21 Ağustos 2015
Sayı: KB 2015/32

Kürt halkının onurlu direnişi ile eylemli dayanışmayı büyütelim
Kendi kaderini tayin hakkı meşrudur!
Sahibinin sesi medya da kirli savaşın suç ortağıdır
Sermaye devleti infazlara devam ediyor
Tüm katlettikleriniz için kavga sonuna kadar sürecek!
Bütçe kirli savaşa ayrılıyor
Burjuva hümanizmiyle göğsünün sol tarafında yürek taşımayan “hümanistler”!
Sermayenin gözaltı saldırısı sürüyor
Efendileri hizaya getirdi: PYD’ye operasyon yok
“İster kabul edilsin, ister edilmesin” dönemi
Belirsizlikler ve krizler düzenin doğasında var - C. Ekin
Hacı Bektaş-i Veli’yi anma törenlerinin ardından...
“Güne devrimci müdahalede bulunmalıyız”
Ortadoğu’da gericiliğin başaktörleri AKP iktidarı-Katar emiri ikilisi siyonist İsrail için çalışıyor!
Emperyalizmin Çin çıkmazı - C. Ekin
İran’daki antlaşma emperyalist hegamonya savaşının bir parçası
Kapitalizm öldürür: Yaşanılabilir yegane sistem sosyalizmdir
Kamuda toplu sözleşme görüşmeleri üzerine
MİB MYK Ağustos Ayı Toplantısı Sonuç Bildirgesi
Enpay direnişi üzerine
DEV TEKSTİL Ağustos Ayı Genişletilmiş MYK Toplantısı Sonuç Bildirgesi
İşçiler katledilmeye devam ediliyor
Tutsak sınıf devrimcilerinden mektup var
Sacco ve Vanzetti: İyi bir kunduracı ile yoksul bir işportacının zaferi!
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Enpay direnişi üzerine

 

Metal işçilerinin Bursa’dan başlattığı fırtına, birçok kente yayılarak ve arkasında kazanımlar bırakarak yoluna devam ediyor.

Sürecinin başında mücadelenin birleşik bir zeminde yürümesinin verdiği özgüvenle, on binlerce metal işçisinin, mücadeleyi il il yaydığını, onlarca fabrikaya taşıdığını ve büyüttüğünü biliyoruz. İstifa süreçlerinin birleşik temelde yürüyor olması ve metal işçilerinin taleplerinin ortaklaşması hareketi her geçen gün büyüten bir etkendi. Hareketin ortaya çıkarttığı bu birleşik zemin korunabildiği ve tek tek fabrikaların taşın altına elini koyduğu koşulda metal işçisini daha güzel günlerin bekleyeceği bir gerçeklikti.

Ancak bir dizi fabrikanın bu yolu seçmediğini ve bu anlamıyla “kendi başımızın çaresine bakarız” anlayışı ile hareket ettiklerini, bir “çatı” ve “sığınacak bir liman” arayışı içerisine girdiğini süreç içerisinde gördük. Bu yolları tercih eden fabrikalarda alınan yanlış kararlar veya tutumlar, yaratılan birlik zemininden kopulmasına neden oldu ve dolayısıyla fabrika içerisindeki birliği de bozan bir sonucu kendiliğinden getirdiğini birçok örnek üzerinden biliyoruz.

Metal fabrikalarındaki direnişlerin sorunları

Bu anlamıyla Enpay fabrikası da istifa sonrası apar topar bir şekilde Birleşik Metal sendikasına geçişi gerçekleştirdi. 1000’e yakın işçinin çalıştığı fabrikada işçiler istifa hareketini fabrika içerisinde %50’ye kadar vardırabildiler. Sayıyı arttıramasalar da içeride örgütlülük düzeylerini de bir seviyede tutmayı başarabildiler.

Ancak Türk Metal gibi bir çeteden, patron sendikacılığı anlayışından kurtulup başka bir uzlaşmacı-icazetçi anlayışa hapis olmak, mücadele kaçkını bir eğilimin altına girmek ve en önemlisi işçiler nezdinde pek anlaşılamasa da, iradelerini bir sendikaya teslim etmeleri gibi büyük bir hatayı da beraberinde getirdi.

Sonuçta seçilen sendikanın il çapında bir ağırlığının olması kendi başına o sendikayı güçlü yapmıyor. Bizler böylesi sendikalara yerleşmiş sendikal bürokrasinin ve o koltuk sevdasının nelere yol açabileceğini sınıf çalışmamız içerisinde yaşadığımız birçok örnek üzerinden biliyoruz. Mücadele kaçkınlığı ve icazetçi-uzlaşıcı anlayışlar metal işçisine bugüne kadar bir şey kazandırmamıştır. Gerçek çözüm ve kazanma yolu sadece ve sadece fiili-meşru mücadeleden geçmektedir.

Enpay işçileri bu gerçekliği tam olarak kavrayamamalarının yarattığı sonuçları istifa sonrası verdikleri mücadele üzerinden birçok kez yaşadılar.

Birkaç örnek vermek gerekirse... Enpay işçileri istifa sonrası ramazanın ilk günü patronun sahur yemeğini vermemesi üzerine iş bırakma yoluna gittiler. Sahur yemeğinin verilmemesi üzerine çakılan kıvılcımı ileriye taşıyamamaları, yani mücadeleyi fabrikadan Türk Metal’i gönderene kadar değil de sahur yemeği verilene kadar sürdürmeleri, uzlaşmacı-icazetci mücadele kaçkını Birleşik Metal’in araya girerek “bu uyarı eylemidir” diyerek işçileri iş başı yaptırmaları, Enpay’daki tabloyu da özetleyen nitelikteydi. Bu anlayışın ve alınan tutumun Enpay işçilerinin sürecini en başından sakatlayan etkene dönüştüğünü de biliyoruz.

Direnişle dayanışmayı direnişle günü birlik temsili ilişki kurma sınırlarında algılayanların, direnişe desteği direnişçilerin yemek sorununu çözme sınırında kavrayanların, direnişleri de zaferle taçlandırması beklenemez. Böylesi bir durumda direniş ufku sınırlı olan bir anlayışın Enpay işçilerinin ikinci sefer iş bırakmalarında da aynı tutumu sergileyeceği de aşikardır ki öyle de olmuştur.

Direniş içeride sürerken hem Türk Metal saldırısı yaşanmış hem de polis terörü işçiler üzerinde uygulanmışken, Birleşik Metal’in yapması gereken varını yoğunu seferber edip direnişin kazanması için çaba harcamaktır. Direnişin sesini birçok alana taşımaktır. Gerçek bir sınıf bilinciyle yapılan saldırının tüm işçi sınıfına yapıldığı algısıyla tüm alanlarında mücadeleyi büyütmektir.

Kaldı ki böylesi saldırılara karşı gerekli tutum alınmadığında saldırıların arkasının kesilmeyeceğini bizim kadar bu sendika bürokratları da çok iyi biliyorlardır. Enpay’da da bu olmuştur. Polis ve Türk Metal saldırısına karşı gerekli tutum alınamadığından, saldırı daha da genişlemiş, dışarıdaki direniş ve dayanışma içeride direnen işçilerden yalıtılmıştır. Bu da yetmemiştir, saldırı fabrika içerisine TOMA ve çevik kuvvet sokularak işçileri fabrikadan zorla çıkartmaya kadar genişletilmiştir. Hatta işçiler fabrikadan çıkartıldıktan sonra yapmak istedikleri yürüyüş engellenmiş ve işçiler zorla dağıtılmışlardır.

Böylesi gelişmelerin ardından da gene bildiğimiz anlayış mücadeleyi büyüten bir çizgi izlemek yerine en başından süreci soğumaya bırakan bir hat izleyebilmiştir. Bu tutumun birçok veri ile direniş sürecinde kendini gösterdiğini biliyoruz. Direniş alanında pasif-beklemeci bir tutum alınması nedeniyle kapı önü direnişlerinin hızla sönümlendiğini biliyoruz.

Enpay’da da bu olmuş, direniş beklemeci bir tutuma itilmiş, diğer fabrikalardan gelecek anlamlı desteklerden yoksun bırakılmış, direnişin sesini diğer işçi emekçilere taşımak noktasında adımlar atılmamış ve her anlamıyla direniş belli sınırlılıklara hapsedilmiştir. Sınıfın genel çıkarlarını düşünen ve direnişleri birleştiren bir yaklaşım ortaya konmamış, bunun için bir imkan varken kullanılmamış olması da ayrı bir veri olarak önümüzde durmaktadır.

Bu çerçevede elbette sendikal bürokrasinin her ne kadar direnişler üzerinde etkisi büyük olsa da planlı, hedefli ve sistematik müdahale ile böylesi fabrikalarda belli mesafeler kat edildiğini de biliyoruz. Sınıf devrimcilerinin üzerine düşen görev de bu anlamıyla sendikal bürokrasinin bütün oyunlarına karşı mücadeleyi başarıya götürecek bir hattı işçilerin önüne koymaktır.

Gebze’den bir MİB’li

 

 

 

 

 

Tüpraş’ta 300 işçi zehirlendi

 

Tüpraş’ın Aliağa Rafinerisi’nde yüzlerce işçi zehirlendi. 13 Ağustos’ta yenilen yemeğin ardından akşam saatlerinde baş ağrısı, mide bulantısı ve ishal şikayetleri ile işyeri hekimliğine başvurular oldu. 13 Ağustos’ta başlayan şikayetler 17 Ağustos Pazartesi’den itibaren müteahhit ve taşeron işçilerini de kapsayarak arttı. Zehirlenen işçi sayısı 300’ü buldu. Olayın ardından müfettişlerin yemek ve su örnekleri üzerinden yapacakları incelemelerin sonuçları bekleniyor.

Petrol-İş Sendikası Aliağa Şube Başkanı ise bu süreçte şehir dışında olduğu için sendika tarafından henüz açıklama yapılmadı.

Kızıl Bayrak / İzmir

 
§