16 Ağustos 2013
Sayı: KB 2013/32

 Kızıl Bayrak'tan
Büyük fırtınalar kaçınılmazdır!
Korkudan polis rejimini tahkim ediyorlar!
İşgal senaryoları da tutmayacak!
Rojava halkı karşı-devrimci koalisyonun hedefinde!
Yerel seçimlerde oylar sandığa değil barikatlara!
Rantsal dönüşümde engel tanımıyorlar
Taksim Dayanışması ve direniş
Kılıç’tan taraftarlara ve üniversitelilere tehdit!
“Burcu Koçlu’ya özgürlük!”
Cinayet şebekesi katliamlara doymuyor...
Aliağa ölüm kusuyor...
MİB MYK Ağustos ayı toplantısı…
Türk Metal Arçelik işçilerini fişlemiş!
“Festivalimiz 10 yılın birikimiyle, direnişi büyütme hedefiyle örgütleniyor!”
Mamak’ta festival hazırlıkları yoğunlaşıyor...
Gelin canlar bir olalım, haklarımız ve geleceğimiz için mücadele edelim!

Temel Demirer’le Ekim Gençliği Yaz Kampı’nda konuştuk...

AKP hükümeti ve Memur-Sen sefalette anlaştılar!
YÖK askerlik krizini “çözdü”
Çocuklarımızı kapitalistlere hibe etmeyeceğiz!
Suriye’de kirli savaş en çok kadını vuruyor!
Mısır’da meydanlar boşaltıldı, gerginlik sürüyor...
Rojava’ya destek eylemleri
“Çocuğumu istiyorum” da yalan çıktı!
Habip yoldaş zindanlarda da bize ışık tutuyor!
Devrimci sınıf faaliyetlerinden...
Misak Manuşyan...
“Her gerçek şair gibi devrimci”: Federico Garcia Lorca!
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Aliağa ölüm kusuyor...

Çare örgütlülükte!

 

Aliağa Türkiye’de ağır sanayi fabrikalarının en yoğun bulunduğu bir sanayi kenti. Bakırçay havzasında demir-çelik ve hurda fabrikaları, PETKİM, TÜPRAŞ başta olmak üzere büyük fabrikalar ve gemi söküm tesisleri.

PETKİM ve TÜPRAŞ sendikal örgütlülüğün ve Türkiye kapitalizminde tuttuğu yer açısından işçi ücretlerinin ve işçi sağlığı ve güvenliği tedbirlerinin daha üst düzeyde olduğu işletmelerdir. Ancak bu işletmeler sadece şu an için bu konuma sahiptir. Kapitalistler bu işletmelerde de yıllar öncesinden işçi haklarına göz diktiklerini özelleştirmeler yoluyla ortaya koymuşlardır. Bu işletmeler parça parça özelleştirilerek işçilerin ellerindeki bütün haklar yavaş yavaş alınmaya başlıyor. Hak kayıplarının yanısıra çalışan işçilerin her an soluduğu gaz eklendiğinde alınan önlemlerin sadece göstermelik olduğunu kanıtlamaya yeterlidir. Bu iki firmanın doğaya saldığı gaz, geleceği tehlikeye atacak düzeye çıkmıştır. İşçiler Aliağa’dan uzaklaşıp oksijeni bol olan bir ağaçlık alana gittiklerinde baş ağrıları çektiklerini temiz havaya bünyelerinin alışmasının zaman aldığını söylemeleri bunu gösterir. Bu iki şirkette iş kazaları yaşanmıyor ancak işçiler solunum yoluyla ağır ağır zehirleniyorlar.

Gemi söküm tesisleri ise ölümün nereden ve nasıl geleceğinin belli olmadığı çağ dışı çalıştırılmanın adresidir. Bu alanda 21 lisanslı firma çalışır durumdadır ve patronları Gemi Geri Dönüşüm Sanayicileri Derneği’nde örgütlüdürler. Patronların örgütlülüğüne karşın işçiler kölelik koşullarında çalıştırılmaktadırlar. Taşeronlaştırma, günlük yada gemi sökümü bitimine kadar çalıştırma, sigortasızlık burada işçilerin kaderi haline getirilmiştir. İşçilerin büyük bölümü burada taşeron firmalarda yakın ilişkide oldukları akrabaları üzerinden iş bulmaktadırlar. Yaşanılan iş cinayetlerinde firma sahiplerinin aileye ödediği kan parası şimdiye kadar buradaki cinayetlerin üzerini örtmüştür. Örgütsüzlük burada en ufak bir hak alma mücadelesinden bile geri durmayı getirmiş ve işçiler yıllardır korku duvarlarını yıkamadıkları için kölelik koşullarına razı gelmişlerdir. Bu tesislerde toplamda bin beş yüz işçi çalışmaktadır.

Bakırçay Havzasında Demir-Çelik fabrikaları iş kazalarında baş rolü oynamaktadır. İş kazaları rutinleşmiş, yanmalı yaralanmalar ise görmezden gelinmeye başlanmıştır. Burada sözde sendikal örgütlenmenin olduğu fabrikalar olsa da iş cinayetlerinin önüne geçilememiştir. Hemen hemen her fabrikada her gün, her saat iş kazaları yaşanmaktadır. Bakırçay havzasının her metrekaresi ölüme davetiye çıkartılan bir alana dönüştürülmüştür.

Aliağa kapitalist asalakların bel kemiğini oluşturan bir öneme sahipken işçi sınıfının kazanımları açısından son derece yetersiz bir yerde durmaktadır. İş cinayetleri Aliağa’nın herhangi bir yerinden ayda bir karşımıza çıkmaktadır. Bunlara karşı yapılan ise en fazlasından bir basın açıklaması olmaktadır. Üretim alanlarında patronlara karşı örgütlenilmeyen ve gerekirse sarı sendikal anlayışları da karşısına almayı beceremeyen bir örgütlenme modeli bu alanda hak almada etkili olamaz. Patronların örgütlülüğüne karşı işçi sınıfının tabandan gelen örgütsel birlik ve dayanışma ruhuna ihtiyacı var. Bu başarılamadan kalıcı çözümler üretilemez. İstanbul Tuzla Tersane işçilerinin deneyimleri Aliağa işçi sınıfına ışık tutabilecek bir deneyime sahiptir.

Bağımsız Devrimci Sınıf Platformu, Aliağa bölgesinde çalışan bütün işçileri öz örgütlülüklerini kurmaya çağırmaktadır. Petkim’inden Gemi Söküm ve demir-çeliklerine kadar işçi sınıfının yaşamı köleleştirilirken ayrı ayrı durmak patronlara kazandırır, işçiye kaybettirir.

İzmir Bağımsız Devrimci Sınıf Platformu

 

 

 

 

Ağustos’ta da iş cinayetleri
devam etti

 

Mevsimlik işçilerin otobüsü devrildi

Urfa’nın Siverek ilçesinde 13 Ağustos’ta mevsimlik işçileri taşıyan otobüs bir kamyona çarpması sonucu yoldan çıkarak devrildi. Yaşanan kazada Ercan Özçelik adlı işçi kaza yerinde hayatını kaybetti. 3’ü ağır olan 41yaralı işçi ise hastanelere kaldırıldı.

Yıldız Sunta’da iş cinayeti

Kocaeli Kartepe İlçesi Beşevler Mahallesi’nde kurulu bulunan Yıldız Sunta fabrikasında 11 Ağustos gecesi patlama sonrası çıkan yangında Celal Öztürk isimli işçi hayatını kaybederken bir işçi de yaralandı.

Yıldız Sunta fabrikasında benzer bir patlama 2006 yılında da yaşanmış iki işçi yaşamlarını yitirmişti. İşçilerin Ağaç-İş Sendikası’nda örgütlü olduğu Yıldız Sunta’da öncesinde de işçi sağlığı ve iş güvenliği önlemlerinin alınmamasından kaynaklı birçok iş cinayeti yaşandı.

Taş ocağında iş cinayeti

Sakarya’nın Geyve ilçesi Akıncı Köyü Beşiktaş Vadisi’nde bulunan taş ocağında geçtiğimiz günlerde patlama sonucu oluşan göçük altında kaybolan işçinin cesedine ulaşıldı. İsmail Fethi Tandoğan adlı işçinin cesedine dördüncü günün sonunda ulaşılırken Akıncı Köyü’nde yaşayan köylüler, yaşanan olayın ihmal sonucu gerçekleştiğini söylediler.

Köylüler yetkilileri uyardıklarını, hatta hükümet yetkililerini olacak felaket dolayısıyla uyardıklarını ama önlem alınmadığını ifade ettiler.

Taşeron patronu işçiyi öldürdü!

Eskişehir’de TOKİ inşaatında çalışan işçiler haklarını istedikleri taşeron şirket ortağının silahlı saldırısına uğradı. Saldırı sonucunda işçilerden biri hayatını kaybetti.

Eskişehir’de Toplu Konut İdaresi tarafından yaptırılan inşaatta taşeron firma için çalışan işçiler, 14 Ağustos günü taşeron şirketin ortaklarına ait tek katlı eve geldiler. İnşaatın karşısındaki evin bahçesinde işçiler hak ettikleri halde ödenmeyen maaşlarını istediler. Bunun üzerine dört ortaktan Osman isimli olanı, işçilerin üzerine ateş açtı. Vücutlarına isabet eden kurşunlarla işçilerden Hayrettin Türkoğlu ile akrabası Mehmet Türkoğlu ağır yaralandı. Dört ortak daha sona araçla kaçtı. Eskişehir Devlet Hastanesi’ne kaldırılan işçilerden Mehmet Türkoğlu ise kurtarılamayarak öldü.

TOKİ gibi ana firmalar taşeronlar eliyle işçileri sömürürken işçilerin sınırlı haklarının verilip verilmediğini bile kontrol etmiyor. İşçileri sefalet koşullarında çalıştıran sistem kölelik bedeli olan ücretleri bile zamamında yatırmıyor.
Mehmet Türkoğl’nun öldürülmesinde tetiği çeken taşeron kadar TOKİ de sorumludur. Zira TOKİ’nin ülkenin birçok bölgesinde taşeron şirketler eliyle çalıştırdığı işçiler ağır sefalet ve sömürü koşullarına mahkum ediliyor. TOKİ’ye bağlı şantiyelerde sadece Temmuz ayı içerisinde 41 işçi hayatını kaybetti.


 
§