’nın ölüm yıldönümü vesilesiyle, ‘71’in devrimci mirasını bugünkü kuşaklara aktarabilmek devrimci siyasal mücadele bakımından büyük bir önem kazanmaktadır. Son yıllarda ’71 devrimcileri şahsında cisimleşen bu devrimci mirasın ortak bir ruhla sahiplenilmesi anlamlı bir tutumun ifadesidir.
Nasıl ki işçi sınıfı, tarihin tüm devrimci mirasına, sosyalist devrimi sonuca ulaştırmak üzere sahip çıkıyorsa, sınıf devrimcileri de, tüm devrimcileri istisnasız sahiplenecektir. Devrim tarihini sadece kendi örgütünün tarihi olarak görmekten başka biçimde açıklanamayacak bir tutumla, sadece kendi yoldaşlarını anma kültürü de, sınıfın bu sahiplenme tarzıyla aşılabilecektir. Düzenlenecek olan etkinliklere bu bakışla da yaklaşılabilmelidir. Buna uygun bir pratik çaba ortaya konularak tüm alanlarda ortak Kaypakkaya anmaları düzenlenebilmelidir.
|