11 Kasım 2016
Sayı: KB 2016/42

Dinci-faşist düzeni ancak emekçi kitlelerin militan direnişi yıkabilir!
Dinsel gericiliğin karanlığı ve emperyalizmin riyakarlığı
Halep-Musul-Rakka üçgeninde taktik savaşlar
Düzeniniz de yasalarınız da yok hükmündedir!
Erdoğan’ın Kürt hazımsızlığı
"Başka ulusları ezen bir ulus özgür olamaz!"
HDP milletvekilleri tutuklandı!
İzmir’de 4 Kasım eylemlerinin gösterdikleri
Saldırıların arkasında emperyalizm ve işbirlikçi büyük burjuvazi var
10 Ekim Ankara Katliamı davası
İşçi sınıfını iktidara taşıyan mücadele örgütleri ve yönetim organları: Sovyetler
Kamuda kıyımlar, tutumlar ve mücadelenin sorunları - II
İşçiden al, patrona ver!
Metal TİS’leri ve sınıfa politik müdahale
EMİS’e karşı “söz, yetki, karar” işçilere!
Bu düzeni yıkacağız ve hiçbir kirli yöntem bizleri bundan alıkoyamayacak!
Kazanmanın yolu direnmekten geçer!
Direnişi seçiyoruz!
Karanlığa karşı kararlılık
Şan olsun “Yeni Ekimler” yolunda proletaryanın öncü müfrezesine!
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Erdoğan’ın Kürt hazımsızlığı

 

Pek çok farklı kesimin tepkilerine rağmen, HDP eş genel başkanları ve milletvekilleri tutuklandı. Bu saldırı, uzun süredir Kürt halkına yönelik süren imha ve inkâr politikalarının bir devamı olarak yaşandı. Bu şekilde, seçimlerde kullanılan 6 milyondan fazla oy fiilen geçersiz sayıldı. Geleneksel devlet politikasının devrede olduğu net olarak görüldü.

Kürt halkı için sembolik önemdeki isimlerin tutuklanması, belediyelere kayyım atanması, Kürt halkının iradesini kırıp teslim almayı, susturmayı hedefliyor. Bu tabloyu, OHAL uygulamaları, toplumsal muhalefetin tutuklamalarla, yasaklamalarla susturulması, muhalif radyo ve TV’lerin kapanması, internet yasakları ile birlikte yürütülen diğer baskıcı politikalar tamamlıyor.

Bu son yaşanan tutuklamaların politik plandaki nedenleri arasında Ortadoğu’daki gelişmelerde Kürt hareketinin geldiği nokta da bulunmaktadır. Şu günlerde, Irak ve Suriye üzerinden yayılmacı politika güden, saldırgan politikalarla kükreyen Erdoğan ve AKP’si “oyun dışı” kalmanın derin hezimetini yaşamaktadır. Zira ne “YPG Fırat’ın batısına geçemez!” ne de “Haşdu’ş Şa’abi Musul’a giremez!” söylemleri ciddiye alınmıştır. Şimdi de YPG’nin Rakka operasyonuna itirazını yüksek perdeden dillendirmesine rağmen YPG’nin liderliğinde Suriye Demokratik Güçleri (QSD) ile Rakka operasyonu başlamış, Türkiye operasyon dışında kalmıştır. Bu da Türkiye’nin bölgeye yönelik hesaplamalarını boşa düşürmüştür.

Kürt halkının Suriye’de etkinliği arttıkça, genel planda da dünya gündemine girdiğini bilen sermaye devleti, Türkiye Kürdistan’ındaki Kürtlerin de hem moral açıdan güçlenmesini hem de mücadele kapasitelerini büyütmesini istememektedir. Aynı şekilde Kürtler dünya kamuoyunda meşruiyet kazandıkça yaşadıkları sorunlar ve talepleri daha görünür olmaktadır. Kürt düşmanlığı üzerine politikasını oturtan Erdoğan ve AKP, dışarıda hezimet yaşadıkça içeriye vurmakta, tabii ki en çok da Kürtler bu ağır baskıyı yaşamaktadır. Kürtleri ezerek yürüttüğü politikanın milliyetçi-şoven kesimlerde oya dönüştüğü hesabıyla saldırganlıkta sınır tanımadan ilerlemektedir.

Öte yandan yaşananların, sermaye devletinin geleneksel Kürt politikasının sonucu olması yanında, mevcut düzen gemisinin başındaki Erdoğan AKP’sinin özel kirli hesapları olduğunu da belirtmek gerekmektedir. Zira HDP, gerek anayasa değişikliği gerekse başkanlık için meclis aritmetiğine önem veren Erdoğan’ın hesaplarını bozan bir konumdadır.

İlk olarak, 7 Haziran seçimlerinde, “seni başkan yaptırmayacağız” diyerek toplumsal muhalefetin önemli bir kesiminden destek alan HDP’nin 80 milletvekili ile meclise girebilecek bir konuma gelmesi meclis aritmetiğini değiştirmişti. Bu sayı AKP’nin tek başına hükümetini engelleyen, koalisyonun önünü açan ve Erdoğan’ın meydanlarda istediği 400 milletvekili istemini boşa düşüren bir sayıydı. Ki devamında kirli savaş politikalarının azdırılmasıyla birlikte 1 Kasım’da seçim tekrarlatıldı. Ancak seçimlerdeki tablo, AKP’nin tek başına hükümeti elde etmesi dışında değişmemiş, HDP 1 Kasım seçimlerinde de barajı aşarak, MHP’yi de geçip 59 milletvekili ile meclise girmişti. Tabi ki bu koltuk sayıları da AKP’nin tek başına anayasayı değiştirme çoğunluğuna ulaşmasının önüne geçen bir tabloydu.

Bu tabloyu değiştirecek senaryolardan biri olarak, olası bir erken veya ara seçim ile birlikte Erdoğan’a gereken 367 çoğunluğu sağlamış bir AKP grubunu oluşturmak hedefi ifade edilmektedir. Bu tartışma HDP’li milletvekillerinin tutuklanmasıyla bir kez daha gündeme geldi. Yine HDP’nin meclisteki komisyonlara ve genel kurula katılmayacağını söylemesiyle, TBMM İç Tüzüğü’ne göre çeşitli hukuki formüller gündeme getirilerek meclis işleyişine, 3 parti ile nasıl devam edileceğine ilişkin tartışmalar basında sıkça yer almaya başladı.

KHK’larla ülke yönetildiği, anayasanın zaten çiğnendiği bir yerde meclis işleyişine AKP’nin istediği şekilde devam edilmesi için istenen kılıf çok kolayca bulunur.

Bundan sonrasında, AKP’nin istediği doğrultuda bir meclis çoğunluğuna nasıl ulaşılacağını, tabiri caizse işin kitaba nasıl uydurulacağını ise yakında göreceğiz.

Hangi seçenek olursa olsun bu tablo burjuva demokrasisinin ne menem bir şey olduğunu gözler önüne sermektedir. 6 milyonun oyu bir çırpıda yok sayılabilmektedir.

Bu da Kürt halkının kendi kaderini tayin etmek için fiili-meşru mücadele yolu dışında gerçek bir seçeneği olmadığını bir kez daha göstermektedir.

 

 

 

 

Gebze’de siyasi tutsak bedenini ateşe verdi

 

Gebze Kadın Kapalı Hapishanesi’nde bulunan siyasi tutsak Zehra Epli, Kürt halkına yönelik saldırılara karşı 7 Kasım'da bedenini ateşe vererek yaşamını yitirdi. Ankara Üniversitesi’nden Sur direnişine katıldığı bildirilen Epli, direniş sırasında tutuklanmıştı. Ailenin kızlarının Kürtler üzerindeki baskı politikalarını protesto amacıyla bedenini ateşe verdiğini belirtti. Hapishane idaresinin kendilerini arayarak “kızınız intihar etti” iddiasında bulunduğunu ancak, kızlarının feda eylemi yaptığını ifade etti.


 
§