26 Ekim 2018
Sayı: KB 2018/40

Kriz ve işçi hareketi
Sınıfın mücadele dinamikleri ortak dava etrafında birleştirilmelidir!
Krizi emekçilere ödetme çabası devam ediyor
Demokrasicilik oynamaktan bıkmadılar!
Yerel seçimlere doğru AKP’nin “önleyici” saldırıları
Din istismarcısı AKP ve Alevi düşmanlığı
Sermayenin parlayan yıldızı Star Rafineri
Tarihsel mirasın ışığında güne yüklenelim!
Partimizin doğal önderi Sinan yoldaş!
Kızıl bayrak hâlâ senin ellerinde, yükseklerde dalgalanıyor!
Silahlanma ve kapitalizm
Açlığın olmadığı bir dünya mümkün!
Suriye pazarlığı için “dörtlü zirve”
Brezilya seçimleri ve sağın yükselişi
Almanya’da konut sorunu
Dünyada grevler ve kitle eylemleri
“Boykot” şovu altında Suudi rejimiyle iş tutuyorlar
Lastik fabrikasında bir yaz dönemi
EMİS görüşmeleri anlaşmayla sonuçlandı
İzmir’de ‘Kriz ve İşçi Sınıfı’ paneli
“Yanındayız Derneği” kimin yanında?
Gericiliği susturmak, krizin faturasını ödememek için mücadeleye!
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Krizi emekçilere ödetme çabası devam ediyor

 

Tüm manipülatif yönlendirme çabalarına rağmen ekonomik kriz olgusu, toplumun gerçek gündemi olmaya devam ediyor. Gerici iktidar “ekonomik savaş” diyerek emekçileri kendine yedeklemeye çalışsa da, af meselesi, erken seçimler gibi gündemlerle dikkatleri başka noktalara dağıtmak istese de artan hayat pahalılığı, eriyen ücretler, işten çıkarmalar gibi yansımaları ile kriz emekçilerin yaşamında her geçen gün daha fazla hissediliyor.

Öte yandan burnu sürtüle sürtüle papazı alamadan papazı vermek zorunda kalan Tayyip Erdoğan-AKP iktidarı ile ABD arasındaki gerilim alanları (dış politika, özelinde Kürt sorunu, İran’la ilişkiler, Rusya ile yakınlaşma gibi) ağırlıklarını koruyorlar. Ayrıca kapitalizmin genel olarak tüm dünyada girdiği bunalımlı süreç Türkiye kapitalizmini de etkilemeyi sürdürüyor. Bu açılardan bakıldığında Brunson’un tahliyesinin hiçbir şeyi çözmeyeceği önümüzdeki günlerde daha somut olarak görülecektir.

Emekçiye tasarruf, kapitaliste teşvik, saraya sefahat

Hakeza sermaye devleti ve dolayısıyla dümenindeki gerici şef de hazırlıklarını buna göre yapıyorlar. Açıklanan Yeni Ekonomi Programı, tasarruf tedbirleri, enflasyonla mücadele(!) yöntemleri hep kapitalistlere fırsatlar yaratmak üzerine kuruluyken, krizin tüm faturası da emekçilere yıkılmaya çalışılıyor. Bu programlarla asalak sermayedarlara teşvikler verilip, işsizlik fonu daha da fazla yağmaya açılırken, emekliler devlete “yük” sayılıyor, işçi ve emekçilerden kemer sıkmaları bekleniyor.

Geçtiğimiz günlerde krizi emekçilere fatura etme programlarından biri daha açıklandı. Tayyip Erdoğan tarafından açıklanan 2019-2021 Dönemi Yatırım Programı Hazırlıkları Genelgesi kamuya yönelik bir dizi tasarruf tedbiri içeriyor. 2019-2021 dönemindeki kamu alanı yatırımlarının bir kısmının durdurulacağını ve bu alana yeni yatırım yapılmayacağını öngören program en temel haklar olan sağlık, eğitim vb. gibi kamusal alanlarda kısıntılar yapılacağını gösteriyor. Sermayenin her programı gibi bu program da kamuya kısıntı getirirken, özel sektöre çeşitli teşvikler sunuyor.

Programın tanıtımında Tayyip Erdoğan, “Kamu yatırım harcamalarından azami düzeyde tasarruf edilirken kalkınma potansiyelini destekleyici mahiyetteki iktisadi ve sosyal altyapı yatırımlarına öncelik verilmeye devam edilecektir. Kamu kesimi yatırımları bütüncül bir yaklaşımla özel kesim yatırımlarını tamamlayacak şekilde tasarımlanacak ve hayata geçirilecektir. Kamu yatırım öncelikleri özel sektörün yenilikçi ve üretken yatırımlarını ve ticareti destekleyecek mahiyette belirlenecek; iş, üretim, yatırım ve yaşam ortamını iyileştiren nitelikli altyapı yatırımlarına öncelik verilecektir” diyerek, kamudan kısıntılara gidilirken özel sektör yatırımlarına öncelik verilmeye devam edileceğini, kamu yatırımlarının da ancak özel sektörü besleyecek tarzda olduğu müddetçe destekleneceğini ifade etmiş oldu.

Hastanelerin ameliyat yapamaz hale geldiği, eğitim bütçesinin giderek daraltıldığı (yüzde 18 küçültüldü) tabloda saraydaki sefahatten ise katiyen ödün verilmiyor. Yakın zamanda açıklanan verilere göre sarayın bir günlük maliyeti tam 1,8 milyon lira. Bu arada bir kurum olarak Cumhurbaşkanlığı, 2018 ödeneğinin dörtte üçünü 8 ayda tüketmiş durumda. 2019 ödeneği 2,8 milyar TL’ye ulaşarak bu yılkinin neredeyse 3 katına çıktı. “İtibardan tasarruf olmaz” diyen Erdoğan, bu bakışına uygun olarak, 2019 yılında kaçak sarayın garajına 28 araç daha ekleyecek. Ayrıca son 7 ayda uçak kiralamaya 110 milyon lira harcandığı biliniyor.

Diğer yandan asgari ücretin 1.600 TL olduğu Türkiye’de milletvekillerinin 7 aylık maaşı ise 120 milyon TL tutuyor. Milletvekili maaşlarının yanı sıra Cumhurbaşkanlığına bağlı 9 politika kuruluna aylık maaşları 11 bin 794 lirayı bulacak 76 kişi atandı. Saray soytarılarına ödenecek yıllık toplam maaş 10 milyon lirayı geçiyor. Ankara’daki bin odalı sarayla yetinmeyen Erdoğan, Malazgirt’e bir Cumhurbaşkanlığı Köşkü yapılacağı ‘müjdesini’ de vermişti.

Kapitalistlere verilen teşvikleri, saraya ve saray soytarılarına harcanan milyarlarca TL’yi burada saymakla bitiremeyiz. Tüm işçi ve emekçilerin bu gerçeği fark etmesi önemlidir fakat daha da önemli olan, krizin faturasını sahiplerine ödettirmek için harekete geçmeleridir.

 

 

 

 

ASO başkanı çok ‘net’: “Kriz ilan edilmeli”

 

Sermayenin demir yumruğu AKP şefi Tayyip Erdoğan’ın “kriz mriz yok” söylemlerine rağmen, temsil ettiği sermayedarların birbiri ardına kriz itirafları sürüyor.

Bugüne kadar farklı şekillerde krize dair açıklamalarda bulunan Ankara Sanayi Odası Başkanı Nurettin Özdebir, son olarak da Dünya gazetesine verdiği demeçte çarpıcı ifadeler kullandı. TL’nin döviz karşısındaki kayıpları sonucunda Türkiye’nin ithal ettiği kimi ürünleri artık ithal edemez hale geldiğine değinen Özdebir “Döviz bizi terbiye ediyor” dedi.

Türkiye kapitalizminin girdiği krizin adım adım borç krizini derinleştirdiği, Özdebir’in demecinde açıkça gözler önüne serildi. Konkordato ilan eden şirketlere değinen Özdebir, borçlu şirketlerden alacağı olan şirketlerin de ödemelerinde sorunlar yaşadığını belirtti. Deyim yerindeyse krizin domino etkisiyle şirketlere yansıdığının sinyalini veren Özdebir “Fırtınalı geceler yaşanacak” diye konuştu.

Türkiye kapitalizminin teknolojik seviyesi, cari açık, eğitim sistemi başlıklarında sorunları nedeniyle güvensizliğe neden olduğunu da sözlerine ekleyen Özdebir, kısa vadede kriz ilan edilmesi gerektiğini belirtti.

Bankaların da krizden etkilenmeye başladığına örnek veren Özdebir, yabancı ortaklı bankalar başta olmak üzere bazı bankaların kredi geri çağırmaya ve ek teminat istemeye başladığını dile getirdi.

Özdebir, son dönemlerde teminat gösterilen ipoteklerin değerinin düştüğünü, bazı bankaların da özellikle yabancı ortaklı olanlarının kredileri geri çağırma ve ek teminat isteme tasarrufunda bulunduklarını anlattı.