İçindekiler:

26 Mart 2021
Sayı: KB 2021/Özel-12

Saldırganlığa karşı fiili-meşru direniş!
Kürt halkına karşı yoğunlaşan saldırganlık
Newrozlar saldırılara yanıt oldu
Kararname yok hükmündedir!
“İstanbul Sözleşmesi bizimdir!”
Ekonomik reform değil işçi sınıfına saldırı
“Birleşik, kitlesel, mücadeleci 1 Mayıs için”
Rejimin bekası ve derinleşen yoksulluk
Fabrikalarda direnişler ve mücadele sürüyor
Marx ve “yığınların tarihsel girişkenliği” - V. İ. Lenin
Komün’ün anısına - V. İ. Lenin
Vazgeçmiyoruz, aşağı bakmıyoruz!
Boğaziçi direnişi polis terörüne rağmen sürüyor
Üniversite Dayanışmaları buluştu
Batılı emperyalistler “endişeli”!
Mısır’la “normalleşme” çabaları
ABD-Türkiye ilişkileri: S-400 “diken”i
NATO 2030 stratejisi ve kapitalist dünyanın açmazları
Bir direniş manifestosudur Kızıldere!
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

 

Üniversite Dayanışmaları
online forumda buluştu

 

Üniversite Dayanışmaları, 21-22 Mart tarihlerinde online forumda buluştu. İki gün süren merkezi forumun ilk günü Dayanışmaların Merkezi Koordinasyonunun işlevi, misyonu ve işleyişi tartışılırken, ikinci günde, önümüzdeki dönemin mücadelesine dair başlıklar üzerine öneriler sunuldu, kararlar alındı.

Yaklaşık 150 öğrencinin katıldığı online forumun ilk gününde öncelikle Boğaziçi Üniversitesi’ne atanan kayyım rektör ile gelişen gençlik hareketi ele alındı. Üniversite dayanışmalarının bu hareketlilik ile birlikte kurulduğuna değinilerek, dayanışmalardan oluşan Merkezi Koordinasyonun rolü, misyonu, işlevi üzerine tartışmalar gerçekleştirildi. Forumun sonunda, Merkezi Koordinasyonun bir ihtiyaç olduğu ve hareketin ileriye taşınması için merkezi forumlarda belirlenen ortak taleplerin ve mücadele hattının Merkezi Koordinasyon tarafından koordine edilmesi üzerinde ortaklaşıldı.

“Bundan Sonrası Hepimizde” kampanyası tartışıldı

22 Mart günü forumun ikinci başlığı ekseninde, devam eden “Bundan Sonrası Hepimizde” kampanyası ve kampanyanın geleceğine dair bir toplantı daha gerçekleştirildi. Yaklaşık 70 kişinin katıldığı forumun ikinci oturumunda canlı tartışmalar yapıldı. Kampanya çalışmasının, temel talepler ekseninde merkezi ve güçlü bir şekilde ilerlemesi yönünde vurgular ve öneriler geldi. Tartışılan ve gündeme alınan öneriler; Açık ders ve merkezi forumlar, 1 Mayıs süreci, büyük öğrenci buluşması ve Boğaziçi’nde başlayan boykotun tüm üniversitelerde gündemleştirilmesi oldu.

Kampanya ekseninde belirlenen taleplerin güncelliği ve politik muhtevasının önemi ele alınarak bundan sonraki süreçlerde talepler ekseninde açık dersler ya da forumlar gerçekleştirilmesi konuşuldu. Bu açık dersler ya da forumların, kampanyanın taleplerini kitlelere taşıyabilmek ve sahiplendirebilmek açısından önemli olduğu vurgulandı. Bunun yanında yükselen gençlik mücadelesinin sokak eylemleri ile güçlendirilmesine vurgu yapıldı. Kampanya sürecinin bitişinde, mücadelenin tüm dinamiklerinin örgütlediği, kampanyanın taleplerinin vurgulandığı merkezi bir öğrenci buluşması-mitingi yapılması tartışıldı.

Ayrıca, 1 Mayıs Uluslararası İşçi ve Emekçi Bayramı’nda üniversitelilerin kendi talepleriyle alanlarda olmasının öneminin büyük olduğu ve üniversite dayanışmalarının süreci örgütlemesi gerektiği vurgulandı.

Aynı zamanda Boğaziçi Üniversitesi’nde gerçekleşen boykot süreci ele alınırken, boykotun, tüm üniversitelerde ve liselerde tek günlük boykot ve kent merkezinde geniş bir eylemlilik ile sonlandırılması üzerinde duruldu.

İki günlük foruma dair, bir irade beyanı olarak sonuç deklarasyonu hazırlanacak.

Foruma, Boğaziçi Dayanışması, İstanbul Üniversitesi Dayanışması, İstanbul Üniversitesi-Cerrahpaşa Hadımköy Dayanışması, Marmara Üniversitesi Dayanışması, Yıldız Dayanışması ve YTÜ öğrencileri, İstanbul Teknik Üniversitesi Dayanışması, Hacettepe Dayanışması, Ege Üniversitesi Dayanışması, Dicle Üniversitesi Dayanışması, Mülkiye’den, İLEF’ten öğrenciler, Maltepe Üniversitesi Dayanışması, Koç Üniversitesi Dayanışması, Dokuz Eylül Üniversitesi Dayanışması, Gelişim Üniversitesi’nden öğrenciler katıldı.

Kızıl Bayrak / İstanbul

 

 

 

 

 

Gerici-faşist zihniyetin akademideki yansımaları

 

AKP-MHP rejiminin giderek daha yoğunlaşmış düzeyde topluma dayattığı dinsel gericilik, akademi alanında da yaygın bir yer kaplıyor. 15 Temmuz darbe girişiminin ardından çıkarılan Kanun Hükmünde Kararnameler ile binlerce ilerici-muhalif akademisyen üniversitelerden ihraç edilmiş, böylelikle akademide dinci-gerici akademisyenlere geniş alanlar açılmıştı. İktidar yanlısı, gerici zihniyete sahip torpilli kişilere üniversitelerde adeta altın tepside çalışma imkanı sunulmuştu.

Elbette bu icraatlar belli bir amaca hizmet ediyor. Toplumun her alanında yaygınlaştırılan dinsel gericilik yoluyla kitleler yozlaştırılmak, bu sayede kitlelerin açlık ve yoksulluğu bir kader gibi gösteren sömürü düzenine boyun eğmesi isteniyor. Bu zihniyet, akademi alanında gerek rektörler gerekse akademisyenler eliyle öğrencilere aşılanmaya çalışılıyor. Son dönemde akademi alanında yuvalanmış gerici kadroların akıl almaz açıklamalar yapmaları bu çabanın bir parçasıdır.

Son dönemde bunun örnekleri giderek artmaktadır. Hatırlanacaktır, Sağlık Bilimleri Üniversitesi Gülhane Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde Başhekim Yardımcısı olan Ali Edizer, Medeni Kanunu hedef alan ve erkeklerin ikinci evlilik yapmasını savunan ifadeler kullanmış ve tepkilerden dolayı görevden alınmıştı. Ancak daha sonra bu kişi Güdül Devlet Hastanesi’nde göreve başladı. Bir diğer örnek, geçtiğimiz sene Elazığ’da gerçekleşen ve 41 kişinin yaşamını yitirdiği depremin ardından, depremi pedofilinin yasaklanmasına bağlayan Bedri Gencer’dir. Öğrencilerin tepkileri ve gerçekleştirdikleri eylemler, yanı sıra kamuoyunun büyük tepkisi üzerine “haddini aşan ve kabul edilmesi mümkün olmayan” ifadeleri nedeniyle bu gerici sözde “profesör”ün lisans dersleri elinden alınmıştı. Ancak geçtiğimiz gün sosyal medya hesabında açıklama yapan Gencer, “yargı ve üniversite” tarafından aklandığını duyurarak, derslerine geri döndüğünü ifade etti. Basına yansıyan örneklerden biri de Yalova Üniversitesi İslami İlimler Fakültesi’nde sözde öğretim görevlisi olan ve “deve sidiğinin” içilmesini özendiren çalışmaları bilinen Ebubekir Sifil idi. “Erkeğin farklı illerde eşi olabilir” sözleriyle de gündeme gelen bu gerici, toplumda büyük tepkilere konu olunca hakkında soruşturma açıldı. Fakat herhangi bir ceza almadı.

Bunlar yalnızca en çok öne çıkan ve basına yansıyan örneklerdir. Akademide bu türden daha nice rezalet yaşanıp kamuoyundan gizli tutulduğuna ve yaşanmaya devam ettiğine kuşku yoktur.

Üniversiteleri işgal etmiş bu gerici yobazlar ve pedofili savunucuları, göstermelik soruşturmalar eşliğinde düzen yargısı tarafından aklanıp, daha sonra görevlerine yeniden geri dönebiliyorlar. Sonuçta onları yargılayanlar da aynı zihniyete sahip. Arkalarında onları koruyup kollayan ve aklayan gerici-faşist bir iktidar olduğu sürece, akademik alanlarda yuvalanan bu gerici güruhun toplumu çürütme ve kokuşturma çabalarının ardı arkası kesilmeyecektir.

Üniversitelerin asıl sahipleri olan, akademinde geleceği ve ilerici birikimi temsil eden tüm bileşenlere bu sorun karşısında büyük sorumluluklar düşüyor. Mantar gibi türeyen gericiliğin temsilcilerine, başta üniversiteler olmak üzere toplumun hiçbir alanında fırsat vermemek gerekir. Toplumun her kesiminde gericiliğe karşı güçlü bir örgütlülüğün ve mücadelenin olmayışı, bu gerici yobazlara alan açmaktadır. Dinci-gericiliğe karşı örgütlü mücadeleyi büyütmek, dün olduğu gibi bugün de güncelliğini korumaktadır.

P. Sevra